Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL MAYIS SALI ŞAMPİYON FENERBAHÇE C A N D İ Ş B A K A N aha sezon başlamadan eleştiriler kendini gösteriyordu Fenerbahçe’de... Başkan Aziz Yıldırım’ın görevini bırakıp yeniden geri gelmesi, transferlerin geç yapılması ve Zico’nun yeterli kapasiteye sahip olmaması hep konuşuldu. Bir bakıma yerden yere vuruldu Sarı Lacivertliler... Avrupa’da vaad edilen ama başarılamayan hedefler ise bunlara tuz biber ekmişti. Ancak kim ne derse desin kaliteli bir kadro vardı ortada. Avrupa’da kalitesini kanıtlayan; PSV Eindhoven, Chelsea ve Atletico Madrid’de forma giyen Mateja Kezman yılın transferiydi şüphesiz... Güney Amerika’daki her kulübün gözdesi olan Lugano ve Edu da tutmuştu Fenerbahçe yolunu. Geç kalınmıştı bu transferler belki de ama Turkcell Süper Lig için tam zamanında oturdu ekip ruhu... Elbette Türk oyuncuların kalitesi de unutulmamalı. Örneğin bir kaleci gerçeği vardı Sarı Lacivertlilerde... Pek çok kulüp eldivenleri kime vereceğini şaşırırken Fenerbahçe, hiç göz kıprmadan 3. kaleci Serdar’a emanet etti formayı. Önemli bir hamleydi bu. Çünkü Rüştü sakat, Volkan ise formsuzken yapılacak tek şeydi... Ve genç kaleci Serdar Kulbilge takımının yüzünü kara çıkarmadı... Pek çok maçı kurtardı, hediye etti kendisine güvenen camiaya... Şampiyonluk zor bir hedef değildi aslında Fenerbahçe için... En yakın rakipleri Beşiktaş ve Galatasaray formsuzken onların yapması gereken tek şey maçları kazanmaktı. Ancak ortaya Anadolu takımlarını gücü çıktı. Spor ekimizde daha önce bu konuyu işlemiştik. “Şampiyonluk Anadolu’dan geçer” diye... Öyle de oldu. Bursa, Sıvas, Kayseri, Sakarya gibi takımlar puan ve puanlar aldı Sarı Lacivertlilerden... Aslında lige renk katan da buydu. Anadolu takımları asla sessiz değildi bu sezon. Şampiyonluk yolunun taşlı olduğunu ve Anadolu’nun topraklarından geçtiğini gösteriyorlardı adeta... Zaman zaman dağıldı, şaşkınlık içine bile girdi Fenerbahçe... Hatta “Şampiyonluk gidiyor mu?” tartışmaları da su yüzüne çıkmıştı camiada. Birçok puan kaybı yaşanıyor ve camia Zico’yu hedef gösteriyordu. “Stajyer” damgası yiyen Brezilyalı teknik adamın hakkını vermek gerekiyor. Yılmadı hiç... Eleştirilere göğüs gerdi. Bazen çok kızdı, bağırdı, çağırdı. Ama hiçbir zaman işinden kafasını kaldırmadı. Kesinlikle çok çalıştı... Yöneticilerinse federasyonla yaşadığı tartışmalar takımı etkiliyordu kuşkusuz... Ligde son haftalara girildikçe gerginlik kendini iyiden iyiye gösteriyordu. Tabii ki Fortis Türkiye Kupası’nda oynanan Beşiktaş maçı hiçbir zaman unutulmayacak. Çünkü bu mücadelede sabırlar taşmış ve hedef açık açık gösteriliyordu. Beyefendiliğiyle tanınan Ali Koç’un yaptığı açıklamalar hâlâ akıllarda. Kupaya veda etmek camiayı bir kez daha sarsmıştı ve çatlaklar görülmeye başlamıştı. İşte bu sırada sahneye Zico ve takım kaptanları girdi. Ümit Özat ve Tuncay “ekip ruhunu” takım arkadaşlarına empoze etmek için çaba harcıyordu. Çünkü ufukta şampiyonluk görünüyordu ve bu amaca ulaşmak hiç de zor değildi. Hele ki Beşiktaş’ı İnönü’de yendikten sonra şampiyonluk şarkıları dilden dile dolaşıyordu... Ancak geçen yılki Denizli sendromu ister istemez son 3 hafta öncesi hissettiriyordu kendini... Üstelik Trabzon’la ceza nedeniyle Kadıköy’de değil, İzmir’de karşılaşacaktı Sarı Lacivertliler. Ve beklenen gün gelip çattığında İzmir’de 50 bini aşkın Fenerbahçeli taraftar yerini almıştı. Ancak coşku kendini bir anda hüzne bıraktı. Hüseyin’in 2. dakikada kafayla attığı gol tam anlamıyla şok etkisi yaratmıştı. Ama Tuncay şampiyonluğun kazanılacağını biliyormuş gibi sazı eline alıp müthiş bir gol attı. Seyri değişmişti bir kere oyunun... Derken Yattara kafayla topu ağlara gönderince yeniden geri düştü Fenerbahçe... Zico, kafasını iki elinin arasına almış, gerekli oyuncu değişikliklerini yapmış, artık beraberlik golünün gelmesini beklerken o “unutulmayacak” an geldi. Appiah’ın ortasında çok eleştirilen Deivid topu ağlara gönderirken aynı anda Sıvas’ta Gürhan’ın G.Saray’a attığı gol haberi geliyordu. Beşiktaş zaten 30 mağluptu bu dakikalarda ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu ilan etmesi için sadece Sarı Kırmızılıların puan kaybetmesi gerekiyordu. Öyle de oldu... İzmir’de bitiş düdüğü çaldığında artık Fenerbahçe şampiyondu... 100. yılında en büyük başarıya imza atıyordu Sarı Lacivertli ekip... Aziz Yıldırım’ın gözünden süzülen yaşlar emeği anlatıyordu. Ya Tuncay? Canını dişine takıp mücadele etmişti koca bir sezon. Heyecan, adrenalin, üzüntü, sevinç... Her şey İzmir’de yüzünü gösteriyordu. Bütün duygular hissediliyordu Ege sahillerinde... Sadece Atatürk Stadı’nda mı? Bütün Türkiye’den sevinç çığlıkları yükseliyordu. Fenerbahçe taraftarları doyasıya söylüyorlardı şampiyonluk şarkısını... Söylenecek tek bir şey kalıyor son satırda... 100. yılında şampiyon Fenerbahçe... 12 13