12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 12/10/06 16:01 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 14 EKİM 2006 CUMARTESİ Kübalı karikatürist Angel Boligan Corbo, mizahsız dünyayı tuzsuz yemeğe benzetiyor mizah yap HİLAL KÖSE Kübalı karikatürist Angel Boligan Corbo, mizahın dünya barışının ve bir arada yaşama bilincinin anahtarı olabileceğini söylüyor. İnsanoğlunun ta kendisi ile ilgilenen, küreselleşmenin olumsuzluklarını çizmeyi seven dünyaca ünlü karikatürist, şu sıralar tam bir televizyon düşmanı. Mizahsız bir dünyanın tuzsuz yemek gibi tatsız olacağını dile getiren Corbo, ‘‘savaşma seviş’’ sloganının İspanyolca söylenişinin benzerliğinden yola çıkarak ‘‘Savaşmayalım, mizah yapalım’’ çağrısı yapıyor. Sergisinin açılışı için İstanbul’a gelen Corbo ile Fidel Castro, EZLN lideri Marcos, politik krize yol açan Hz. Muhammet karikatürleri ve tabi ki mizahı konuştuk. Corbo, eşi ve oğlu ile 12 yıldır Meksika’da yaşıyor. Politik nedenler yüzünden değil, iş için orada yaşamayı tercih etmiş. El Universal Gazetesi çizeri Corbo, iletişim açısından Meksika’da daha iyi çalışma olanakları olduğunu söylüyor. Türkiye’de de bir buçuk yıldır Turkishtime adlı ekonomi dergisinde çizen Corbo’nun Amerika’da bir sendikaya bağlı olarak birçok dergiye internet üzerinden karikatürleri gönderiliyor. Arjantin’e de çalışan Corbo, şimdiye kadar 17 ödül aldı. 26. Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü (Türkiye), Dünya Basın Karikatür ödülü (World Press CartoonPortekiz) ve Dünya Karikatür Festivali (Kosova) birincilik ödülü sahibi Corbo, Beşiktaş’taki Bahçeşehir Üniversitesi’nde de bir sergi açtı. Sergide Corbo’nun bugüne kadar Turkishtime dergisi için çizdiği Türk iş dünyasından ünlü isimlerin portreleri, uluslararası yarışmalarda ödül kazanmış eserleri ve El Universal’da günlük olarak yayınlanan karikatürleri yer alıyor. kaldırdığı için hedefinin daha büyük olduğunu belirtiyor. Sadece çizimle mesaj vermenin çok daha zor olduğunu, Meksikalıların ise iki kişinin karşılıklı konuştuğu altında da yazı olan eski tip karikatüre alıştıklarını dile getiriyor. ‘‘Genelde karikatür üzerine düşünmek istemiyorlar. Konuşmasız olduğu zaman hoşlarına gitmiyor. ‘Espri nerede’ diye soruyorlar. Oysa esas espri karikatürün çiziminde olan’’ diyen Corbo, insanları düşündürmek istediği için Meksika’nın bir geleneği olsa da eski tip karikatürlerden uzak duruyor. Savaşma MİZAH AVCISI YETENEK VE OLANAK Corbo’ya göre karikatürist olmak için öncelikle iyi çizmeyi bilmeniz gerekiyor. Bunun için de yetenek ve biraz da olanak sahibi olmak şart. ‘‘Karikatürle söylemek istediğim fikri çok iyi verebileceğime, daha etkili olabileceğime inanıyordum. Çünkü karikatür bir düşünceyi en iyi ifade etme yollarından biri’’ diyen Corbo, Küba’da ‘espri vadisi’ olarak tanınan Havana’nın San Antonio De Los Banos kasabasında doğmuş. 1979 yılından beri bir ‘‘Mizah Müzesi’’ olan kasaba, dünyaya birçok ünlü karikatürist yetiştirdiği için espri vadisi olarak tanınıyor. Burada iki yılda bir uluslararası karikatür yarışmaları yapılıyor ve dünyaca ünlü karikatüristler sergi açıyor. Karikatüre, çocukken bu atmosferden çok etkilenerek başlayan Corbo, ‘‘Müzede dünyaca ünlü karikatüristleri görüyorduk. Birlikte çizimler yapıyorduk. Yavaş yavaş ilgi duymaya başladım ve gelişti’’ diyor. Corbo ilk sergisini 1981 yılında 16 yaşındayken Mizah Müzesi’ndeki galerilerden birinde açtığını, vadinin karikatür geleneği sürsün diye genç yeteneklerin desteklendiğini anlatıyor. Genel olarak insanoğlunun kendisi ile ilgilenen Corbo, politik dünyanın içinde ya da günlük yaşamdaki insanı anlatmayı seviyor. Karikatürcüleri, kahkaha aygıtı olarak tanımlayan Corbo, ‘‘Biz en kötü anlar ve olaylardan bile mizah görüp çıkarabiliyoruz. Benim için de önemli olan güldürürken düşündürmek tabi’’ diyor. Evrensel karikatürden yana olan Corbo, ağırlıklı olarak metinsiz çizim tercih ediyor. Bu nedenle dünyanın her köşesinden insanlara ulaşan Corbo, yazısız karikatürün dilleri ve sınırları ortadan Eğlenceli bir insan olduğunu, güldürmeyi sevdiğini, her zaman olayların komik yanını gördüğünü anlatan Corbo, ‘‘365 gün 24 saat çalışıyorum. Zor bir iş ve mesaimiz bitmiyor. Plaja bile gitsem yanımdaki adam ne yapıyor, nasıl davranıyor, şişko hanım ona ne diyor diye sürekli fikirler avlıyorum. Her taraftan bir şeyler topluyorum’’ diyor. Amerikalı çizer David Levine ve ressam Paul Steinberg’ten etkilenen Corbo, referans olarak gösterdiği bu iki ismin hem fikir hem de çizim konularında usta olduklarını söylüyor. Corbo, Türkiye karikatürünün geliştiğini, yarışmalarda da adını duyurduğunu dile getiriyor. Meksika’daki karikatürün daha çok politika üzerine olduğunu anlatan Corbo, bu kısır döngüden çıkmaya çalışıyor. Corbo’nun çalıştığı konular küreselleşme, pahalılık, özellikle de televizyon. Televizyonun insanlar üzerinde yarattığı tahribatı, ‘‘Mizah hayatın tuzu, başkanın kiminle buluştuğundan daha çok önemsiyor: tat veren. Aslında her ‘‘Anlayamıyorum televizyon nasıl bu kadar hepimizin şeyin içinde mizah var hayatına girdi. İnsanları nasıl bu kadar etkiliyor. Ekranda ama bunu görmek bir adam ne diyorsa hepimiz onu dinliyoruz. Bir şeyler lazım’’ diyen Corbo, Hz. satıyorlar. Yalanlar söylüyorlar. Yaşamımızı Muhammet yönlendiriyorlar. Çocuklarımızın eğitimini bile ekrandan karikatürlerini ateşe yapıyoruz.’’ Portekiz’de Nisan ayında yapılacak karikatür kömür atmak olarak yarışmasında birincilik ödülü alan Corbo, yarışmaya nitelendiriyor: elinde kumanda ile koltuğunda pijamasıyla oturan bir ‘‘Karikatüristler olarak adamın karşısında Truva Atı büyüklüğünde bir televizyon amacımız barış getirmek bir arada olan çizimi ile katılmış: ‘‘Bu politik bir konu değil ama yaşamayı savunmak olmalı. Çözüm önemli. Truva atı aslında televizyonun göründüğü gibi olamayız ancak çözüm için olmadığını içinde tuzakların olduğunu gösteriyor.’’ düşünülmesine yardım edebiliriz.’’ Televizyonun tamamen bizi eğlendirmek için olduğu söyleminin koca bir yalan olduğunu vurguluyor. ‘‘Şu ürünü alırsan iyi olur. Bunu giyersen güzel olursun diyorlar. Haberler veriyorlar. Vergiler Politikacıların düşecek diyorlar ama bu gerçekleşmiyor. Televizyon bir oyun, çizerlere ihtiyaçları bizimle oynanan’’ diyor. olduğunu ifade eden Corbo, Fidel Castro ve Küba devrimlerinin sempatizanı olan ‘‘Ben ne zaman bir politikacıyı Corbo, devrimlerde bazı eksikliklerin olduğunu da yersem ertesi kabul ediyor. ‘‘Her şey toz pembe değil. Bu devrimlerin gün bana dava yapılması gerekiyordu şimdi yapılan devrimlerin açmak yerine beni kazanmaya korunması önemli’’ diyor. Chipas’taki Zapatista çalışıyor. Yemeğe hareketini de değerlendiren Corbo, ikinci komutan davet edip ufak Marcos’un çok büyük etki yarattığını, yerlilerin hediyeler sorunları konusunda hükümete baskı yaptığını, vermeye dünyanın gözünü Chipas’a çevirdiğini anlatıyor. çalışıyor. Marcos’un şehre gelip parlementoda kongrelerde Karikatür konuşma yaptığını ifade ederek, ‘‘Meksika, Marcos ile kuvvetli bir silah olarak onların reklamını geleceği açısından iyi bir çizgiye doğru ilerledi’’ diyor. Karikatürün önemli vurucu gücü olduğunu vurgulayan Angel Boligon Corbo, Hz. Muhammet karikatürleri krizine değiniyor. ‘‘Nerdeyse savaş çıkacaktı. İfade özgürlüğünden yanayım ancak bazı inançların sınırını aşmamak, kaos, kargaşa çıkarmamak da önemli’’ diyor. Muhammet karikatürlerinin çizim ve mizah açısından da çok değerli olmadıklarını belirtiyor. ‘‘Ben o konuda bir karikatür yapacaksam bilgi sahibi olurdum. Çizdiğimiz şeyin birikimi olmalı’’ diyen Corbo, ifade özgürlüğünün de belli bir noktadan sonra hayali bir sınıra geldiğini ifade ediyor: ‘‘Meksika’da ben de başkanı eleştiriyorum hem de çok kuvvetli. Ancak eleştirirken de bir temele, fikre dayanmam gerekiyor.’’ Corbo’ya göre çizerlerin özellikle toplumlar tarafından tabu kabul edilen konularda ufak adımlarla ilerlemeleri gerekiyor. Birdenbire büyük atılımlar yapmaktansa, sorunu yavaş yavaş tanımak daha sağlıklı. ! Eleştiri bir temele dayanmalı Ateşe kömür atmak... Dava yerine yemek yapıyor’’ diyor. Fotoğraf: VEDAT ARIK Duvar çiziminde İstanbul Ceren Oykut’un ‘Şehir Konservesi, Kuştepe Şubesi’ adlı çalışması, “İşte İstanbul” dedirtiyor. Sanki çevre yolundan gidiyor, viyadüğü geçiyorsunuz, gecekondulardan iş merkezlerine, oradan bulutlara uzanıyorsunuz... Prof. Dr. ÜMRAN BULUT Çağdaş sanat insanı şaşırtıyor; kâh oturtup izlettiriyor kendini, kâh geziyor semt semt, mahalle mahalle…Ceren Oykut’un ‘Şehir Konservesi, Kuştepe Şubesi’ adlı çalışması bunlardan biri. Oykut, öğrenciyken de arkadaşlarıyla alternatif sergi mekanları kullanmış bir sanatçı. Bu kez Marcus Graf’la çalışıyor. “Karman çorman bir kentten megapole böyle mi gidilmeliydi?” yi sorgulayan işini konteynerde sergiliyor. Konteynere girdiğinizde dikdörtgen bir salonda oluveriyorsunuz. Hemen karşınızda çarpık kentleşmenin, yapılaşmanın, trajikomik yaşantıların, birbiri içine geçmiş onca farklılığın anlatımı; Beykoz’un, Sarıyer’in, Zekeriyaköy’ün, Kuştepe’nin iç mahalleleri buralara komşu olan yeni yerleşimlerin, köprülerin, oluşturdukları garip manzara var. Her şey film şeridi gibi, olaylar, anlar, duygular art ardalar: Sanki çevre yolundan gidiyor, viyadüğü geçiyorsunuz, gecekondulardan iş merkezlerine, oradan bulutlara, birden şiddete ya da bir işsize, tinerci gence uzanıyorsunuz. Hızla giden arabanın çıkardığı ses, köpeğin uluması, kenar mahallede kadınların ve kızların oynaması sizi biraz önce düşündüklerinizden koparıp “İşte İstanbul” dedirtiyor. Mekan özel düzenlenmiş, sergiye odaklanıyorsunuz. Çizgiler uzaktan ağ görüntüsündeler, İstanbul gibi iç içeler, inişli çıkışlılar, sürekliler. Cihat Burak’ın dolu dolu baskılarını her köşeye yayılan çizgisini anımsatıyorlar. Yaklaştıkça dünyaları farkettiriyor, neler olduklarını inceden inceye okutuyorlar. Bakın insanlar, hayvanlar olayların kahramanları olarak gecekondu dünyasında yaşayıp gitmekteler. Ama ters bir hal var! Oranın sakinlerine yaşantısına hiç uymuyor şu köprüler, gökdelenler. Peki, birbirlerine uyabilirler mi? Yok hayır, dedirtiyor duvardakiler. İster o semtten ister bundan olsun, ironi uzayıp gidiyor ve her durakta durup uyamayacaklarını bağırıyor. SANAT KUŞTEPE’DE Tepe İnşaat’ın Güncel Sanat Mekanı olarak belirlediği ve dolaştırdığı konteynerde gerçekleştirilen sergilerden birini izliyorsunuz. Sergi açılışı Abdurrahman Köksaloğlu İlköğretim Okulu’nda yapılmış. Sanatçı belirlediği olayı: oranın halkıyla buluşmayı yaşamış, oralılar da açılışı canlı olarak görmüşler. Çizimi incelemişler. Böylece sanat, hem de bir sergi olarak Kuştepe’nin çocuğuna, gencine götürülmüş. Konteyner sergileri devam edecek, sanatla insanları buluşturacak. Bakalım sergi nereye gidecek? Durum sanki biraz karışık. Yerel özellikleriyle barışık bir dünyaya son derece değişik bir anlayışla giriliyor. İnsanları şaşırtıyor, ilköğretimde okuyan çocukların soruları yanıtlanıp Kuştepelilerle, o yörenin yaşantılarıyla buluşuluyor. Eğitimsel bir yanı olmalı bu girişimin, resim öğretmeni ilgilenmeli, oranın çocukları faydalanmalı, bilgilenmeli diyorsunuz kendi kendinize… Bilirsiniz orada genellikle Roman’lar yaşar. Kendilerine özgüdürler, değişmeyi düşünmemeleri son derece doğaldır. İstanbul’da yeni yapılar ve yaşamlar, değişik yaklaşımlar böyle semtlere giriyor ve bana mısın demeden oralıları farklılaşmaya zorluyor, kendilerinden koparmaya, yabancılaşmaya götürüyor. Tabii hemen gerçekleşmiyor planlananlar; bir zıtlık, bir uyumsuzluk alıp başını gidiyor. Zıtlık, farklılık sanatta hep kullanılagelmiş kavramlar, Oykut’un ‘iş’i de böyle. Minyatürü anımsatan bir istifleme, güçlü ve anlatımcı bir çizgi konteynerde, konteyner Kuştepe’de…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle