Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7OCAK2001.SAYI772 ŞAKACI BIR JOKER Sengiye desenleriyle katılacak bir yazar: Ihsan Oktay Anar... Yazıyla çizgiyi buluşturan yazarla, "kimlikleri" üzerine konuştuk... Kasa Galeri'de desen sergisindeki çizimleriniz "Krtabül Hiyel" adlı kitabınızdaki desenlerden oluşuyor. Diğer kitaplarınız desensiz oysa... Diğer kıtaplarımda desen elbette ki olmamalıydı. Çünkü bir romanda şekil değil, dil kullanılır. Eğer resim kullanılıyorsa bu, yazarın dil konusunda yetersizliğinin olduğu anlamına gelebilir. Fakat eski Islam kültüründe hiyel kitapları vardır ve bunlardan görebildiğim kadarıyla hepsi resimlidir. "Kitabül Hiyel"de de bu geleneği sürdürmek istedim. Çizimleriniz, savaş ya da "iktidar" aygrtlannın planlanndan oluşan mekanik çalışmalar, hatta edebi bir metin okuyucusu için epey "serf ifadelere sahip çalışmalar Mekanik ve mühendislik bilimine özel bir ilginiz var olmalı... Kendimden bahsetmeyi sevmiyorum. Ama yine de bu soruya cevap vermek zorunda olduğuma inanıyorum. "Kimliksiz biri" olduğumu düşünüyorum. Ressam, mühendis, tarihçi kimliklerine sıkışıp kalmak istemem. Hatta "yazar" kimliğine de... Sadece yazıyorum o kadar. Resim yapabilir ve pastra da oynayabilirim. Borges'in de söylemeye çalıştığı gibi, 'Bir insan hem herkes, hem de hiçbırıdir'. Ben ise jokerim. Yani bazı iskambil oyunlarında, her kartın yerine geçen bir kart gibi. Kelimenin diğer anlamıyla da "joker", yani "şakacıyım". Sergideki resimlerin her birini birer şaka olarak görebilirsıniz. Söyleşilerinizden birinde resim bölümüne girmek istediğinizi, ancak Izmir'de o dönemde güzel sanatlar fakültesi olmadığı ve Istanbul'a gelemediğinız için resmi bırakıp yazıya yöneldiğinizi söylemişsiniz. Resim içinizde ukde mi kaldı? Hayır, çünkü şu anda bile (çirkin de olsa) resim yapabilirim ya da yaparım. Başarı benim için önemli değil. Edebiyat ve resmin şu anda yaşamınızdaki ağıriıklan nedir? Iki alan arasında bir tercih söz konusu olsa, ağırlığı hangisine verirdiniz? Edebiyat ve resmin şu anda yaşamımdaki ağırlıklannın ne olduğunu soruyorsunuz. Fakat ne edebiyat ne de resim benim için ağır. Dolayısıyla, kariyer yapmaktan nefret eden biri olarak, benim için ikisi de "hafif' ve eğlenceli konular.^ DERGIDEN Merhaba, Bu haftaki kapakfotoğrafımız iinlü ttalyan mimar D 'Aronco 'nun imzasım taşıyan bir ada konağı. 1997yılının Mart ayında Belediye Başkam Can Esen zamamnda hukuk çiğnenerek yıkılan konak lOOyıl ö'nce Abdülhamid 'in bankerlerinden Davut Efendi tarafından yaptırılmıştı. lçindeki Osmanlı hamamı ve kalemişi süslemeleriyle gerçek bir kültür varlığı iken bu özellikleri onu baltadan kurtarmaya yetmemişti. Ancak aynı sokakta, bu konağın aşağı yukarı karşısına düşen bir başka ikiz konağa vurulan balta, ilginç bir hukuk savaşımn da başlangıcı oldu. Savaşın konusu ise inanmayacaksınız ama 16 yıllık bir gerçeği masaya yatırdı. Adalar StTalanı mıydı, yoksa değil miydi? Çoğumuz Adalar 'ı SlTalanı olarak bilirken bu konuya ciddi bir kuşku hakimmiş. Hırs düşkünleri buldukları bir açıktan yararlanarak çirkin ama para kazandıran evler inşa etmeyi becermişler. ğum konuma geldim. Halkın alkışı naiftir, samimidir ama bilgiden yoksundur. Insanlar, medyatik yönümün de güçlü olması nedeniyle, beni ilginç buluyor, çahşmalanma ilgi gösteriyor. Ancak benim için önemli olan, 'bilirkişiler'in de onayını alan, beğenisini toplayan işler yapmak. Bugune dek bunun eksikliğini çok hissettim. Çünkü sürekli alkışlandığım, okşandığım sürcce hiçbir yere varamam. Tam tersine,' sen yapamazsın, başaramazsın' gibi ifadeler beni daha çok kamçılar. Bu sergi teklifi, tasanmlanmın 'akademik' anlamdadasınanacak olması açısından benim için çok büyük önem taşıyor. Bu tür sınamalar olmazsa yaşam da biter benim için. İnsan ömrü, yapmak istediklerini gerçekleştirccek kadar uzun değil ne yazık ki. Hayallerimizi gerçekleştirmek için binlerce ömür lazım." Ipekçi için yaratmanın, üretmenin sının, zamanı yok. Bu sergide ilk defa farklı bir malzemeyle gerçeklcştireceği bir projeye de imza atacak: Kâğıttan elbiseler. Elbiseler, sergi açılışında canlı mankenler, daha sonra cansız mankenler üzerinde sergilenecek. Ipekçi için kâğıt, anlamlı bir malzeme: "Kâğıt beni geçmişe götürüyor. Neler yok ki kâğıdın üzerinde? Kontratlar, nice aşklar onun üzerine yazılmış, mutluluklar ve mutsuzluklar onunla yaşanmış. Bu anlamda yorgun bir malzeme kâğıt. Yaşamın önemli anlannı bclgeletnesi açısından ise çokdeğerli." Cemil Ipekçi 'nin kâğıtla biri ikte, kaçırulmaz olarak gündcmc gelen bir yazı serüveni de var, "Yazıyla boş,alıyorum, gönlümün sesine daha fazla kulak verebiliyorum" diyor. 17 yaşında şiir yazarak başladığı, önceleri "Hayal", daha sonra "Rüya" adını alan "hayal ürünü" bir kişiye yazdığı mektuplar, küçük hikâyeler ve moda yazıları ile kendi yolunda akan ve gelecekteki projeleri arasında önemli yeri olan bir serüven bu. Yaratım sürecinin kuşkusuz en zor adımı, o sürecin başındaki yaratma sancısı. Modanın günlük trendlerine yüz vermeden, etnikoryantalist çizgisini yıllardır sürdüren Ipekçi, bir kolcksiyonu yaratrrken uzun bir hazırlık süreci yaşıyor. Bu sürecin en önemli parçası, koleksiyonun dönemi ve temasını oluşturan aynntılan kurgulamak. Heray Ipekçi'nin kâğıt elbiselerinden biri... rıntıyı ince ince tasarlıyor. Osmanlı'daki günlük hayatı kitaplardan araştınyor, giydikleri kıyafetlerden, süründükleri kokulara kadar harcm kadınlarının yaşamlarını kurguluyor, sokaktaki insanın giyim tarzını hayal ediyor ve tüm bu aynntılan koleksiyonundaki her bir parçaya taşıyor: "Tasanm,biroyundur. Içindesenaryosu, dekoru olan bir oyun. Koleksiyonlanmı bu unsurlan bir araya getirerek oluştururum/ Hiçbir zaman, oturayım da bir koleksiyon yaratayım, diye işe başlamam. Çalışırken önem verdiğim en önemli şey müziktir. Müziksiz yapamam." Ipekçi'ninetnikoryantalistçizgisinebakıp koleksiyonlannı tasavvuf müziği eşliğinde yarattığı düşünülmesin sakın! Aksine, tekno kulüplerin o mesafeli, soğuk havasını seviyor ve bazı geceler saatler boyu tekno müzik dinleyerek esin kaynağıru orada buluyor. Ipekçi'ninsayısızdüşlerinden biri de gençlerle bir arada olmak, onlara tasarım alanındaki birikimlerini aktarmak. "Şöhret ve başarı lı olma tutkusu bende bir hastahk. Bu yüzden kendimden başka insanlara zaman ayırmaya fırsatım olmadı hiç" diycn Ipekçi, otonte, hiyerarşi gibi kavramlardan "nefret" ettiğini, bu yüzden, hocaöğretmen ilişkisi dışında gençlerle birlikte olabileceği fırsatlara açık olduğunu belirtiyor. Herkoleksiyonunundeğişmez"model"ı olan ve "başrolü" üstlenen bir kadın var Cemil tpekçi'nindüşlcrinde.Tasarladığı her kıyafeti bu düşsel kadın için yaratıyor: "Belki benim içimdeki kadın o. Alımlı, uzun boylu, esmerve hafif kemerli burunlu... Son derece anaç, çok maharetlı, güzel ycmeklcr yapan ama aynı zamanda cilvcli, çok iyı aşk yapan bir kadın. Bu kadını her zaman içimde taşıyorum..."^ Bu haftaki kapakyazımız bu garip gerçeği anlatıyor... tşte hikayenin özeti: Adalar'ın SlTalanı olduğuna ilişkin karar zamamnda gerektiği gibi ilan edilmemiş. Bu bürokratik unutkanlık sayesinde dokuyu betonlaştıranlar bugüne dek aleyhlerine açılan bütün davalardan beraatle çıkmışlar. Ada Dostlan Derneği 'nin yürüttüğü hukuk kavgası sonunda Adalar'ın SİTalanı olduğu tam löyıl sonra ilan edilerek halka duyuruldu. SİTmi değil mi bilemeyiz diye beraat veren mahkemeler şimdi ne karar verecekler? Bu haftaki dergimizde F Tîpi Cezaevi 'nde yapılmış bir görüsün hikâyesini okuyacaksınız. Önümüzdeki hafta daha iyi bir Türkiye 'ye uyanmak dileğiyle... CUMHURİYETDERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER AJANSIBASIN VE YAYINCILIK AŞ ADINA BERİN NADİ • SORUMLU MÜDÜR: FİKRETİLKİZ • GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ. • İDARE MERKEZİ: TÜRKOCAĞICAD. NO: 3941CAĞALOĞLU, 34334 İSTANBUL TEL: (0212)51205051REKLAM: MEDYAC