13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 26/10/06 17:43 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 28 EKİM 2006 CUMARTESİ Törenin kıtalararası öyküsü HATİCE TUNCER Kanada’da yaşayan genç yönetmen Alp Aslan Esener kendi yazdığı töre cinayetini işleyen ‘‘Kırık Yaşamlar DiyarıLand of Broken Lives’’ adlı kısa bir film çekti. Kanada Sheridan Televizyon ve Film Enstitüsü (Sheridan Institute Advance TV and Film) ile İstanbul Kültür Üniversitesi’nin (İKÜ) ortak yapımı olan 30 dakikalık drama, kıtalararası bir öğrenci yapımı olma niteliği de taşıyor. Kırık Yaşamlar Diyarı’nda, kaçırılıp tecavüze uğrayan Nuran adlı genç kızın evine ulaşmasıyla kurtulduğunu zannederken asıl kabusla yüz yüze gelmesi konu ediliyor. İlk gösterimi ağustos ayında Toronto’da yapılan kısa filmde Turgay Tanülkü, Sevtap Sakarya, Ozan Ayaz ve Metin Büksel rol alıyor. Kemal Sahir Gürel’in müziklerini yaptığı kısa filmde Aynur Doğan’ın seslendirdiği şarkılara da yer verilmiş. Marmara İletişim Radyo TV ve Sinema Bölümü mezunu olan Alp Aslan Esener’in 1999’da ÇYDD’nin desteğiyle çektiği 17 Ağustos depremiyle ilgili belgesel Sheridan Enstitüsü’ne kabul edilmesinde en önemli etken oldu. ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan’ın Kırık Yaşamlar’ın çekimlerinde Esener’e büyük desteği olmuş. Filmin Türkiye’deki gösterimi için çalışmalar yürüten genç yönetmen Alp Aslan Esener, geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye geldi. Esener, ‘‘utanç duyduğu bir şeyle’’ yüzleşmek için töre şiddetini konu edinen bir film çekmiş. ‘‘Kırık Yaşamlar Diyarı’’ adlı kısa film, bitmeyen utanca bir kez daha dikkat çekiyor UTANÇ DUYULAN ŞEYLE YÜZLEŞMEK Neden töre cinayetini işleyen bir kısa film çektiniz? ‘‘Böyle bir film düşüncesi çok uzun zaman önce oluştu, çok nedenleri var. Gölbaşı, Adıyaman doğumluyum, hala feodal bağların köklü olduğu bir sülaleden birisiyim, değiştirmeye çalışsak da. Biz kadınını özgürleştiremeyen bir toplumuz. Özgür olmayan her insan da ezilendir, sömürülendir ve işin en utanç verici ve rahatsız edici yanı da bana kalırsa bunun en savunmasız olana yöneltilmesi. O da kadınlar. Kadının özgür olduğu bir toplumda yaşasak Türkiye’de, her şey farklı olurdu.’’ Bu farklılık nasıl olur? ‘‘Toplumun büyük bölümü nasırlaşmasa, körleşmese, şiddete karşı dursa farklı olurdu. Töre cinayetleri, aile içi şiddet o kadar ilkel, karanlık ve travmatik ki. Ben herkesin bildiği ama birçoğunun duyarsız kaldığı bir olguyu kendimce anlattım, kimi tarzımı çok sert bulabilir kimi ise tam yerinde. Artık buna izleyenler karar verecek. Sanırım bu filmi yapmamın temel nedeni ‘‘utanç duyduğum bir şeyle yüzleşmek’’. Çünkü şiddet hep midemi bulandırdı. Gerek yaşamda tanık olduğum, gerekse haberlerde, gazetelerde televizyonlarda gördüğüm tüm bu kepazeliklerde şiddeti uygulayanlar adına ben utanç duydum. Sokak ortasında dövülen kadınları, yalnızca kadın olması da şart değil, dövülenleri gördükçe, o her yumruğu vurduklarında, kadının suskunlukları düğümlenip boğazıma oturdu.’’ Sizi asıl etkileyen suskunluk mu? ‘‘Ben o suskunluklarda yalnızca korkunun olduğunu düşünmüyorum, hatta korkunun hiç olmadığını düsünüyorum. Başka şeyler de var. Kadınlık onuru var, tek bir söz bile söylemeyip o bakış var, içten patlayan dudağının kanını 7 yaşındaki erkek çocuğuna göstermemek için ağzını açmaması var... Kendisine vurana acıma var, ‘konu ! KONU KOMŞU NE DER komsu ne der’ var, ‘yuvam’ var, ‘çoluğum çocuğum’ var... Aslında töre cinayetleri yalnız Türkiye’nin acısı değil. Resmi rakamlara göre dünyada yılda 10 binin üzerinde birçoğu henüz çocuk sayılabilecek yaşta masum kadın yaşamını bu tür cinayetler sonucu yaşamını yitiriyor. Töre cinayetleri, Pakistan, Hindistan, Ortadoğu ülkeleri ve bu toplulukların uzantıları olan bulundukları yeni dünyalarına adapte olamayan, göçmen yığınlarda görülüyor. Fakat asıl korkutucu olan bu geleneğin görünürde yani açık modern yerlesim birimlerinde, yani şehirlerde, tüm dünyada hala varlığını sürdürebilmesi. İnternette Google’dan bir ‘‘Alert’’ yaratın, her gün dünyanın dört bir yanından gelen töre cinayeti haberleri karşısında şaşıracaksınız.’’ Bu KanadaTürkiye ortak yapımı nasıl gerçekleşti? ‘‘Toronto Üniversitesi Sheridan Institute Advance TV and Film ve İstanbul Kültür Üniversitesi dünyadaki iyi film okullarının üyesi olduğu CILECT’e üye. Türkiye’deki tek temsilcisi İKÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Baskanı Prof. Dr. Simten Gündeş, ve Sheridan’ın koordinatoru Jean Desormeaux, Helsinki’deki bir CILECT toplantısı sırasında tanışırlar. Bir yıl sonra ben Sheridan’a bu projeyi sunduğumda, oldukça zorluk yaşadık. Fakat Prof. Dr. Simten Gündeş’in sayesinde Türkiye’ye gelip çekebildik.’’ Çekim nasıl gerçekleştirildi? ‘‘700 bin dolar değerinde 35 mm film malzemesi, ayrıca ses ve steady cam üniteleri kullanıldı. Bunun yanı sıra, filmin post ? prodüksiyonunda çok önemli profesyonel Hollywood’a çalışan elemanlar bulundu. Örneğin dünyanın en büyük prodüksiyon kuruluşlarından Technicolor’un miksaj uzmanı Steve Foster, foley artist Marilee Yorston, diyalog editürü Alfie Dipucchio, ses efekt editörü Jason MacNeill tek bir kuruş almadan çalıştılar. Türkan Saylan’ın katkısı anlatmakla bitmez. Prodüksiyon için yeterli paramız yoktu, kendi cebinden yardım etti. Bir yakınından bana yardımcı olmasını rica etti. Onlara çok şey borçluyum. Ben de hem ÇYDD çatısı altındaki öğrencilere kendim burs vererek ve hem de insanları buna teşvik ederek bu borcumun altından kalkmaya çalışacağım.’’ Oyuncu kadrosu nasıl belirlendi? ‘‘Ben aradığım karakterleri tarif ettim. İKÜ bana yılların tiyatrocusu ve aynı zamanda IKU’de öğretim görevlisi olan Turgay Tanülkü’yü tavsiye etti. Tam kafamda yarattığı bir kişiydi, havalara uçtum. Turgay Bey kendisi oynamayı kabul etmekle kalmadı bir de Sevtap Sakarya’yı Nuran rolünde, yine kendi öğrencisi Ozan Ayaz’ı oğul rolünde ve meslektaşı Metin Büksel’i kayınbaba rolünde getirdi.’’ ! YILDA 10 BİNİN ÜSTÜNDE İNSAN MÜZİK GÜREL’DEN K ırık Yaşamlar Diyarı’nın müziklerini, deneyimli müzisyen Kemal Sahir Gürel yapmış. Filmin müziklerinin kaval kayıtları için Kanada’ya gitmiş. Gürel’i yönetmen Esener’le tanıştıran Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık yapımcısı olduğu Aynur Doğan’ın Keçe Kurdan albümünden birkaç şarkının filmde kullanılmasına izin vermiş. Esener’in ‘‘filmle özdeşleşti’’ diye nitelendirdiği müzik çalışmasını Kemal Sahir Gürel şöyle anlattı: ‘‘Film, İstanbul’da geçmesine rağmen, karakterlerin ait oldukları Doğu kültüründen hareket edildi. Yalın bir orkestra duzenlemesi hedeflendi.” ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ‘Hiçbir şey için meraklanmayın’ ‘Eğer büyük bir ağaçsan sözüm sana; biz seni kesmeye hazır olan küçük baltayız’ Jamaikalı Robert Nesta Marley, bildiğimiz adıyla Bob Marley; reggae müziğini tüm dünyaya yayan, muhalif ve başkaldıran şarkı sözleriyle toplumsal muhalefeti canlandırmış, besteleriyle insanlara aynı anda hem hüzün hem de umut verebilen, tavizsiz duruşuyla yıldızlığın getirdiği materyalizme karşı durabilmiş, küçük (163 santimetre boyunda) ama keskin bir baltaydı. Yetmişlerde, daha tam anlamıyla globalleşmemiş gezegenimizde üçüncü dünya ülkelerinden çıkan ilk büyük yıldız, rastafarilere göre bir peygamber, Jamaika’nın ulusal hazinesiydi. Altmışların başında annesiyle birlikte yaşadığı Jamaika’nın başkenti Kingston’ın zorlu mahallerinde tanıştığı Bunny Wailer ve Peter Tosh ile The Wailers vokal grubunu kurdu. Grubun 1974’te dağılmasıyla yoluna Bob Marley ve The Wailers olarak devam etti ve hem müziksel hem de fikirsel olarak gerçek kişiliğine kavuştu. Reggae’nin umarsız, iç burkan ancak umut dolu armonisi, yazdığı etkileyici sözlerle birleşince kısa sürede dünya çapında üne kavuştu. Redemption Song’da Afrika’dan Amerika’ya kadar ezilenlere seslendi; ‘Kendinizi zihinsel kölelikten kurtarın, hiçkimse aklımızı özgür bırakamaz bizden başka’, Buffalo Soldier’da Amerikalıların Kızılderililerle savaşmak için kullandığı atalarını yeni nesillere ERDEM KOCA The Wailers geliyor Esener hatırlattı; ‘Ben Amerika’nın kalbinde bir Buffalo askeriyim, Afrika’dan çalınmış Amerika’ya getirilmiş’, Africa Unite’da tüm siyahları birleşmeye çağırdı; ‘Afrika birleş, çünkü çocukların eve gelmek istiyor, çünkü zulüm düzeninden kurtuluyor’. Bir futbol maçında sakatladığı ayak baş parmağını tedavi ettirmediği için 1981’de kanserden ölünce Jamaika’da ulusal yas ilan edildi ve ne Hendrix’e ne de Lennon’a nasip olmamış bir cenaze yapıldı. Doğduğu Saint Ann yakınlarında Gibson Les Paul gitarı, futbol topu, bir tutam marihuana ve inciliyle birlikte gömüldü. Rastafari Aziz’inin ölümünün 25. yılında kesin olan, müziğinin etkisini hâlâ sürdürdüğü ve iyi ellerde yaşatıldığı. Bob Marley’nin grubu The Wailers, esas adam ‘Family Man’ Aston Francis Barrett liderliğinde reggae misyonerliğine devam ediyor. Satılan 250 milyon albüm ve dolu konser salonları, geçen yıllara rağmen reggae’nin popülerliğini sürdürdüğünü kanıtlıyor. Geçtiğimiz yıl tarihinde ilk kez Türkiye’de sahneye çıkan The Wailers, 3 Kasım İstanbul, 4 Kasım Ankara ve 5 Kasım İzmir konserleri için geri geliyor. Konserler öncesi, Bob Marley’in tüm albümlerinde çalan ve The Wailers soundunun yaratıcılarından bas gitarist ve prodüktör Family Man ile email üzerinden söyleşme imkânı bulduk. Kariyerinde Marley’nin yanı sıra Taj Mahal, Gilberto Gil ve Joe Cocker gibi efsanelerle de çalışmış olan Family Man verdiği cevaplarda, Marley’nin ‘Hiçbir şey için meraklanma, çünkü her şey yoluna girecek’ felsefesini sürdürdüğünü kanıtlar gibiydi, 52 çocuk sahibi ‘aile babası’ lakaplı bir Jamaikalıdan da bu beklenir... Müziğin kalp atışı: Reggae Geçen yılki konser nasıl geçti? “Hayranlarımız harikaydı, bizi bekliyorlardı ve bu çok güzel, bana Bob’la olan ilk günlerimizdeki konserleri hatırlattı.” Günümüzün müziğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Reggae genelde çok popüler olmamasına rağmen dünyayı dolaşmaya devam edebiliyorsunuz. “Her müzik müziktir ama reggae müziğin kalp atışıdır. Kökler, kültür ve gerçeklerle ilgili mesajları yayan evrensel dildir. Bizim müziğimiz her yaş ve her zaman içindir, aynı ay gibi; yaşlandıkça daha çok parlar. Pazarlamacılar müziği sömürüyorlar ve müziğimizdeki mesajdan korkarak bizi de bitirmek istediler. Onlar mesajımızı saklamak istiyor ama gençlerin duyması gerek. Doğru şekilde öne çıkarılmıyor olsa da yerel müzik kurtuluşumuzdur.” Kırk yıldır müzik endüstrisindesiniz, müzik nasıl değişti? MP3 ve özgür dosya paylaşımı hakkında ne düşünüyorsunuz? “Wailers gençleri doğru yolda tutmayı planlıyor, yanlış tarafa geçmelerini engelliyor ancak internet ve modern teknolojileri kabul etmek zorundayız. Yazılmıştır ki zaman geçtikçe bilgi artacaktır. İyi şeyler yapmak için gereken teknolojiye sahibiz, önemli olan kullanması.” ABD’nin agresif tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? “Neticede gerçeği saklayamazsınız. Soğuk savaş yıllarında olduğu gibi. Aslında kimse gerçekleri tam olarak bilemiyor bu hükümetten dolayı. Kimse mükemmel değildir.” Türkiye turnesi hakkındaki düşünceleriniz. “Aşk ve özgürlük şarkıları çalacağız. Olumlu tınıya sahip yeni nesil müziğimizi herkes için çalacağız.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle