Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANILARINA Cesaret yürek ister: Yusuf Şahin ASLI SELÇUK usuf Şahin (19262008), yürekli bir yönetmen, düş gücü sınırsız bir şair, hümanist ve özgür bir kimlikti. Mısır sinemasının bir kahramanı, Arap yönetmenlerin arasında Batı’ya en yakın olandı. İskenderiye’de doğan Şahin, Hıristiyan okulundaki eğitiminden sonra 1945’te Hollywood’a sinema okumak amacıyla gitti. Müzikallerin altın çağında Hollywood’la tanışan Şahin’in düşü tiyatro oyuncusu olup Hamlet’i canlandırmaktı. Oyuncu olabilirdi ama yeterince yakışıklı değildi üstelik biraz da kekemeydi böylece yönetmenliği seçti. Kendini başkalarının aracılığıyla tanımlayacaktı. ABD’de çektiği ilk filmlerinde Jo Şahin adını kullandı. Amerikan sinema eğitiminin bir göstergesi sayılacak ilk filmi Baba Amin(1950) bir melodramdı. Bu filmin ardından ayrımcılığı, köktendinciliği eleştiren daha kişisel bir çalışma geldi (Nil’in Oğlu/1951). Gökyüzü Cehennemi’nde (1954) Yukarı Mısır’daki feodal düzeni Y hedefledi. Merkez İstasyonu (1958) yine insancıl, sosyal bir melodramdı. 196468 yılları arasında Lübnan’da geçirdiği gönüllü sürgünde sanatçı Yeni Bir Günün Şafağında’ yı (1964) çekti. Toprak’ta (1969) daha iyi bir sosyal yazgı için savaştı. Serçe (1973) ve Dahi Evladın Dönüşü’nde (1976) ülkesindeki politik tutumu öngören Şahin, filmlerinde 1973’teki Mısır’ı karıştıran olayları anlattı. İskenderiye.. Neden?’de (1979) çocukluk anılarını betimleyen Şahin’in filmi ise skandal yarattı. Tabu olan bir konuyu, 1942’de Yahudi bir kızla Müslüman bir delikanlının aşkını anlatmıştı. Mısırlı Müslümanlar yönetmeni hiçbir zaman bağışlamadılar. Suriye başta olmak üzere bazı Arap ülkeleri İskenderiye...Neden?’e yasak koydular. Bellek’te (1983) sorgulamalarını, en derin korkularını, endişelerini, dörtbir yanını çeviren saçmalıkları ele aldı. 1984’te Mısır’daki tutukevlerine giderek düşünceye konan sansürü kınadı. Ayrımcılığı eleştirdiği Göçmen (1994) gösterime girer girmez köktendinciler tarafından yasaklandı. Bir Gün Nil’de (1999) hoşgörüsüzlüğü, aşkı, sevgiyi, halkların barışmasını vurguladı. “Her türlü sansüre, önyargıya karşıyım. İki savaş arasında, Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin uyum içinde yaşadığı kozmopolit, laik bir kentte büyüdüm. İskenderiye, tüm toplulukların, dinlerin kaynaştığı, ayrımcılığın olmadığı Platon toplumuna örnek bir kentti. Barış, alışveriş, komşuluk içindeki Orta Doğu’ya ne oldu? Ben çağımın tanığıyım, görevim sorgulamak, düşünmek, bilgilenmek” diyen Yusuf Şahin, yaşamı süresince politik, dini tutuculuğa, totalitarizme karşı durdu. Hüsnü Mübarek ve İslamcıları sürekli protesto etti, korkusuzca sürekli erkin baskılarını eleştirdi. Trajediden (Karanlık Sular/1956) melodrama (Altıncı Gün/1986), müzikalden(Yüzük Satıcısı/1965) dramatik komediye (Sessizlik Lütfen...Çekim Var/2001), tarihi destana (Saladin/1963) dek her türde ustalıkla filmler gerçekleştiren yönetmen eğlencenin, komedinin içine bile politik iletisini koydu. Modernite ve gerçeklik, şiddet ve tutku, sevecenlik arasında bir anlatım biçemi bulan Yusuf Şahin, müzikle görüntüyü daima ustalıkla harmanladı. O, özgürlüğün savunucusuydu, her yapıtında barış, sevgi iletileri vardı. CANLANDIRMA SİNEMASI: BILL PLYMPTON USTALARA SAYGI Depardon filmleri gösterilecek otoğrafçı, sinemacı, gazeteci ve senaryo yazarı, Pulıtzer ve Louıs Delluc ödülleri sahibi Raymond Depardon, belgesel sinemanın en önemli isimlerinden biri kabul ediliyor. Sanatçının 2008 yapımı son filminin de gösterileceği bu özel saygı bölümünde, Depardon’un klasikleşmiş belgesel ve kurmaca filmlerinden örnekler yer alıyor. ODERN HAYAT/LA VIE MODERNE/MODERN LIFE Filmde bir yıl süren yolculuğunda Depardon çiftlik çiftlik, aile aile gezip önceki yıllarda neler yaşandığı konusunda bizi aydınlatıyor . (Yön: Raymond Depardon, Fransa, 90 dk) İFTÇİ PORTRELERİ: GÜNLÜK HAYAT/PROFILES OF FARMERS: DAILY LIFE Fransa kırsalını konu alan üçlemesinin ikinci filminde Depardon, tarımda sanayileşmeye direnen küçük çiftliklerin günlük hikâyelerini gözlemlemek için geri dönüyor. (Yön: Raymond Depardon, Fransa, 83 dk) İFTÇİ PORTRELERİ: KARŞILAŞMA/PROFILES OF FARMERS: GETTING CLOSER Son yüzyılda inanılmaz bir değişim geçiren Fransa kırsalından on senelik bir kesiti, çiftçilerin gözü ve diliyle anlatan üçlemenin bu ilk bölümünde Depardon, çocukluğunu Orta Fransa’nın Saône Vadisi’ndeki Gret çiftliğinde geçirdiği ve konuyla fazlasıyla ilgili olduğu için hayli kişisel bir tavır takınıyor. (Yön: F M Raymond Depardon, Fransa, 88 dk) UÇÜSTÜ/DÉLITS FLAGRANTS/CAUGHT IN THE ACT Suçüstü, Fransız yargı sisteminin, bürokrasisinin ve Fransız halkının “öteki” anlayışının sessiz tanıklığını yapan eğlenceli bir belgesel. (Yön: Raymond Depardon, Fransa, 109 dk) ÖL TUTSAĞI/LE CAPTIVE DU DÉSERT/CAPTIVE OF THE DESERT Depardon’un ikinci kurmaca filmi, konusunu yönetmenin 1975’te Çad’da muhabirlik yaptığı sıralarda yaptığı, çöldeki ayaklanmacı askerler tarafından kaçırılıp rehin alınan genç bir Fransız kadın hakkındaki bir haberden alıyor. (Yön: Raymond Depardon, Fransa, 96 dk) OTOĞRAF YILLARI/LES ANNÉES DÉCLIC/THE DECLIC YEARS Raymond Depardon’un çektiği fotoğraflardan kareler, filmlerinden parçalar ve çocukluk fotoğraflarından oluşan özgeçmiş hikâyesi, bu sıradışı sanatçının hayatından yirmi senelik (19571977) bir kesit sunuyor. (Yön: Raymond Depardon, Fransa, 65 dk) ÇÜNCÜ SAYFA HABERLERİ/FAITS DIVERS/NEWS ITEMS 1983 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünün açılış filmi olarak gösterilen bu çalışma, büyüleyici, sürükleyici ve zaman zaman gayet eğlenceli. (Yön: Raymond Depardon, Fransa, 108 dk) S Çek animasyon ustasından seçkiler on dönemde Rolling Stone, Vanity Fair, Glamour, Vogue gibi kendi alanlarının demirbaşı sayılan kimi seçkin dergilerdeki çizimleri, Nike, MTV gibi dünyanın sayılı markaları için çektiği reklam filmleri ve animasyon klipleriyle tanınan, canlandırma sinemasının yeni ustalarından Bill Plympton, 5 uzun metraj animasyonuyla katılacağı bu yılki festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek. Kendine özgü tarzıyla Çek animasyon ustası Jan Swankmajer’ın yapıtlarını hatırlatan Bill Plympton’un filmleri, fantastikten sürrealizme gidip gelen konuları, zengin hayal gücü ve capcanlı, taşkın çizim tekniğiyle sanırız meraklısınca ilgiyle izlenecek festivalde. Plympton’un ilk animasyonu olan The Tune Şarkı (1992), işiyle sevdiği kadın arasında kalan bir bestecinin çıkmazı üstüne Amerika’nın yaygın müzik türlerine gönderme yapan şarkılarla bezenmiş, uçuk kaçık bir komedi. Ç S Animasyonun Kâbesi sayılan Annecy Festivali’nde en iyi canlandırma filmi seçilen I Married a Strange Person! Garip Birisiyle Evlendim (1997), tek kelimeylel 75 dakikalık bir başyapıt. Plymton’un Rusların uzaya gönderdiği kozmonot köpek Layka’yla bütün o öteki kozmonot hayvanlardan esinlenerek senaryosunu yazdığı mutan Aliens Mutant Uzaylılar (2001)’da yine Annecy’de büyük ödüle layık bulunuş, kuşkusuz kaçırılmaması gereken, bir başka bilimkurgusal fantastik. Romantik bir aşk üçgeni güldürüsü gibi başlayıp ürkütücü bir zombi korku filmine dönüşen Hair High Saçlar Havaya (2005)’da Plympton’un yine bağımsız olarak ürettiği bir başka ilginç animasyon. Katıldığı tüm festivallerden ödüllerle dönen Idiots and Angels Ahmaklar ve Melekler (2008) ise Swankmajer usta tarzında, gerçekleştirilmiş epey karanlık ve gerçeküstücü, tek renkl ibir başka Bill Plympton başyapıtı. Ç F Ç Ü 28. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ 21. SAYFA