15 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 8 Kapak AB'nin kapısıdır diye, alelacele girdiği GB Türkiye'ye sıkıntı getirdi GB; zaferden bozguna NLRTEN YALÇIN HÜLYA GENÇ . Z afer, gurur, onur, yenı başlangıç...Bundan bir yıl önce sözlük anlamı birbirinden "alımlı" kelimeler süsledi gazete manşetlerini. Gümrük Birliği Anlaşması yürürlükteydi artık...Avrupalıydık...Yüz yıllık rüya gerçek olmuştu, belki demokratik bir ülke bile olacaktık.. Ülke zenginleşecek, ihracat patlayacak, Türkiye yatırım cenneti olacaktı. Artık birinci ligdeydik, kalite hayatın her alanında kendini gösterecekti. Bu coşkunun ifadesi bazı kesimlerde öyle boyutlara ulaşmıştı ki, kendisini "Batı'ya açılan pencere"nin mimarı olarak gören Tansu Çiller'e bir kaç aylık propaganda malzemesi bile çıkmıştı. Derken, bir yıl geçti. Rakamlar birer birer açıklanmaya başladı. Ancak bir terslik vardı. Avrupa'y'a yapılan ticarette, kaybeden Türkiye'ydi. İhracat yerine ithalat patlamıştı. Kabul ettiğimiz tek taraflı yükümlülüklerle Avrupa, Türkiye pazarındaki yerini pekiştiriyordu. Hayatın her alanındaki kalite isteği ise Güneydoğu'daki bir öğünlük yemek almanın bedelini evlerimize taşıyan televizyon görüntülerinde ve fikirlerini söylemenin bedelini demir parmaklıklar arkasında kalarak ödemek durumundaki gazeteci ve yazarların gözlerinde gölgeleniyordu. Kısacası gümrük birliğinde sadece ekonomide değil, diğer alanlarda da dibe vurduk. Verilen tavizler öylesine etkiledi ki, üretici ve ihracatçtlar adeta "çığlık atar" duruma geldiler. Gümrük mevzuatının tamamlanmamış olması nedeniyle geçen yılki dış ' ticaret rakamlarının ancak ilk altı aylık dönemi açıklanabildi. Bu rakamlar bile gümrük birliğinden faydalanan kesimin AB olduğunu ortaya koyuyor. Avrupa Birliğine üye ülkelere yapılan ihracat 1996 yılının ilk altı ayında 5.3 milyar dolar olurken, AB ülkelerinden yapılan ithalat ise10.5 milyar dolara ulaştı. 1996 yılının ikinci yarısına ait ithalat ve ihracat rakamlarının açıklanmasının da bu sonucu değiştirmesi beklenmiyor. Aksine, ihracatta ibrenin dibe vuracağı tahmin ediliyor. İthalat artışında yatırım mallarının miktarının yüksek olması, yüreklere bir parça su serpiyor. Gümrük birliğinin bir yıllık değerlendirmesi içinde dikkat çeken diğer bir nokta ise AB ülkelerinin Türkiye'ye yatırım yerine, ticareti tercih ettiklerini gözler önüne seren yabancı sermaye giriş rakamları. 1996'nın kasım ayında bir önceki yılın kasım ayına göre yüzde 64.3 oranında gerileyen yabancı sermaye girişi, 54 milyon dolara kadar indi. Yabancı sermaye girişi tablosunun önümüzdeki yıllarda Türkiye lehine değişeceğini iddia edenler olsa da siyasi istikrar sağlanmadan bu tablonun değişmesi mümkün görünmüyor. Gümrük birliğinde ikinci yıl göstergelerinin ihracatta ve böylelikle de dış ticaret dengesinde lehimize dönebilmesi için Türkiye'nin birçok sorununu ivedilikle çözmesi gerekiyor. Ekslkler cıö gibi •>.• •»;•>.•. Mevzuat uyumu alanında 1996'da bir önceki yıl gösterdiği performansı gösteremeyen Türkiye, bu arada kamu kuruluşlan arasındaki koordinasyon ve kamuözel sektör koordinasyonunu arzulanan düzeyde sağlayamadı. Rekabet Kurulu'nun faaliyete geçirılememiş olması, tekstil sektörü başta olmak üzere birçok sektörün antıdampıng soruşturmalarına maruz kalmasına neden oldu. Rekabet Kurulu üyelerinin geçen hafta yemin ederek görevlerine başlamalarına karşın, kurulun faaliyetlerine en az 6 ay içjnde başlayacak olması, 1997 yılının da üreticiler açısından pek parlak geçmeyeceğinin bir göstergesi oldu. Gümrük Kanunu'nun çıkarılamayışı gümrüklerde tıkanıklıklara neden olurken, Milli Akreditasyon Kurumu'nun siyasal kaygılar nedeniyle oluşturulamamış olması da başta ihracatçılar olmak üzere yerli üreticiye zor günler yaşattı. Milli Akreditasyon Kurumu olmadığı için ihraç ettiği ürünlere CE belgesi almak için bazı kuruluşlara para ödemek zorunda kalan ihracatçılar, zaman zaman ürünlerinin gümrüklerden geri dönmesinden dert yandılar.Gümrük birliğine uyum süreci içerisinde çıkarılan Tüketiciyi Koruma Yasası yürürlüğe girmesine karşın, Adalet Bakanlığı'nın ihtisas mahkemelerinin kuruluşuna izin vermiyor olması, tüketici mahkemelerinin kurulmasında büyük bir engel oluşturdu. Fikri mülkiyet hakları mevzuatında AB normları paralelinde yapılması gereken değişikliklerin tamamlanamaması, AB ülkelerine karşı büyük bir prim kaybına uğramamıza neden olurken, Türkiye'nin 5 yıl içinde uyum sağlaması öngörülen tercihli ticaret anlaşmalannı yapmakta ağır davranması, Türkiye'nin aleynine sonuçlar doğurdu. Bu zaman kadar Israil ile 'Serbest Ticaret Anlaşması' imzalayan Türkiye, Macaristan ile anlaşma parafe ederken, anlaşmayı Romanya ile tamamlanma aşamasına getirdi. Ancak Israil anlaşması bir türlü yürürlüğe konulmadı. Türkiye'nin ulusal çıkarları çerçevesinde üçüncü ülkelerle AB'nin tercihli ticaret anlaşmalannı geciktirmesi, Türk sanayicisinin girdi temininde AB sanayicisine karşı daha az avantajlı kalmasına neden oldu. Ortaklık Konseyi kararı çervesinde Türkiye'nin yükümlülükleri olarak sıralanabilecek bu uyum çalışmalarının tamamlanmamasıGB'nin Türkiye'nin çıkarlarına uygun ve sağlıklı biçimde işleyışini engelledi. AB ülkeleri, Türkiye'nin bu yükümlülükleri zamanında yerine getirmemesinden zararı olmadığı için sesini çıkarmazken, hükümetler, ihracatçılar başta olmak üzere yerli üreticilerin çığlıklarına kulaklarını tıkamakla yetindi. Gümrük birliğinin sağlıklı işleyişini temin etmek amacıyla ayda en az bir kez toplanması gereken Gümrük Birliği Ortak Komitesinin, 1996 yılı içinde yalnızca beş toplantı gerçekleştirebilmesi de ihmallerden biri olarak göze çarptı. Gümrük birliği sürecinde ^ Mali yardım kaynakları 1. AB bütçesinden Topluluğun bütçe kaynaklarından, 1 Ocak 1996 tarihinden başlamak üzere 5 yıl süreyle 375 milyon ECU. 2. Akdeniz Programı'ndan Halen yürüriükte bulunan Akdeniz Programı çerçevesinde 300400 milyon ECU, 3. Akdeniz Fonu'ndan 1996 yılında devreye girecek olan Akdeniz Fonu'ndan 700 milyon ECU, 4. Avrupa Yatınm Bankası'ndan Banka kaynaklarından, 1 Ocak 1996 tarihinden başlamak üzere 5 yıl süreyle 750 milyon ECU tutarında proje kredisi, 5. Makro ekonomik yardım Bu yardım, ihtiyaç halinde ve Türkiye'nin talebi üzerine, uluslararası kuruluşlar ile koordinasyon halinde IMF programının uygulanışına ek ve bağlı olarak verilecek. Kesinleşmiş yardım miktarları U lkemiz için şu an itibarıyla kesinleşmiş yardım miktarı 1 milyar 525 milyon ECU / yaklaşık 1 milyar 936 milyon dolardır. Buna ilave olarak, 1996 yılbaşında yürürlüğe girecek Akdeniz Fonu'ndan 700 milyon ECU, makroefconomik yardım başlığı altında da 300 milyon ECU alınabilecek. Bu durumda toplam yardım miktarının 2.5 milyar ECU / yaklaşık 3 milyar 300 milyon dolar civarında gerçekleşmesi bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle