25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 EDEBİYAT CUMHURİYET DERGt •»•*.„ isterim ki, Türk olan her şeyden kaçma yönünde bir tersırkçı reflekse sahip değilim. Ezginin Günlüğü'nün müziğine, Tanpınar'ın romanlarına, Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerine hayranlık duyuyorum. Bilkent Universitesi'nin iktisat bölümünden mezunsun. Bu sana elitist bir kimlik veriyor mu? Popüler kültüre nasıl bakıyorsun? Yazarlık yönümü eğitimden bağımsız olarak görüyorum. Popüler kültürü kayıtsız şartsız reddetme eğilimi içinde değilim. Kendimi "Bilkent İktisat Dünyası"na çok ait hissetmiyorum. Yine de, muhakkak bana kattığı şeyler vardır. "Bilkent Kızları" diye bir terim var. Bu terim, belirli bir kız tipini tantmlıyor. Özel üniversitelerde okuyan, dış görünüşüne çok düşkiin vb. Bu konuda ne söyleyebilirsin? Bu konuda çok ahkam kesmek istemiyorum. Ama, genel olarak olumsuz düşüncelere sahibim. Bu sadece Bilkent kızları için değil, 12 Eylül'ün tokadını yemiş kuşağın (bizim kuşağın) çoğu için geçerli. Siyasi görüşiin nedir? Ben sol gorüşlüyüm. Bunu söylemenin ne kadar ilginç olacağını tam olarak bilmiyorum. Zaten "herkes" bir şekilde kafasma göre sol Tuzaklara düşmeden... REŞAT ÇALIŞLAR akan Bıçakçı, son iki sene içerisinde çıkardığı iki romamyla adından söz ettiren genç bir yazar. Hakan, 25 yaşında ve bir reklam şirketinde çalışıyor. îstanbul'da yaşıyor. Seni besleyen kaynaklar nelerdir? Roman yazarken, diğer romanlardan çok, sinema ve sosyoloji kitaplarından etkileniyorum. Sosyoloji kitaplarından konuyla, tuzaklara düşmemenin ve dengeyi korumanın başlıca kaygım olduğunu söyleyebilirim. Soyut konular tercih etmenin nedeni nedir? Belirsizliği kullanarak bazı konuların daha net açıklanacağını ve gerçeklikten koparak gerçeğin daha iyi tanımlanabileceğini düşüniiyorum. Yine de, soyut konuları, günlük yaşama gönderme yaptığı sürece etkileyici buluyorum. Ne olağanüstü olan ne de olağan olan, arada kalmış durumlar ilgimi çekiyor. Başımızdan geçen olaylarla başımızda geçen olayların arasındaki "n" Kalemler sadece yazmak için midir? Doğan Hızlan, Buket Uzuner ve Mario Levi için bu sorunun yanıtı "hayır". Çünkü onlar için kalem bir arzu nesnesi. Hızlan kalemsiz kalmamalı, Uzuner'e göre Auroro marka dolmakalem ihtirasın adı, Levi ise ille de yeşil mürekkeple yazmalı... Kısacası onların da bir fetişi var: Kalem... Kalem EVRÎM BAYINDIR etişizm, genelde cinsel çağnşımlarıyla akla gelen birkavram olarak karşımıza çıksa da, insanlar gündelik yaşamda da her türden nesneyi bir tapınma aracı, bir 'fetiş' olarak algılayabiliyorlar. Çanta, kitap, bilgisayar, fotoğraf makinesi.otomobil... Tabiiburada kastedilen, sıradan bir hobi, koleksiyonculuk ya da merak değil, söz konusu nesneye duyulan derin bir arzu, bir saplantı. Bir edebiyatçı için iş daha ciddi bir hal alabiliyor. Hele söz konusu olan nesne, kalem ise... Hiç, bir kalem görüp de ona sahip olmadan rahat edemediğiniz ya da bir kaleminizi yamnızda taşımadan rahat edemediğiniz oldu mu? Her ne kadar yazılarını artık bilgisayarla yazsa da Doğan Hızlan bu konuda epey ciddi; diyor ki:" Bazen bir kalem görür ve bunun nesi var dersiniz. Daha sonra, birdenbire o kalem sizin için bir çekim merkezi olur ve ayaklanniz bir gün sizi o kırtasiyeciyegötürür..." Sadecebumu? Kalem, zamanla insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelebiliyor. tki alışkanlığımn olduğunu söylüyor Hızlan: "Herzaman cebımde kalemim ve mendilim olmalıdır. Onlarsız kendimi eksikhissediyorum. Düşünemiyor, sokağa çıkamıyor, rahat edemiyorum. Televizyon programımda bile elimde hep bir kalem bulıınur." Uzmanların da tespit ettiği üzere, böylesi yönelimlerin tohumları gencllikle çocuklukta atılıyor. Doğan Hızlan, kendi öyküsünü şöyle anlatıyor: "ürtaokulda teyzem bana Pelikan marka sedef bir kalem armağan etmeseydi, f HAKAN BIÇAKÇI: î ] J 1 îyi bir roman için, felsefe ile edebiyat arasındaki sınırı iyi tutturmak çok önemli. Felsefe ağır bastığı zaman, bilgiçlik taslayan metinler ortaya çıkıyor. Edebiyat ağır bastığında... sinemadansa kurguyla ilgili ipuçları ediniyorum. Özellikle Zygmunt Bauman'ın denemelerinden ve David Lynch'in filmlerinden etkilendiğimi söyleyebilirim. Ayrıca, Ionesco'nun absürd oyunlarının da romanlarımda etkisi var. Sence, sosyoloji ve felsefe ile edebiyat arasındaki ilişki güncel koşullar açısından nasıl tanımlanabilir? iyi bir roman için, bence, felsefe ile edebiyat arasındaki sınırı iyi tutturmak çok önemli. Felsefe ağır "" bastığı zaman, bilgiçlik taslayan metinler ortaya çıkıyor. Edebiyat ağır bastığında ise, samimiyetsiz ve yapmacık bir hava oluşuyor. Bu farkına dikkat etmek gerekiyor. Geyik bir tarafa, her iki romanımda da, bazen, yaşananın kurgu mu yoksa gerçek mi olduğu anlaşılamayabiliyor. Bu belirsizliği kullanmayı derdimi anlatmak için iyi bir araç olarak görüyorum. Türkiye'de son yıllarda bir genç romancı furyası oluştu. Kendini bu furya açısından nasıl konumlandırıyorsun ? Son dönem Türk romanını çok takip ettiğimi söyleyemeyeceğim. Takip etmeyişimin özel bir nedeni yok. Merak ettiğim ve yakın zamanda okumayı planladığım birkaç yeni roman var ama. Şunu belirtmek görüşlü. Bu görüş, romanlarımda doğrudan yansımış değil. Ancak yine de, mevcut ilişkilere kötümser bakan yapısıyla, bazı politik mesajlar içerdiği düşünülebilir. Kitapların bir sistem eleştirisi içeriyor mu? tlk bakışta içermiyor gibi gözükse de, biraz derinine inildiğinde, eleştirilen birçok konıı var. Orneğin Rüya Günlüğü'nde, bir bireyin bir başkasıyla yer değiştirmesinin ne kadar kolay olduğunun ortaya konıılması, bir sistem eleştirisi olarak algılanabilir. • resatcalislarPhotmaıl com ı ! I i » ı ; ı • ı I ! I | 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle