01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C T A N K U T SPOR VOLEYBOL HAZİRAN SALI GÖRÜŞ Yabancıların Futbolumuza Etkileri GÜVEN BÜYÜKBAYKAL * F Değişim rüzgârı A N T İ K A C I O Ğ L U V oleybolda sezon kapandı ama ulusal takımlar podyumda. Erkeklerde Avrupa Ligi grup maçları kıran kırana geçiyor. Ulusal takımımızın yer aldığı (C) Grubu’nda Letonya, Slovakya, Romanya’yı geçip 78 Temmuz’da Portekiz’de düzenlenecek Avrupa Ligi final four maçlarının vizesini almaya çalışıyor. Deplasmandaki Romanya, Konya’da oynanan Letonya ve Kösice’deki Slovakya maçlarında alınan sonuçlar ve mücadele doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. ??? Göreve geldiğinden bu yana cesur adımlar yapan Voleybol Federasyonu’nun ulusal erkek takımımızı Letonyalı ünlü antrenör Parshine’e teslim edişinde ne kadar isabetli olduğunu Avrupa Ligi sınavlarında görüyoruz. Burada durup gerçeği söylemek gerekiyor. Ulusal erkek takımı bu çıkışında aslan payı Parshine’e aittir. Parshine’le tablo netleşmiştir. ??? Ama gelin görün ki, Voleybol Federasyonu’nun ulusal takımın yapılanma düzeninde bir çelişki göze çarpmaktadır. Parshine Ulusal Erkek Takımı Koordinatörü olarak takdim edilmektedir. Işık Menkuer ise antrenör unvanlıdır. Dikkatle baktığınızda ulusal erkek takımının yapılanmasıyla ulusal bayan takımımızın yapılanması arasında çelişki görebiliyorsunuz. Koordinatör ve antrenör tanımlamasındaki bu ikilem düşündürücüdür. Kendi kendime soruyorum; patron kim? Koordinatör liderlikse, bayan takımının tanıtımını düzeltmek gerekmiyor mu? ??? Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık’ın ulusal bayan takımımızı İtalyan antrenör Alessandro Chiappini’ye teslim edişine gelince biraz geç kalınmış olmasına karşın çok yerinde bir karar. İtalya’nın ünlü kulüpleri Regia Calabria, Fopp Apedretti Bergamo, Perugia, Asystel Novana takımlarıyla İtalya şampiyonluğu, İtalya Süper Kupası zaferleri ve CEV Top Teams Kupası’nı kucaklamış antrenör koç Alessandro’yla 2+1 yıl opsiyonlu antrenör sözleşmesi yapmak Türkiye’nin hem vizyonunu hem de misyonunu zenginleştiriyor. ??? Kabul edilmelidir ki İtalya’da voleybol artık ticari bir meta haline gelmiştir. İtalya bir markadır. Dünya çapında güçlü bir voleybol marketine sahiptir. Dünya, Avrupa, olimpiyat şampiyonluklarına ambargo koymuş eski Sovyetler Birliği’ne, şimdiki Rusya’ya antrenör ihracatı yaparak kendi ticari itibarını arttırmış bir voleybol ülkesidir İtalya... Ulusal bayan takımımızın teknik kurmaylarını belirlerken bir doğruyu daha yapan Voleybol Federasyonu, Türk voleybolunun en deneyimli antrenörü Cengiz Göllü’yü koordinatörlüğe getirmiştir. Çok yerinde ve de akılcılık dolu karardır. Ne var ki ulusal bayan takımında görev yerlerinin sahiplerini incelerken büyük bir yanlışın devamlılığından söz edebiliyoruz. Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık’a sormak istiyorum; yıllardır süregelen bir hatayı düzeltiyorsunuz. Ulusal takımımızı özerk bir antrenör koça kazandırmakla kalmıyor; 1970’lerden bu yana sahneye çıkardığı yetenekli takımlar, yaratıcı sporcular ve günler geçtikçe popülaritesini artıran, Avrupa’ya egemen olan, gönüllerde taht kuran İtalya’nın en ünlü antrönörlerinden biri olan Alessandro Chippani’yi Filenin Sultanları’nın başına getiriyorsunuz. Peki ulusal takım menajeri neden hâlâ bağımsız değil? Vakit çok geç olmadan bu hatadan dönülmelidir başkan!.. Yeni yapılanmada bir erkek!.. Cengiz Akarçeşme’nin ismini okudum da!.. Hele hele bağımsız olmadığını biliyorum da çok şaşırdım bu atamaya... ??? Şampiyonlar Ligi’ndeki temsilcimiz Eczacıbaşı gün geçtikçe daha popüler olan Kupa 1’de hedefi yakalamak için tarihi bir adım atmıştır. Avrupa çapında bir simge haline gelmiş Eczacıbaşı, 40 yıllık yaşamında adeta ses hızıyla bir mesafe daha kat etmiş, müzesindeki tek eksik Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kupasına kavuşmak için kadroyu bir İtalyan antrenör koça emanet etmiştir. Bu bir kültürün dinamikliği, Eczacıbaşı kariyeri, başkan Faruk Eczacıbaşı’nın yönetim tarzı göstergesidir. İtalya’da 1999 ve 2003’te yılın antrenör koçu seçilmiş; Fopp Apedretti Bergamo, JSİ, Vicenza ve Regia Calabria gibi voleybolun dev topluluklarında görev yapmış Giuseppe Cuccarini’yle 1+1 yıl opsiyonlu mukavele imzalayan Eczacıbaşı’nın çıkarması ve geniş kitlelere nasıl ulaşacağının formülüdür. ??? CEV Top Teams Kupası’ndaki umudumuz Vakıfbank Güneş Sigorta, yıllardır beraber olduğu Ukraynalı antrenör Uzayev’le yol ayrımına girdikten sonra rotayı bu kez Brezilya’ya çevirdi. Devrim yaratan teknolojileri kullanmada kararlı ve başarılı olan Güneş Sigortalı yöneticiler, Türk voleyboluna engin hizmetler eklemenin arifesinde görünüyor. Brezilya Ulusal Takımı Antrenörü Claudio Lopes Pinherio’yla prensipte anlaşmak, V.Güneş Sigorta kültürünün dinamizmiyle Brezilyalı antrenörle 1+1 yıl opsiyonlu ön sözleşmeyi imzalamak, Avrupa kupalarının gediklisi olmuş bir kulübün doğrusudur. Böylece V.Güneş Sigorta yepyeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor. Destansı zaferlerin yaşandığı Avrupa kupasının V.Güneş Sigorta müzesine taşındığı büyük günlere dönüşün hazırlık planı muhteşem. Arayışın kesinlikle sürdürülmesi bir diğer doğru. Anlaşılan o ki V.Güneş Sigorta kendi kültürü doğrultusunda geleceğe yatırım yapıyor. Doğasında Türk sporuna hizmet olan V.Güneş Sigorta, Brezilya’nın antrenörünü Türkiye’ye getirmekle kalmıyor, Cladio Lopes Pinherio’yla geniş kitlelere şu mesajı veriyor... “Büyük günler bizimdir, Neslihan olmasa da...” Voleybol Federasyonu’nun, Eczacıbaşı ve V.Güneş Sigorta’nın bir zamanlar hayal dahi edilemeyen bu hedefleri yakalaması voleybolda güç merkezlerine kolaylıkla ulaşılmışlığın göstergesi değil de nedir? utbol dünyasında her kesimin kendine göre bir beklentisi ve bu beklentilere ulaşmak için sarf ettiği bir çaba ve fedakÂrlık söz konusudur. Taraftar maç bileti almakta, kulüp yöneticisi oluşturulan bütçe doğrultusunda transferleri gerçekleştirmekte ve kulüp camiaları sonuçta başarı beklemektedir. İşte bu noktada ‘transfer’ faaliyetleri büyük önem kazanmaktadır. Ülkemizdeki birçok kulüp bu konuda kötü tecrübeler yaşamıştır ve halen hedefini bulmayan transfer girişimleri 3 büyükler başta olmak üzere liglerimizde görülmektedir. Menajerlerin para kazanmak uğruna adeta oldu bittiye getirdikleri Yugoslav oyuncular, Rusya’dan sıradan futbolcular (Visnevski ve Bescasnik örnekleri), ucuz diye alınan sıradan Afrikalılar, yıldız olduğu iddiasıyla ülkemize gelen ancak uyum sağlayamayan oyuncular (Moldovan, Marcelinho, Anderson, Ortega, Anelka örneği gibi)... Halbuki takımların oyun şablonlarına, sistemlerine uyan ve belirli hedefleri benimsemiş olan futbolcuların Türk futboluna kazandıracağı şeyler olabilir. Yakın geçmişten olumlu örnekler vermek gerekirse; Parreira döneminde Uche Högh ikilisi, 100. yıl şampiyonluğunda Beşiktaş’ta Zago Giunti çifti ve tabii ki Fatih Terim döneminde Popescu Filipescu, Taffarel Hagi birlikteliği... Terim’in kurduğu ve başarıya ulaştırdığı takımı, sistemi kimse inkâr edemez, küçümseyemez. Çünkü Emre Okan Ümit Davala gibi genç yetenekleri ismi geçen yabancılarla kaynaştırmak herkesin harcı değildir. Bu noktada istikrar önem kazanmaktadır. Zaten Terim’in yerine onun kurduğu düzeni sürdürebilecek biri getirilseydi, G.Saray bugünkü sıkıntıları yaşamayacaktı. Yurtdışında ise Avrupa’nın futbolcu fabrikası işlevini gören Ajax, başarısını bütün yaş guruplarında aynı sistemin uygulanmasına ve altyapıdan (A) takıma çıkan oyuncunun sisteme alışık bir şekilde gelmesine borçludur. Yine Afrika kökenli oyuncular küçük yaşta altyapı hocaları tarafından keşfedilmekte ve 1315 yaş takımlarında tıpkı (A) takımı dizilişiyle sahaya çıkarılmakta, geleceğe sağlam yatırım yapılmaktadır. Yine Arsenal, M.United ve Lyon başarılarını istikrar ve oyuncu seçimindeki isabete borçludur. Ülkemize dönersek, Schumacher’in F.Bahçe’ye gelişi bir milat olmuştur. Kariyeri olan kalecinin Türk futboluna getirdiği hava gelecek yılların ipucunu vermiştir. Hooijdonk’un sahadaki centilmenliği, antrenmanlardaki çalışkanlığı, takımdaki genç arkadaşlarına adeta bir antrenör gibi sahip çıkması, sahadaki mücadelesi, futbol kamuoyunda kendisine farklı bir yer açmıştır. Hagi de G.Saray’da takım liderliğine soyunmuş ve Türkiye liglerinin dışında Avrupa’da kazanılan başarılarda da büyük pay sahibi olmuştur. Dünya futbolunun önde gelen yıldızlarından biri olarak kabul edilen R.Carlos’tan da aynı çizgide bir performans F.Bahçe formasıyla beklenmektedir. Türk futboluna gerekli olan sadece yetenekli yabancı oyuncu değil, sistem disiplin ve oyun karakteri taşıyan ve bunları takımlarında kendinden genç oyunculara aşılayabilecek yıldız oyunculardır. Bunun dışında uzun ve emek isteyen izlenimler sonucu tespit edilecek genç, yetenekli, umut vaad eden yabancı futbolcuların futbolumuza kazandırılması da bu oyuncuların dünya futbol piyasasına sunulması ve transferlerinden gelir elde edilmesini sağlayacaktır. Yabancı serbestliğinin olması halinde, geçmişte Yugoslav akınına uğrayan futbolumuz kısa zaman içinde Afrikalıların, Güney Amerikalıların akınına uğrayabilecektir. Bu da bir çok kalitesiz, sıradan yabancının ülkemize gelmesi demektir. Bir başka görüşe göre de yabancı sayısı serbest olursa kendi futbolcularımız oynayabilmek için daha çok gayret gösterecek ve rekabet ortamı oluşacaktır. Sonuçta önemli olan yabancı futbolcu sayısının sınırı değil, transfer politikalarının futbolumuzun gelişimine katkıda bulunacak şekilde oluşturulmasıdır. * İstanbul Üniversitesi İletişim Fakultesi Gazetecilik Bölümü Yrd. Doç. 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle