Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 AĞUSTOS 2003. SAYI 909 SİNEMA 9 yil "Sir Ç o c u k l a n " fİİmİyk adini duyduğumUZ sözkonusu.hemmecaaanlamdahemde gerçek anlamda. Sistem dengeyi kuramamış ve bu dengesizlik bir sürii acıya neden oluyor, aç olan adam her şeyi yapabilir. Metropol Kâbusu, kapkaççılığı destekleyen bir film değil, tam tersine eleştiren ve olayı kapkaç terörü olarak ele alan bir film, ancak insanların bu işlere neden sürüklendiğini de gösteren bir film. Filmde kapkaççılık dışında işlenen başka bir konu var mı ? Evei, uyuşturucu kuryeliğini de işledik, iki öykü paralel olarak gidiyor. Bunun dışında bir başka yan öykü daha kullanmak istemedim, ama görüntülerde yan anlatımlar bulunduğu da görülecektir. İki paralel konuya gelince; kapkaççılık, yasadışı para kazanımının küçük boyutunu, uyuşturucu kuryeliği ise daha büyük boyutunu gösteriyor. Bunların yanında paralel olarak bir üçüncü hikâye daha işleyebilirdik o da banka hortumlanması olayı olurdu büyük olasılıkla. Hortumlanma çok daha büyük boyutta bir kapkaçtır bence. Filmde buna ilişkin göndermeleri deyeryeryaptım. İki filmin benzerlikleri neler? Her iki film de sokağı anlatıyor, kaybedenleri anlatıyor, ancak aralarında işleniş farklılıkları var. Doğruyu söylemek gerekirse, Sır Çocukları 'nda yer alan sahneler bana biraz tozpembe geldi, o filmde de sokak larda yaşanan şiddeti daha çıplak olarak göstermek istedim, ama tek başıma karar verebilecek konumda değildim. Bu filmde, şiddeti, özellikle insanın yaşadığj içsel şiddeti ve yaşanan acılan olabildiğince gerçeğe yakın olarak göstermeye çahştım. Bunuda çıplak gerçekliğin gücünü vurgulamak için, kendi yalın dilimi yaratmak için yaptım. Umanm başarmışımdır. Ülkemiz sineması adına ve senin katkına ilişkin olarak neler söyiemek istersin? Yapımcılar, sinemaya yalnızca ticari boyuttan bakmaz ve iyi senaryolara, genç yönetmenlere sahip çıkarlarsa, sinemayı ileriye taşımak adına kaygılan olursa çok iyi projelergerçekleştirilebilir vesincmamız adına ciddi bir atılun söz konusu olabilir. Bana gelince; toplumsal duyarlılığa sahip, sanatın toplumsal sorunlan veinsana ait olanı işlemekJe yıikümlü oldugunu düşünen biriyim ve bu konuda elimden gelen katkıyı sağlamaya çalışıyonım. Bundan sonraki projen ne ? Yine sokak ve sokaklarda yaşayan insanları anlatan "Artist, Boksör ve Melek " adında bir projem var. Oyuncu olmak isteyen bir genç adam, geçmişte Türkiye boks şampiyonu olmuş ve şimdilerdebokstanuzaklaşmış,kanserlesavaşan orta yaşlı bir adam veon sekiz yirmi yaşlarında dilsiz bir genç kızın öyküsünüanlatmayıplanlıvorum.l nelendiğindebüyükilgigördü. 1980'debu başarısınıBali'detekrarladı. Nevarki,TaymorçalışmalarınıAmerika sahnelerine taşıyamadı. Hep ticari kaygılarlageri çevrildi. Bu nedcnleTaymor, kariyerinin geri kalan bölümünde, Asya'da öğrendiklerini yeni prodüksiyonlarının çekirdeğine yerleştirerek, hem kendi tarzında hem de çağdaş Amerikan Tiyatrosu'nda yeni pencereler açmayı seçti. 1981 'den sonra Amerika'da tiyatroiçin dekor, kostüm, koreografi çalışmaları yaptı. 1992 yılında, Tokyo'da düzenlenen Saito Kinen Festivali için, Stravinsky'nin üedipus Rex operasını yönetti. Ilk kez bir çalışması.televizyonaracılığıylagenişkitlelere ulaştınlıyordu. Ilk buluşu, dev maskcleri oyunculann yüzleri yerine başlarının üzerineyerleştirmek oldıı. Yüzleri açıkta olan sanatçılar rahatlıkla şarkı söyleyebilirken, bir yandan da Taymor'un tasarımı birer canli yontuya dönüştülcr. Bu tasarım Taymor'a başka yaratıcıolanaklarda tanıdı. Örneğin Oedipus'un kendini körettiği sahne. Başroldeki tenorun, elindeki iğneyi başının üzerindeki taş maskın gözlerine batırarak roliinü canlandırması, Taymor'un vahşeti aktarmaktaki estetik başarısı olarak değerlendirilip,büyükövgüylekarşılandı. tlk film: Titus, ikincisi Frida... Her ne kadar Oedipus, Taymor'ın estetik kurgulamagücününipuçlannıverdiysede; vahşet betimlemeleriyle başa çıkabilme yeteneğini, asıl, yönettiği ilk sinema filmi Titus (2000)gözlerönüneseriyor. Shakespeare'ın ünlü oyunundan sinemaya aktartlan yapımda Taynıor, bu kez Anthony Hopkins vejessica Lange gibi sinema yıldızları ile de çalışma olanağı buldu. Oyuncularından aldığıgüçlefilmindekullandığısimgeseldili, şöyle anlattı: " Benim sinema dilimin, insana dokunan, şiirsel bir yönü vardır. Gördüklerinizi zihninizde canlandırmanızı, hissetmenizi zorunlu kılar. Insanı harekete geçiren, şiirsel biryönü vardır. Böyleceekran karşısında başınızı çevirip gözünüzü kapatmanıza değil, o kareleri dikkatleseyredip ilhanı almanıza yol açar." Taymor'ın günümüz sanatında ayırt edici özelliği, hayal gücünii ortaya dökmekten asla çekinmiyoroluşu. Üstelik, ticari kaygıları ya da kahplaşmış tüketim alışkanlıklarını kısıtlayıcı biretken olarakgörmüyor. Frida filmini yönetme teklifi geldiğinde, yapımcı firma Miramax'ın, Hollyvvood için çok düşük sayılan, 13 milyon dolarlık bir bütçesunmasıişinebileyaramış.Onagöre imkânsızlıklar ve gerçelde yüzlcşmedeki güçlükler hayal gücünü arttıran yegâne pınarlar. Hayal ederek üretnıek de tek iiretim biçimi: "Hayal gücügerçeklerden çok daha iyidir, çiinkü ilgisiz görünen imgeleri bir araya toplarsınız. Hayatım boyunca Afrika'da hiç bulunmadım. Ama Afrika'yı diişününce, seyrettigim belgeseller, kafeslerde gördüğüm hayvanlargözümün öniinegelir. Buna, çocukken evimin bahçesinde h issettiğim açık hava ve taze çimen içindc olnıa duygusunu eklerim. Vefikirlerkafamda belirginleşmeyebaşlar, aynı şu suladıkça tepesinde çim biten süs çimkafalargibi..." diyor.# okarasoy@yedhepe.edu.tr *Yeditepe Ünıversıtesı Oğrelım Üyesı Ümit Cin Güven, yeni projesi "Metropol Kâbusu" filmini tamamladı. Mine Çayıroğlu'nun da rol aldığı film son günlerin güncel sorunu "kapkaç" üzerine... sınem ERCAN SUT Kaybedenler etropol Kâbusu, önceAntalya Altın Portakal Film Festivali'nde yarışma kategorisinde yer alacak, ardından da aralık ayı başında gösterime girecek. Her iki filmin karakterleri de kaybedenler. Sinemamızda yeni bir yönelimin öncülüğünü yapan Umit Cin Güven'le, sanatın seyrine ve sinemaya bakışaçısınadairsöyleştık. Neden Metropol Kâbusu ? Kâbuslarmetropollerdeyoğunlaştığı için, yaşanan korkıınun ve yaşamın acımasızlığının izleyenlcrde gerçek bir etki yaratmasını istediğim için. Oykünün, metropol bazında yaşanmasını seçişim bu yüzden. Ayrıca, büyük kentlerde yaşayanların kendilerine yabancılaşmasma bir göndermede bulunmayı da istedim. Çekimleri nerelerde yaptınız ve kaç günde tamamladınız ? Beyoğlu çevresi ve Levent'teki mekânları kullandık, toplam olarak on yedi günde çekimleri tamamladık.Bugün de montajı bitirdik. Toplam süre olarak da yetmiş beş dakikalık bir çalışma oldu. Film, istediğimden bir iki adım önde gerçekleşti, Avrupastandartlarında bir film yaptık, birçok yanşmadan ödül alacağımıza inanıyorum, buna Uluslararası Festivaller de dahil. O y u ncularınız kimlerdi? Mine Çayıroğlu, kebaş, Hasan Munlaoğlu, Mustafa Üstündağ ve Murat Baran ana karakterleri canlandırdılar, Mine Hanım dışındaki arkadaşlarım tanınmamış oyuncular, ama çok güzel bir çalışma oldu. Filmin öyküsüne ilişkin olarak bize ne anlatabilirsin ? Sizdençoközürdiliyorum.amaöyküyü anlatmama konusunda bir kararımız var, nedeni de, seyircinin sinemada öyküyle tanışması ve gerçekliğin bire bir yaşanmasını isteyişimiz, ama konu hakkındakonuşabiliriz. Konuyukısacaözetlersek ; genel olarak sokak, kapkaç, uyuşturucu kuryeliği ve yasadışı işlerden para kazanma olgulannın vurgulanması diyebiliriz. Oykünün sabah dokuzda başlayıp, akşam altı buçukta bittiğini söyleyebilirim. Oykünün doğuşu nasıl oldu? Yaklaşık bir yıldır böyle bir projeyi gerçekleştirmek isteğitaşıyordumvesonzamanlarda gazete ve televizyonlarda kapkaç olaylarına ilişkin haberlerin sıkça yer alması benı bir an önce harekete geçmeye ve böyle bir öyküyü oluşturmaya yönlendirdi. Kapkaççılığın hiçbir onurlu yanı yok, bu ortada. Ancak kapkaççılığa sürükleyen etkenlerdevar, bu da ortada. En Mine Çayıroğlu başta bir açlık