Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN SÖZÜ ‘’Takım oyunu yok, yardımlaşma yok. 2 kişi ilerideyken diğerleri sanki TV izliyor.’’ Jean TİGANA (Beşiktaş Teknik Direktörü) Futbolcu canını dişine takar mı Kimse kimseye güvenmiyor lex aylardır yürüyor, futboldan bıkmış gibi. Maç içinde göze batarcasına durgun ve isteksiz olması da hem yönetimi hem yandaşları düşündürüyor. Bir yanda çocuğunun eğitiminden söz ederek ülkesine dönmek istediğini söylüyor. Diğer yanda ‘’Benimle kimse konuşmuyor’’ diye dert yanıyor. Bu sıkıntı sadece Fenerbahçe’de değil; yönetici futbolcu diyaloğu genellikle her kulüpte ve sözleşmenin son yılında hep böyle oluyor. Oysa FIFA futboldan ekmek yiyen futbolcu ve teknik adamların sözleşmelerinin bitmesine 6 ay kala başka kulüplerle görüşmelerine hatta ön imza atmalarına izin veriyor. Bizde nedense bu kural işlemiyor. Çünkü ne futbolcular yönetime ne yönetimler futbolculara güveniyor. Sözleşmesi uzatılan futbolcunun yatacağından korkan yönetimlere karşın futbolcuların da yöneticilere güvensizliği apaçık ortada. Yani toplumumuzun her kesiminde görülen güvensizlik ortamı futbolda da yaşanıyor. Oysa ‘’Kimse benimle konuşmuyor” diyen Alex’le görevlendirilecek bir yönetici konuşmalı ve ne istediğini, sıkıntısını sormalı, ondan da neden sahada yürüdüğünü, neden kendisini futbola vermediğini öğrenmeli. Diyalogla çözümlenecek bu sorunlar ne yazık ki medeni ölçüler içinde olmuyor. Alex belki de bir başka kulüpten kendisine yapılan bir öneriyi açıklamaktan çekiniyor ya da yönetim yeni sözleşme yapmayacağı için Alex’i oyalıyor. Hem cesaretli değiliz hem de medeni. Eveleme gevelemenin ta kendisi... Yersen dedi yemediler Sevgililer Günü’nde Fenerbahçe AZ Alkmar maçına gelmek istediğini günlerce önce açıklayan Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’a karşı ‘’istemin zamansız olduğu’’ ifade edildi. Edecekti elbette... Haluk beyin Fenerbahçe sevgisinin altında neler yattığı apaçık ortadaydı. 50 bin kişiyi kışkırtmak hatta saha kapatma ya da ağır para cezası olasıydı. Yersen demişti Haluk bey ama yemediler. Bu zamansız sevginin yapaylığı apaçık sırıtıyordu zaten. Ama her şeyi inceden inceye düşünen sevgili Özhan başkan, ‘’Bu Fenerbahçe’nin bileceği iştir ‘’demeliydi ve tartışmalara karışmamalıydı. Fenerbahçe’nin de Canaydın’a verdiği yanıt yakışıksızdı. İki ezeli rakip, iki ezeli düşman olmamalı. 100 yaşına ulaşmış futbolumuzun bu iki duayen kulübümüzün başkan ve yönetim kurullarına bu gibi tartışmalar yakışmıyor. Onlar bu çocukça ve amigolara yakışan tavır ve konuşmalar yaparlarsa gençlere söyleyecek bir lafımız kalmıyor. A Kendileri söyleyemiyor, Emre’ye söyletiyorlar İngiliz basını aylardır ırkçılıkla suçladığı Emre’yi suçlamakta ısrar ediyor. Kendilerinin söyleyemediği laflarını Emre’nin ağzından yineliyorlar. Yıllarca sömürgecilik yapanlar komplekslerine Emre’yi kurban seçtiler ya da Newcastle United için komplo kuruldu. Başka bir şey düşünemiyorum. Futbol Federasyonu’nun oluşumunda kimler var; kulüpler. Yani federasyonun olmazsa olmazları... Peki kulüplerin oluşumunda kimler var; futbolcular. Futbolcular da kulüplerin olmazsa olmazları. Kısaca futbol endüstrisinin ürünü yani temel maddesi, temel varlığı futbolcular. Sırayla gidelim; kulüplerin aktiflerinde en önemli yeri alan futbolculardır. Kulüplerin menkul değerlerini oluşturan bu futbolcuların meslekleri futboldur. Maaşlarını, transfer ücretlerini, primlerini, sakatlandıklarında ameliyatlarını, bakım ve tedavi masraflarını kulüpleri öder. Hatta gerekirse yurtdışına da gönderir. Bugün kulüplerin harcamaları astronomik rakamlara ulaşmıştır. Kulüplere bağlı olan üst düzey futbolcuları Futbol Federasyonu’nun maaşlı teknik direktörü seçer ve ulusal takım kulüplerin futbolcularından oluşur. Yani futbolcular ulusal takıma seçildikleri andan itibaren oynanacak ulusal maç/maçların sonuna dek Futbol Federasyonu’nun emrindedir. Bu dönem içinde yatması kalkması, yediği içtiği her şeyi Futbol Federasyonu’nun organizasyonu ve sorumluluğu altındadır. Futbol sistemi bir makine düzeni içinde çalışır. Herkes, her birim ve federasyon sorumluluk bilinci içinde çalışır. Ulusal takımımızın gözbebeği kaleci Rüştü, 2006’nın Kasım’ında oynadığımız İtalya maçında sakatlandı ve sakatlığı henüz geçmiş değil. Fenerbahçe birinci kalecisi olan Rüştü’nün takımdan uzak kalmasının sıkıntısını yaşarken, Futbol Federasyonu kendi sorumlu olduğu dönemde sakatlanan Rüştü için kılını kıpırdatmıyor bile... Kulübünde oynamadığı dönemdeki transfer taksitlerini isteyen Fenerbahçe’ye yanıt bile vermiyor. Hatta bu istek 2006 Kasım’dan bu yana yönetim kurulunun gündemine bile alınmamış. Şimdi olan kime oluyor; Rüştü’ye. Geçimini profesyonel futboldan kazanan Rüştü, takımında oynayamadığı için transfer taksitlerinden ve de primlerinden oluyor. Fenerbahçe Kulübü de Rüştü’nün yokluğunu puan kayıplarıyla fazlasıyla ödüyor.. Futbol Federasyonu’nun bu kayıtsızlığı karşısında Fenerbahçe, sporun mahkemesi dediğimiz Tahkim’e gidemiyor. Tahkim de resen bir şey yapamıyor. Çünkü Tahkim’e giden yol da Futbol Federasyonu’ndan geçiyor. Futbol Federasyonu’nun bu davranışı, futbolun temel varlığı olan futbolcunun hakkını gasp etmek demektir. Önümüzde önemli ulusal maçlar var. Fatih Terim ulusal takımda oynayacak futbolcularına, “Canınızı dişinize takın, bu maçı kazanmaktan başka şansımız yok’’ diyebilecek mi? Derse onu dinleyen futbolcular acaba neler düşünecek; gözlerinin önüne Rüştü ve Şifo mu gelecek ? ? 20