Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HIRSIN SONU CEZA C SPOR BASKETBOL KASIM SALI ENGİN KEHALE G eçen hafta Türk sporuna damga vuran bir olay yaşandı. Efes Pilsen Fenerbahçe Ülker maçındaki Marcus Haislip Mirsad Türkcan kavgası gerçekten de uzun yıllar unutulmayacak cinsten. İşin asıl ilginç yanı ise Türkiye’de seyircinin bu tarz davranışlara karşı tepkisi. Kavganın sonunda Mirsad oyundan atıldı ama Fenerbahçeli taraftarlar Abdi İpekçi Spor Salonu’nu ‘’Mirsad, Mirsad!’’ sesleri ile adeta inlettiler. Hırs ve agresiflik sporda çok önemlidir. Ve her teknik direktör veya antrenör, takımında hırslı ve agresif sporcular görmek ister. Çünkü bu oyuncular kazanmayı bir hayat felsefesi olarak görürler. Kaybetmek onlar için hiçbir zaman kabul edilemez ve bunun olmaması için maçın her saniyesi uğraşırlar. Fakat Türkiye’de hırs ile hırçınlık, agresiflik ile de saldırganlık karıştırılıyor. İlginç bir şekilde saldırgan oyuncular, sanki takımına zarar vermiyormuş gibi görülüyor ve sonsuz destek alıyorlar. Bu görüşü destekleyen bir başka örnek Pascal Nouma. Pascal, Beşiktaş’a takımın iyi olmadığı bir dönemde geldi. Futbolcuların çoğunun yürüyecek güç ve motivasyon bulamadığı bir ortamda kanının her damlasına kadar mücadele etti. Fakat zaman zaman bunu ileri seviyeye götürüp rakibine vurdu, dirsek veya kafa attı. Beşiktaş seyircisi mücadeleye o kadar acıkmıştı ki onu bir anda idol yaptı. Ve o ne yaparsa yapsın hoş görüldü. Nouma, aldığı bu destek ile daha da hırçınlaştı. ‘’Nasıl olsa taraftar arkamda’’ diyerek takımına bir çok FORMANIN AĞIRLIĞI E fes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker sadece bir takım değil, aynı zamanda bir değerdir. Ve o formayı taşayan oyuncular bu değere layık bir şekilde davranmalıdır. İngiltere futbol liginde bu sezon takımlardan biri kendi oyuncusuna centilmenlik dışı bir harekette bulunduğu için oynamama cezası verdi. Merak ediyorum, acaba Türkiye’de böyle bir uygulamayı görebilmemiz için kaç yıl daha geçmesi gerekiyor? maçta zarar verdi. Şimdi dönelim Haislip Mirsad kavgasına. Bilmeyenler için olayın küçük bir özetini geçelim: Pozisyonda kavgayı başlatan Mirsad. Rakibine önce bir tekme sallıyor, ondan sonra da tokat atıyor. Ve Haislip işte tam bu anda çıldırıyor. Gözü o kadar kararmış ki önündeki iki Fenerbahçeli İbrahim ve Mirsad’tan kendisine tokat atanın hangisi olduğunu hemen kestiremiyor. Önce bir İbrahim’e dönüyor ve İbo can havliyle kaçmaya başlıyor. (Karşınızda yumruğunu arkasına götürmüş bir Haislip varsa yapılacak en iyi hareket kaçmak sanırım) Haislip doğru adresi buluyor ve Mirsad’a bir ‘sağ kroşe’ indiriyor. Ve hakemler uzun bir süre düşündükten sonra iki oyuncuyu da oyundan atıyorlar. Mirsad olaydan sonra salona yüzünde bir gülümseme ile dönüyor. Taraftarlar onun arkasında. Kimse Mirsad’ın takımının farkı 20’nin üzerinden 11’e indirdiği bir anda oyunu 15 dakika durduran oyuncu olduğunu düşünmüyor. Onlar için Mirsad takımı için ‘savaşmış’ bir oyuncu. En sevdiğimiz nitelendirmelerden biridir: ‘Bugün sahada çok savaştılar’’ cümlesi. Sanki spor bir savaş, bir meydan muharebesiymiş gibi... NBA’de de bu tarz olaylar yaşanabiliyor, aklıma gelen bazı kavgalar 1989 yılında Xavier McDaniel Charles Oakley kavgası, 1998 Larry Johnson Alonzo Mourning kavgası ve 2001 yılı Marcus Camby Denny Ferry kavgası. Ron Artest’in taraftara attığı yumruk farklı bir seviyede olduğu için onu geçen haftaki olay ile karşılaştırmıyorum. Amerika’da yaşanan olaylardaki ortak yan, taraftarların hiç bir zaman kavgada kendi oyuncularını desteklememesi. Çünkü orada basketbol bir şov, bir eğlence. Ve bu eğlenceyi lekeleyen hiç bir şeyin sahada yeri yok. Mirsad’ın Türk basketbol tarihinin en önemli kavgalarından birini başlattıktan sonra, takımı yenilirken saha kenarında gülebiliyor olması, zaten bir çok şeyi açıklıyor. Haislip mi? Yaptığını hoş görecek hiç bir durum yok. Profesyonellik konusunda onun da büyük sorunları olduğunu geçen yıl Ülker’den bir anda kaçmasından biliyoruz. EPosta:ekehale?gmail.com 2