Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Anadolu’nun dışa açılan kapısı konumundaki İnebolu’yu koruyan bir kıyı topçu birliği. mıştı. Kayıklar bir taraftan taşıyorlar ve yan yana bekliyorlardı. Düşman donanması geliyordu. Telgraflar işliyordu: Mevki, hat, irkap ihraç sahil muhafız kumandanları ile liman reisi, kaymakam seferber olmuşlar telaşlanmışlardı. Mahallelere, yakın köylere çocuklar, bekçiler koşturuldu. Dellallar bağırtıldı. Bu defa meşhur kayyim Ahmet Efendi kan ter içinde çarşıda koşuyor. Gür sesi ile ‘Heyyyy... Din kardeşleri, iskeleye cephane yüklü vapurlar geldi. Düşman donanması bastırmadan boşalacak, taşınacak ne duruyoruz. Allahını seven yalıya koşsun heyyy!’ diye bağırmaya başladı. Sesi duyan müftü Hamdi Efendi ‘Ey ahali, camilerden çıkın, çarşıyı kapayın haydi peşime düşün’ deyip camiden cüppesiz fırlayınca halkın koştuğu bir gürültü sağnağı halinde dükkân, kahve, mağaza kepenklerinin kapandığı, hastası sağlamı eli ayağı tutanın, müftünün peşinde tekbir tehlil ile yalıya yürüdüğü görüldü. Hamdi Efendi ile diğer ihtiyar kayıkçılar, kâhyalar, dükkâncılar yanaklarından sakallarından terler akarak çalışıyor, peş peşe karıncalar gibi taşınıyor, sandıklar denkler elden ele, omuzdan omuza ve bu ateşli iman ve gayretle vapurlar, kayıklar, yalılar boşalıyordu. Hatta şairane tasvir değil, bir hakikat destanı olan şu levhayı yazmadan geçemiyeceğim. Bir kişinin taşıyamayacağı kadara ağır olan cephane sandıkları askerler, zabitler tarafından kırılıyor, içinden çıkan çinko kutular içinde üç beş kiloluk cephaneyi daha ilk okul çağına girmemiş dört beş yaşındaki çocuklar bile alıyorlar, taşıyorlar. Fakat taşıyacakları yer iki kilometreden fazlaca. Kan ter içinde yorulmuşlar. Oturmuşlar. Peki ne yapalım? Yollarda bunlara acıyan analar, babalar, büyükler ellerinden almak, kendi yüreklerine katmak istiyorlarsa da çocuklar ağlıyorlar. Biz taşıyacağız diye vermiyorlar. Bu inad hangi hissin tesirindendir!... Yine vermiyorlar. Anasından kahraman doğmuş bu deniz çocuklarının gelecek nesillere destan olan bu hallerini filime alacak bugünün makineleri o gün olsaydı... Şairlerimiz yol boylarında, kayık başlarında bulunsaydı! Elhasıl: İki çayın depoları, kıvrıntılı çukurları binlerce ton cephane ile yine doldu. Görevlendirilmiş memurlar, subaylar durmadan çalıştılar. Bu mucizeyi seyreden subaylar, memurlar, İstanbul’dan gelmiş yerli, yabancı yolcular, Türk milletinde bu yurtseverlik oldukça dünya durdukça dipdiri ayakta duracağına inanıyorlar, yabancılar fotoğraf çekerken Türkler de gözyaşı ile yardıma katışıyorlardı. Artık göz önünde bir şey kalmamış, gümrük, banka, telgrafhane ve diğer taş mağazaların denizden görünmeyen yerleri istiflenmiş üzerleri muşambalarla örtülmüştü. İnebolu merkezinin pek büyük bir tehlike içinde bulunduğuna şüphe yoktu. Gerek kaza, gerekse sabotaj olursa yalnız mal can kaybı ile kalmayıp Türk Ordusuna bir zafer sağlayacak kadar bol olan savaş araçlarının yok olmasına sebep olacaktı.” (Nurettin Peker, 19181923 İstiklal Savaşı’nın Vesika ve Resimleri, Gün Basımevi, İstanbul, 1955.) 231