Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 05 26/10/06 17:43 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK 28 EKİM 2006 CUMARTESİ 5 FİGEN ATALAY Çocuğunuz nelerden korkuyor? Karanlıktan mı? Elektrik süpürgesinin sesinden mi? Yoksa ilk doğumgününde armağan gelen kocaman ayıcıktan mı? Siz nelerden korkarsınız? Köpeklerden mi? Denizden mi? Karanlıktan mı? Yüksekten mi? Korkularının kimini sizden de öğrenmiş olabileceği hiç aklınıza geldi mi? Benim kızım bebekken herşeyden korkuyordu. Hele de yüksek sesler ödünü koparıyordu. ‘Yaşamda bu sesler de var, alışsın ne yapalım’ demedik, evdeki tüm sesleri engelledik. Ses neyse de kızımda yabancı korkusu da vardı ve bu durum, çok yakınındaki birkaç kişi dışında herkesi kapsıyordu! Eve gelen herkes, Zeynep’in çığlık çığlığa ağlamasına neden oluyordu. Bunu en aza indirmek için de elimizden geleni yaptık. Büyüdükçe Zeynep’in tüm korkuları geçti. Ama benim geçmedi! Su ve yükseklik korkularımın üstesinden, kimi zaman benden çok daha olgun olan kızımın yardımıyla gelmeyi umuyorum! Uzman pedagog Belgin Temur, yaşa özgü korkuları şöyle anlatıyor: ‘Bebekler iki yaşına kadar yüksek seslerden, büyük hayvanlardan, büyük objelerden korkarlar. İlk bir yılda bebekler annebabadan ayrılmaktan ve yabancılardan korkarlar. 34 yaşına gelindiğinde annebabadan ayrılma korkusuna ek olarak karanlık korkusu ortaya çıkar. 5 yaşında bu korkulara dış dünyada tanımadığı kendisine zarar verebileceğini düşündüğü insanlardan korku eklenir. Ayrıca vücutlarına zarar gelmesinden korkmaya başlarlar. 6 yaşlarında bu korkulara doğaüstü varlıklar eklenir (hayalet, canavar, uzaylı vs). 78 yaşlarında korkular daha çok günlük yaşamda karşılaşabileceği tehlikeler şeklindedir. 9 yaşından itibaren okul başarısı önem kazanmaya başlar ve başarısız olma korkuları, ölüm korkusu gibi korkular görülür. Kimi sesten korkar, kimi ayıcıktan korkudur. Özellikle gece ışıkla uyumayı alışkanlık haline getirmek çocukların karanlıktan tedirgin olmalarına neden olmaktadır. Bu tedirginlik başka korkularla birleştiğinde ve ya da başka kaygılar ve sorunlar eklendiğinde daha yoğun bir karanlık korkusuna dönüşebilmektedir. Kâbuslar Hemen her çocuk kabus görebilir. Ancak haftada bir iki gibi bir sıklıkta görülüyorsa, bu bir sorun olarak düşünülmelidir. Kabuslar gündüz yaşantısıyla çok bağlantılıdır. Çocuğun içinde bulunduğu olumsuz koşullar, kardeşleriyle, anne babasıyla ve arkadaşlarıyla yaşadığı çatışmalar, korkulu rüyalar görmesine neden olabilir. Çocukların disipline edilmeleri için kültürümüzde sık kullanılan değişik kişilerden (örneğin; öcüden, doktordan, öğretmenden vb.) ve durumlardan korkutma eğilimi, özellikle okul öncesi yaşlardaki çocukların, anlatılan korku objesini doğru değerlendirememesine ve bu korkuları uykularına taşımalarına neden olmaktadır. ! Kürşat Coşgun, Burhan Solukçu’nun 40’lı yıllarda çalıştığı Uzun Mehmet kuyusu önünde... (Fotograf: AHMET ÖZTÜRK) Güven verin, dinleyin, birlikte vakit geçirin ? Korkusunun çocuğun gelişim dönemiyle ilgili olup olmadığını, hangi korkuların hangi gelişim dönemlerinde normal olduğunu öğrenin. ? Korkunun belli bir olaydan sonra mı, bu olayla bağlantılı mı ortaya çıktığını saptayın. ? Korkuların bazı zamanlarda ya da bazı durumlarda artıp artmadığını gözlemleyin. ? Duygularını dinleyin; onu anlamaya ve ona güven vermeye çalışın. ? Korkularından dolayı çocuğunuzu asla aşağılamayın, yargılamayın. ? Korkusuyla ilgili onu zorlamayın. Örneğin karanlıktan korkan çocuğunuzu karanlık bir yere gitmesi konusunda zorlamayın. ? Mümkün olduğunca erken yaşta onu kendi odasında yatırmaya alıştırmalısınız. ? Korktuğu şeyle ilgili onu bilgilendirin, bu konuda güven kazanmasına yayrdımcı olun. Örneğin hırsızdan korkan çocuğun kapıyı kendisinin kilitlemesine izin verin, hırsızın girme olasılığı olan kapı ve pencereleri her gün ona kontrol ettirin. ? Onunla oyun oynayın, resim yapmasını sağlayın. Uygun oyun ortamlarında çocuklar duygularını ifade etmek için fırsat bulurlar. ? Uyku öncesinde birlikte daha fazla vakit geçirin, onu rahatlatacak şeyler konuşun, hoş hikayeler anlatın. ? Korkusunu çağrıştıracak objeleri odasından kaldırın. ? Korkularıyla ilgili ona yalan söylemeyin, bu size olan güveninin azalmasına neden olur. ? Çocuğunuz korkuyla uyanmışsa ve yanınıza gelmek istiyorsa, mümkün olduğunca onu yatağına geri götürün ve kendi yatağınıza almayın. Gerekirse başucunda 1015 dakika geçirin ve uykuya sakince dalması için yardımcı olun. Karanlık korkusu Bu korku türü belki de annebabaların en sık pekiştirdikleri figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 Gece terörü Kabuslardan farlı, ama yine kabus gibi olan iki korku durumu vardır. Çocuk kabus gördüğünde kabusunu hatırlayabilir. Korku kaynaklı olabilecek bir uyku bozukluğu, gece terörü denen gece korkusudur. Yine okul öncesi yaşlarda sık rastlanır. Çocuk büyük bir korku ve çığlıkla uyanır. Kendinde değildir, panik içinde ve anlamsız hareketler yapar. Uyandırılırsa da hiçbir şey hatırlamaz. Bu durum uykunun ilk saatlerinde gerçekleşir. Tüm tutumlar ve tepkiler gibi korkular ve fobiler de öğrenilmiş tepkiler olabilir. Tüm çocuklar, hatta bebekler, annebabalarının paniklerini ve kaygılarını hissederler. Annebabanın etkisi olmaksızın sadece çocuğun ürkütücü bir deneyim yaşaması da korku geliştirmesine neden olabilir. Zonguldak’tan emeğin çizerine selam ALİ AYAROĞLU Çizer Kürşat Coşgun 60’lı yılların ünlü karikatürcülerinden Burhan Solukçu’yu (19281978) yaşamı ve yapıtlarıyla anlatan bir kitap yayımladı. Çınar Yayınları’ndan çıkan ve önsözünü Turhan Selçuk’un yazdığı “Emeğin Çizeri, Çizginin Emekçisi Burhan Solukçu” adlı kitap üzerine, yazarı Kürşat Coşgun’la konuştuk. Kürşat Coşgun 1964, Bafra doğumlu. 1979’dan bu yana karikatür çiziyor. Uzun süredir Karikatürcüler Derneği Zonguldak temsilciliğini yapıyor. Altı kişisel sergi açtı. Önemli bazı karikatür yarışmalarında ödüller aldı. Karikatürleri kartpostal, kitap kapağı, takvim gibi basılı malzemelerde kullanıldı. Karikatür ve mizah üstüne makale ve araştırma yazıları yayımlandı. “Taşatanlar” başlıklı sergisi başta Zonguldak olmak üzere değişik il ve ilçelerde açıldı, ilgi gördü. Kürşat Coşgun, karikatürlerini “Dönüp Bakınca” adlı albümde topladı (2001). Zonguldaklı çizer Burhan Solukçu için, yine Zonguldak’ta yaşayan Kürşat Coşgun’un hazırladığı kitap, Zonguldak’ın, çizerine bir vefa selamı gibi... Burhan Solukçu kitabı nasıl ortaya çıktı? “Burhan Solukçu, benim karikatürle ilgilenmeye başladığım yıllarda adını duyduğum bir çizerdi. Görevim nedeniyle Zonguldak’a gelip yerleştiğimde bu adı daha sık duymaya başladım. Çizerlik yaşamı öncesinde madencilikle uğraştığını öğrendiğimde daha da ilgimi çekti. Her yıl bir Zonguldaklı sanatçı anısına yarışmalar düzenleyen ve daha önce Ahmet Naim, Muzaffer Tayyip gibi yazar/şairlerin yeniden gündeme gelmesini sağlayan ZOKEV’e (Zonguldak Kültür ve EğitimVakfı) 2001 yılında, Solukçu anısına bir karikatür yarışması düzenlenmesini önerdim. Ben de bu arada Burhan Solukçu hakkında bilgiler toplamaya başlamıştım. Elde ettiğim ilk bulgular bile beni çarpmıştı. Bir yanda yalnızca üçbeş yıl sürdürülen madencilik, sonra buna engel olan verem hastalığı, sonu gelmez tedaviler, geçim zorluğu, yoksulluk; bir yandan da bütün bunlara karşın, çizgilerle muazzam bir direniş.” Kitaptaki bilgilere nasıl ulaştınız? “Başlangıçta, Burhan Solukçu için yalnızca bir yaşamöyküsü kurguluyordum. Ancak yaşamı ile büyük koşutluklar taşıyan çizgilerinin bu öykünün dışında kalmasına razı olamadım. Çizgileri ve yaşamı üzerine kardeşlerin çıkardığı “Dolmuş” dergisinde yayımlanır. Böylece karikatürümüzde ‘50 Kuşağı olarak anılan çizerler arasına katılır. Burada başlayan çizerlik serüveni “Akbaba”, “Zübük”, “Pardon” gibi dergilerde sürer. 1968’de kadrolu olarak girdiği Pardon dergisinden 1973’te emekli olur. Emekliliğinde de karikatürü bırakmaz. Akbaba’ya parça başı çalışmayı sürdürür. Karikatürcüler Derneği’nin açtığı karma sergilere ve yarışmalara katılır. Ağırlaşan hastalığına rağmen ilgisini devam ettirmektedir.” 1950’lerin ortasından 70’lerin sonlarına kadar devam eden yaklaşık yirmi yıllık çizerliğinde nasıl bir yer edinmişti? “60’lardan itibaren mizah dergilerine şöyle bir göz attığımızda Semih Balcıoğlu, Zeki Beyner, Turhan Selçuk, Cafer Zorlu, Necmi Rıza gibi en üretken imzalar arasında onu da görürüz. Karikatürleri incelendiğinde, içinde yer aldığı toplumsal katmanların sorunlarına duyarlılığı, emekten, emekçiden yana tavrı, ilkeli sanatçı duruşu onun en belirgin yanını oluşturmaktadır. Yaşamda gördüğü haksızlıkları, yanlışları sorgulamak, eleştirmek için karikatürün, mizahın gücünü kullandığı açıkça görülür. “ monografik bir çalışmaya koyuldum. Ailesinin de yardımıyla hemen hemen tüm çizgilerine ulaştım. Bu süreçte binlerce karikatürünü inceledim, dostlarıyla görüştüm. Sanatçı arkadaşları bu yapıtın ortaya çıkması için benimle birlikte kitaba nefes verdiler. Yaklaşık beş yıllık bir çalışma sonucu kitap ortaya çıktı.” Burhan Solukçu Zonguldaklı bir çizer. Genç yaşta yakalandığı hastalıktan ötürü, ocaklardaki işine son verilmiş. Sanıyorum sanat yaşamı tedavi için geldiği İstanbul’da başlıyor. Bu dönemi nasıl yaşamış? “Hastalığı nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalınca bir süre Zonguldak’ta kahvehanelerde karakalem portre ressamlığı yapıyor. Böyle bir yeteneği olduğu biliniyor. Annesiz, babasız büyüyen bir kişi. Evleniyor ve daha düzenli bir yaşama kavuşuyor. Ancak işsizdir. Bu sıralarda, tedavi için geldiği İstanbul’da, Yedikule Verem Hastanesi’nde aynı nedenle orada bulunan Rıfat Ilgaz’la tanışıyor. Rıfat Ilgaz’ın özendirmesiyle karikatür çizmeye başlıyor.” Nerelerde çiziyor? “Rıfat Ilgaz’la tanışmaları 1952’de... Bir süre çeşitli gazete ve dergilerde ressamlık, reklam firmalarında tabelacılık yaptıktan sonra ilk karikatürü 1956 yılında, İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk Kendi çizgileriyle maden işçisi Burhan Solukçu.