16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C A H M E T SPOR BOKS MAYIS SALI GÖRÜŞ Günümüz Endüstriyel Futbolunun Patronları GÜVEN BÜYÜKBAYKAL G Altın eldivenler Y A Z I C I B oks maçları dünyanın pek çok ülkesinde ilgiyle izleniyor. Şiddet içermesi nedeniyle bu sporun yasaklanması gerektiği düşüncesinde olan bazı çevreler de var. Ama onlar hallerinden çok mutlu... Ringde yumrukları uçuşurken karşılaşmanın bitiminde sanki o sert vuruşları yapan onlar değilmişcesine birbirlerine 40 yılık dostmuş gibi sarılıyorlar. Neden diye merak ediyoruz? Fair play ruhundan bahsediyorlar. Dövüş sporundaki anlayışa bakıyoruz, bir de yeşil sahalarda yaşanan olaylar aklımıza geliyor. Şaşırtıcı... Zaman kaybetmeden Uluslararası Ahmet Cömert Turnuvası’nda şampiyon olan dünya ikincimiz Selma Yağcı ve Avrupa şampiyonumuz Gülsüm Tatar’la konuşmaya başlıyoruz. Bayan oldukları için en merak ettiğimiz konu neden boksu tercih ettikleri? Yanıt hiç gecikmiyor: “Morluklarımız makyajımız” diyorlar. Ülkemizdeki bayan boksunu Yağcı ve Tatar’a sorduk... Olimpiyatları’na ertelemek zorunda kaldım. Olimpiyatlarda birincilik kürsüsüne çıkmak benim için ayrı bir önem taşıyacak. Çünkü Türkiye bayan boks tarihinde bir ilki gerçekleştireceğim. Sizin için Ahmet Cömert’in önemi nedir? Benim için ayrı bir önem taşıyor. Türk boksunun bugünlere gelmesinde büyük emeği olan Ahmet Cömert’in ismine yapılan turnuvaya 5 yıldır katılıyorum. Dünya Şampiyonası’na eş değer bir organizasyon... Bu turnuvada 4 şampiyonluk yaşamak gerçekten çok güzel. Bokstaki imkânlarınız nasıl? Bir bayanın boks yapması bir erkeğe göre daha zor. Verdiğimiz mücadeleye sahip çıkılmıyor. Bayan boksunda Avrupa’da ikinciyiz ve zirveye bir adım kaldı. Daha iyi sonuçlar almamız için destek gerekiyor. Ulusal Bayan Boks Takımımızın sponsora ihtiyacı var. Parasal destek olduğu zaman Avrupa ve dünyada da zirvede yer alırız. Boksla yolunuz nasıl kesişti? Boksa nasıl başladınız? Aslında boksu kendimi bildiRocky Balboa filmlerini çok seğimden beri yaşamaya başlamışverdim, her bölümünü izlemişimdir. Bir tım. Babam eski boksçulardan olduğu zaman sonra onun ringdeki hareketlerini eviçin boks sporunu farklı bir seviyordum.. de yapmaya başladım. Babam da bir gün beni Gülsüm Tatar Boks maçları en büyük zevk aldığım zaalıp boks antrenmanına götürdü. İlk başta zor ‘turnuvanın en dövüşken manlardı. O günleri iple çekerdim. Bu kageldi. Bayan için boks zor bir spor ama ben zobayan boksörü’ unvanını dar boksun içine girmişken başka bir ru başarmayı seviyorum. Hayatımın her anında branşa yönelmem süpriz olurdu. Bayanyapılmazı yapmak istemişimdir. Şu an boks bealarak başarılarına bir ların çekincelerini düşünebiliyorum. Ben nim vazgeçilmezim. yenisini eklerken hiç düşünmedim zaten, ringdeyken dün Ülkemizi ringde temsil etmek nasıl bir duySelma Yağcı da boksta yadan kopuyorum. gu? yüksek hedeflerinin Avrupa arenasında boksumuzu taHer şeyden önce gurur verici. Milyonlar için bir olduğunu belirtti. nıtmak nasıl bir duygu? şey yapabilmek, diğer ülkelerin yanında bayrağıÇok zor ve çok güzel. Milyonların yükümızı dalgalandırmak herkesin yaşaması gereken nü sırtına almak, başarısız olduğumda onların üzülüceğini bir duygu. Bunların ringde düşündüğüm zaman dünyayla bilmek zorlaştıran bir neden... Güzel tarafı ise maçlarımı kabağlantım kesiliyor. Aldığım yumrukların önemi yok. Başarıya kilitleniyorum. zandıktan sonra kürsüye çıktığımda bayrağımızı gönlere Hedefleriniz neler? çektirtmek, İstiklal Marşı’nın tüm ağızlardan okunmasını 2008 Olimpiyatları’na büyük ihtimalle bayan boksu sağlamak... Herkes için bu duygu farklı algılanabilir ama branş olarak alınmayacak. Bu yüzden hedefimi 2012 ben çok yoğun yaşıyorum. SELMA YAĞCI (80 KİLO) GÜLSÜM TATAR (60 KİLO) ünümüzde reklam, TV, sponsorluk ve lisanslı kulüp ürünlerinin satış gelirlerinin, kombine bilet satışlarının, transfer harcamalarının, kulüplerin altyapı tesisleşme faaliyetlerinin gerçekleştiği alan olan futbol dünyası, artık endüstrileşme yolunda hızla ilerlemektedir. Ancak birçok kulübün taraftar dernekleri futbola salt ticari bir gözle bakan yatırımcılara tepki göstermekte, bu yaklaşımın futbolun heyecanına, güzelliğine ve mücadele ruhuna zarar getirdiğini iddia etmektedir. Ama harcanan büyük paraların karşısında direnmekte zorlanmaktadır. Özellikle İngiltere Premier Ligi’ndeki yabancı yatırımları futbol kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Rus dolar milyarderlerinin dışında Deniz Ülkütekin’in geçen günlerde bu sayfalarda belirttiği gibi İngiliz kulüpleri, ABD’li dolar milyarderleri ve Arap şeyhleri arasında bölüşülmeye başlamıştır. Rus ekonomisini sömüren ve oligark olarak isimlendirilen Rus milyarderlerin kısa sürede futbola gönül vermelerinin altında kendilerini meşrulaştırma çabası yatmaktadır. Örneğin Roman Abramovich, 20 milyar dolara yaklaşan servetini15 yıldan kısa bir sürede şaibelerle dolu iş yaşamından elde etmiştir. Yine basit bir bahçıvanken çevirmenlik bürosu açarak milyar dolarlar kazanan Rus asıllı Fransız işadamı Arcadi Gaydamak’ın oğlu Alexandre Gaydamak, 2006’da İngiliz Porstmouth Kulübü hisselerinin tamamını Sırp işadamı Mandaric’ten iki aşamada satın almıştır. Fransız, İsrail ve Angola pasaportlarına sahip olan, uluslararası bültenle aranan baba Gaydamak halen İsrail’de yaşamakta ve Beitar Jerusalem Kulübü’nün de sahibi. Forbes dergisinin dünyanın en zengin işadamları listesinde 89. sırada yer alan, nikel üreticisi, medya ve banka patronu Rus milyarder Mikhail Prokhorov da CSKA Moskova’nın sahibi... Bir başka Rus işadamı Deripaska ise Arsenal’i satın almanın peşinde. Premier Lig’e ilgi gösteren ABD’li dolar milyarderlerinin başında ise Malcolm Glazer gelmektedir. Amerikan Futbol Takımı Tampa Bay Buccaneers’ın da sahibi olan Glazer, yaklaşık 1 yıllık uğraşlarından sonra 2005’in Mayıs’ında amacına ulaşmıştır. Zamanında Murdoch’un önünü kesen 32 bin üyeye sahip Manchester Taraftarları Vakfı, Glazer’ı durduramamıştır. Yıllık geliri 250 milyon Euro’ya yaklaşan ve dünyanın farklı kıtalarında milyonlarca sempatizanı bulunan Manchester United’ı kârlı bir yatırım gibi gören Glazer, kulübü yaklaşık 790 milyon Sterlin’e satın almıştır. Yine ülkesindeki Amerikan Futbol Ligi’nde mücadele eden Cleveland Browns’un sahibi olan Randy Lerner da Birmingham kentinin takımı Aston Villa’yı 62.5 milyon Sterlin’e satın almıştır. Premier Lig’deki üçüncü ABD’li takım sahipleri ise Liverpool’u satın alan George Gillett ve Tom Hicks’tir. Diğer ülkelerden ön plana çıkan iş adamlarına bakıldığında farklı isimler göze çarpmakta... Mısırlı iş adamı Muhammed El Fayed’in sahibi olduğu Batı Londra bölgesi takımlarından Fulham, 4 yıllık yatırımlarla hamle yapmıştır. 3 yıl önce Liverpool’u almak için başarısız bir girişimde bulunan Tayland eski Başbakanı Thaksin Shinawatra da Çin ve Ortadoğu’daki bazı ortaklarıyla birlikte 185 milyon doları Manchester City’yi satın almak için gözden çıkarmıştır. İzlanda’nın ilk dolar milyarderi Bjorgolfur Gudmundsson önderliğindeki bir konsorsiyum tarafından 85 milyon Sterlin’e satın alınan Doğu Londra takımı West Ham United ise 2012 Olimpiyat Oyunları için inşa edilecek. Bu noktada birçok kulübün taraftarları ekonomik güçle şampiyonluğun satın alınmaya çalışıldığını, böylesine astronomik harcamaların liglerdeki rekabeti bozduğunu, sahalarda amatör ruhla yapılan mücadelenin kendine has özelliğini yitirdiğini ve kulüpler arasında olması gereken centilmenlik ilkesinin şok transferlerle sık sık hiçe sayıldığını iddia etmektedir. Farklı açılardan konu irdelendiğinde ortaya çıkan bu tabloya göre endişelere katılmamak mümkün değildir. Ancak futbolun küresel boyuttaki piyasalaşması ve buna bağlı gelişmeler karşısında bu endişelerin nasıl giderileceği belirsizliğini korumaktadır. * Yard. Doç. Dr. Güven BÜYÜKBAYKAL İ.Ü. İletişim Fakültesi. Gazetecilik Bölümü. 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle