Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 ARALIK 2003. SAYI925 ayrılıp o rol için oyuncu aranınca Şenol da ekibe katılıp o roliı üstlcndi. Oyunda küçükoğlum Birol da rol aldıktan sonra biz maaıle oyuncu olduk. îki oğlum ve benim en büyük dcstekçimiz eşjm Mchmet. Provalar sırasında bize yemek, termosla çay scrvisi yapıyor." Okul toplantısına katılıp ilan üzcrine başvuranlardan biri de Fatma Zerey. Sedat Dalar'ın telefonla başvurusunun kabul edildiğini bildirmesinden sonra heyecandan eli ayağına dolaşmış. Bir tekstil fabrikasında makineci olarak çalışan Fatma Zerey, provaları değil ama işini aksatmaya başlamış ve birkaç kez işten kovulmuş. " Oyuna beş dakika kala heyecandan sesim çıkmaz olmuştu. Sedat Bey kuliste avaz avaz Tatma'nın sesini bulun' diye bağınyordu. Benim eşim de büyük destek verdi. Oğlum Atakan da oyunda oynuyor. Çevremden önce büyük tepki aldım. Eşim 'boşver onlara kulak tıka' deyince rahatladım. Yeni oyunda oynamak isterim.Tabii Sedat Bey de isterse." Telat Bayık, 3 yıldan beri Sedat Dalar'la tiyatro için çalışıyor. Daha önceden bir kitapçıda tezgâhtarmış. Tiyatro aşkı, "BireyToplum ve Tiyatro" adlı kitabı okumasından sonra ortaya çıkmış. Oyuncu arandığını belirten ilanları da görünce "tam sırası" deyip başvuruyu yapmış. Oyunculuğun yanı sıra perde sahne amirliği de yapıyor. "Tiyatrocu olacağım diye hiç aklımdan geçmedi. Kent Kültürü Oyuncuları olarak bizim için insanları güldürmenin yanında evlerine giderken düşündürmek önemli" diyor. Tiyatroya başlayınca kitapçıdaki işinden de olmuş. Üç yıllık kıdemli işsiz. Fırat Aydoğar'ın oyunda ikinci yılı. Gala haricinde bütün oyıınlarda görev almış. Sahne gerisinde dekor ve diğer idari işlere bakıyor. Kent Kültürü Gazetesi'nde foto muhabirliği ile birlıkte sürdürüyor tiyatro çalışmalarını. Oyundaki otobüs sahnesi, izleyicilerin en çok güldüğü ve alkişladığı bölüm. Sorunlu bir genç tıpini canlandıran oyuncu elektirik ustası Erdal Hal oynuyor: "On sıradaki yolcuyu oynayan Hasan Ağabey ayrılıncaonun rolünüben kaptım. Ayağını ben kaydırmadını ama işime de geldi. Herkes mimiklerinıi soruyor. Taklitler, arkadaşlarıma StandUp gösterileri yapardım. 1999 yılından beri de karikatür çiziyorum. Güya elektrikçiyim amaişkariyerimsıfır. Hiçbir işte tutunamıyorum. Eşin dostun tesisatlarını yapıyor, elektrikarızalarını gideriyorum. Zengin olsaydım hiç çalışmaz, her gün tiyatro çalışırdım." Şenol Akay, birgün zorla getirildiği tiyatrodan bir daha kopamadığını gülerek anlatıyor. Küçiik kardeşi Birol'un tiyatroda olup bitenleri ballandıra ballandıra anlatması da onu etkilemiş.Liseden sonra konservatuvarı düşünüyor. Kent Kültürü Oyuncuları zincirleme olarak birbirlerini etküemişler bu konuda. Duygu Sanga bir muhasebe bürosunda çalışıyor." Bir kız başına gecenin bir saatinde provalardan ve oyundan gelmek doğru mu" türünden eleşti rilere kulak tıkadığını belirtiyor. Kanser hastası olan babasınındurumukötüyegidincebabasıyla daha çok beraber olabilmek uğruna tiyatrodan kopmuş. Ancak kızının çok mutsuz olduğunu ve adeta yaşama küstüğiinü gören babası onu yeniden tiyatroya dönmesi için zorlamış. Yeniden ekibe katılınca da babası, ilk oyunu en ön sıradan gelip izlemiş. "İlk gün galaya çıkarken heyecandan gözlerimden yaşlar boşaldı. Fatma Abla'nın boynuna sarılıp ağlamaya başladım. Bir daha tiyatroyu bırakmayı düşünmüyorum. Hatta evlenmeyi bile. Babam da yeni oyunda rol almak istiyor." Fırat Duygu'yu, Duygu da Betül Gökçen'i zorla dahil etmiş tiyatroya. Hatta formu bile Betül adına Duygu doldurmuş,. Duygu ile aynı zaman da meslektaş. O da bir muhasebe bürosunda çalışıyor. Prova ların çok zevkli geçtiğini belirten Duygu'nun en büyük sorunu arada bir gülme krizlerine gi rip bun u frenleyememesi. An nesinin oyunu 4 kez gelip izlediğini belirtiyor. Rol verilmesi halinde ömrünün sonuna kadar da oynamayı planlıyor. Fatma Şahin, formu doldurduğunda pek de ümitli değilmiş. Bir gün " Siz oyun cu adayısınız" denince kendi deyimiylc film kopar. Bir firmada getir götür işi yapıyor. " Tiyatrocunun aynı zamanda iyi insan olmak zorunda olduğunu da burada öğrendim" diyor. Seda Gürdap. Oyunda otobüs sahncsindeki lise öğrencisini, yanı kendini oynuyor. Yerel gazetede foto muhabirliği de yapıyor. Birgün Fırat'a tiyatroyu sevdiğini söyleyince o da " Istersen gel ekibe katıl" deyince o da tiyatronun yolunu tutuyor. Ekibe en son katılan oyuncu. Zeynep Boydan üniversite öğrcncisi ve bir alışveriş mcrkezinde muhasebe elemanı olarak çalışırken ilanları görerek başvurmuş. Panikatak hastası olduğunu ve birçok oyuna yüksekateşleçıkmak zorunda kaldığını anlatıyor. Müzik, dans ve edebiyattutkunu.# Sarıkız gUzellemesi MÜŞERREF HEKİMOĞLU örfez kıyılarında, dağlarda, yaylalarda, zeytinlikler ya da çam ormanlarında bir dost bahçesinde dolaştığımı düşünürüm kimi günler. Özellikle özlemin tırmandığı günler. Yollarda, eteklerde, dostluğun unutulduğu, yalanın, kavganın, güvensizliğin tırmandığı, cinayederin yaşandığı şu günlerde dağları, dorukları daha çok özlüyor, doğanın gizemini yakalamak istiyor insan. Ben de bu duygularla îda'ya seslenirim, sorulanma yanıt ararım bilge dostumdan. Yüzyıllar boyunca neler görüyor, tanrıçalar dolaşıyor eteklerinde. Sarıkız da Afrodit'in uzantısı değil mi? Halkımızın yaratıcı gücüyle yeniden biçimleniyor mitoloji. Sarıkız'ı Anadolu feministlerinin öncüsü diye düşünenler var. Haksızlığa karşı direniyor, kara çalmaya karşı ak bir yaşamı sergiliyor. Bembeyaz öyküler oluşuyor çevresinde. Bir kız evliya olarak yerleşiyor belleklere. Okurlanm biliyor, Sarıkız'ı severim, dağlara tırmanırken onu da gördüğümü düşlerim. Mutluyum, beni geri çevirmedi hiç. Oysa söylenceler var, istemediği konuklara geçit vermiyor Sarıkız. Dağı duman sarıyor, yol kapanıyor, ulaşım gerçekleşmiyor. Mutluyum, beni güzel kucakladı, geri çevirmedi hiç. Zeytinli köyünün Türkmen şoförünü anımsıyorum. llginç yorumlar yapar. Yoğun sise karşın güneşin parlaması, Sarıkız'ın gülümsemesi demek. Vaktiyle bir okurum, "Körfez Ana" adını koydu bana. Mektubu hâlâ çekmecemde. Kimi günler dünyayı, insanları kucaklarken, anaya benziyorum gerçekten. Öylesine sevgiyle kucaklıyorum dağları, ağaçları. Bu kez yürümek gücünü bulamadım, doruğa tırmanmadan indim dağdan aşağı. Gözlerimle yaşadım mavi kavuşmayı. Daha önce söz ettim mi bilmem, Tahtakuşlar'da Etnografya Galerisi'nin duvarında güzel bir kavuşma. Değerli sanatçımız Selitn Turan'ın nrçasında gülümsüyor Sarıkız. Saçları san değil, dağlarda açan renk renk çiçeklerle baharı taşıyor başında. Dimdik duruyor, haksızlığa karşı direnişi simgeliyor. Selim Turan'ın tablosunu gözbebeklerimde taşırım her zaman. Dağa çıkınca kanatlanır, çevremde uçmaya başlar. Bir değil kaç kuş birden kanat çırpar. ı Kaç yıl oldu bilmiyorum, kimi zaman yıllar ölçülemiyor. Selim Turan öldü mü, Kazdağı Güzellemesi'nde renk renk açıyor, yaşıyor mu acaba? Peki, Avni Arbaş öldü mü, sergisini kimler izledi, neler hissetti acaba? Ölümü mü, ölümsüzlüğü mü? Ya da Abidin Dino, nerelerde acaba? Son kez bir kart çıktı postadan, maviler, pembeler, yeşiller birbirine kanşıyor. Uçuk bir renk şöleni denir mi acaba? Uçarken canlanıyor renkler, ölmüyor, tersine ölmezliği sergiliyorlar. *** Açıklamam gerekir, renkleri yitiriyorum kimi zaman. Ya da yitikliğin ötesinde bir buluşmaya dalıyorum. Başucumda küçük bir demet Kazdağı'nın simgesi olarak yer aldı. Tahtakuşlar'da kavuştuğum genç kızlar, Dağ Güzellemesi diye söz ediyor bu çiçekten. Zeytin çekirdeği, minik çam kozalağı, çidembik ve acı bademden oluşuyor. Bolluğu, güzelliği, ölmezliği, barışı simgeleyen dağ ürünleriyle koruyucu bir takı sayılıyor. Bana da verdiler, yakama taktım. Kudar'lann oğlu Orhan Kudar başka bir armağan da koydu çantama. Bir şişe kantaron yağı. Bunu dizlerine sür abla, gelecek yaz Sarıkız'a koşarak gideceksin, dedi. Akşam sabah sürüyor, Sarıkız'a göz kırpıyorum. Kazdağı'nda koşmak ne güzel olur, hayali de mutlandırıyor beni. Karar verdim, en kısa sürede dağa tırmanacağım. Yürüyerek olmasa da, dağların soluğunu hissederek yüreğimde.#