22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 P+ adamiçinbunlanyapıyorumya,karşıdaki uyuz marangoz bütün bu telaşı kendisine sanmasınmı! Birakşamüstü horozlanıp, "Bana baksana, lop inc ir, bir daha buradan geçersen gözünü patlatınm senin!" demesin mi... Benim lüzumsuz adamım da bu talihsiz olaydan sonra bizim sokağın yolunu unutmasın mı... Işte o vakit bende şat'ak atardı. Doğruca kahvecimadamakoşardım. Böyle böyle derdim. Bir keyiflenirdi ki sorma gıtsin. Kendisine devlet işi havale edilmiş gibi göğsü kabanr, "Meraketmeyesin!" derdi, birdesıcakkapuçino içirirdibana. Üç gün sonra, bacağımdaçıkanbirkaç kara tüyü ağzımda ıyice yumuşattığım sakızla yolduktan sonra, en sevdiğim menekşe moru çiçekli entarimi geçirirdim sırtıma. Kapıyı bir daha geri dönmeyecekler gibi kapatır, pişmiş aşa su katmakta usta marangozun önünden salına salına, kıvırta kıvırta geçer, vanrdım madamın kahvesine. Madam beni gözlerden uzak, arka taraftaki kendi odasına alırdı. Az sonra madamın işveli işveli, "Bonjur mösyö, komantelavu?" diyen sesini duyar duymaz başlardı kalbim yerinden oynamaya. Beni görünce ne olacak, sevinecek mi, şaşkınlıktan küçük dilini mi yutacak, yoksa "Ne yaptın kız!" diyerek, beni evime mi yollayacak, tabii böyle yapacak, "Ben koskoca adamım, hem işim gücüm de yok, avare avare dolaşınm sokaklan, kapımı yedi senedir çalan yok, hem param pulum da yok sana bakacak, gençliğin güzelliğin solar elimde üzülürüm a kız!" diyerek gerisin geri gönderecek beni eve. Böyle olmazdı. Madamın kıpkırmızı renkli yumuşacık koltuğunun dili olsa da anlatsa. O, iceriye girer girmez ben üzerimde bir yaka iğnesi gibi iğreti taşıdığım aşkın insanı utangaçlaştıran, hissileştiren, halsizleştiren hallerıni bir kenara atar; şöy le bir sağa sola kıpırdanırdım olduğum yerde ve koca memelerim sanki tesadüfen vücuduma konuvermiş iki tombul kuş gibi başlarlardı çırpınmaya. Bir müddet ayaktakalınca, dayanamaz: "Ne duruyorsunuz ayakta, gelsenize yanıma" derdim arsız arsız. O böyle körün gözü gibi susmaya devam ettikçe ben de durgunlaşır, bir kusur iş. lemiş bütün çocuklar gibi gözlerimi entarimin çıçeklerınden bırine dikerdim; üç menekşe yaprağını kını bilir kaç defa saydıktan sonra nihayet "Kalk" derdi, "Kalk şurdaki işkembeciye gidelim, kar gibi bembeyazdır, tertemizdir işkembesı, kâseleri de antika üstelik..." Bol limonluçorbalanmızı ekşi ekşi içtikten sonra yanındaki kızı okula yazdıracak adamlar gibi birkaç adım önümden başlardı yürümeye. Yüksekkaldırım yokuşundan Karaköy'e kadar. Yalnız Emınönü 'nden vapura binerken "Kız bak pişman olmayasın!" derdi; kestirmeden "Olmam.olmam!" derdim. Ada vapuru olduğunu ta adaya vanncaya kadar anlamazdım. Yaşlı, mübarek bir kadının elini öperken bundan sonra kocam olacağım umut ettiğim adamın neredeyse üç ay boyunca bir daha bu eve uğramayacağını da. Kestirmeden söyleyeyim, böyle lüzumsuz adamın kansı olunur mu hiç, gençlik işte, okumuş yazmış adamdır, eli eknıek tutar, yalnız bir kadına ihtiyaç var zahir diye düşünmüştüm bende. Meğeradamkendindengeçmiş. Sanki üç ay değil de, üç günlüğüne Fatih'teki halamın yanına gitmişim gibi rahat dönerdim evime. Uyuz marangoz dahil sorup soruşturanım da çok olmazdı. Beni hevesle alır, nikâhı basar, marangozhanenin üst katında bir eve yerleştirirdi. Ben bu seferkarşı pencereden bakardım sokağa, yine çekirdek çıtlatır, yine laflardım gelen geçenle ve şükrederdim Tann' ya beni böy lesine lüzumsuz bir adamın kansı olmaktan son anda kurtardığı için.^ • Sınır istasyonunda görevlıler pasaport ve eşyaları kontrol cderken bu iki nışanlı da vedalaşıyor. Genç kızın yolculugu Kahire'ye. Nişanlısı ise Türk ordusunda subay; görevinin başına dönmesi gerekiyor. Az sonra aksı istikametteki trene binecek. CUMHURİYET DERCt s Ekspresi Ikinci Dünya Savaşı sırasında yayımlanan Ingiliz propaganda dergisi Vanguard, Mart 1944 tarihinde işte bu fotoğraflan ve fotoğraf altlannı yayımladı. Dergi 58 yıl sonra Boğaziçi Üniversitesi "Tarihsel Metinler'le Fransızca" dersi öğrencilerince değerlendirildi. • İşte Toros Ekspresi'nin on beş yıllık makinisti. Çok ilginç anılan olduğu kesin; işinden başını kaldırabilse kim bilir neler anlatacak!.. • Toros Ekspresi o gün on iki ayn mılletten 180 yolcu taşıyordu: Nazi işgalindekı Avrupa'dan kaçanlar, Ortadoğu'ya sızmak isteyen casuslar, uluslararası çalışan işadamalan, dıplomatlar... • Sınır istasyonu Meydan Ekbez dağlarla çevrili küçük bir köy. İki saat mola... Ama yapılacak o kadar çok şey var ki... Gümrük muameleleri, kâğıtlar; uyuşmuş bacakları açmak... • Tren gece Meydan Ekbez'e vanyor. Ortalık bırden hareketleniyor. "Tren istasyonlarının o geceye özgü esrarengiz curcunasını severim" diye yazıyor Paul Morand. Bir Fransız görevli kâğıtlan inceliyor. Avrupa ve Asya'daki bütün şüphelilerin isimleri, belgelerinin arasında mevcut. Fotoğraffotoğraf altları lletişim Yayınları Tarih ve Toplum dergisi Ocak 2003 sayısında yayımlanacak. A Toros Lkspıesı ınn lh yıllık Yolcular hoşnut mu bilinmez. Tren değil seyyar Babil Kulesi sanki.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle