05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S SPOR FUTBOL HAZİRAN SALI FENERBAHÇE K E N D İ N İ A Ş I Y O R ? K A A N A R K LYON MU OLACAK YOKSA CHELSEA Mİ G on 6 yılın Fransa şampiyonu, operasyonel kârlılıkta dünyanın en başarılı takımlarından olan O.Lyon’un her sezon ortalama sattığı forma sayısı 40 bin. Buna karşın sportif ve iktisadi anlamda her yıl O.Lyon’un karşısında kaybeden Real Madrid’den Beckham’ın Nike’tan Adidas’a transfer olduğu sezon sattırdığı Real forması 2.5 milyondu. Özellikle futbol medyası ve kulüp yöneticilerinin yarattığı “küçük olsun, bizim olsun ama herkes çok büyük zannetsin” felsefesine inanacak olursak, sadece forma satışı rakamlarına bakarak Fenerbahçe’nin O.Lyon’dan 10 kat daha büyük bir kulüp olduğunu dahi söyleyebiliriz. Hele bir de açılan mağaza ve ürün çeşitliliği konusu var ki başka bir tartışma konusu olur. Fenerbahçe’nin 49 mağazasına karşılık Galatasaray’ın 23, Beşiktaş’ın 13 taraftar için ürün satan mağazası var. İtalya’nın ve dünyanın en büyük kulüplerinden olan Juventus’un mağaza sayısı ise sadece 4!.. Juventus da aynen kendi klasmanındaki diğer takımlar gibi birçok lisanslı ürününün satışını forma sponsorunun dağıtım ve pazarlama ağıyla gerçekleştiriyor. Tek kuruş masraf etmeden, stok ve yönetim giderleri yükünün altına girmeden... Fenerbahçe’nin ezeli rakiplerine hatta İngiltere, Almanya ve İspanya dışında neredeyse bütün dünyadaki büyük futbol kulüplerinin çoğuna üstünlük sağladığı ve ekonomik anlamda yaptığı en başarılı iş ise Şükrü Saracoğlu Stadı ve gelirleri... Şükrü Saracoğlu Stadı’nın Londra hariç belki de dünyanın hiçbir kentinde eşine rastlayamayacağınız bir konumu var. Bir yanda yüksek gelir düzeyine ve yoğun Fenerbahçeli nüfusuna sahip Bağdat Caddesi ve çevresi, diğer yanda Türkiye’nin en kalabalık ve kozmopolit çekim merkezlerinin başında gelen Kadıköy ve Üsküdar... Bu çekim alanlarının tam ortasında ve merkezlere yürüme mesafesinde olan stadın Söğütlüçeşme İstasyonu ve E5 bağlantısıyla İstanbul’un daha uzak noktalarından gelen Fenerbahçelilere sağladığı inanılmaz ulaşım avantajları ekonomik açıdan paha biçilmez değerde. Stadın bu inanılmaz konumuna yeni yapılan altyapı çalışmaları ve taraftar memnuniyetini ön plana çıkaran konfor ve lüksü de eklerseniz, bir de bütün bu fiziki yapıyı taraftar davranış modeli olarak Türkiye’de hatta dünyada tüketici taraftar profilinin en çılgın örneklerinden biri olan Sarı Lacivertli taraftarlarla doldurursanız, bugün olduğu gibi Fenerbahçe her yeni sezonda ezeli rakiplerine karşı daha düdük çalmadan 31 önde başlar. Hiç şüphe yok ki endüstriyel futbol açısından müthiş taraftar ve stat birleşimi Fenerbahçe’nin en önemli ekonomik gücüdür. Böyle bir ortamı hazırlayan Aziz Yıldırım ve ekibinin belki de Türk futbol tarihinin seyrini değiştirecek bu hamlesi Fenerbahçe’nin en büyük başarısıdır. AVRUPA’DA BAŞARI ŞART F enerbahçe, 2006’da 45 trilyonluk bir kombine kart ve loca geliri elde etmiş daha lig başlamadan... Avrupa kupaları, Türkiye Kupası ve özel maçlarla bu gelir sezon içinde 60 trilyonun üstüne çıkmış. Bu ölçekte seyirci gelirini İtalya ve Fransa’da birçok üst düzey takım elde edemiyor. Seyirci gelirleri konusunda da ezeli rakiplerinden açık ara önde F.Bahçe... Beşiktaş’ın 20 bin, G.Saray’ın 13 bin ortalamayla oynadığı sezonda F.bahçe 35 bin ortalamayla Avrupa’da bile hatırı sayılır bir rakama ulaşmış... Yine kulüp gelirlerinin en önemli kalemlerinden biri olan oyuncu satışları konusunda da F.Bahçe Avrupa standartlarına yaklaşıyor. 2006 sezonunda 18 trilyon 775 milyar lira transfer geliri elde etmiş kulüp, ezeli rakipleri milyonlarca dolar bonservis bedeli ödeyerek aldığı oyuncularını bedelsiz veya mahkemelik olarak yollamışken... Sponsorluk ve reklam gelirlerinde de F.Bahçe liderliği elinden bırakmıyor. Saha içi reklam satışlarında hem birim fiyat hem de dolululuk olarak yine açık ara önde ezeli rakiplerinden... Sponsorluk gelirleri ise son Ülker anlaşmasıyla Türkiye için rekor düzeye ulaştı. Yayın hakları gelirlerinin Avrupa’nın 5 büyük ligine göre oldukça düşük seviyede kaldığı ülkemizde gelecek yıllarda alınacak önlemler ve yeni aktörlerin futbol endüstrimize girmesiyle mecranın değeri yükselecektir. Yayın hakları gelirlerinin Bundesliga kadar (yıllık 220 milyon Euro) bir değere yükselmesi halinde F.Bahçe’nin Avrupa’da en fazla geliri olan ilk 20 kulüp arasına girmesi sürpriz olmayacaktır. Gelir arttırma konusunda oldukça profesyonel, kurumsal ve de kazanç odaklı gözüken Sportif AŞ’lerimiz iş geliri harcamaya geldi mi inanılmaz bir başkalaşımla dernek olduklarını hatırlıyor. Sosyal fayda odaklı, taraftar memnuniyeti ve beklentisi adına şampiyonluk kovalayan ve bu hedef doğrultusunda harcamanın limitsiz olduğu bir politika izliyorlar. Bu harcama çılgınlığının kılıfı da hazır... “Taraftar beklentisi.” Günümüz futbolunda yerel 35. lig şampiyonluğunu veya 7. yıldızı takmayı bekleyen ve bundan mutlu olan taraftar sayısı o kadar azaldı ki... Avrupa’da hedef kovalayan, her sezon Şampiyonlar Ligi’nde şampiyon olamasa da çeyrek finallere katılabilecek bir takım olmalı F.Bahçe... Dünya kulübü olma adına. Bu hedefe ulaşabilmesi için gelirlerini arttırırken giderlerini azaltabilmeli. Hem sportif başarıyı yakalayabilmeli hem de kârlı bir yapıya kavuşmalı. Dünyada bunu becerebilen o kadar başarılı kulüp varken F.Bahçe’de bunu da başarabilmeli artık... Artık Aulas’ın O.Lyon’uyla Abramovich’in Chelsea’si arasında bir tercih yapmalı yönetim felsefesi açısından.. Bizlere de bu tercihten sonra umarım keyifle “F.Bahçe’nin ekonomik büyüklüğünü” değil, “F.Bahçe’nin iktisadi başarısını” yazmak düşer. KULÜPLERİN GELİRLERİ KAYNAK: Deloitte “Football Money League” 2007 F.Bahçe SK Faaliyet Raporu 2006 (*) 2 kaynaktan da derlenen bilgiler birleştirilirken mümkün olduğunca aynı kriterler dikkate alınmıştır. Gelirler milyon euro üzerinden hesaplanmıştır. ünümüzde artık eskiye ait birçok kavramın içeriği, özü ve algılanması başkalaşım geçirdiğinden eski anlamıyla “Fenerbahçe’nin veya Türk futbolunun iktisadi yapısını” anlatmaya çalışsak, daha birinci satırdan böyle bir şeyin olmadığını yazardık. Çünkü bize öğretilen tanımıyla ekonomi veya iktisat; kıt kaynakların doğru kullanımı, yani tutumlu olmaktı. Bugünkü algılama şekliyle “Fenerbahçe veya Türk futbol ekonomisi” bambaşka bir kavram. Eski tabirde kârlılık, verimlilik, denge, özsermaye, yatırım, son birim yararı gibi kavramların yerine “ekonomi” işin içine girdi mi ciro, cari açık, borçlanarak büyüme, likidite, sosyal fayda ve daha birçok kavramın karmaşası içine gireceğiz. Günün sonunda “büyüklük” adına mutlu olup iktisadi ömrümüzün ne kadar kaldığı umurumuzda olmayacak. Evet, 160 milyon YTL’lik bütçesiyle Fenerbahçe, Türkiye’nin en büyük bütçeli spor kulübü... Hem de ezeli rakiplerinin bütçelerine oranla 1.5 kat daha büyük bir ölçeğe sahip... Bu inanılmaz farkı neredeyse son 5 yılda yarattı Fenerbahçe... Ülkemizde maalesef “büyüklük histerisi” içinde 20’li milyonlarla ifade edilen taraftar sayılarının ekonomik anlamda bir karşılığı yok. Gelişmiş futbol ekonomilerinde ekonomik katkı sağlayan taraftardır önemli olan. Örneğin Uzakdoğu’da on milyonlarca taraftarı olduğu söylenen Manchester United’ın kendi ülkesindeki taraftar sayısı 3.5 milyon civarındadır. Liverpool, 1.5 milyon İngilizin kalbinde taht kurmuştur; sadece takımın tarihini anlatan DVD’lerin satış rakamı Ada’da 500 bindir. 370 bin nüfuslu Manchester kentinde United ve City taraftarları 120 bin kombine kart satın alırken, 10 milyon nüfuslu İstanbul’da 3 büyük takım toplam 70 bin kombine satış rakamına ulaşıyor. Bu ve benzeri farklılıkların sosyo kültürel ve ekonomik nedenleri elbette ki farklı bir yazının konusu, hatta bir kitap konusu dahi olabilir. Ancak “büyüklük” kavramının daha iyi anlaşılabilmesi ve geleceğe dönük sağlıklı bir yapılanma için bu karşılaştırmaları daha sık yapmalıyız diye düşünüyorum. Roberto Carlos’un transferi de diğer yıldız oyuncu transferlerinde olduğu gibi ‘yazar yorumcu’ takımına aynı yorumları yaptırdı; “Sadece forması 1 milyon satar”, “Transferini forma satışları karşılar.” Bu gibi yorumları hemen her gün duyuyoruz. Taraftar bu duyumların üzerine 1’e 5 katıyor. Ve sonra dünya takımı söylemleri ve daha kötüsü pompalanmış beklentiler sonucunda hep hayal kırıklığı, toplumsal depresyon... Fenerbahçe’nin 100.yılını kutladığı geçen sezonda sattığı forma sayısı 400 bine yakın. Ezeli rakipleri olan Galatasaray’ın 120 bin, Beşiktaş’ın 80 bin forma satışı var geçen sezon... Fenerbahçe neredeyse ezeli 2 rakibinin sattığı toplam forma adedinin 2 katını satmış taraftarına. Bu gerçekten çok önemli bir fark. Ancak bu satış rakamlarına karşın bırakın Roberto Carlos’un transfer bedelini, aylık maaşını bile zor ödeyebilirsiniz formasının satışından elde edeceğiniz kazançla... Yıldız oyuncuların forma satışı hakkında 5 Aralık 2006 günü Takvim gazetesine röportaj veren Fenerbahçe Sportif Ürünler AŞ (Fenerium) Pazarlama Müdürü Demir Temurboğa’nın, “Takım forması 100 tane satıyorsa, futbolcu forması 1 adet satıyor. Taraftar, oyunculardan çok takımın formasına ilgi gösteriyor” sözleri medyadaki yazılanları ne kadar doğruluyor? Diğer büyük kulüplerimiz gibi Fenerbahçe de sattığı replika formaların yüzde 5055’ini stattaki mağazasından ulaştırıyor taraftarına. Forma satışlarının diğer kısmı ise bayii satış noktalarından yapılıyor, aynı rakipleri gibi... Forma başı kârı stat mağazasında 20, bayii satış noktalarında ise 10 dolar seviyesinde. Yani geçen sezon Fenerbahçe, sadece forma satışından 6 milyon dolar kâr elde etmiş. Rakiplerine göre astronomik sayılacak geliri olan Sarı Lacivertliler bu kazancıyla ancak 34 üst düzey Türk futbolcunun yıllık transfer ödemesini yapabilir. 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle