13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 26/10/06 17:44 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 28 EKİM 2006 CUMARTESİ Jarret kendi mitini yıktı sıradışıları. Bu konser salonu, atmosferi ve Ressamın boş tuval dinleyicisiyle sayısız konser kaydına neden oldu. üzerine resmini yapmasına Jarrett daha öncesinde Metropolitan Opera, benzer bir biçimde, besteci Vienna State Opera, La Scala gibi çok önemli de sessizlik üzerine müziğini klasik müzik salonlarında konser verebilmiş tek inşa eder. Her ne kadar doğaçlama sanatçısı. 2005 Eylül’ünde Carnegie belleğinde sonsuz ses, melodi, ritim varsa da, Hall’e çıktığında, 3000 dinleyicinin kendisiyle yaratım önceden planlanmamayı, tersine aynı amaç için orada bulunduğunu hissetmiş. biçimlenmeyi en sona atmayı gerektirir. Müzik Salonun atmosferi, akustiği, piyanosu, dinleyicinin performansı ise her zaman önceden belirlenmiş beklentisi ve tavrı Köln konserinden 30 yıl sonra bazı materyaller üzerine kuruludur. Caz piyanisti ikinci bir olağanüstü durum yaratmış. New York Keith Jarrett’ın solo konser albümleri bana her ise 1960’larda yaşadığı ve sürekli konser verdiği zaman bu tarz konular üzerine düşünme olanağı kent. Konser öncesi bu kentte yaşamış olan sağladı. Çünkü konserlerde kompozitör ve Charles Ives, Samuel Barber gibi avangard yorumcunun zıt karakterli duruşlarını sahne bestecileri yakınında hissetmiş. Çalışında da bu üzerinde birleştiren sıradışı, hatta biraz mucizevi tarz bir tavrın yoğunluğu oldukça hissedilmekte. görünen performanslar sözkonusu. Ancak Jarrett Albümün ilk parçasını başlattığınızda, girişte 18 son albümü ‘The Carnegie Hall Concert’da saniyelik bir boşluk var. Müziğe dahil olan bu kendi mitini yıkmayı deniyor. sessizliğin özenle dinlenilmesi gerektiği İki CD’den oluşan konser kaydı büyük kanısındayım. Alkış süresi ise toplamda 19 dakika. doğaçlama ustasının otobiyografik portresi gibi. Konsere renk, heyecan, anlam hatta verimlilik 10 parçalık bir süitin ardından, beş bis parçası katsalar bile, kumanda yardımıyla diğer parçaya gelmekte. Ortaçağın modal melodilerinden, geçmek elinizde. Konser 10 bölümlü bir süit ve 5 20.yüzyılın avangardizmine uzanan bir çeşitlilikte bis parçasından şarkı, özgür oluşuyor. 1. parça doğaçlama, blues, Doğaçlama ustası piyanist caz standartları, Keith Jarrett, ‘The Carnegie çok kararlı, atonal, çok ritmli ve kendi besteleri, Hall Concert’ adlı son avangard tarzda. hatta bir eğlence albümüyle uzun soluklu Piyanonun farklı müziği olan performanslarına son yerlerindeki sesler boogiewoogie hep veriyor. Beşi bis olmak bir kaleydoskobu Jarrett’ın müzikal üzere on beş parçanın hareket ettirir gibi söyleminin içine çalındığı konserde Jarrett ilk değişik karışımlarla düşmekteler. kez eski parçalarının yeni biraz da rastlamsal Jarrett’ın olarak gerçekleştirdiği 20 yorumlarını da çalmakta. biçimlenmekteler. solo kayıt 2. bölüm, tek bir içerisinde ilki ses üzerine bütün 1971’de kaydettiği bir konseri ‘Facing you’ ve en doğaçladığı Paris ünlüsü ise 1975 konserini yılındaki bir rock anımsatmakta. 3. albümü gibi bölümde sessizlik popüler olup, 3 öne çıkmaya milyon satan ‘Köln başlıyor. konseri’dir. Romantizm müziği Ardından Paris, şiire taşırken, Viyana, La Scala zaman duruyor konserleri belirgin gibi. Güzellik ve bir tarzı da hüzün modal beraberinde yapıda içiçe getirdi: Büyük bir geçiyor. Jarrett, yapıyı oluşturmak sanki piyanoyu için, çok sakin çalmıyor, piyanonun kendisi şarkı söyler gibi. 4. başlayıp giderek açılmak. Bu konserler genelde iki bölüm ise empresyonist tarzda. Sesler suyun büyük parçadan oluşmaktaydı. Ancak belirli bir üzerinde yüzer gibi kaygan. Yine atonal, ancak anda sona ulaşmayı hissedip durmamak onun daha tonal müzik kadar rahat dinlenilmekte. Jarrett, 7. sonra kendisi için yaptığı özeleştiriye yol açar. parçada altyapı ve duygu olarak Beatles’ın ‘Let it Aslında bitirmesini gerektiren bir kural da yok. be’sini temel almış. Dikkatli bir dinleyici bunu Ancak bazı sorunlar kural gerektirmiyor. Hatayı hemen farkedecektir. anlamanın başka yolları da var. Bilim ve sanatta yeni yöntemler aranıyor ve kendini farketmek, Bis parçalarına gelindiğinde müzisyen rahatlar, anlamak, kavramak temel olmakta. Jarrett 2002 omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi olur. yılında çaldığı ‘Radience’ ve bu albümünde çok Jarrett konserin zirvesine ilk bis parçası olan bölümlü, son bulan, dolayısıyla kompozisyon ‘The Good America’ ile ulaşıyor. Sanki düşsel haline gelebilen bir tarzı denemekte. Bir müzikal bir ülkenin, pastoral karakterli ulusal marşı gibi. patlamayla başlayan konser, ortalama üçer Ardından 70’lerde Jan Garbarek’le birlikte dakikalık 15 parçadan oluşmakta. çaldıkları, kendi bestesi ‘My Song’un yeni Konserlerinde fiziksel, zihinsel ve duygusal yorumu geliyor. olarak büyük bir enerji harcayan Jarrett, 1998 Jarrett dinamiklerindeki kontrolü, şarkılama yılında ‘kronik bitkinlik sendomu’na yakalandı. tarzı, hesaplı ritmik serbestliği (rubato) ile Neredeyse Beethoven’ın son dönemindeki Avrupa’nın ciddiyetini, Amerika’nın mizahi, sağırlığına benzeyen trajik bir durum oyun tarzında, swing (yuvarlama) ritmiyle sözkonusuydu. Bu yüzden uzun bir süre solo kaynaştırarak eşsiz bir müzik yakalamakta. konserlerine ara verdi. Konserlerinde parçalı Dinleyicinin tarihi bir konsere tanık olmalarının yapıya geçmesinin bir nedeni de hastalığı olabilir. farkındalıkları, onun her zamanki dinleyiciyle Ancak hissedilen enerji eskisinden de fazla gibi. olan diyaloğunu arttırıyor. Böylece bu müzik Müziğe adanmış bir yaşam, onun getirdiği cesaret bizlere gündelik yaşamın sıradanlıklarını aşma ve güç ciddi hastalıkların üstesinden gelmeyi, güzelliğini sunmakta. Jarrett artık geçmişine de müziğin akışının durdurulmasına izin vermemeyi bakabilmekte ve efsanevi uzun soluklu sağlamakta. Elbette Jarrett’ın durumu bir ilk değil. performanslarını bitirip kendi mitini Ünlü piyanist Amerikalı olmasına rağmen parçalamakta. Mit ve müzik tarih boyunca kardeş yaklaşık 10 yıldır ülkesinde olmuşlar. Ancak mitler yıkılabiliyor ama çalmıyordu ve hiçbir konser müzikler değil. Müzik büyücüsü Keith Jarrett kaydını burada yapmamıştı. ECM’den çıkan ‘The Carnegie Hall Concert’ Ancak New York ve Carnegie albümünde harikalar diyarında yolculuk yapıyor. Hall Amerika’nın [email protected] BÜLENT ERGÜDEN Dumanlı caz barlarından dünya turnesine ZÜLAL KALKANDELEN Daha önce İstanbul’da da birkaç defa konser veren Amerikalı caz piyanisti/şarkıcı/besteci Patricia Barber, kariyerinin dokuzuncu albümünü yayımladı. Ülkemizde yeni piyasaya çıkan “Mythologies” adlı albüm, Romalı şair Ovid’in yazdığı, Batı edebiyatının ünlü eserlerinden “The Metamorphoses of Ovid” üzerine kurulmuş. Şarkıların esin kaynağı, Morpheus, Orpheus, Persephone, Oedipus, Phaeton, Narcissus gibi ünlü Yunan mitolojisi karakterleri. Barber, şarkıları yazmak için iki sene sürekli çalışıp araştırma yapmış. Örneğin “The Moon” adlı şarkı için ‘ay’ hakkında eline geçen her şeyi, bulabildiği bütün şiirleri okumuş. Albümde yer alan 11 şarkı, sanatçının mükemmel piyanistliğinin yanı sıra, entelektüel konsepti, çarpıcı şarkı sözleriyle çok etkileyici bir müzikebediyat birlikteliği ortaya koyuyor. Barber’ın müzikal esin kaynaklarının çeşitliliği de albüme belirgin şekilde yansımış. “Orpheus” adlı şarkıda karşımıza müthiş bir gitar solo çıkarken, “Phaethon”da Chicago Çocuk Korosu’yla gerçekleştirilen ilginç bir rap bölümü yer alıyor. Patricia Barber’ın, unutulmaz caz şarkıcısı Nina Simone’a adadığı “Icarus” adlı şarkı, albümün en güzel şarkılarından biri. Mitolojiye göre, Daedalus ve oğlu İkarus bir adaya hapsedilirler. Kaçabilmelerinin tek yolu gökyüzünden geçmektir. Babaoğul günlerce düşünürler ve sonunda kendilerine birer kanat yapmaya karar verirler. Daedalus, haftalarca uğraşarak kendisi ve oğlu için balmumundan kanatlar yapar. Artık hapishaneden kaçma günü geldiğinde babaoğul yaptıkları kanatlarla gökyüzüne doğru süzülürler. Fakat İkarus kendini o kadar kaptırmıştır ki, uçmanın heyecanıyla aklı başından gitmiş, yükseğe çıkmıştır. O kadar ki, güneşin sıcaklığından balmumu erimiş, kanatlar dağılmış ve bugün adını taşıyan denize düşüp ölmüştür. Barber, “Benim şarkımda İkarus hiç düşmüyor, uçmayı sürdürüyor” diyor. Philadelphia’da bir kulüpte şifon elbisesi içinde şarkı söyleyen Nina Simone ve İkarus, ancak büyük risk alırlarsa uçabileceklerini biliyorlar. Patricia Barber, bir bayan partneri olduğunu çekinmeden açıklayabilen, hem özel yaşamında hem de müzikte riski göze alabilen çok yetenekli bir sanatçı. Müzik serüvenine Chicago’nun dumanlı okuyunca da karakterlerin, alışılmışın dışına çıkmak isteyen bir besteci için zengin bir konsept ve mükemmel bir kaynak oluşturduğunu gördüm.” “Mythologies”, oldukça eklektik bir müzikal palete sahip; caz, klasik müzik, pop, rock, hiphop, füzyon ve R&B türlerinden esintiler taşıyor. Açık ki, beste yapmak için zor yolu tercih etmişsiniz. Size göre müzikte sınırları zorlamanın riskleri neler? “Daha kolay olanların yanında gözden kaçma ya da dikkat çekmeme gibi riskler var. Her şeyin çok hızla tüketildiği bir dünyada yaşıyoruz ve insanlar beklentilerini çok hızlı bir şekilde karşılamayı istiyorlar. Oysa yeni bir şey yaratıldığında, bunun anlaşılıp tam olarak sindirilmesi zaman alır. Bunun için ayrıca entelektüel merak ve ihtiyaçlara da sahip olmak gerekiyor.” Albümdeki şarkıları yazarken nasıl bir ruh hali içindeydiniz? “Her şarkı kendi dünyasını yarattı. Masamın üzerinde çok sayıda şiir kitabı yayılmış durumdaydı. Fakat bunun ötesinde bu benim işim. Sabah kalkarsınız, kahvenizi içersiniz ve çalışmaya başlarsınız. “ Şarkı sözleri için neler size esin kaynağı oluşturuyor? “Bu çalışma için doğrudan Ovid’den esinlendim. Ovid, çok komik ve zeki; karakterleri de hayat dolu ve oldukça tutkulu. İlk ve en büyük esin kaynaklarım ise Amerikan şarkı yazarları. Joni Mitchell, Cole Porter, Rodgers and Hart, Henry Mancini, Johnny Mandel… Fakat popüler şarkı sözü yazma tekniğini geliştirmek için büyük şairlerin çalışmalarını da ayrıca inceledim.” Seksüel tercihiniz herhangi bir şekilde kariyerinizi etkiledi mi? “İyi ya da kötü, kariyerim üzerinde herhangi bir etkisi olduğunu düşünmüyorum.” Daha önce İstanbul’da birçok kez konser verdiniz. Yakın gelecekte yine konser planınız var mı? “Öyle umuyorum. İstanbul en favori şehirlerimden birisi.” D inleyin, eğlenin Anakara’da Sonbahar Kayra Şarapları’nın özel şarap serisi Terra sponsorluğunda, Vokaliz organizasyonu ile düzenlenen ‘Ankara’da Sonbahar 2006’ etkinlikleri kapsamında ünlü caz grubu The Manhattan Transfer, Sertab Erener ve Fahir Atakoğlu Ankara’da konser verecek. 34 yılda 25 Albüm, 8 Grammy ödülü ile dünyanın en iyi vokal caz topluluklarından biri olarak kabul edilen The Manhattan Transfer, 1 Kasım Çarşamba akşamı Çankaya Belediyesi Anatolia Gösteri Merkezi’nde sevenleriyle buluşacak. Tim Hauser, Cheryl Bentyne, Janis Siegel ve Alan Paul’dan oluşan topluluk, müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatacak. Sertab Erener ve Fahir Atakoğlu ise, 3 Kasım Cuma akşamı saat 20.30’da Ankaralı müzikseverlerin karşısına birlikte çıkacaklar. İkili kendi repertuarlarının yanı sıra, belgesellerden, reklam müziklerine kadar çeşitli ortak çalışmalarını seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler, 65, 45, 33.50 ve 22.50 YTL) barlarında başlayan sanatçı, bugün dünya çapında konserler veren ünlü bir müzisyen. Son albümü “Mythologies” ise, sadece gece yarısı mum eşliğinde dinlenecek bir caz albümü değil, çok daha fazlası. Hem müzik hem de lirik açısından son dönemde dinlediğim en orijinal ve farklı çalışma diye niteleyebileceğim albüm hakkında Barber’a bazı sorular sorma fırsatını buldum. Ovid’in Metamorfoz adlı eserinden hareketle bir albüm yapma fikri nasıl gelişti? “Metamorfoz’un bir tiyatro versiyonunu izledikten sonra kitabını aldım. Kitabı İskoç topluluk Türkiye’de İskoç topluluk Mogwai, bu akşam, saat 22.00’de Yeni Melek’te konser verecek. 1995 yılında kurulan grup bugüne kadar sekiz albüm yayınladı. Gece, postrock grupların öncülerinden olan Mogwai’den önce Replikas ve Kafabindünya sahneye çıkacak. (0216 556 98 00, biletler 39.50, 34.50, 32.50 ve 28.50 YTL) Arpist Tara Jaff İstanbul’da İngiltere’de yaşayan Iraklı arp sanatçısı Tara Jaff bu akşam Muammer Karaca Tiyatrosu’nda saat 19.00’da konser verecek. Mezopotamya’nın geleneksel müziklerini arpla yorumlayan sanatçı daha önce de Batman ve İstanbul’da konser vermişti. (Tel: 0212 2518506) Indigo’da Robotik müzik Vector Lovers, bu akşam saat 22.00’de Indigo’da müzikseverlerle buluşacak. Manga ve 80’ler tutkunu Vector Lovers, 2004 yılında ilk albümü ‘Vector Lovers’ı çıkardı. Ladytron, Husky Rescue ve Diefenbach gibi isimlere yaptığı remikslerle büyük ses getiren Vector Lovers, geçtiğimiz yıl ‘Capsule for One’ isimli ikinci albümünü de yayınladı. Albüm, robotik bir geleceğe yapılan melankolik bir yolculuğu simgeliyor. (0216 556 98 00, biletler 23, 28 YTL) Caz, punk ve rock bir arada ‘DANdadaDAN’, 31 Ekim Salı akşamı saat 21.30’da Babylon’da konser verecek. Caz, punk, rock müziği birbirine karıştıran deneysel bir müzik yapıyor ‘DANdadaDAN’. Korhan Futacı, Berke Can Özcan, Feryin Kaya ve Burak Irmak’tan oluşan topluluk çok yakında ilk albümlerini çıkaracak. Biletler 17 YTL. (0216 556 98 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle