23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN H A F T A N IN SÖZÜ ADNAN POLAT (G.Saray Asbaşkanı) “Taraftarımıza hak veriyorum. Onların yerinde ben de olsam ‘ yönetim istifa’ diye bağırırım’’ Başarı da sorgulanmalı B ir spor olayında skorun ne denli önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Biliyoruz da yine de bazı konulara girmeye cesaret edemiyoruz. Hani bir hastalığım çıkar korkusu ile doktora gitmeyen kişi neyse olayların altını kazımaktan korkanlar da öyle... Skor önemli; hele farklı bir skor elde edilmişse aman ha, altında bir şey olsa da unut gitsin… Başarıyı tartışmaya ne denli cesaret edemiyorsak da başarısızlıkta da o kadar cesur ve gözü karayız. Asla başarının nasıl geldiğini sorgulamaya cesaret edemediğimiz için de günlük başarıları göklere çıkarıyoruz, bir ardından gelen başarısızlığı da sorgulamadan yerin dibine sokuyoruz. Başarıyı da başarısızlığı da sorgulamazsak kimin suçlu kimin başrol oynadığını öğrenmemiz de olası değil. Oysa bakalım o başarının altında kimin imzası var, o başarı nasıl sağlanmış, işin içine doping, şike, teşvik primi var mı? Başarısızlığın altında da acaba neler var, kim ya da kimler sorumlu… Medya birilerini hedef gösteriyorsa, o hedef acaba doğru mu, yoksa yargısız infaz mı yapılıyor? Yargısız infaz yapanların gönlünden geçenleri , gerçek amacını biliyor muyuz? Bütün bunları araştırmadan sorgulamadan yapılan yayınların kime yararı olacağını kestiremeyiz ve bilmeden de birilerine çift kaymaklı ekmek kadayıfı sunuyoruz. Gazetecilik mesleğinin araştırma ve sorgulama eleğinden geçtiğini sanırım bu meslekten ekmek yiyenler bilir. Bilirler de neden kulak ardı ederler. Kulüpler Birliği kimin birliği? F utbolumuzun yasal ve yasal olmayan bir çok sorunu var derdi var. Her şeyden önce de insan unsuru var. Yasaları hiçe sayan, yasadışı işlere göz yuman, gözü önünde olan bir takım olaylara, çirkinliklere tepki göstermeyen kısacası 3 maymunu oynayanların elinde kalan futbolumuzun yıllardan beri neden ilerlemediğini sorguladığımızda karşımıza insan faktörü çıkıyor. Şöyle bir düşünelim; Türk futbolunun temelinde olan, futbolun oluşumuna önemli bir yeri olan kulüpler kimlerin elinde? Kulüplerin varlığı ile oluşan , Türkiye’de futbolun gelişmesi, sevilmesi ve yaygınlaşması için görevlendirilmiş Türkiye Futbol Federasyonu adını taşıyan kurum kulüplerin gelişmesi için ne yaptı? Kulüplerin ekonomisini güçlendirmek için TV’lerin naklen yayın rekabetinden doğan doğal fiyat artışından başka kaç proje üretti ? Medyanın pompaladığı futbol rekabetinin getirdiği trilyonluk naklen yayından kendisine pay çıkaran Futbol Federasyonu ,kulüpler üzerinde sevgi , saygı ve güven yerine korku salarak , kimine tehdit, kimine ulufe dağıtarak koltuğunu korumanın dışında Türk futbolu adına yaptıklarını sayabilir mi ? Dünya kupasında alınan üçüncülüğüne sığınarak neler yaptığını ve neler yapmadığını açıklayabilir mi ? Futbol Federasyonu kim bilir kaç yıldır medyanın karşısına bile çıkmaktan korkmadı mı, Genel kuruldaki birkaç yandaş kulübün genel kurulu yönlendirmesiyle de bir takım olayları genel kurulun gözünden kaçırmadı mı? Futbol Federasyonu bu ülkede binlerce amatör ve 150 profesyonel kulüp olduğunu elbette biliyordur. O zaman 18 süper lig kulübünün tüm kulüpleri temsil etmediğini de bilmelidir. Naklen yayından pay alan süper lig kulüpleri dışında amatör kulüplerin Futbol Federasyonu bütçesinin yüzde 30’unu yardım ve malzeme payı olarak aldığını da bilmelidir. Peki bu paralar amatör kulüplere veriliyor mu, veriliyorsa ne kadar veriliyor ve hangi kulüplere veriliyor. Kulüpler Birliğinde karşılıkları olmayan çekleri ve bütün bunları kulüpler birliğindeki temsilciler biliyordur kuşkusuz. Türkiye’nin gözü önündeki rezaleti onlar da görüyorlar, ama sesleri çıkmıyor . Geçenlerde spordan sorumlu Bakan sayın M.Ali Şahin’in sözlerini yineleyelim “Futbol camiası içindeki aktörleri test ediyorum. Kimilerinin Federasyonun destek payandası olduğu belli..Bir yerde başka konuşuyor , başka yerlerde başka .. Sandık başında söylediklerini unutuyorlar. Kimden çekinmiyorlar, her kulüp istediği oyu verebilir. Neden bu cesareti gösteremiyorlar. Kimilerinin Federasyonun destek payanfdası olduğunu biliyorum” Yenilir yutulur tarafı yok sayın Şahin’in sözleri, ama yediler yuttular, hatta unuttular bile. Neden korkuyorlar neden cesur değiller ; çünkü, kiminin açığı var,kimi ulufeden pay almış, kimi federasyondan nasıl destek görmüşse görmüş, vaz geçemiyecekleri bir durum meydana gelmiş. Ama onlar da Federasyonun açıklarını biliyor, onlar da kimin nerelerde para yediğini, paraların nerelerde kumara gittiğini gittiğini çok iyi biliyor. Kısacası kol kırılmış yen içinde kalmış, ama o kol kangren olmuş kimse farkında değil. 2000 yılının 10 kasımında Haluk Ulusoy Federasyonu için yazdığım ilk yazının başlğı şuydu “Futbolumuz çiftlik gibi yönetiliyor.” Hiç bir şey değişmedi, 6 yıldır futbolumuz çiftlik gibi yönetildi, işin içine Başbakanlar, teftşiş kurulları da katıldı, bugün de sayın M.Ali Şahin’in elinde dosyalar var. “İbra oldum” diye gerine gerine dolaşan Federasyon ve yandaşlarının ibra edilmesine karşın hesabı sorulmayan genel kurulun gözünden kaçırılmış yolsuzluklar ve hatta teşvik primleri ve şikeler var. 6 yılın hesabı verilmeli ve Kulüpler Birliği de kendisine çekidüzen vermelidir. Yıllanmış kulüp yöneticiliği yapmakla , genel kurulların duayeni olmakla güneşi balçıkla sıvamaya kimse kalkışmasın. Mozart ve Lefter H amatör kulüpler temsilcisi olmadığına göre onların şikayetlerini feryatlarını kim ve nasıl duyuracak ? Aynı şekilde ikinci ve üçüncü profesyonel kulübe yapılan yardımlar kimlere yapılmıştır , bilen var mı? Bu liglerde oynayan futbolcuların yaşamlarını biliyor mu acaba Kulüpler Birliği’ndeki temsilciler. Bu perişanlığı , alınamayan primleri verilmeyen maaşları, alit ağabeyi (Deringör) Spor Dergi’de hem takım arkadaşı , daha sonra da Teknik Direktörü olduğu Lefter’i kaleme aldı. Yazıyı okuyunca Lefter küplere binmiş. Her yere telefon ediyormuş, kızgınlığını anlatıyormuş. Peki ama Lefter’i bu kadar kızdıracak ne yazmıştı acaba Halit abi . Birlikte okuyalım bakalım ne demiş, “Lefter kaprislidir. Bir maçta 7 numaralı formayı giymek istemedi, rest çekti, o zaman tribünde oturan Mikro Mustafa’yı çağırın deyince o zaman Lefter 7 numaralı formayı giydi oynadı ve o gün kazandık.”… “İzmir’de Altay ile bir şampiyonluk maçı oynayacağız, Lefteri kadro dışı bıraktım. Kadroyu ilan ettim, Başkan İsmet Uluğ telefon etti, Lefter’i nasıl kadro dışlı bırakırsın , onu kadroya al” deyince “o halde ben istifa ediyorum, gelin takımı siz yapın” dedim’’ Şimdi bu anılarda Lefter’i onca kızdıracak ne var ki.. Oysa Halit abi onun için “Lefter futbolun Mozart’ı dır” diye yazısını noktalıyor. Lefter ya eski defterlerin karıştırılmasına kızmıştır ya da Mozart’ı tanımıyordur. Başkası aklıma gelmiyor. HAFTANIN İSYANI “Evde karısına , sokakta birisine kızan adamlar tribüne oturup iğrenç küfürler ediyorlar, köpek gibi havlıyorlar. Bunlar ne zaman Avrupa’daki gibi maç seyretmeyi öğrenecekler’’ Yılmaz Vural (Antalyaspor Teknik Direktörü) 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle