07 Ocak 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Anadolu’nun dışa açılan kapısı konumundaki İnebolu’yu koruyan bir kıyı topçu birliği. mıştı. Kayıklar bir taraftan taşıyorlar ve yan yana bekliyorlardı. Düşman donanması geliyordu. Telgraflar işliyordu: Mevki, hat, irkap ihraç sahil muhafız kumandanları ile liman reisi, kaymakam seferber olmuşlar telaşlanmışlardı. Mahallelere, yakın köylere çocuklar, bekçiler koşturuldu. Dellallar bağırtıldı. Bu defa meşhur kayyim Ahmet Efendi kan ter içinde çarşıda koşuyor. Gür sesi ile ‘Heyyyy... Din kardeşleri, iskeleye cephane yüklü vapurlar geldi. Düşman donanması bastırmadan boşalacak, taşınacak ne duruyoruz. Allahını seven yalıya koşsun heyyy!’ diye bağırmaya başladı. Sesi duyan müftü Hamdi Efendi ‘Ey ahali, camilerden çıkın, çarşıyı kapayın haydi peşime düşün’ deyip camiden cüppesiz fırlayınca halkın koştuğu bir gürültü sağnağı halinde dükkân, kahve, mağaza kepenklerinin kapandığı, hastası sağlamı eli ayağı tutanın, müftünün peşinde tekbir tehlil ile yalıya yürüdüğü görüldü. Hamdi Efendi ile diğer ihtiyar kayıkçılar, kâhyalar, dükkâncılar yanaklarından sakallarından terler akarak çalışıyor, peş peşe karıncalar gibi taşınıyor, sandıklar denkler elden ele, omuzdan omuza ve bu ateşli iman ve gayretle vapurlar, kayıklar, yalılar boşalıyordu. Hatta şairane tasvir değil, bir hakikat destanı olan şu levhayı yazmadan geçemiyeceğim. Bir kişinin taşıyamayacağı kadara ağır olan cephane sandıkları askerler, zabitler tarafından kırılıyor, içinden çıkan çinko kutular içinde üç beş kiloluk cephaneyi daha ilk okul çağına girmemiş dört beş yaşındaki çocuklar bile alıyorlar, taşıyorlar. Fakat taşıyacakları yer iki kilometreden fazlaca. Kan ter içinde yorulmuşlar. Oturmuşlar. Peki ne yapalım? Yollarda bunlara acıyan analar, babalar, büyükler ellerinden almak, kendi yüreklerine katmak istiyorlarsa da çocuklar ağlıyorlar. Biz taşıyacağız diye vermiyorlar. Bu inad hangi hissin tesirindendir!... Yine vermiyorlar. Anasından kahraman doğmuş bu deniz çocuklarının gelecek nesillere destan olan bu hallerini filime alacak bugünün makineleri o gün olsaydı... Şairlerimiz yol boylarında, kayık başlarında bulunsaydı! Elhasıl: İki çayın depoları, kıvrıntılı çukurları binlerce ton cephane ile yine doldu. Görevlendirilmiş memurlar, subaylar durmadan çalıştılar. Bu mucizeyi seyreden subaylar, memurlar, İstanbul’dan gelmiş yerli, yabancı yolcular, Türk milletinde bu yurtseverlik oldukça dünya durdukça dipdiri ayakta duracağına inanıyorlar, yabancılar fotoğraf çekerken Türkler de gözyaşı ile yardıma katışıyorlardı. Artık göz önünde bir şey kalmamış, gümrük, banka, telgrafhane ve diğer taş mağazaların denizden görünmeyen yerleri istiflenmiş üzerleri muşambalarla örtülmüştü. İnebolu merkezinin pek büyük bir tehlike içinde bulunduğuna şüphe yoktu. Gerek kaza, gerekse sabotaj olursa yalnız mal can kaybı ile kalmayıp Türk Ordusuna bir zafer sağlayacak kadar bol olan savaş araçlarının yok olmasına sebep olacaktı.” (Nurettin Peker, 19181923 İstiklal Savaşı’nın Vesika ve Resimleri, Gün Basımevi, İstanbul, 1955.) 231
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle