Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YAPI DENETİMİ KİMİN İÇİN M. Osman AKBAşAK Yıllardır alışkanlığımızdır, her şeyin en iyisini ya biz biliriz veya bir tanıdığımız vardır, o bilir. Teknolojiyi yerinde ve gereğince kullanmak en son aklımıza gelir. Aklımızca bildiğimizin biraz fazlası güven duymamız için iyidir. Bir örnek vereyim, 1999 depremi sonrasında bir sigorta şirketinde bilirkişi olarak İstanbul’un dört köşesinde koşturup dururken müteahhidinden bina sahibine, ustasından işçisine inşaat sektörünün birçok elemanıyla tanıştım. Bir gün bir ustayla karşılaştım, kendinden öylesine emindi ki gururla anlatıyordu. “Ben bu binayı çok sağlam yaptım beyim, üç katlı binalarda ustam hep şu boyutta temel yapardı, ben yirmibeş santim büyüttüm, demirleri de biraz arttırdım. Hayatta yıkılmaz bu bina”. İşte bu kadar, proje, hesap olmasa da olur ustanın bildiğinin biraz fazlası güven duymak için yeterlidir. Farkındayım, çok uç bir örnek verdim, abarttım, ama bir yerden başlamak gerekiyordu, en kötüsünden başladım. Şimdi daha iyisine gidelim. Büyük binalar, siteler, iş merkezleri, alışveriş merkezleri yapıyorsunuz. Önce projelerini yaptıracaksınız, acaba en ucuz kim proje yapar? Aradınız buldunuz, sıra geldi müteahhit bulmaya, en ucuza kim yapar, ya da kat karşılığı ise en çok daireyi kim verir? Onu da buldunuz, şimdi bir Yapı Denetim Kuruluşu bulalım. Peki, onu en ucuza kim yapar? Eh, onu da bulduysak binamız tamam demektir. Öyle mi? Tamam oldu mu? İyi oldu mu gerçekten? Gelin bir atasözü ile devam edelim. “Biz dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık”. Bu bir Kızılderili atasözü çokça söylenir, doğayı neden korumamız gerektiğini çok güzel anlatır. Şimdi bu sözü binalarımıza uyarlayalım. Yapı sahibisiniz, projecisiniz veya müteahhitsiniz. Diyelim, bir bina yaptınız, gönlünüzce döşediniz, yıllarca oturdunuz. Bir süre sonra sıkıldınız ve başka birisine sattınız, ya da çocuklarınıza bıraktınız. Peki, içiniz rahat mı? Ya da rahat olup olmamanız gerektiğinin farkında mısınız? Peki, on daireli, yirmi daireli ya da çok daha büyük bir bina, binalar yaptınız. Kendinizce tasarruf yapmak, daha ucuza maletmek için birçok yola başvurdunuz. Gerçekten ekonomi sağlayabilirsiniz, ama ekonomik ve sağlam yapı ile ekonomik ama sağlamlığından kaybetmiş yapı arasında çok ince bir çizgi vardır, pek kolay da fark edilmez. Üstelik elinizde her türlü makyaj malzemesi de var, en iyi seramik, en kaliteli doğrama, en güzel görünümlü boya, en şık parke, belki bilerek, belki bilmeyerek allayıp pullayıp sunuma hazırladınız. Daireler sahiplerini buldu, onlar size güvenerek gönüllerince yerleştiler ve yaşamlarını sürdürmeye başladılar. Derken yıllar geçti başkalarına sattılar, belki onlar da başkalarına. Sonuç, yapılan bir yapı birbirini hiç tanımayan birçok kişiye satıldı, artık kimse kimseyi tanımıyor. Nedir betonarme binanın ömrü? 20. Yüzyılın başında ilk betonarme bina yapılırken ömrü altmış yıl olarak biçilmiş. Ama teknoloji öylesine hızlı değişmiş ki birçok bina altmış yılını görmemiş, yıkılmış, yeni teknolojilerle yenileri yapılmış. Artık yapılaşma mantığı olarak teknoloji ne kadar değişir, şimdilerde yapılan binalar yıkılıp yenileri yapılır mı, orasını bilemeyiz. Biz bugün yapılan binaların en az birkaç nesile hizmet edeceğini düşünüyoruz. Bildiğimiz bir şey var, hiç kimse ömrü bu kadar uzun olan bir şeyi sadece kendisi için yapmıyor. Çocuğuna, torununa bırakacak, belki tanımadığı kimselere el değiştirecek. Sayın yapı sahibi, sayın projeci, sayın müteahhit ve sayın yapı denetçisi şu anda yapımına bir türlü katkıda bulunduğunuz ? 22 NİSAN 2011 SAYFA 3 bütün binanın sahiplerini tanımıyorsunuz. Belki ilk sahiplerini bile tanıyamadan sizler ortadan çekileceksiniz. Sonraki sahipleri hiç bilemeyeceksiniz. Aynı cümleyi tekrar kuralım, Biz dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık. Ya da siz bu binaları kendiniz için yapmadınız, buralarda sizden sonra çocuklarınız, onların da gelecekteki çocukları oturacak. Şimdi, tekrar düşünelim, yaptığınız her yapı, kullandığınız her tuğla sadece sizin yaşamınız için değil! Ne kadar sahibi gibi görünseniz de tek sahibi siz değilsiniz ve sonraki sahiplerini hiçbir zaman bilemeyeceksiniz. Üzerinizde düşünebileceğinizden çok fazla insanın sorumluluğu var. Bu nedenle lütfen çok özen gösteriniz,! Hepsinin sorumluluğunu taşıyabilmek için yaptığınız işin kuralları ne ise onlara son noktasına kadar uyunuz. Evet, ekonomi iyidir ama ölçüyü çok, çok iyi bilmek durumundasınız. Emeğin tasarrufu olmaz, emeğin hakkı neyse takdir ediniz ve ondan tasarruf etmeye çalışmayınız. Haydi, yeterince sağlam, dayanıklı, gelecek nesillere hizmet edecek yapılar yapmak için karşılıklı saygıyla, bilinçle, el ele çalışmaya.