17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

N E YM İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN S Ö Z Ü Siyaset ve futbol; 100 yılın ikizleri F utbolu futbolcular yönetsin; evet doğrudur. Futbola siyaset karışmasın; bu da doğrudur. Peki acaba salt futbolcuların yönettiği, siyasetin hiç girmediği hatta ayak izinin bile olmadığı bir futbol organizasyonu acaba var mı? Sanal dünyada bunu konuşmak olası da olsa gülerler. Futbolun kuruluşunda da siyaset var. İngiltere’de işçilerin başlattığı futbol, fabrika çalışanlarının masum ve zararsız olarak gözüken örgütlerin arkasında patrona karşı başka örgütler yok muydu?.. Fabrika işçilerinden sonra üniversite öğrencilerinin futbola çabuk ısınmasının nedeni eğitim sistemine karşı oyunsal bir ayaklanma değil miydi?.. Türkiye’de futbol meşrutiyetten önce başlamıştı da Yıldız Sarayı’nda oturan padişahın hafiyelerinin korkusundan Fenerbahçeli futbolcular neden İngiliz ismiyle futbol oynamıştı?.. Neden 1903’te kurulan Beşiktaş Kulübü meşrutiyetin ilanıyla 1908’de Beyoğlu Mutasarrufu’na dilekçesini verip kuruluşunu resmileştirmişti? Şükrü Saracoğlu Başbakan olmasaydı Fenerbahçe bugünkü stadın yerini alabilir miydi? Galatasaray Başkanı Ali Tanrıyar İçişleri Bakanı olmasaydı bugün paha biçilemeyecek kadar değerli Kuruçeşme Adası’nın tapusu Sarı Kırmızılılara verilir miydi? Ve yine Arap zenginlerinin topraklarımıza göz diktiği bugünlerde Seyrantepe’yi Galatasaray’a verirler miydi? 50’li yıllarda temeli atılan Ali Sami Yen Stadı’nın yapılması kararı yine siyasilerden çıkmamış mıydı? Son yıllarda vergi ve sigorta borçlarının affı için siyasilerin kapısını çalan futbol kulüpleri değil miydi? Yakın zamanlara dek her kulübün başında parlamenterler yok muydu? Osman Kavrakoğlu Fenerbahçe’de, Talat Asal Beşiktaş’ta, Sadık Giz Galatasaray’da başkanlık yapmadı mı? Siyasetle futbol birbirinin kankasıdır. Siyasi güç derken elbette şu veya bu partiden söz etmiyorum. Siyasileri güç haline gelen iktidarlardan, bakanlardan, milletvekillerinden, kimi kulüplerin başkanlığını sözüm ona belediyeleri adına yapan belediye başkanlarından söz ediyorum. Bugün bile “Özerkliğime kimse dokunamaz” diyen federasyon başkanı kalkıp bir siyasi parti başkanının kapısına gidiyorsa, eğer başkan olabilmek için belediyeleri dolaşıyorsa, eğer bundan 103 yıl önce 4 ülke federasyonunun kurduğu bir dernek statüsündeki FIFA’nın antidemokratik yasasını korkutarak kabul ettiren bir dernek statüsündeki FIFA’nın dümen suyundan gidiyor da ülkesinin yasalarına karşın kabadayılık yapmaya devam ediyor, hatta kendisini federasyon koltuğuna oturtan kulüpleri hiçe sayıyorsa bunun neresinde temiz futbol var, ahlâk var, hukuk var? Bir ülkede hukukun üstünlüğü ve ahlâki değerler sadece o ülke için değildir. “Ben bu ülkenin yasalarına değil, FIFA’nın antidemokratik kurallarına uyarım’’ diyene kimse sahip çıkmaz. Bugün federasyon başkanının yanından teker teker ayrılanlara bakın, ne demek istediğimiz ortada... MASÖRLERİN MESLEK YEMİNİ tatürk Üniversitesi Beden Eğitimi yüksek spor okulu öğrencileri, geleceğin masörleri ve masözleri olarak yemin etmişler. Kızlı ve erkekli öğrenciler çıplak olarak masaya yatan iki arkadaşlarının üzerine ellerini koyarak meslekleri adına yaptıkları törende hep bir ağızdan meslek yemini etmişler. ‘’Milliyet, ırk, din ve mezhep, siyasi kanaat, cinsiyet, zenginlik ve fakirlik farkı gözetmeksizin ister rüşte ermiş, ister rüşte ermemiş kadın ve erkek ayrımı yapmadan karşımdakinin kendi isteğiyle de olsa vücudunu kötüye kullanmaktan şiddetle kaçınacağım.’’ Yemin bu kadar. Aslında böyle bir yemin ortalıkta çeşitli milletlerden bir masöz ve masör ordusu varken gençlerin yemin töreni bana ters gelmedi. Sevgili gençlerin ne umutla ve ne amaçla üniversitelerin eğitim fakültelerine koştuklarını biliyorum. Ama fakülteleri bitirdikten sonra kahve köşelerinde pinekleyenleri de biliyorum. Masörlük, masözlük dünyanın her ülkesinde vardır ama bu mesleği yozlaştıran ülkeler de var ciddi tutanlar da. Toplu halde yaptığınız yeminin Meclis’teki ‘’namus ve şerefim üzerine’’ diye biten yeminler gibi hiçbir kıymeti harbiyesi yok. İş sizde bitiyor. Ve bu meslek sizlerle birlikte toplumdaki gerçek yerini ve saygınlığını kazanacak, buna inanıyorum. A Sepp Blatter. geçirmiş ya da arkasında büyük ama karanlık güçler var. FIFA futbolun derin devleti olamaz mı? 1998’de Havalange FIFA başkanlığından çekileceğini ilan edince Birleşmiş Milletler’den (BM) daha fazla üyesi olan FIFA’nın başkanlığına kimse aday olmak istememişti. Neden? Bunun iki nedeni olabilirdi. Birincisi FIFA’nın yıllardır genel sekreterliğini yapan Blatter’i herkes tanıyordu. Tezgâhını kurmuştu ve başka bir adayın seçilme şansı yoktu. İkincisi kimi büyük ülkelerin delegelerine baskı yapılmış olabilirdi ve baskı yapan çok uluslu kuruluşlar Blatter’den çekiniyordu. Zaten daha sonra çok uluslu şirketlerle ilişkisi belgelenmişti. Ve 1998 seçimlerinde rakipsiz tek aday olarak FIFA Başkanı olduktan hemen sonra gizli banka hesapları ortaya çıktı; rüşvet, muhasebe kayıtlarında oynama ve uygunsuzluklar döküldü. Birçok ülke FIFA’nın kupalarından atılırım korkusuyla seslerini çıkaramadı ama sadece Kenya direndi. Blatter bir şey yapamadı, Kenya’yı dünya kupalarından atamadı. Sonunda yeni seçilen spor bakanıyla sulh oldu. İşte FIFA’nın başkanı bu. İlginç bir örnek de Polonya’dır. Polonya’da futboldaki şike, rüşvet ve yolsuzluklar üzerine federasyonu görevden alan Polonya Başbakanı’nı da tehdit eden FIFA’ya Polonya Başbakanı’nın verdiği yanıt tarihe geçecek kadar ilginçtir... ‘’Eğer yolsuzluk, rüşvet ve bir takım spora ve sporcuya yakışmayan davranışlara el koymak zorunda kalınmış ve ülkem bu nedenle FIFA’dan atılacaksa bu cezayı onurla karşılarım.’’ Polonya Başbakanı’nın sözleri FIFA’ya atılmış bir şamardır ama acaba dünya ve özellikle bizim goygoycular bu şamarı nasıl anlamıştır, bilemem... FIFA Başkanı Blatter hakkında çeşitli suçlamalar yapıldı. FIFA Başkan Yardımcısı UEFA FIFA FUTBOLUN DERİN DEVLETİ Mİ? ‘’Balık baştan kokuyor...’’ Bu balıksa boyundan büyük işler yapan, kendi başına buyruk, otorite kuran, dünyayı korku ve parayla satın alan, gerçekten de imparatorluk olan FIFA’dır. Yine FIFA demeyin, dünya futbolunun tepesindeki bu örgütün başındaki adamın yaptıklarına neden göz yumuluyor anlamıyorum. 2 neden aklıma geliyor. Ya bu adam dünya futbolunun bireyleri federasyonları ele Başkanı Johansson, iddialar yoğunlaşınca yönetim kurulunu toplantıya çağırdı ve FIFA’nın idari müdürü Michel Zen Ruffinen’in 30 küsur sayfalık raporu okundu. Sonunda bu iddiaları içeren rapor İsviçre adaletine verildi. Lozan Mahkemesi’nde dava açıldı. Ve Blatter’le FIFA hesaplarının tarafsız bir denetleme kurulu tarafından incelenmesine karar verildi. Bunlar olurken ve Blatter’in istifası beklenirken onun hiçbir şey yokmuş gibi davranışı futbol dünyasını şaşırtmıştı. UEFA Başkanı Johansson’un bile ‘’pişkin adam’’ olarak tanımladığı Blatter TV’lere şunları söylüyordu... ‘’FIFA büyük bir kuruluştur. FIFA’nın Başkanı da büyük adamdır. Küçük adamların itmesiyle devrilmez.’’ Ben Blatter’in pişkinliğini yadırgamadım, hatta bana bizim ülkemizden de birilerini anımsattı. Pişkinlik sadece Blatter’e mahsus değil ki? 20 ‘ ‘ ‘Eski ulusal futbolcu ve futbol yorumcusu’ ‘’Hakem Vedat Yüksel için ümit vaad eden bir hakem diyorlar. Böyle art niyetli bir hakem ümit vaad edebilir mi? Birilerinin çıkarı için ümit vaad ediyorsa bilemem.’’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle