01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Anayasanın Kabulü smanlı Meclisi Mebusanı’nın 28 Ocak 1920 tarihli oturumunda kabul edilen Misakı Millî Beyannamesi’yle, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar doğrultusunda ülkenin bütünlüğü ve devletin bağımsızlığı ilkeleri ilan edilmiş, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgal edilmesi üzerine Meclis 18 Mart 1920 günü son toplantısını yaparak çalışmalarına ara verme kararı almıştı. Bu gelişmeler, zaten hazır bekleyen Mustafa Kemal’e Heyeti Temsiliye adına yayınladığı bir tamimle Ankara’da bir meclis toplanması hedefini açıklama fırsatı vermiş, verilen direktif doğrultusunda seçilen mebuslar Ankara’da toplanarak 23 Nisan 1920’de ilk Büyük Millet Meclisi toplantısını yapmışlardı. 23 Nisan 1920 tarihinde milli egemenliğe dayalı yeni bir devletin temellerini atan Meclis’in ilk toplantısında, Mustafa Kemal’in verdiği bir önergenin kabul edilmesiyle Meclis’in milli iradeyi yansıtan en büyük güç olduğu vurgulanmış ve yeni bir hükümetin kurulması zorunlu görülmüş, 25 Nisan’da alınan bir kararla meclis dı O şında bir yürütme gücü (kuvvei icraiye) kurulacağı saptanmış ve buna ilişkin yasa 2 Mayıs 1920 günü kabul edilmişti. Bu yasa bakanların Meclis içinden ve salt çoğunlukla seçilmelerini hükme bağlamış, ancak bir süre sonra birtakım güçlüklerin baş göstermesi üzerine, daha sonra bakanların meclis başkanının göstereceği adaylar arasından seçilmesi esası getirilmişti. Büyük Millet Meclisi çalışmalarını sürdürüyor olmakla birlikte, yeni devletin yasal dayanağı olacak bir anayasa tespit edilmemişti. Bu eksiği gidermek üzere, 18 Eylül 1920 günü Büyük Millet Meclisi’ne bir anayasa tasarısı ve bunun gerekçesini oluşturacak bir halkçılık programı sunulmuştu. Yeni anayasa, devlet anlayışında ve yapısındaki değişiklik uyarınca, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kanunı Esasi’sinden farklı olarak “Teşkilatı Esasiye” başlığını taşıyacaktı. Bu yeni anayasa taslağı, 1876 yılında hazırlanıp 1909’da bazı değişikliklere uğrayan Osmanlı anayasasını kabul ya da reddetmeksizin, milli iradeye dayalı bir meclisin ve hükümetin işleyişini belirleyen hükümleri saptıyordu. Bu konuyu tartışmak üzere kasım ayında başlayan görüşmelerde, Meclis iki farklı eğilime sahne oldu. Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin hilafetin, saltanatın ve vatanın istiklali ve milletin kurtuluşuna kadar işlevini sürdürecek geçici bir hükümet olmasını koruyan kanat ile, Mustafa Kemal ile aynı görüşü paylaşan, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete geçmesini ve millet iradesine göre fiilen kurulmuş bulunan yeni devletin hukuki esaslarının da buna uygun olarak saptanmasını savunan bir diğer grup karşı karşıya gelmişti. Ancak bu ikinci grup, bu düşünceleri o anda uygulamaya çalışmanın iç çatışmalara yol açacağını düşünerek ılımlı bir tavır sergilemeye çalışıyordu. Hilafet ve saltanattan yana olanların bu görüşlerini yasa tasarısına yansıtmak yönünde davranmaları üzerine bir açıklama yapan Mustafa Kemal Paşa, Türk milletinin ve onun tek temsilcisi bulunan Büyük Millet Meclisi’nin, vatan ve milletin 232
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle