Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 08 12/10/06 16:00 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Sessiz Tepe (Silent Hill) ? Lucky You Si ne ma 8 Sigara İçtiğiniz İçin Teşekkürler (Thank You For Smoking), dünyada günde bin 200 can alan (sadece ABD’de 55 milyon tiryaki var) sigara bağımlılığı ve tütün imparatorluğu üzerine, esprilerin havada uçuştuğu yer yer komik, tümden eğlencelik bir film. Yapım, taşlamaya yatkın akıcı senaryosu, dünyayı şimdiden ikiye bölen sigara sorununa yönelik değişik bakış açısı ve iyi oyuncularla desteklenen kadrosuyla izlenmeyi hak ediyor. Sigara İçtiğiniz İçin Teşekkürler, bir döneme damga vuran ünlü “Hayalet Avcıları” serisinin yönetmeni Ivan Reitman’ın 29 yaşındaki oğlu Jason Reitman’ın ilk uzun metrajlı filmi… Genç Reitman, 30 yıldır bilim adamlarının sağlığa zararlarıyla ilgili doğrudan kontak kuramadığı sigarayı (çoklarına göre illet) masaya yatırmış ve tütün lobisini ti ye alan bir film yaratmış. Toronto ve Sundance film festivallerinde vizyon şansı yakalayan ve kapitalizmi hafif bir şekilde eleştirmeyi de unutmayan yapım, büyük ses getirmişti. Sigara İçmediğiniz İçin Teşekkürler’in Türkiye’deki gösterimi ise dün Filmekimi etkinliği kapsamında yapıldı. Popüler korkuaksiyon türündeki bilgisayar oyunu Silent Hill de sonunda beyaz perdede. Kurtların Kardeşliği’nin yönetmeni Christophe Gans, beş yıllık uğraşı sonucu hayranı olduğu oyunun telif hakkını alarak filme aktardı. Başrollerinde Sean Bean (Yüzüklerin Efendisi), Radha Mitchell (Düşler Ülkesi) ve Laurie Holden’ın (Fantastik Dörtlü) yer aldığı film Kanada, Japonya, ABD ve Fransa ortak yapımı. Genç anne Rose, kızı Sharon’ın gizemli hastalığına çare bulamamaktadır. Son çare olarak kızının rüyasında sürekli olarak gördüğü Silent Hill kasabasına doğru yola çıkan ikili yolda kaza yapar. Rose kendine geldiğinde Sharon yanında değildir önünde kızını gizleyen Silent Hill vardır. Yönetmenliğini Curtis Hanson’ın (8 Mil, Los Angeles Sırları) üstlendiği Lucky You, Las Vegas’taki heyecan dolu poker dünyasında geçen bir dram. Filmde başrolleri Eric Bana (Troy), Drew Barrymore (Charlie’nin Melekleri) ve Robert Duvall’ın (Uzak Ülke) paylaşıyor. Her el yüzbinlerce doları risk etmeye alaşık profesyonel bir oyuncu olan Huck Cheever, özel yaşamında o denli rahat değildir. Şarkıcı Billie’ye hissettiklerine rağmen aşkına teslim olmamakta ve annesini terkeden babasına olan kızgınlığını yenememektedir. Huck katıldığı dünya poker serisini kazanmak ve özel yaşamını düzene koymak için taktiklerini değiştirir. ??????????????????????????????????? Peynir mi daha zararlı sigara mı? ALPER TURGUT İstanbul Modern’de gösteri şenliği SUNGU ÇAPAN Biriki haftadır yeni mevsime resmen girmemizle piyasayı saran filmlere, dün başlayan ve bir hafta süresince (tıpkı afişteki gibi) gökten başımıza yağacak Filmekimi Filmleri’nin de katılmasıyla birlikte, sinemaseverlerin sonbahar melankolisini bir ölçüde azaltacak nitelikte yeni bir film bombardımanına tutulacağı, koşuşturmacalı, yoğun günler başladı yine. Ayrıca kuşkusuz kentimizde nicedir eksikliği hissedilen bir sanat sineması işlevini görmek üzere kısa bir süre önce Tophane’deki İstanbul Modern müzesinde açılmış İstanbul Modern Sinema’da da, halen dolaştığı festivallerden boş dönmeyen Beş Vakit adlı son filmi gösterimde olan, günümüz Türk sinemasının kuşkusuz en önemli yazaryönetmenlerinden saydığımız Reha Erdem’in 4 filmi gösteriliyor 3 ekimden beri. Yarın sona erecek Reha Erdem filmleri toplu gösterisinde bugün yönetmenin ilk kez ortaya çıkardığı kısa filmlerinden Ekim’de Hiçbir Kere saat 17.00’de, 1999 yapımı ikinci uzun filmi Kaç Para Kaç saat 14.00’de, göbek adı İnsan Nedir ki? olan 2004 yapımı üçüncü filmi Korkuyorum Anne saat 17.30’da ve 2006 yapımı Beş Vakit de saat 20.00’de gösteriliyor. Yarının programındaysa (saat 14.00’deki) Korkuyorum Anne’yle (saat 17.30’daki) Beş Vakit var, Reha Erdem filmlerini es geçen, kaçıran ya da yeniden seyretmek isteyen sinemaseverler için. KİM DAHA ÇOK ÖLDÜRDÜ? Filmin kadrosunda Aaron Eckhart, Maria Bello, William H. Macy, Sam Eliot, Rob Lowe, JK Simmons ve Robert Duvall gibi yetenekli oyuncular ve yıldızlar bulunuyor. Bunun dışında Dawson’s Creek dizisiyle ünlenen ve ardından Hollywood’un en güçlü isimlerinden Tom Cruise ile evlenen Katie Holmes, pek çok hayranı bulunan OC dizisinin yıldızı Adam Brody, günümüzün en meşhur çocuk oyuncusu Cameron Bright da yapımda yer alıyor. Sadece ABD’de sigara sektöründe 5 milyon kişinin çalıştığı gerçeği, sigara mağdurlarına 246 milyar dolar ödeyen tütünün son efendileri, kanser olmasına karşın rüşvet karşılığı susan Marlboro kovboyu, milyonlarca dolar karşılığında bir filmde sigara içmeyi kabul eden Hollywood yıldızları yapıma renk katıyorlar. Nick Naylor’un, Atilla’nın 5 milyon, Cengiz Han’ın 30 milyon, sigaranın ise 100 küsur milyon can aldığını söylemesiyle film başlar. Nick Naylor, retorik (dili kullanma sanatı) üzerine destan yazabilecek yetenekte bir adamdır. Dünyada en zor savunulacak konulardan birinin (sigara tiryakileriyle, dev tütün şirketlerine akıl hocalığı yapmak gibi) sözcüsüdür. Sigaranın sağlığa zararlı olmadığını kanıtlamak için harekete geçen Nick Naylor, sağlık savaşçıları ile yükselmekten başka düşüncesi olmayan senatörün tepkisini çeker. Dünyanın en büyük sigara üreticisi, asırlık “Tütün Akademisi”nin imajını düzeltmek adına harekete geçen Nick Naylor için en önemli şey “lütfen çocukluğumu mahvetme” diye adeta yalvaran oğludur. Alkol ve silah konusunda uzmanlaşmış iki arkadaşıyla (kendilerine ölüm tüccarları grubu diyorlar) sürekli buluşup, fikir geliştiren Nick Naylor, her şeyi yapabilecek denli gözü kara (sevişmek de dâhil) bir kadın gazetecinin tuzağına düşer. Ve Nick Naylor’un hayatı tepetaklak olur ancak tartışma uzmanının söyleyecekleri henüz tükenmemiştir. Silahların 11 bin, alkolün 100 bin, sigaranın ise yılda 475 bin ölüme neden olmasına karşın Nick Naylor şunu söyler: “Amerika’daki bir numaralı ölüm nedeni kolesterol. Ve buna yol açan en önemli besin maddesi ise peynir. O halde peynir ambalajlarının üzerine de kurukafa ve kemiklerin resminin bulunduğu uyarıcı etiketler yapıştırılsın.” YEMEK TEMALI FİLMLER İstanbul Modern Sinema’da 2029 ekim tarihleri arasındaysa yemek temalı bazı İtalyan filmleri meraklısıyla buluşacak. İtalyan Kültür Merkezi’nin katkılarıyla oluşturulan bu programda Mario Mattoli’nin Yokluk ve Asalet ( Miseria e Nobilta, 1954 ), Marco Ferreri’nin Büyük Tıkınma ( La Grande Abbuffata, 1973 ), Paolo Virzi’nin Öpücükler ve Kucaklaşmalar ( Baci e Abbracci, 1999) ve Sandra Nettelbeck’in Aşkın Tarifleri ( Ricette D’Amore, 2001 ) filmleri yer alıyor. Yarım yüzyıl öncesinin büyük İtalyan komiği Toto’nun başrolünü üstlendiği, daha 20’sine varmamış bir Sophia Loren’in de gencecik seksi haliyle boy gösterdiği Yokluk ve Asalet, komedi yazarı Eduardo Scarpetta’nın bir oyunundan uyarlanmış bir güldürü. Tatminsiz bir anaokulu öğretmeninin (Andrea Ferreol) her an hizmet ettiği, biri restoran sahibi, biri televizyon yapımcısı, biri yargıç ve biri de pilottan ( Ugo Tognazzi, Michel Piccoli, Philippe Noiret ve Marcello Mastroianni ) oluşan bir yakın arkadaş grubunun kesinlikle gastronomikerotik bir harakiri yapmaya karar vererek bir hafta sonunda Paris dışındaki bir villaya kapanmalarını hikaye eden Büyük Tıkınma, yemek temalı filmler arasında nerdeyse çığır açarak zamanla modern bir klasiğe dönüşmüş, habire yemek yemekle sürekli cinsellik ve sevişme arasında bağlantı kuran bir Marco Ferreri başyapıtıdır bilindiği gibi. Paolo Virzi’nin Öpücükler ve Kucaklaşmalar’ıysa büyük ölçüde banka kredileri ve komşu yardımları sayesinde Cecina vadisinde devekuşu yetiştirme işine girişen Livornolu üç işsizin ( Pietro Gremigni, Edoardo Gabbriellini, Francesco Paolantoni ) sakarlıkları ve beceriksizlikleri üstüne kurulu, 1999 yapımı bir komedi. Sandra Nettelbeck imzalı, 2001 yapımı Aşkın Tarifleri’nde tüm erkekleri defterden silerek kendini bütünüyle, şefi olduğu Fransız restoranı Lido’nun mutfağına adamış Martha’nın ( Katja Stutd ) hikayesi anlatılıyor. Martha erkeklerin başbaşa bir gece geçirmektense kendilerine yemek yapmasını tercih ettikleri bir kadın. Günün birinde kızkardeşinin bir trafik kazasında ölümüyle hayatı değişen Martha’nın yokluğunda restoranda işe başlayan yeni şef Marco ( Sergio Castellitto ) kısa sürede restorana yeni bir hava getirecektir... Ayrıca her hafta sonu Cumartesi ve Pazar (saat 11.00’de) çocuk seyirciler için P.J.Hogan’ın Peter Pan ve Raja Gosnell’in ScoobyDo 2: Canavarlar Kaçtı filmleri gösteriliyor İstanbul Modern’de. ‘Ekonomiyi şirketler yönetiyor’ Filmlerinde müzik, şarkı ve dansı birleştirmeyi seven yönetmenyapımcı Taylor Hackford (59), Güney California Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirip iki yıl süresince Bolivya’da barış gönüllüsü olarak görev yaptıktan sonra bir çok belgesel çekti, Emmy ödülleri kazandı. Teenage Father (1978) çalışması ona en iyi kısa metraj Oscar’ını getirdi. İlk uzun metrajı The Idolmaker’da (1980) 50’lerin pop müzik endüstrisine alaycı, dinamik bir bakışla girdi. An Officer and a Gentleman (Subay ve Centilmen/1982) sınıf atlama hırsı, Against All Odds (1984) ün uğruna verilen ödünler, White Nights (Beyaz Geceler/1985) Soğuk Savaş döneminde bir Rus baletin kaçış öyküsü, Stephen King uyarlaması Dolores Claiborne (1995) işçi sınıfından bir kadının yaşamda kalma savaşımı, The Devil’s Advocate (Şeytanın Avukatı/1997) şirketler topluluğunun arka yüzü, Proof of Life (Yaşam Kanıtı/2000) Güney Amerika gerçeği, Ray (2004) ise bir siyahinin etkileyici yükseliş öyküsüydü. En büyük başarıyı Subay ve Centilmen’le elde etti Taylor Hackford, bu filme sonradan Ray’in dvd satışındaki başarısı eklendi. Onur konuğu olarak 43. Altın Portakal Film Festivali’ne gelen Hackford’la sinemasını, Hollywood’u konuştuk. Subay ve Centilmen filminiz militarist yaklaşımından ötürü tutucu Ronald Reagan döneminin en sevilen filmi olarak değerlendirildi, bu konuda ne düşünüyorsunuz? “Ben işçi sınıfını anlatan filmler çekiyorum çünkü bende işçi sınıfından geliyorum. Beni garson olan annem yetiştirdi. Bu filmimi işçi sınıfını anlatan iyi bir fırsat olarak gördüm. ABD’de koleje gitme olanaklarından uzak orta sınıf ancak askere gidip eğitim alabilir. Eğer pilot olurlarsa daha iyi bir yaşama kavuşacaklarını bilirler. Bu iyi yaşamsa askeri sistemin içinde olmakla sağlanır. Filmim orduyu anlatmaktan çok başkaları için çabalayan siyahi bir adamla ilgiliydi. Akademide tüm denetim o siyahi çavuşun elindedir. Adayları zorlu sınavlardan geçirerek onları bir anlamda da selamlar çünkü bir süre sonra o gençler onun üstü olacaklardır. Çavuşun amacı onların bu görevin bilincine sahip olup olmadıklarını anlamaktır. Fabrikadaki işçi kızlarsa kendi varoluş koşullarından ancak pilotların yakınlığıyla kurtulabileceklerini biliyorlardır. Bana göre Subay ve Centilmen bir işçi sınıfı filmidir, Ronald Reagan’dan nefret ederim, kötü bir başkandı. Kimileri bu film Amerikan ordusunu övüyor diyebilir ama işin ilginç yanı ordu filmimden nefret etti, çekimde bize hiç yardımcı olmadı. Cinsellik, argo konuşmalar onları tedirgin etti. Filmim bu ezici eğitimin içerisinde kendilerini bulan insanlarla ilgili. Bende bir seçim yaptım, Bolivya’da barış görevlisi olarak çalıştım, Vietnam Savaşı’na katılmadım buna karşın Subay ve Centilmen’i çektim. İdeolojik bir görüşle savaşa, orduya karşıyım demek kolay. Amerikan toplumunda dar gelirli, geleceği sınırlı insanlar için seçenekler, çıkış yolları çok az.” Şeytanın Avukatı’nda da kasabadan büyük kente Önyargıları dinlemedi ASLI SELÇUK Ray için 15 yıl boyunca çalıştınız. Bu uzun yaratım sürecini anlatır mısınız? “Belki de bana bu uzun süreç gerekiyordu, sonunda ortaya iyi bir film çıktı. Projeye girişmeden önce herkes kimse Ray Charles’ı hatırlamaz, gençlerin ilgisini çekmez, AfroAmerikan filmleri deniz aşırıda satamazsın, biyografik öyküler televizyon içindir diyordu. Siyahilerin yaşam öyküleriyle kim ilgilenir ki sözlerini dinlemeyip işe giriştim. Ray Charles’a hayran milyarder Philip Anschutz’un yardımıyla çekime başladım. Ray, ABD’de en iyi satan üçüncü DVD sırasına yerleşti, ondan önce çocuk animasyonları The Incredibles (İnanılmaz Aile) ve Shark Tale (Köpekbalığı Hikayesi) geliyor.” gelen, başarıya ulaşmak için ödünler veren bir avukatın öyküsünü anlatıyorsunuz. “Amerikan sisteminde başarıya ulaşmak için savaşan insanların düştüğü ahlaki ikilemleri görüyorsunuz. Against All Odds’da futbolcu yeniden ünlenmek amacıyla istemese de seçimler yapmak, ödünler vermek zorunda kalır. Bir taşlama olan Şeytanın Avukatı da büyük şirketlerin bireyler üzerindeki yıpratıcı etkisini yansıtır. Günümüzde büyük şirketler yasaları rahatça çiğneyebiliyorlar. ABD’de avukatlar her iki kesimi de savunurlar ama varsılları daha iyi avukatlar savunur, yoksullarsa duruma yem olurlar. Dünyada serbest ekonomiyi tümüyle şirketler topluluğu yönetmektedir. Bundan da en çok işçi sınıfı etkilenir. Şeytanın Avukatı’nda hukuktan verilen ödünleri anlattım. İşçi sınıfı bir yandan görece başarıya gittiğini sanırken bir yandan da bunun kurbanıdır.” Hollywood ve günümüz sinemasıyla ilgili neler düşünüyor sunuz? “Hollywood’da para bulmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Batman, Superman, XMen gibi çizgi roman kahramanlarını çekmek istiyorsanız ünlü stüdyolar büyük bütçelerini hizmetinize sunuveriyorlar. Ya da Görevimiz Tehlike gibi televizyon dizilerinin sinema filmlerini kolayca destekliyorlar. Bu filmlerde içi boş, aptalca şeyler. Dağıtım sistemi de para getiren filmler üstüne kurulu. Gelecek beş yılda konulu filmler artık 35 mm olarak çekilmeyecek, herşey dijital olacak. Filmlerin dağıtımıysa internet üzerinden yapılacak böylelikle büyük stüdyolara gereksinim kalmayacak. Dijital kameralarla çok ucuza film üretilebilecek. Sinemada yönetim, yazım, çekim, oyun gibi unsurlar değişiyor, hala dinozorların iş başında olduğu söyleniyor, bu biraz korkutucu bir durum. Dünyanın neresinde olursanız olun her birey ufak bir maliyetle kendi filmini üretecek, günümüzde iş ‘Kendi filmini kendin çeke’ dönüştü.”