22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

zonguldak 02 c 4 Ocak 2012 Çarşamba MÜMTAZ SOYSAL ki yıl önce Zonguldak’ta, galiba bir Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) toplantısında yaptığım konuşmadaydı: “Zonguldak ve Cumhuriyet” konusu dönüp dolaşıp Kemalist devrimciliğe gelmişti ve ben birdenbire, katılanları şaşırtan sözler etmeye başladığımı fark ettim. Zonguldak’ta yaşanmış bir “sanayi devrimi”nden söz ediyordum. Genellikle ADD toplantılarında olduğu gibi dinleyici topluluğunun çoğunluğu Kemalist devrimlerin yorulmaz savunucusu hanımlardan oluşmaktaydı. Oysa ben bir yüzyıl aşkın öncesinin Zonguldakı’nda yaşanmış bir devrimi anlatarak onun etkileri ile on sekizinci yüzyıl ortalarında İngiltere’den başlayıp sonra Batı Avrupa’ya sıçrayan Sanayi Devrimi’nin etkileri arasındaki benzerliklere dokunmaktaydım. Böyle bir benzetmenin devrimsever hanımların hoşuna gideceğinden emindim. Tarih derslerini unutmamış olanların bildiği gibi yeraltında kömürün ve yeryüzünde suyun bol bulunduğu Büyük Britanya adalarında, maden ocaklarındaki suyu yukarıya atıp çıkarılan kömürü de yukarıya taşımak zorunluluğu, buhar makinesinin icadına ve “dalgıç pompa”nın dedesi sayılabilecek buharlı pompaların geliştirilmesine yol açmış, dokuma tezgâhlarından başlayan makineleşme o çağ İngilteresi’nin toplum yapısını büyük ölçüde değiştirmişti. Sanayi, köyleri ve kasabaları büyük merkezlere dönüştürmekte, kırsal topluluklar kentliliğin etkisiyle yeni sosyal sınıfları doğuran kentsel bir nitelik kazanmaktaydı. Bu evrimin işçi sınıfı ile sanayi burjuvazisi dinamizminden güç alan nasıl büyük bir sosyal değişim yarattığını ayrıca anlatmaya gerek var mı? İşte, Uzun Mehmet efsanesiyle başlayan Zonguldak tarihinin öyküsü de kısaca budur. Tabii, konunun boyutlarını ve yerel özelliklerini göz önünde tutmak koşuluyla. Elbet, on dokuzuncu yüzyıl İngilteresi’yle aynı yüzyılın Osmanlı Anadolusu aynı şey değildi. Ama o yüzyıl ortalarının Kırım Harbi müttefiklerinin ellerindeki ilk buharlı gemi filolarının kömür gereksinimi ile bugünkü Zonguldak’ın doğuşu arasında İngiltere’yi andıran bir nedensellik benzerliği yok mu? Zonguldak Devrimi Gaca köyünün deniz kıyındaki birkaç evinden öteye geçmemiş ve tek başına köy bile sayılmayan bir yerleşimin önce mutasarrıflığa ve sonra vilayete dönüşüp bütün çevrenin merkezi durumuna gelmesi de böyle bir sanayi devrimi tomurcuklanmasını andırıyor. Her şeyiyle ve bütün etkileriyle. Osmanlı’nın kendi çerçevesinde gerçekleştirdiği yönetim değişiklikleri ve aldığı düzenleyici önlemler; Batılı büyük sermayenin madencilik ve deniz taşımacılığı şirketleri olarak devreye girip zayıf kalmış yerel girişimcilikle bütünleşmesi; çalışmak için önce civar köylerden, sonra Anadolu’nun uzak köşelerinden, Karadeniz’in Trabzonu’ndan, Sürmenesi’nden,Vakfıkebir ve Gümüşhanesi’nden, hatta Güneydoğu’dan gelen kırsal kökenli nüfusun işçileşmesi ve zamanla sanayi denen olguyla tanışması Kemalist devrimin çağdaşlaşma adını vereceği kentsel gelişmeye elverişli bir zemin oluşturmaktaydı. Bunun ilk aşamaları, eski Zonguldaklıların çocukluk anılarını oluşturur: Yüksek ama yine de büyük fırtına dalgalarının aşabildiği bir mendirek. Hırçın denize bakan unutulmaz manzarasıyla, Fener yakınlarındaki Fransız Mahallesi’nin tek katlı ve beyaz badanalı evleri. Harbi Umumi’nin Çarlık bombardımanlarından kalma fabrika ve lavvar yıkıntıları. “Haraşolar”ın, yani Bolşevik İhtilali kaçkını “güzel” Rus hanımların çalıştığı gazinolar. İkinci Dünya Harbi seferberliğinden “muaf” tutulmuş “mükellef taburları”nın tüfekli ve sancaklı resmigeçitleri. Öğrettiği Fransızcayla devletin dış hizmet sınavlarının bile kazanıldığı, seçkin ve zor sınıf geçirten fazla ciddi öğretmenleriyle Çelikel Lisesi. Ereğli’nin çilek sepetlerini ve Bartın’ın zerzevat küfelerini büyük şehre taşımaktan yorulmayan orta boy mo İ torların yanaştığı iki katlı beton iskele. Hiç uğramadan edemeyen sarıbeyaz boyalı ve çapraz çapalı bacalarıyla yolcu ve posta vapurları. Nihayet, Zonguldak’ta büyüyen değerli yazar İrfan Yalçın’ın anlattığı İlkyaz Ölümleri’yle bu yağmurlu kentin hüznündeki sisli güzelliği ülke edebiyatına armağan edip sığındıkları limandan sonsuza giden Muzaffer Tayyip, Rüştü Onur, Kemal Uluser gibiler. Bütün bunlar, Zonguldak diye, yalnız alfabenin sonlarına değil, başlangıçlardaki Cumhuriyet tarihinin unutulmuşluğuna da itilmek istenen bir gerçeklik demektir. Bu gerçekliğe sahip çıkıp onu unutturmamak ve tam tersine yeni unutulmazlıklarla taçlandırıp ülkenin dinamizmine yeniden öncülük etmek bütün Zonguldaklılar için kökleri geçmişe uzanan bir ulusal görev sayılmalıdır. Ama bu görev bölgesel plancılığa oturtulacak ciddi bir çalışma gerektirir. Eski bütünlüğü oluşturan Bartın ve Karabük’ün de eklenmesiyle yapılmış ön çalışmalar yok değil. Onları yeniden ele alarak plancı ve devletçi bir anlayışla bugünkü durgunluğu ve ufuksuz beklentiyi yeni bir dinamizme dönüştürmek niçin olmasın? Zonguldak’ın hamurunda bunun mayası her zaman bulunur. Kömür üretimi 2 milyon tona düştü onguldak denince akla ilk kömür geliyor... Taşkömürü 8 Kasım 1829’da Ereğli’nin Köseağzı bölgesinde yaşayan Uzun Mehmet tarafından bulundu. Tam 182 yıldır Zonguldaklı, kömür ile iç içe yaşıyor. 2000 yılına kadar yerin altında üstünde büyüyen bir kent vardı. Bu tarihte başlayan Zonguldak’ın alttan ve üstten küçülmesi sürüyor. Z ALİ AYAROĞLU Cumhuriyetin ilk ili Bugün, “ekonomide olmayan” devlet, 1937 yılında yerliyabancı tüm özel şirketleri alarak, “Bu işi en iyi ben yaparım” demişti. Ve Zonguldak ülke sanayisinin can damarı oldu. Mustafa Kemal Atatürk bölgeye özel önem göstermiş, Cumhuriyetin ilk ili 1924 yılında Zonguldak olmuştu. Osmanlı döneminde Çarlık Rusyası’nın hedefi olan Zonguldak, son yıllarda da liberal ekonominin hedef tahtasına oturtuldu. Ocakların 1990’lı yıllarda kapatılmak istenmesi ve demirçelik karşıtı politikalar bölge halkından büyük tepki gördü. Kapatılmaktansa 1 TL’ye satılan Kardemir halen ülkeye hizmet veriyor. Erdemir ise dünya devleriyle yarışıyor. TTK zor durumda Ancak demirçelik ve enerji sektörünün hatta koklaşabilir taşkömürü kullanan diğer sektörlerin ana gövdesi olan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) zor durumda. Genel Maden İşçileri Sendikası işçi açıkları nedeniyle iş güvenliğinin aksadığına dikkat çekiyor. Emekli edilen madencilerin yeri dolmuyor. İşçi sayısı 3040 binlerden 10 binlere, kömür üretimi 2 milyon tona düştü. Oysa Türkiye’nin yıllık ihtiyacı 20 milyon ton. Zonguldak’taki rezerv 1 milyar tonun üzerinde. Geçmişte insanlar ocaklara zorla sokuluyordu. Günümüzde insanlar sıra bekliyor. Dünya piyasasında kömürün tonu 300 doları aştı. Zonguldak’ta ise ulusal servet yeraltında çıkarılmayı bekliyor. 50 bin işsiz Zonguldak’taki kayıtlı işsiz sayısı 50 bin. Devlet yatırım yapmıyor, özel sektör risk almıyor. İşsizler iş bekliyor, Türkiye her yıl 2 milyar dolarını dışarıya aktarıyor. Zonguldak halkı ise acil çözüm bekliyor. Zonguldak, “emekçi kenti” mirasına sahip çıkıp “emekli kenti” olmamaya direniyor. Ama nereye kadar? zonguldak c : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR Editör : Selda GÜNEYSU Bölge Koordinatörü : Ali AYAROĞLU Sayfa Tasarım : Aysu ÖZALTAN Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Reklam Genel Müdürü : Özlem AYDEN Ankara Reklam Müdürü: Kerim TAŞKAN Satış Koordinasyon : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu, Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya Telefon : 0312 442 30 50 Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT İmtiyaz Sahibi Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle