02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C Bizdeki durum SPOR FUTBOL OCAK SALI BAKINCA Yerel Yönetimler ve Spor SERDAR KIZIK Spor, yerel yönetim politikalarının ana başlıklarından birisini oluşturuyor. Birçok açıdan olduğu gibi kamu sağlığı yönünden de önem taşıyan bu konuya, yerel yönetimlerin duyarsız kalması söz konusu olamaz. Kaldı ki ilgili yasalar, yerel yönetimlere bu konuda görevler yüklüyor. Bu yanıyla yerel yönetimler, başta çocuklar ve gençler olmak üzere toplumun tüm kesimlerine, tesis ve araçların yanında diğer altyapı olanaklarını sağlayarak hizmet vermelidir. Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Füsun Öztürk Kuter, toplumun çocuklarını kötü alışkanlıklardan uzaklaştıracak, yaşlısı, genci, engellisiyle herkese kendini gösterebilecekleri sportif aktivite olanakları sağlayan yönetimleri destekleme eğiliminde olduğunu belirtiyor. Çerçeve böyle ama asıl olan uygulama. Hangi yerel yönetim nasıl davranıyor, ne yapıyor? Bugün özellikle AKP’li yerel yönetimler, Futbol Federasyon’u seçimlerinde ortaya çıkığı gibi merkezi yönetim benzeri, sporu siyasi bir rant alanı olarak kullanıyor. Halka dağıtılması gereken olanaklar, genellikle kentin profesyonel futbol takımlarına akıtılıyor. Belediye başkanları bu yolla medyada gündem yaratıp öne çıkarak en başta kişisel reklamlarını yapıyor. Ankara ve Kayseri büyükşehir belediyeleri, bu tavrın en uç örneklerini sergiliyor. Farklı tutum içinde olanlar da var kuşkusuz, örneğin İzmir’deki sosyal demokrat yönetimler... Bugün Bostanlı, Karşıyaka, Narlıdere, Çiğli, Güzelbahçe ve Balçova’da binlerce kadın ve çocuk yerel yönetimlerin planlamasıyla spor organizasyonlarına, çeşitli beden eğitimi etkinliklerine katılıyor. Konak Belediyesi, kentin varoşlarında evlere hapsedilmiş, sıkışıp kalmış kadınlara ve çocuklara spor yoluyla sağlık ve yaşam sevinci veriyor. Bu görüntüler İzmir’i daha bir güzelleştiriyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi de benzer bir tutum içinde. Özellikle UNIVERSIADE yoluyla kente kazandırılan spor tesisleri, geniş olanaklar sağlıyor. Diğer yandan belediyespor kulübüyle yetenekli, başarılı gençlerin önünü açılıyor, destek veriliyor. İzmir Büyükşehir Belediyespor, geçen yıl düzenlenen Türkiye şampiyonalarında cimnastik, judo, tekvando, halter, okçuluk, atletizm, eskrim ve güreşte 6 Türkiye birinciliği elde etti. Tekvandoda dünya ve Avrupa şampiyonu Kıvanç Dinçsalman ve Abdullah Sertçelik, judoda Avrupa ve dünya şampiyonu Gülşah Kocatürk, engelli halterde İzzettin Kanat, Atina Olimpiyat Oyunları’nda halterde olimpiyat 4.’sü olan Reyhan Arabacıoğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü’nün yetiştirdiği başarılı sporcuların arasında yer alıyor. Ferhat Arıcan, İzzettin Kanat, Buğra Gürsel ve Yavuz Kalyoncu da dallarında Türkiye şampiyonluğu elde etmiş başarılı sporcular. Avrupa ikincisi, üst üste 88 maçını da kazanarak rekor kıran Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı da kentin ayrı bir gururu. EPosta:serdarkizik?cumhuriyet.com.tr A vrupa futbolundaki ırkçılığa elbette tepki göstermek, bunu önleyecek önerilere destek vermek, arayışta bulunmak her çağdaş insanın görevi. Tamam da acaba bizde durum nasıl, gerçekten Türk futbolunda ırkçılık yok mu? Gerçekten sütten çıkmış ak kaşık mıyız? Kendimizi kandırmanın anlamı yok. Türk futbolunda belki Avrupa’daki gibi deri rengi farklı insanlara yapılan bir ırkçılığın yoğun biçimde var olduğu söylenemez. Ama çok sınırlı bir düzeyde de olsa ırkçı tutum ve davranışların olduğu açıktır. ‘YAMYAM’ KRİZİ Eski Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın İngiliz Champell’a “yamyam” demesini, eski hakem Ali Aydın’ın Fransız Nouma’ya “zenci oyuncu” demesini hatırlayın... Son örnek Kayserispor Sıvasspor maçında Kayserispor yandaşlarının konuk takımın futbolcusu İsrailli Balili’ye bağırışları; “Kahrolsun İsrail... O... çocuğu Balili”... Benzer bağırışlar bir dönem Fenerbahçe’de oynayan yine İsrailli Haim Revivo’ya da yapılmıştı. Son Dünya Kupasını yayımlayan Kanal 1’in sunucusunun İtalya Gana maçına bağlanırken; “Yakışıklı İtalyanlar, çirkin Afrikalılar” tanımlaması da akıllardadır. Bir dönem Diyarbakırspor’a yapılan “PKK dışarı” tezahüratında ise sadece takım oyuncularını terör örgütüyle değil, terör örgütünü Kürtlerle de özdeşleştiren bir tepkinin izleri var. Sözü edilen örnekleri elbette ideolojik bir ırkçılık çerçevesinde değerlendirmek çok doğru bir yaklaşım olmaz. Daha çok futbol rekabetinde, rakibe karşı moral bozucu bir etmen olarak değerlendirmek sanki daha sağlıklı. Ama sonuçta ne olursa olsun böyle bir tutum ve davranışın ortaya çıkarttığı ayıbın topluma vereceği zarar hiç de küçümsenecek gibi değil. Eğer Emre soruşturma sonunda suçlu bulunursa, bu salt onu bağlayan bir suçlama olmayacak... E ski hakem Ali Aydın, Beşiktaş’ın siyahi oyuncusu Pascal Nouma için ‘zenci oyuncu’ ifadesini kullanmıştı. YAŞASIN RENKLERİN DÜŞMANLIĞI Futbolumuzdaki fanatizmin rekabeti düşmanlık düzeyine çektiği düşünüldüğünde, sevgili Haşmet’in de (Babaoğlu) vurguladığı gibi ‘kendimize dönük bir ırkçılığa doğru gidişin’ olduğu açıkça görülüyor. Günümüzdeki Fenerbahçe Galatasaray Beşiktaş rekabeti yoksa düşmanlığı mı demeli? ırkçılıktan daha tehlikeli bir duruma gelmiştir. Bu bağlamda artık Türkiye’de insanlar, yandaş oldukları takım kimliğini neredeyse bir ırk olarak algılamaktadır. Futbolla ilgisi olsun olmasın insanlar birbirleriyle Galatasaraylı, Beşiktaşlı veya Fenerbahçeli olmasına göre ilişki kuruyor. Takım kimliğine verilen değerin her şeyin üzerinde olduğu durumlarda da rakibi incitecek her türlü cinsel ayrımcılık, ırkçılık, kültürel kimlik vb. aşağılama unsuru olarak kullanılabiliyor. Türkiye’de belki derisinin rengi nedeniyle insanlar aşağılanmıyor (Bence bal gibi aşağılanıyor; Arap derken yaptığınız tonlama ya da gündüz feneri nitelemesi nasıl bir sempatiklik?) ama Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş yandaşlarının birbirlerine karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar ırkçılıktan daha mı az insanlık dışı? İKTİDAR SAVAŞI Avrupa futbolundaki ırkçılık ideolojik olmasa da en azından sulandırılmış kabul edilse de kökeninde bir iktidar savaşımı olduğu unutulmamalı. Günümüzde Avrupalı beyaz adam, siyah adamlarla aynı toplumu oluşturuyor. Aynı ulusal değerlere sahip, gündelik yaşamdaki beraberlikleri, paylaşımları, onların ulusal niteliklerini, bütünlüklerini oluşturuyor. Ama bu paylaşımdaki güç savaşımı ve çıkar çatışmaları, kurucusu oldukları insan hakları, demokrasi, düşünce özgürlüğü vb. niteliklerle bezenmiş “uygarlığı” ayaklar altına almaya engel oluşturmuyor!.. Bu çıkar, basit bir maçın kazanılması olsa bile... Tıpkı “vur, kır parçala, bu maçı kazan!..” haykırışında olduğu gibi. sevgili Emre’nin (Zeytinoğlu) şaşıp kaldığı “Nasıl oluyor da dışarıda olgun, içeride vahşi olabiliyorlar” sorusunun yanıtı; sınır tanımayan, kazanmaya kilitlenmiş bedenlerarası iktidar savaşımı olabilir mi? F.Bahçe’de ve Galatasaray’da forma giyen İsrailli Revivo’ya karşı tribünlerde zaman tepki oluşuyordu. 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle