27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHURÎYET DERGÎ Yönetim kurulu üyesiyim, belediye atamaz. Sendikaya bir şey olsa belediyeye olmaz, belediyeye olsa sendika var. Pat dedi, 12 Eylül geldi. Ekimde gözaltına alındım... Rabahat: Polis geldi sardı evi. Mustafa sarhoş, ben çoraplarını giydiriyorum. Örgüt, silah ihbarı yapılmış, evi arıyorlar. Mustafa'yı aldılar, götürüyorlar. "Ne zamangelecek?" dedim, "23 gün sonra gelir" dediler. 2 gün oldu yok, 3 gün oldu yok, adamdan haber yok. Aradım aradım gittim, Mustafa'yı evden alan, obaşlarındaki adamı buldum. "Çabukçıkarkocamı" dedim, "2 gıın diye aldın bir haftadır yok". "Dur.otur, tamam"falandedi.Sorgudaymış Mustafa, sorguyu kesip beni yanına aldılar. Yanında da bir adam var sorgucu, adamabirbaktım.nasılbakmışsam "Özür dilerim, vazifemiz" dedi. Mustafa Suphi: Gözlerim bağlandı goturüldüm. Birhaftasorgudakaldım. Sorguda kabul edeceğin bir şey olmalı, yoksa çıkamazsın.Dosyanıöncedenhazırlamışlarzaten. "Onu yapmadım, bunu yapmadım" deyince, "burası camimi* diyorlar. "Sen fıkra anlatırmışsın," dediler, "anlatbaka Mustafa Suphi ve Rabahat Sapanca'da bir oyun sahneleniyor... Yönetmeni Mustafa Suphi, bir komünistin oğlu ve bir kör... İLHAMİALGÖR apanca'da Belediye ve Kaymakamlığı'n desteğiyle Mehmet Baydur'un "DüdüklüdeKıymalıBamya" oyunu sahneleniyordu. Amatör oyuncuların sahneye taşıdığı oyunun yönetmeni Mustafa Suphi'ydi veyönetmenin bir özelliği daha vardı; kördü. Biz işte bu haberi duyduk ve meraklandık, yönetmen kimdi, tiyatro bilgisi nereden geliyordu? Bütiın bu sorııların yanıtını Mustafa Suphi ve eşi Rabahat Hanım verdi: Mustafa Suphi: Babam musikiyi severdi. Biryandanmusikicemiyetine,bir yandan da gizli gizli amatör tiyatro gruplarına giderdim. Bir gün tiyatrocu olmakistediğimi söyledim. " Hayır" dedi babam," soytan mı olacaksın?" Kovdu beni evden, halama kaçtım. Vakit geçti, barıştık. Ortaokıılu bitirdim, 67'de Istanbul'a geldim. Konservatuvarın Türk sanat müziği bölümüne yazıldım. Kaytarıp Eminönü halkevine giderdim. Halkevlerinin "okul" olduğu zamanlardı. Bir süre, sonra tiyatro kolu başkanı oldum. 71 de Karaca tiyatroda "6 oyunlan " diye prodüksiyon tiyatrosu yapıyoruz. Hasan Kazankaya prodüktör, Ali Taygun Amerika'dayönetmenlikeğitimigörmüş, yönetmenimiz. Meral Taygun, Ferhan Şensoy, Ayla Algan.Beklan Algan, Taner Barlas. Bu kadroyla Gogol'ün "Müfettiş"ini oynuyoruz. Öyle ka/anıyorduk ki ben şahsen parayı barlarda bitiremiyordum. Ondan sonra Istiklal Caddesi'nde mevcut bütüntiyatrolardaoynadım. Sonra 74'te ttiyatrolar döküldu. Rabahat ile evlendim. Kaçırdı beni. ÇerkezdirRabahat. Rabahat: Biz evlendiğimizde seramik işindeydi Mustafa. Birarkadaşı var yine ti Pilot olacaktı Mustafa Suphi, 1955 senesinde 6 yaşlarında, jet pilotu olmak istiyordu. Pederı, Adana'nın namlı bir marangozu ve mevcut 8 otomobilden bırinin sahıbi Selim Bey, Mustafa Kemal'in "1 numero" ile kurucu iiyesi olduğıı Türkiye Komünıst Partisi'ne üyeydi. Siyasi tarihimizde bir dönem gerek olduğıı için tesis edilmiş bıı parti, bir gün gelmiş "5 dakkada değişir butün işler" prensibince artık lüzumsuz olmııştu ki, partinin onde gelen isimlerinden Mustafa Suphi Bey, his ve fikirlerinde samimi kalmış, netıcede bıı samimiyetiyle birlikte Karadeniz'in dibine gönderilmişti. Selim Bey, hadiseden etkilenmiş ve oğluna Mustafa Suphi adını vermişti. Mustafa Suphi on küsur yaşlanna geldiğinde Selim Bey oğlunu tiyatroya, "tki Efendinin Uşağı"na götürdü. Mustafa Suphi oyundan bir şey anlamadı fakat pilotluğu unutup fikren tiyatroya takıldı. • yatrocu, ama aynı zamanda grafiker, çizimleri iyi, seramik çinifalanyapıyorlar. Seramiklere Atatürk, Ecevit, Demirel portreleri yapıyorlar. Çok iyi satıyorlar, iyi para kazanıyorlar. MHP'liler gelmiş bir gün, "Ecevit var, Demirel var.Türkeş niyeyok" diye dövmüşlerbunları Aksaray'da. Mustafa Suphi: Battık. Karımı, kızımı alıp Sapanca'ya yerleştim. Cengiz Topel havaalanı vardı Sapanca'da Uçak hangarlan inşasındaçalıştım. Pazarcılıkyaptım. Adapazarı belediyesine girdim CHP torpiliyle. Bir yıi sonra beni, DlSK'e bağlı Genellş Yönetim Kurulu'na seçtiler. Listede yoktum ben, işçiler listeyi silip kendi kalemleriyle yazdılar beni. Rabahat'a dedim ki, "Rabahat, bu seferyırttık". "Niye?" dedi. lım". Ben de hazınm, sendikanın avukatları ile konuşmuştum daha önce, hani neyi kabul edeyim diye. " O fıkrayı üstleneyim mi?" dedim. "Üstlen," dediler, "ondanbir şey çıkmaz." Fıkra şöyle: Kovboyun biri bara giriyor, bankoya yanaşıyor. Bankoda oturan birinin yanına dikiliyor. "Senin adın ne?" diyor oturana. "Ringo" diyor oturan. "Benimki'de Ringo" diyor ayalctaki, "bu böyle olmaz.". "Tamam," diyor diğeri, "seninki Mustafa Ringo olsun." Mahkemede yine sordular fıkrayı, anlattım Temyizi gayri kabil olarak 1.5 yıl hapis verdiler. Gülerek verdiler. Rabahat: Tam da Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılına denk geldi fıkra. " Nerede anlattın?" dediler, "göl kenarında"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle