Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dünyanm vazgeçemediği tutku Onunla ülkeler yönetildi Türkiye'de 100 yıl flbHiCumhuriyet Yeşil sahadaki imparatorluk Son 100 yılda spor deyınce herkesin aklına ilk gelen konu kuşkusuz ki, futbolun ınanılmaz yükselişi. Evet, belki binlerce yıl önce insanoğlunun, oval, yuvarlak cısimlere 'tekme vurarak' icat ettiği futbol 1900'lü yıllann en gözde sporu oldu kuşkusuz. Yüzyılın başlannda, 'keyıf sporu olarak doğan, ancak son 20 yıldaki inanılmaz gelişimi ile büyük bir sosyolojik olay haline gelen futbol günumüzun de en iyi rant aracı oldu. Latin ülkelenyle Ispanya'da, 'halkı uyuşturmak' ıçin kullanıldıgı savlanan. savaşlara neden olan, toplumlan banştıran futbol artık günümüzde tam bir endustri kolu. 11 hızlı adamın yeşil sahalardakı resitali, özellikle marketıng olayıyla bırleşince çokuluslu şırketlerin de en çok ılgi duyduğu spor dalı oldu. Eskıden dar gelirlı kenar mahalle çocuklannın kendısini gösterdiği acımasız arena diye adlandınlan futbol sahalan şımdilerde ülkelerin siyasi yönetimlerine uzanan en rahat yol olup çıktı. Eğer futbolun bir noktasından içine girdiyseniz o yol sizi, ülkenin, dünyanın en tanınmış işadamı, siyasetçisı, halk kahramanı yapabılir. Örneğın Italya'daki futbol devı Milan'ın başkanı Silvio Berlusconi, Olımpik Marsilya'nın başkanı Beroard Tapie, kulüp başkanlığından polıtikacılığa adım atan kişilenn en belırgın örneklen. Pele futboldan gelip, spor bakanı olan en ünlü Brezilyalı. Maradona, özel yaşantısındakj tüm olumsuzluklara karşın Arjantinhlejrgjen çok sevdıği Anantinli. Bu futbolun tanıtım yönü. Bir de futbolla özdeşleşip rakamlannı inanılmaz şekılde arttıran şirketler var. Içecek sektöründen, lastik ve otomotiv pazanna, spor giyimden akaryakıta kadar futbol tüm ekonomık dengeler içinde yer alan bır unsur. Ve futbolun 100 yıl içındeki en önemli organizasyonu da Dünya Kupalan. Dünyanın en iyi takunlannın mücadele etüği ve mutlu sona ulaşan ekibin, 'Dünya Şampiyonu' unvanını yakaladığı Dünya Kupalan, futbola sonuç olarak adını yazdıran en önemli gelişmeydi. Sporun futbolla özdeşleşmeye başladığı 1900'lü yıllann başında Dünya Kupası fikri ortaya atıldı ama bu türlü gerçekleştirilemedi. 1924 Olimpiyatlan'nda futbol dalında şampiyon olan Uruguay'ın nefıs futbolu hem ızleyenlenn hem de spor adamlannın ılgisini çekti. Bu ilgi Dünya Kupası fiknni yeniden ortaya çıkardı. Dönemin FIFA Başkanı Jules Rimetın önensiyle bu fikir kabul edildi. İlk Dünya Kupası'nuı Uruguay'da yapılması kararlaştuıldı. İlk kupaya 4'ü Avrupa'dan olmak üzere 13 takım katıldı. Avrupalılar uzaklığından dolayı Uruguay'a gidemedıler. İlk kupa 4 kg ağırhğında ve 30 cm yüksekliğındeydi. 1950'den sonra kupaya sembolık olarak Jules Rimet adı verildi ve 3 kez kazananın kupaya sonsuza dek sahip olması kararlaşünldı. Brezilya. 4, Almanya: 3, Italya: 3, Arjantın: 2, Uruguay: 2, lngiltere: 1, Fransa: 1. , < . Son 15 yılda sesimizi duyurduk Türk sporu 1900'lü yıllarda uluslararası arenada varlığını özellikle son 15 yılda hissettirebildı. Takım sporlannda fazla söz sahibi olamayan ancak güreş ve özellikle de halter dalında ajanslar ve bültenlerde, ' 1. haber" olan Türk sporcular. ülkemizin aduıı dünyaya duyurdular. Futbolun sesslzliğl Türkiye Cumhuriyeti'yle aynı yıl 1923'te kurulan Türkiye Futbol Federasyonu, en büyük başansmı yüz yılın son virajında elde etti. tlk milli maçıru kuruluş gününde Romanya ile oynayıp Taksim Stadı'nda 22 berabere kalan A Milli Futbol Takımı, 1954 yılında lspanya ile oynadığı baraj maçını 'kura' ile kazanıp finallere katılma hakkını elde etti. Türk Milli Takımı, Avrupa Uluslar Kupası Finallen'ne ise 1996 yılında gıdebıldı. Fatih Terim yönetimınde lngiltere'deki finallerde mücadele eden A milli takım, bu sezon da Mustafa Denizli ile 2000 Avrupa Şampiyonası'nda fınal oynama hakkını yakaladı. Futboldaki bu başanlann yani sıra Galatasaray, 1988'de Avnıpa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yan fınale çıkarâk bu ılkı gerçekleştirdi. Türk futbolu, Uluslararası Futbol Federasyonlan Birlığı FIFA'ya 1923, Avrupa Futbol Federasyonu Birhği UEFA'ya ise 1962 yılında kabul edildi. İlk başvurusunu 1955"te yapıp 7 yıl bekleyen ancak o süre içinde Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'na katılan (1956G. Saray) Türkiye, yıllar sonra UEFA'da Şenes Erzik'le yöneticilik kimhğıne kavuştu. Futbolumuzun altm adamlannı da burada unutmamak gerekir. Metin Oktay, Lefter Küçükandonyadis, Hakkı Yeten. Turgay Şeren gibi bu neslin gençlerinın ızleyemedığı isimlere, yüzyılın son dönemlennde Tanju, Rıdvan, Hakan da eklendi. < • t Atletizmde en hızlı kim yarışı Spor dünyasında kuşkusuz yanıtı en çok merak edilen sorulardan bıri de "Dünyanın en hızlısı kim?"dır . Sporlann 'ana'sı olarak kabul edilen atletizmin en gözde branşı; yani 100 metre erkekler yanşı da tarih boyunca bu soruya yanıt aramıştır. Avrupalılar mı, Amerikalılar mı, Afhkalılar mı, yoksa uzaylılar mı kırmıştu" bu 100 metre rekorlannı... Elbette bu işin esprisı. Ancak 100 metrede son 20 yıldır siyah ırkın inanılmaz bir üstünlüğü var. Önceki yüzyıluı sonunda 10 saniyelere, 'beyaz ırk' taraândan ındirilen 100 metre dünya rekoru sonraları ne ülke ne de renk değiştirdi. 100 metre dünya rekorunun atası sayılan 11 saniye netın ilk sahibi Amerikalı Jarvis'tir. Son rekor ise 9.79'le bır başka Amerikalı Maurice Greene'ye ait. Ve 100 metre yanşlannın ilginç bir noktası da, 'doğal güçler'in dışmdaki gelişmelerden yararlanılması. Evet, 100 metrede dünya rekoru kıran, kırmak isteyen, bu işe kalkışan tam 22 sporcu var. Ve bu 22 sporcunun içinde Carl Lewis'm yeri ayn. 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunlan'nda 4 altın birden kazanan Lewis, yüz yılunızdaki en hızlı atletlerden bıri olduğunu kanıtlamıştır. Ve 1988'de doping kullanan Ben Johnson'a geçildiginde yaptığı. u Beni nasıl geçti anlamadım. Normal şartlarda geçilmemem" lazundı açıklaması Carl'm bu alandakı başansmı ortaya koyan açıklamadır. Son 100 yıl içinde 100 metre rekorlan: 1908 R. Walker: 10.8 1924H.Abrahems: 10.6 1932T.Tolan: 10.3 1960A. Hary: 10.2 1964B. Hayes: 10.0 1968 Jim Hines: 9.95 1988 Carl Lewis: 9.92 1991 Carl Lewis: 9.86 1995 Leroy Burrel: 9.85 1996 Donovan Bailey: 9.84 1999 Maurice Greene: 9.80 1999 Maurice Greene: 9.79 ü Naim Sporun, daha doğrusu olimpik spor dallannın en zorlanndan biri de kuşkusuz kı halter, çünkü ağırlık kaldırmaya dayalı bu spor, bir anlamda "Dünyanın en güçlü" insanını da belirliyor. Ve dünyanın 'fiziği Ue orantılı' en güçlü adamı bir Türk: evet Bulgar göçmeni soydaş haltercımız Naim Süleymanoğlu, bir çok spor otontesi tarafından 100 yılın dünyada en güçlü sporcusu ılan edildi, çünkü Naim 60 kiloluk fıziğiyle kendisinden 3 kat ağır barın altına giriyor ve yüzlerce kiloyu bir çırpıda kaldınyordu. O bir Cep Herkülü'ydü ve uluönder Atatürk'ten sonra Times'a tam sayfa kapak olan 2. Türk unvanını elde etti. Naim aslında Türk aılenin çocuğuydu. Ancak Bulgaristan'da doğmuş olması bu sporcunun kariyerindeki ilk başanlara 'Bulgaristan' forması ile imza atmasına neden oldu. 1986 yılında yapılan Dünya Şampiyonası'nda Bulgaristan adına yanşan ve altın madalya kazanan Naim Süleymanoğlu, şampiyonamn hemen sonrasında Türkiye'ye iltica etti. Süleymanoğlu'nun gelmesiyle haltere duyulan ilgi arttı. Türk vatandaşı olduktan sonra 1 yıl uluslararası yanşmalardan men edilen Naim, 1988 yılında önce Avrupa şampiyonluğunu kazandı, ardından 1988 Seul Olimpiyatlan'nda 6 dünya, 9 olimpiyat rekoru kırarak altın madalya'ya ulaştı. Halter'de Türkiye'ye ilk olimpiyat şampiyonluğun kazandırdı. Seul'de toplamda ulaştığı 342.5 kiloluk dünya rekoru derecesi kendisinden bir üst sıkletin derecesinden bile fazlaydı. Kendi vücut ağırhğının 3 katından 10 kg fazlasını (190 kg) kaldırarak insanoğlunun gücü konusunda hayranhk yarattı. Peşpeşe üç kez olimpiyatlarda altın madalya kazanan tek haltercı oldu. Naim'in kariyerindeki total başanlar ise şöyle: 3 olimpiyat şampiyonluğu (1988, 1992, 1996), 22 dünya, 22 Avrupa, 3 Akdeniz Oyunlan şampiyonluğu ve 46 kategoride dünya rekoru. Basketbol, voleybol Futboldaki bu vasat tablo, basketbol ve voleybolda da sürdü. Ne var kı basketbolculanmız dönem dönem Avrupa şampiyonası fınallenne katılma hakkını yakalarken Efes Pilsen de 1996 yılında kazandığı Avrupa Koraç Kupası şampiyonluğu ile bir ilke imza attı. Voleybolda ise Bayan Milli Takım, hemen her şampiyonada dereceye guerken Eczacıbaşı Bayan Voleybol Takımı da Gökhan Edman'ın antrenörlüğünde Kulüpler Avrupa Şampiyonu oldu. Basketbol Amerika 'nın gururu Geride bıraktığımız bir tam yüzyıl için en çok ilgi gören sporlar arasında futbol ilk sırayı alsa da, bir başka branş var ki özellikle yeni kıta Amerika'da ortalığı kasıp kavuruyor şu günlerde... 1882 yılında, yani bundan tam 117 yıl önce Kanada asıllı bir beden eğitimi öğretmeni Dr. James Naismith tarafmdan, 'icat" edilen basketbol, özellikle 1900'lü yıllann en çok izlenen dallan arasına girdi. Tıpkı futboldaki gibi endustri haline gelip, milyar dolarlann döndüğü bir alan olan basketbol, Avrupa, Asya ve Afrika'da olmasa bıle, Amerika Kıtasmda en çok konuşulan konulann başında yeraldı yıllardır. Futbola korkmadan kafa tutan bu spor dalı aslında ABD'nin Sprinfıeld eyaletindeki YMCA Dershanesi'nin beden eğitim öğretmeni tarafından spor salonunun kapısma asılan 'sepet'le bulunsa da tarih kitaplan Güney Amerika'da yaşayan ve Maya adı verilen bir kızılderilı topluluğunun Tlahiotenie adlı oyunla benzeştiğini yazıyorlar. Yani tarihler arasında çelişki olsa da basketbol içın yapacağımız en doğru tanımlama, "Amerika Kıtasının sporu olması..." Basketbolun Avrupa'yla tanışması ise 1893'te gerçekleşti. Paris'te bir grup Amerikaknın Trevise Sokağı'ndaki eski bir salonda oynadıklan oyun, Avrupa"daki ilk basketbol maçının yapılması olarak yorumlandı. 1904 yılında St. Louis'de olimpiyatlarla tanışan basketbol en büyük atılımını ise 1946'da yaptı ve o tarihten itibaren Amerika Birleşik Devletleri'nde oluşturulan NBA (Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi) bu sporun en üst düzey orgamzasyonu olup çıktı. Ulusal Basketbol Ligleri NBA'deki önemli maçlara ise onca TV yayınını karşın bilet bulmak hala bir ayncalık sayılıyor. Ve NBA'in 53 yıllık tarihinde de bir çok isün adını tarihe yazdırdı. Geçenlerde yaşammı yitiren Wilt Chamberlain'den, (Bir maçta en çok sayı atan oyuncu), Kerim Abdül Jabbar'a, Irvine Magic Jhonson'dan Michael Jordan'a kadar çoğu siyahi bir çok yıldız gençlığın ilahı olup çıktı. Burada Michael Jordan için bir parantez açmak istiyoruz. O bır sihirbaz. Chicago Bulls'a transfer olarak NBA'e ilk adamını atan Jordan basketbolu 'kesin olarak' bıraktığında, NBA'in eski tadının asla olmayacağını söyleyenler çoğunluktaydı. Jordan'ın kariyerinde 6 NBA Şampiyonluğu bulunuyor. NBA tarihinin en iyi 50 oyuncusu sıralamasma 1 numaradan giren Jordan, takımını da NBA tarihinin en iyi 10 takımı arasına soktu. 1200 ayda 23 yaz 17kı§ olimpiyatı Spor dünyası, çeşitli yollarla ülkeleri biraraya getiriyor. Kupalar, tumuvalar, kıtalar arası müsabakalar gibi. Ancak bir organizasyon var ki oraya 'boykot yılları' hariç her kıtadan, her ırktan, her dinden insan geliyor. Ve o organizasyonun adı olimpiyat. Üstelik olimpiyatta kazanmak değil mücadele etmek önemli. Son 100 yıl içindeki en önemli organizasyonu olimpiyatlar. 28 asırlık bir geçmişe sahip ve son 100 yılda inanılmaz bir gelişme kaydetti. Ve 1200 aylık yüz yıl sürecine tam 23 yaz, 17 de kış olimpiyat oyunu sığdı. Eski olimpiyatlarda şampiyon olan sporcunun sadece bir zeytin dalı ile ödüllendirildiği inancıyla pekişen 'amatörlük' (Sevmekten geliyor aimer) artık günümüz olimpiyatlarda yerini 'adı konmayan' profesyonelliğe dönüşmüş durumda. Ve Fransız girişimci Baron Pierre de Coubertin'in çabalanyla günümüzdeki kimliğini alan olimpiyatlar, 1896 Atina'dan bu yana tüm spor dünyasının Amiral gemisi olarak dikkat çekti. Sadece 2. Dünya Savaşı yıllannda 19361948 arasında düzenlenemeyen Yaz Olimpiyat Oyunlan, ülkeler arasında banş ve dostluk tohumlanmn atılmasını sağlarken dereceler de bu oyunlarda kınlan rekorlarla hep ileri taşındı. Son 100 yıla sığan olimpiyatlann bazılan ise sporun ne denli önemli bir uğraş olduğunu ortaya koymaya yetti. Ve yüzyıldaki oyunlar içinde en ilginci de 1936 Berlin Olimpiyatlan'ydı. O yıllarda 110 bin kişilik bir stat yapan Almanlar, bir anlamda 2. Dünya Savaşı'nın da ilk sinyallerini bu oyunlarda verdiler. Almanya'da ırkçılığı prensip olarak kabul eden Nazi Partisı ve başındaki Hitler, sporu sevmediği halde olimpiyatlan Nazi felsefesini dünyaya anlatmada araç olarak görünce, sanayi devi Almanya'nın tüm devlet olanaklan oyunlara yönlendirildi. Ancak bu kez de Alman sporculann arasmdaki Yahudiler problem oldu. Birçok Yahudi kökenli sporcu takıma alınmadı. Hitler'i oyunlarda en çok kızdıran kişi ise bir Yahudi değil zenci bir ABD'li sporcuydu, ünlü sprinter Jesse Owens... Owens, 100 metre, 200 metre, uzun atlama ve 4 x 100 metrede zafere ulaşıp Alman sporculan geçtiğinde herkes onu alkışladı ama Hitler'in hiç de memnun olmadığı açıklandı. Yine de Almanya, tarihindeki en çok madalyayı Berlin'de yakaladı. Olimpiyat tarihinin bir ilginç organizasyonu da •'' 1980'de gerçekleşti. Moskova'daki oyunlar SSCB'nin Afganistan"ı işgali nedeniyle ABD başta olmak üzere B.Almanya (o yıllarda), Japonya, Çin, Kenya ve Türkiye tarafından boykot edildi. îngilizler ise hükümetin uyansma karşın oyunlarda yanştı. Bu boykota SSCB (o günlerdeki adı ile) 1984te karşılık verdi ve D. Almanya başta olmak üzere (Romanya hariç) tüm Doğu Bloku ülkeleri Los Angeles'a, "AntiSovyet" girişimleri gerekçe göstererek gitmedi. fşte 100 yıla sığan yaz olimpiyat oyunlan 1900: Paris, 1904: Saint Louis, 1906 (Ara olimpiyat modern oyunlann 10. yılı), 1908: Londra, 1912: Stcokholm, 1916: Berlin, 1920: Anvers, 1924: Paris, 1924: Amsterdam, 1932: Los Angeles, 1936: Berlin, 1940: Tokyo (yapılamadı), 1944: Londra (yapılamadı), 1948: Londra, 1952: Helsinki, 1956: MelburnHelsinki, 1960: Roma, 1968: Mexico, 1972: Münih, 1976: Montreal, 1980: Moskova, 1984: Los Angeles, 1988: Seul, 1992: Barcelona, 1996: Atlanta. Altın adamlar Türk sporcular geride kalan 100 yıl içinde minderdeki başanlarla dikkat çekti. Yüzyılın başlannda Koca Yusuf un Dünya Şampiyonu unvanını yakalamasının ardından YaşarErkan 1936 Berlin olimpiyatlannda altm kazanıp ilk olimpiyat şampiyonu Türk olarak tarihe geçti. Yaşar Doğu, Celal Atik, Gazanfer Bilge, Hüseyin Akbaş, Mustafa Dağıstanlı, Hamit Kaplan, Ahmet Ayık, Mithat Bayrak ve son dönemde de Hamza Yerlikaya. kazandıklan dünya, Avrupa, olımpıyat şampiyonluklan ile altın adamlar olarak anıldılar. İlk şampiyon Türkiye, boks dalında da ilk şampiyonluğunu 1900'lü yıllann sonunda yakaladı. Artı 91 kilo sporcumuz Sinan Şamil San. Houston'da dünya şampiyonu unvanını yakalarken okçulukta Natalia Nasaridze (Gürcü asıllı), yüzmede Derya Büyülamcu, atletizmde Ruhi Sanalp, binicilikte Nail Gönenli, dağcılıkta Nasuh Mahnıki, vücut gehştırmede Ahmet Enünlü, cimnastikte Murat Canbaş, karatede Haldun Alagaş, atıcılıkta da Alp Kızılsu, kazandıklan Avrupa ve dünya şampiyonluklan, kırdıklan rekorlarla Türk spor tarihine geçtiler.