22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 NİSAN 2011 SAYFA 11 YAPI DENETİMİ NEDEN ETKİN UYGULANMIYOR? hüseY N ASLAN Ülkemiz aktif fay hatları üzerinde bulunmakta, bu nedenle de; yüksek deprem riskiyle her an karşı karşıya kalmaktadır. Ekonomik ve sosyal değişimlere bağlı olarak oluşan hızlı nüfus artışı, artan nüfus hareketleri; beraberinde plansız, sağlıksız, kalitesiz ve çarpık kentleşmeyi de getirmiştir. Ancak; deprem felaketi sonrasında yapılan yasal düzenlemeler, politik etkilerle ve kurumlar arası farklı yaklaşım ve uygulamalarla etkin bir biçimde uygulama alanı bulamamış, böylece; yeterli bir denetim yapılamadığı için “yapı güvenliği” de sağlanamamıştır. Örnek vermek gerekirse; 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da meydana gelen Marmara ve Düzce depremlerinde 18 bin 373 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 48 bin 900 vatandaşımız da yaralanmıştır. Marmara ve Düzce depremlerinde 376 bin 600 konut da çeşitli derecelerde hasar görmüş, oturulamaz duruma gelmiş, önemli bir bölümü de yıkılarak enkaz haline dönüşmüştür. Bu acı tablo; yerel yönetimlerin, projeleri ve uygulamaları yeterli ölçüde denetlemediklerini göstermektedir. DENETİM KURULUŞLARI Denetim eksikliğinin ortaya çıkması, Hükümeti harekete geçirmiş; hazırlanan Yapı Denetim Kanunu, 13 Temmuz 2001’de yürürlüğe girmiştir. Bu süreçte, 19 ilimizde Yapı Denetim Kuruluşları faaliyete başlamış; yapıların uzun süreli “güvenliği” için proje ve uygulama denetiminde “onama” makamı olarak “yetki” kullanmaya başlamışlardır. Ancak ne var ki; belediyeler, bu yeni duruma “uyum” gösterememiş; Yapı Denetim Kuruluşlarının denetimini “yeterli” görmeyerek “odaların” ve son aşamada da belediyelerin “onayını” dayatmaktadırlar. Bunun sonucunda; konut sahibi olmak isteyen vatandaş ve girişimciler; üç ayrı kademedeki (Yapı Denetim Kuruluşu, Oda ve Belediye) “onay” için yüklü miktarda “hizmet bedeli” ödemek zorunda kalmakta, ruhsat almak için 56 ay gibi bir zaman bekletilmekte, hele bu inşaat alanı “sit” bölgesi ise sorun daha da ağırlaşmaktadır. Sorun burada da bitmemekte, yasa gereği “vize onayı”nda tek yetkili Yapı Denetim Kuruluşları olmasına karşın belediyeler “vize onayı”nda da kendilerini “yetkili” görmekte, böylece bir yandan belediyelerdeki teknik eleman yetersizliğinden “gecikmeler” meydana gelirken diğer yandan da “vize onayı” için de ayrı ayrı “hizmet bedeli” ödenmektedir. Daha da önemlisi; belediyeler “yetkisiz” olduklarını bildiklerinden, “yasal sorumluluktan” sıyrılmak için “vize onayı”na “TÜM SORUMLULUK YAPI DENETİM KURULUŞUNA AİT OLMAK ÜZERE” ifadesini koymaktadırlar. Belediyeler, “keyfi” bir uygulama içindedirler, aldıkları “hizmet bedeli” de “yasa dışıdır”. MAĞDURİYET ARTIYOR Öte yandan; inşaatınızı beş yıl içinde tamamlayamamanız durumunda riskiniz artacak, bu sürede çıkabilecek yasa ve yönetmelikler “ek yük”ler getirecek, süreç * uzayacaktır. Bugün itibariyle İzmir’de 17 milyon 168 bin 658 m2 konut inşaatı, 59 Yapı Denetim Kuruluşu ve 2 bin 854 denetçi, kontrol ve yardımcı kontrol elemanı tarafından denetlenmekte, belediyelerin, odaların devrede olmasıyla da sistemin işleyişi iyice hantallaşmaktadır. 1 Ocak 2011 itibariyle 81 ilde uygulamaya konan Yapı Denetim Sistemi’nin sağlıklı işleyebilmesi için, mevzuatlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi, ilgili kuruluşların görev, yetki ve sorumluluklarının yeniden belirlenmesi gerekmektedir. KENTSEL DÖNÜŞÜM Kentsel dönüşüm ve kentsel yenileme; temelde “yaşanabilir” bir kent oluşturmak, yaratılacak değerleri “hakça” paylaştırmak, dönüşüm alanındaki yurttaşların, tasarım, uygulama ve değer paylaşımını kapsayan süreçte “karar mekanizması”na aktif katılımını sağlamaktır. Kentsel dönüşüm alanındaki halk; hem projenin “doğal ortağı”, hem de “örgütlü” olarak projenin “koruyucusu” ve “denetçisi” olmak durumundadır. Bu mekanizma; projenin sigortasıdır. İzmir’de kentsel dönüşüm, henüz tam anlaşılmamıştır. Kentsel dönüşüm; konut yapmak, eskimiş binaları tamir etmek, yol yapmak, ağaçlandırmak, makyaj yapmak değildir. DÖNÜŞÜM NASIL OLMALI? Kentsel dönüşüm; gecekondulaşmayı, kaçak yapılaşmayı, eskimiş ve ekonomik değerini kaybetmiş sanayi siteleri ile “harabe” haline gelmiş bölgeleri tümüyle ortadan kaldırmak; yerine fiziki, sosyal ve kültürel alt yapısıyla, çevre dokusuyla planlı yeni kent parçalarını oluşturmaktır. Bu “radikal” dönüşüm için de, Ankara örneğinde olduğu gibi İzmir’e de özel bir yasa çıkarılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Plansız kentleşme, kaçak yapılaşma, gecekondulaşma, kontrolsüz ve yoğun göç İzmir’in “görüntüsünü” bozmuş, “yaşanabilir” olma özelliğini “zedelemiş”, böylece; kentsel dönüşümü en acil ihtiyaç haline getirmiştir. İzmir’de nüfusun %55’i kaçak yapılarda, gecekondularda ve %38’i de kirada oturmakta; binaların %30’u da doğal fiziki ömrünü tamamlayarak içinde yaşanılmaz hale gelmiştir. Kentsel dönüşüm; alt gelir dilimindekileri konut sahibi yapmak, deprem gibi doğal afetlere karşı kentin direncini artırmak açısından elzemdir. Bunun için partiler üstü bir politika geliştirmek, yerel yönetimleri, sivil toplum örgütlerini, meslek odalarını, özel girişimcileri ve projenin odağındaki örgütlü halkı bir araya getirerek katılımcı yapı oluşturmaya ihtiyaç vardır. Sonuç olarak: Başbakan Erdoğan’ın İzmir için kentsel dönüşüm çağrısına kulak verelim. Kentsel dönüşümün “insanca yaşama hakkı” olduğu, “sosyal eşitsizliği” ortadan kaldırmayı amaçladığı, yasa dışı eğilimlere engel olduğu ve kentsel cazibeyi artırdığı gerçeğini göz ardı etmeyelim. ? * EGEKOOP Genel Başkanı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle