Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 04 12/10/06 16:01 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 14 EKİM 2006 CUMARTESİ Karanlık romantizmin ZÜLAL KALKANDELEN kzulal@yahoo.com K imge cambazı Film Ekimi’nde gösterilecek Leonard Cohen: I’m Your Man, sanatçının etkileyici bir portresini çiziyor onser Narcity Caz Gecesi Bu akşam, Tepe İnşaat’ın düzenlediği ‘Narcity Jazz Gecesi’ kapsamında, ‘Melis Sökmen Band’ saat 22.30’da Nardis Jazz Club’de konser verecek. Ankara doğumlu Melis Sökmen, 1986 yılında Grup Lokomotif’te solist oldu. 1990 yılında çıkardığı ‘O Zaman’ isimli ilk albümü, 1995 yılında ‘Öze Dönelim’ takip etti. Melis Sökmen , Aysun Sökmen, Serkan Okanar, Levent Özer, Cem Dinler, Sinan Öktem ve Onur Alatan’dan oluşan topluluk, renkli repertuarlarıyla İstanbullu cazseverlere keyifli bir gece yaşatacak. (0212 244 63 27, biletler 20 YTL) “Ne diyeyim sana kardeşim, katilim, Ne diyebilirim sana? Galiba özledim seni, galiba affettim İyi oldu çıktın yoluma. Bir gün gelirsen buraya, Jane için ya da bana, Düşmanın uyuyor olacak, kadınıysa özgür, Teşekkürler yok ettiğin için sıkıntıyı onun gözlerinden, Hiç geçmeyecek sanmıştım, bu yüzden dokunmamıştım hiç. ” Bu sekiz mısrada koskoca bir roman yatıyor. Kim bu kadar az sözcükle bu kadar çok şey anlatabilir? Elbette Leonard Cohen.1971 tarihli “Famous Blue Raincoat” adlı şarkının sadece bir bölümü bu. Bugün büyük bir heyecanla Kanadalı şair/yazar/besteci Leonard Cohen hakkında yazıyorum; çünkü İstanbul’da dün başlayan Filmekimi kapsamında gösterilecek bir belgesel filme dikkat çekmek istiyorum. İstanbul’da yaşıyorsanız ve 16 Ekim Pazartesi saat 11.00’da ya da 18 Ekim Çarşamba 19.00’da vaktiniz varsa, Beyoğlu Emek Sineması’ndaki bu filmi kaçırmayın derim. (Tabii eğer hâlâ bilet kalmışsa… Filmekimi’nde gündüz seanslarının biletleri bu yıl da 2.5 YTL!) Dj Sasse İndigo’da Bu akşam 80’lerden beri dj’lik yapan Sasse İndigo’da sevenleriyle buluşacak. Finlandiya’dan gelen ve uzun zamandır Berlin’de yaşayan Sasse, şimdiye kadar Nepal’den New York’a kadar pek çok ülkede dj’lik yaptı. Sasse, müziğinde genellikle ‘funky’, ‘deep techno’ ve ‘electro’ tarzları tercih ediyor. Konser saat 22.00’de başlayacak. (0212 244 85 67, biletler, 20 ve 25 YTL) İÇİNE KAPANIK... Lian Lunson’ın yönettiği 2005 yapımı “Leonard Cohen: I’m Your Man” adlı belgesel, hayatı, aşkı, hüznü ve sosyal adaleti eşsiz bir şekilde anlatan bu alçakgönüllü, vakur sanatçının etkileyici bir portesini çiziyor. Film hem Cohen’le yapılan röportajlarla birlikte, kendi çizimlerini ve arşivinden fotoğrafları yansıtırken, aynı zamanda Sydney’de onuruna verilen bir konserde ünlü sanatçıların Leonard Cohen şarkılarını seslendirdikleri performansları da içeriyor. Bu sanatçıların arasında, başta Nick Cave, U2 grubu, Rufus Wainwright, Martha Wainwright, Beth Orton, Jarvis Cocker ve Antony and the Johnsons grubundan Antony olmak üzere müzik dünyasının birçok başarılı ismi var. Çağımızın en büyük ozanlarından Leonard Cohen’in şarkılarını dinlemek bile tek başına bu filmi görmek için yeterli bir neden. Nick Cave’in seslendirdiği “I’m Your Man” ve “Suzanne”, U2 grubunun Leonard Cohen’e eşlik ettiği “Tower Of Song” ve Beth Orton’un yorumladığı “Sisters Of Mercy” en dikkat çekici performansların başında geliyor. Fakat en çarpıcı ve dokunaklı olanı, “If It Be Your Will”i söyleyen Antony’e ait. Bugüne kadar bir Ney ile trompet buluşması şarkının böylesine içten söylenişine çok ender rastladım. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın hazırladığı Filmekimi broşüründe şöyle yazıyor: “1960’ların karşı kültür hareketinin simgelerinden, günümüzün en etkili ve saygın sanatçılarından Leonard Cohen, çok fazla göz önünde olmaktan hoşlanmayan, neredeyse içine kapanık bir kişiliğe sahip.” Belgeselin önemini bu cümle oldukça iyi özetliyor aslında. “I’m Your Man”, teknik ya da kurgusal açıdan üstün bir çalışma değil; önemi Leonard Cohen’e odaklanmış olmasından geliyor. Artık yaşayan bir efsane haline gelen bu ender yetenek, filmde merak edilen birçok soruyu kendi ağzından yanıtlıyor. Leonard Cohen’i akustik folk’tan elektro pop’a kadar uzanan farklı tarzlardaki şarkılarından tanıyor olabilirsiniz. Birçok kişi onun “Dance Me To The End Of Love” adlı şarkısı eşliğinde sevdiğiyle veya bir başkasıyla ama kalbindeki gerçek sevgiliyle dans etmiş olabilir. Ya da Cohen’in bir aşk üçgenini anlattığı 1966 tarihli “Beautiful Losers” (Görkemli Kaybedenler) adlı etkileyici romanı okumuş olabilirsiniz. Müzisyen olarak tanınmadan önce sözcüklerle oynadığı şiirleri okudunuz belki de. zen manastırında buldu ve orada beş yıl boyunca yaşadı? “The Future” adlı şarkısında dediği gibi geleceğin katliamla dolu olduğunu mu görmüştü gerçekten? Yeni bir din arayışında olmadığı halde neden Budizm’i öğrenmeye çalıştı? Birçok kadının tanışmak için peşine düştüğü müzisyene “Ladies’ Man” denildi. Öyleyse neden o, bunu yalnız geçirdiği binlerce gece boyunca gülmesine neden olan bir şaka olarak niteliyor? Kimilerinin dediği gibi, yalnızca “kötümserliğin, umutsuzluğun şairi” mi Leonard Cohen? Onun yazdıklarındaki sözcük oyunları, belirsizlik ve alaycılık unsuru kimi zaman da güldürüp zevk vermiyor mu insanlara? Bono neden onun “karanlığın içinde çeşitli tonlar yakaladığını ve bunların da renk hissi verdiğini” söylüyor? Son bir soru daha: O muhteşem “Suzanne” adlı şarkısında neden, “Senin kusursuz bedenine aklımla dokundum” dediğini biliyor musunuz? Yanıtlar belgeselde. 16. Akbank Caz Festivali kapsamında, Wadada Leo Smith ve Süleyman Ergüner bu akşam saat 19.00’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda konser verecek. Yaklaşık 30 yıldır trompet virtüözü olan Wadada Leo Smith, besteci kimliğinin yanı sıra Afrika, Japonya, Endonezya, Avrupa ve Amerikan geleneksel müziği ile ilgili araştırmalar yapıyor ve bunları müziğine de yansıtıyor. Smith, ‘Tabligh’ projesi ile sufi dünyasından müzisyenleri kendi ekibiyle buluşturuyor. Sanatçı bu kez sufi dünyasının en önemli isimlerinden neyzen Süleyman Ergüner ile birlikte sahnede olacak. Bugüne kadar yirminin üzerinde albüme imza atan Ergüner, geleneksel sufi tınılarını kendine özgü yorumlayarak Amerika, Japonya ve Avrupa’da çok sayıda ödülün sahibi oldu. (0216 556 98 00, biletler, 39 ve 21 YTL) KATLİAMLA DOLU GELECEK Fakat onun neden 1960’larda Yunanistan’ın Hydra adasında 1500 dolara bir ev alıp orada yaşadığını biliyor musunuz? Evde elektrik yoktu, su akmıyordu. Bütün bir yıl sadece 1000 dolar harcayarak yaşamını sürdürüyor, sonra parası bitince yine Kanada’ya gidiyor, yazılarıyla yeterli parayı toplayınca da yine adaya dönüyordu. Neden? Hayatı boyunca manik depresif ruh halinden sıyrılamayan Cohen, neden New York kulüplerindeki yıllarından sonra kendisini Los Angeles’taki bir Rakamlar ve notaların ustası Vestel Mali İşler Müdürü Cem ZUHAL Kadırgan tam bir müzik tutkunu. AYTOLUN Öyle ki yıllarca müzik dinlemiş, biriktirmiş, kabına sığmamış kendisi ve yakın çevresi için albüm bile çıkarmış. Esas mesleği hesaplar üzerine kurulu olan Kadırgan’ın müziğe ilgisi çok küçük yaşlarda başlamış. 1972 yılında mandolin dersi almaya başlayan Kadırgan, daha sonra Rafi Aslanyan’dan dört yıl klasik gitar dersi almış. Lise ve üniversite yıllarında akustik gitar çalan Kadırgan, üniversite üçüncü sınıftayken arkadaşlarıyla birlikte ‘‘Grup Yağmur’’ isimli bir grup kurmuş. Taksim Sanatevi ve Baltalimanı’ndaki Mum Bar’da bir süre gitar çalıp şarkı söylemiş. İkinci albümü ‘En İyisi Hiç Yazmamak’ı çıkaran Kadırgan, boş zamanlarında müzikle uğraştığını ancak piyasaya yönelik hiçbir amacı olmadığını söylüyor: ‘‘Müzik dünyasına girme gibi bir çabam yok, zaten yaptığım parçalar piyasada talep görecek müzikler değil. O yüzden dikkat ederseniz öyle slogan sözler falan yok ve hepsi bir duyguyu anlatıyor. Benim tek bir amacım var o da yaptığım müziği insanlarla paylaşmak, benden geride bir şeyler bırakmak. Yıllar sonra yaşlandığımda oğluma ben gençliğimde çok iyi bilanço hazırlardım mı diyeyim yani...’’ Replikas Babylon’da Replikas, 19 Ekim Perşembe akşamı saat 21.30’da Babylon’da sevenleriyle buluşacak. Grup, yurtiçinde ve yurtdışında eleştirmenler tarafından övgüyle karşılanan albümleri ‘Avaz’ın ardından, ‘Film Müzikleri’ albümünü çıkardı. Albümde, topluluğun Kutlu Ataman’ın ‘İki Genç Kız’ filmi ve Serdar Akar’ın ‘Maruf’ filmi için yaptığı çalışmalar var. Film müziklerinden oluşacak gecenin bilet fiyatları 17 YTL. (0216 556 98 00) Sihirli flüt, Kraliyet Filarmoni ile sahnede “Tanrı vergisi kabiliyet, seçilmiş insan Şefika Kutluer flütü çalması şart olduğu için çalıyor, çünkü o flüt için yaratılmış.” American Record Guide Yabancı bir müziksever ülkemizdeki en popüler müzisyenleri saymamızı istese listenin başında büyük olasılıkla yakışıklı bir popçu veya delikanlı bir arabeskçi olurdu. Müzik dünyasından çok magazin gündemine ait olan bu isimlerin yurtdışında tanınma ihtimali çok azdır. Oysa ki yerele ait konularda duygu sömürüsü yapan şarkı sözleri ile basit ve akılda kalıcı melodileri tercih etmeyen; İdil Biret, Suna Kan, Erkan Oğur, Aydın Esen, Burhan Öçal ve Fazıl Say gibi isimler, yaptıkları evrensel müziklerle tüm dünyanın baş tacı ettiği dehalar. Bunlardan bir diğeri de dünyanın sayılı flüt virtüözlerinden Şefika Kutluer. 1979’da Ankara Devlet Konservatuarından üstün başarı ile mezun olduktan sonra Prof. Balboni ve James Galway gibi ustalarla çalışan Kutluer, katıldığı yarışmalarda birçok birincilik aldı, Zubin Mehta ve Sir Charles Mackerras gibi efsane şefler ile çalıştı, Berlin Flarmoni ve Tokyo Senfoni Orkestraları’na solistlik yaptı, Jethro Tull’dan Ian Anderson’la düet yaptı. Dünyanın en önemli orkestralarından İngiliz Kraliyet Flarmoni Orkestrası (Royal Philharmony), 60. kuruluş yılını kutlama etkinlikleri kapsamında Şefika Kutluer’in solistliğinde konser vermek için İstanbul’a geliyor. Tarihinde Andre Previn ve Vladimir Ashkenazy gibi şefler tarafından yönetilen, Beatles’dan Luciano Pavarotti’ye, Stevie Wonder’dan Henry Mancini’ye uzanan seçkin müzisyenlerle çalışmalar yapan, Yüzüklerin Efendisi, Yıldız Savaşları, Titanik ve Schindler’in Listesi gibi film müziklerine imza atan bu prestijli orkestra 19 Ekim’de şef Stephen Bell yönetiminde Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sahneye çıkacak. Beethoven’ın Egmont Uvertürü, Schubert’in tamamlanmamış 8. Senfoni’si ve Ibert’in Flüt Konçertosunun seslendirileceği gecede ayrıca 250. doğum yıldönümünü kutladığımız Mozart’ın re majör 2 numaralı Flüt Konçertosu da çalınacak. ‘Sihirli Flüd’ümüzü sahnede görmek isteyenler için biletler Biletix ve CRR gişelerinde. Türk İtalyan dostluğu ‘Türkİtalyan Diplomatik İlişkilerinin 150. Yılı’ dolayısıyla 15 Ekim Pazar akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda şef Rengim Gökmen’in yönetimindeki İstanbul Senfoni Orkestrası, İtalyan piyanist Marcella Crudeli’ye eşlik edecek. Saat 21.00’de başlayacak konserde R. Schumann’ın piyano konçertosu ve üçüncü senfonisi seslendirilecek. Crudeli, Milano ‘G. Verdi Konservatuarı’ndan ve ‘Salzburg Akademisi’nden üstünlük derecesi ile mezun oldu. (0216 556 98 00, biletler 24 ve 15 YTL) YAŞAMIN GERÇEKLERİ Timur Selçuk, Cem Karaca, Cahit Berkay’larla büyüyüp müzikal bir altyapı oluşturduğunu belirten Kadırgan ‘‘Ben bu isimlerin yanında kendime müzisyen diyemem. Ben bir müzikseverim, müzisyen olmadığımı bilecek kadar müzikten anlıyorum’’ diyor. Kadırgan’ın ‘‘Benzer Duygular’’ adlı ilk albümü oğlu ve eşine yazdığı şiirlerin bestelenmesi sonucunda ortaya çıkmış. Albümle birlikte aynı adlı bir de şiir kitabı yayımlandı. İkinci albümü ‘‘En İyisi Hiç Yazmamak’’ta da tüm sözler Cem Kadırgan’a ait. Doğan Canku’nun destek verdiği albümde düzenlemeleri Yuri Ryadchenko yapmış. Kadırgan albümleri için ‘‘Yaptığım tüm çalışmalar için ciddi bir emek sarfediyorum. Hobi olarak değerlendirmemek gerekiyor. Duygularımı hayatın gerçekleriyle dengeliyorum’’ diyor. Türkiye’nin en hızlı şarkı üreten adamı olarak tarif ediyor kendisini. Ama ‘‘bazen çok hızlı bazen de verimsiz oluyorum’’ diyor. Kendini ifade alanı olarak müziği seçtiğini söyleyen Kadırgan, hissettiği her türlü duyguyu bu yolla dışavurduğunun özellikle altını çiziyor: ‘‘Bana aşkı tanımla diyorlar orada bir metin oluşuyor kafamda ‘Aşk yazıldığı gibi mi okunur? Hayır! Yazarken üç harf, okurken tek bir kelime, anlatırken bütün bir yaşam’ sözleriyle bir şarkı yazıyorum.’’