08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 r+ Hatip Okul lan' nın sistemin ana kurumlardan biri haline gelmesini sağlayan yaygınlaşmalanndan ve sekizyıllıkeğitime geçiş sürecinden bağımsız olarak düşünülmcmesi gcrekiyor. Mutlak sayılara baktığımızda ortaöğretimdeki toplam öğrenci sayısının da kız öğrenci sayısımn da 8 yıllık ilköğretime geçişten itibaren azaldığı görülüyor.Bu sayılar, 199394'ten 199697'ye doğru yükselirken, o tarihten 19992000 dcrs yüına doğru inişe geçiyor. 19992000 ders yılında, ortaöğretimdeki toplam öğrenci sayısı, 199697 rakamlarınagöreyüzde 11.88oranındabir gerilemeyi işaretliyor. Oysa 8 yılhk eğitime geçişin öncesindeki 3 yılda 199394'ten 199697 ders yılına kadar ortaöğrctim kurumlanndaki toplam öğrenci sayısı yüzde 12.75 oranında arttı. Bu artışın, kız öğrencilerin mesleki teknik eğitim içinde din eğitimine artan katılımıyla ilişkili olduğu görulüyor. Çunkü 199394'ten 199697'ye kadar kız öğrenci sayısı genel liselerde yüzde 4, mesleki teknik liselerde ise yüzde 30 oranında arttı. Mesleki teknik liselere ait veriler aynştınlarak ıncelendiğinde ise din eğitimindeki kadın oranlan dikkati çekiyor. Tablo4'teki sayılar üzerindenyaptığımız hesaplamada, aynı öğretim yılında din eğitimine aynlan toplam mesleki teknik öğrenci sayısı, 199394'e kıyasla yüzde 19, erkek öğrenci sayısı yüzde 4, kız öğrenci sayısı ise yüzde 51 oranında arttı. 19992000 ders yılında ise mesleki teknik eğitimdeki tüm öğrencilerin yüzde 16'sı'ı, kız öğrencilerin yüzde 21 'i, erkek öğrencilerin ise sadece yüzde 13'ü din eğitiminde.Bu tarihte din eğitimi liselerindeki toplam öğrenci sayısı üç yıl öncesine kıyasla yüzde 30, erkek sayısı yüzde 41, kız sayısı yüzde 14 oranında gcriledi. Teksıııavdanntı? < < Bu yönseme, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçişle birliktc ünıversiteye girişte tek sınav ve "katsayı" uygulamalanylailişkilendırilebilir. Ancak, 8 yıllık eğitime geçiş öncesinde din eğitimindeki en hızh artış oranına sahip olan kadın katılımı, geçişten sonra en yavaş gerileyen oranı gerçekleştirdi. 2000'e gelindiğinde, din eğitimi liselerindeki kız öğrenci sayılannın erkek sayılannı geçmesi, kadınlara kapalı olan bir istihdam alanındaki "mesleki teknik eğitimin" işlevselliği kadar, kimi kız çocuklannın laik eğitime alternatifbir eğitim türüne enterne edilmesi konusunda da dikkat çekici bir gelişme. öğrenci Seçme ve Yerleştirme Smavı sonuçlanna göre üniversiteye yerleşme şansı 1999 ÖSYS'de kadınlar için yüzde 55.2, erkekler için yüzde 56.9 gibi yakın oranlarla gerçekleşti, 2000'de kadınlar öne geçti. 19992000 ders yılında yükseköğrenım öğrencisinin yüzde 40'ı kadındı. Kadın öğrencilerin teknik bilimler ve ziraat dışındaki alanlarda oranlarının gittikçe yükseldiği ya da sabit kaldığı görülüyor. Sosyal bilimler ve öğretmenlik eğitimini de kapsayan uygulamalı sosyal bilimler, matematik ve fen gibi alanlarda kadın öğrenci oranlan erkeklereyaklaşıyor. Dil.sağlıkbilimlerihemşirelik dahi 1 ve sanat alanlannda kadın öğrenci sayılan erkeklerden fazla. (Tablo 5) Sonuç: Eğitimde kadınerkek eşitliğini sağlamak her şeyden önce tcmel bir anlayış ve paradigma değışikliğini gerektıriyor. Bununyanı sıra kadınlar arasındaokumazyazmazhğı tamamen ortadan kaldırmak, meslek eğitimine, bilim ve teknolojiye ulaşmalannı sağlamak, eğitim formlan için yeterli kaynak ayırmak, aynmcı olmayan eğıtım vc öğretimı geliştırmek ve okulun QZgürleştirıcı potansıyelini her ıkı cinsın lehine kullanmak gerekiyor. ^ CUMHURİYET DERGİ FP'li, MHP'li ve ANAP'lı üyeler, kadının çalışmasını koca iznine tabi kılan maddeyi geri getirme peşinde. Komisyonda, kadının çalışmasına ilişkin maddeye 'ailenin huzurunu göz önünde tutmak' şartı eklendi. Kocanın izni olmadan asla! NERMtN ABAPANUNAT C insiyet farkını gözeterek erkeklere çalışma fırsatını tanıma, buna karşın kadını sadece rutin bir günlük ev içi yaşam içine hapsetme günümüz eşıtlik anlayışına tümden aykındır. Çağımızda yalnız erkeğe kamusal alana çıkıp iş görme hakkını tanımak, buna karşı kadının evli olması halindeçalışma hakkını kocanın izin koşuluna bağlamak kabul edilemez bir haksızlıktır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk kadını cepheye giden erkeklerin yerini kısmen doldurdu, ancak yasal yoldan çalışma hakkına cumhuriyette kavuştu. Şu kadar ki 1926'da kendisıne tanınan bu hak bugün yeterli sayılmaz. Evli Türk kadınlan uzun yıllardır çağdaş anlayışa uygun hukuki çözümlemeler bekliyor. Kuşkusuz 1926'da Isviçre Medeni Kanunu'nun "reception" (tümden alım) yolu ile kabulü çok önemli bir aşama. Bu hukuk devrimi ile çokeşlilik ve tek taraflı boşama toptan kaldınldı, evlilik kurumu kadınerkeğin karşılıklı nzasına dayanan bir ortaklık zeminine oturtuldu. Ancak aradan geçen zaman içinde toplumsal, kültürel, ekonomik gelişmeler karşısında, özellikle aile hukuku bölümünde yer alan ve kabul edildiği zaman açısından kadınlara reform niteliğinde haklar tanımış olan kurallar, günümüzde ortaya çıkmış olan gereksinmeleri karşılamaktan uzak ve yetersiz kaldı. Sivil toplum örgütü sıfatıyla 27 kadın derneği daha 1975 'te, yani 26 yıl önce Ankara'da yaptıkları kongrede ileri sürdükleri on bir temel talep arasında "Aile başkanı statüsünün sadece kocaya tamnmaması", " Kocanın, kansının işe girme ya da mesleğini ifa etmesi konusunda sahip olduğu izin vermemc yetkisininkaldırılması" isteklerine yer verdiler(!) Daha sonraları 1981TBMM tarafından onaylanan Kadınlara Karşı Her Türlü Aynmcılığın Kaldırılması Sözleşmesi'nde bu ilkelere ayn maddelerhalindc yer verildi.Günümüzdekü ^ reselpazar açısından kadin emeği ve istihdamı, sadece bir kadın sorunu olmaktan çıkmış olan toplumun ekonomisine damgasını vuruyor. Peki, Türk kadını bu değişimler karşısında hangi durumda?199()'danbuyana gelen gerek kamu alanında yer alan kurumlar gerekse sivil toplum ör gütleri bu konudaki isteklerini yinelediler. 1992 'de tstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmalan Merkezi ve Vakfi, Medeni Kanun'da yapılması gereken değişikliklerin gerçekleşmesi için bir grup kadın üyesiyle lOO.OOO'ı aşkın imzalı dilekçeyi o dönemin TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un masasına koymuştu. O dilekçeler acabaneredeler? Uzun yıllardan beri çeşitli erkek ve kadın bilim mensuplanndan oluşan kurullann hazırladıklan Medeni Kanun'un yeniden gözden geçirilmesi metni defalarca Meclis'e sunuldu, ancak bir türlü gündeme gelemedi. Nihayet30 Aralık 1999tarihinde TBMM Başkanlığı'na sunulan tasan bir yıl sonra gündeme girme fırsatına kavuştu. Kurulan alt komisyonda cereyan eden tartışmalarda, basın yolu ile kamuoyuna yansıdığına göre, kadının meslek ve iş scçiminde ılk başta çok masum görünmekle beraber uygulamada büyük sakıncalar doğuracak olan bir eğilim belirdi. Medeni Kanun'uneski 159'uncumaddesi kadının mesleğini ifa etmesini ya da bir işe gırmesini kocanın açık ya da zımni iznine bağlamıştı. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi 1990'daeşitlikilkesine aykın düştüğü gerekçesiyle iptal etmişti. Yeni tasarıda bu konuya 192 'nci maddede yer verilmiş ve "eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı" konusuna açıklık getirilmişti. Bu açık tanıma rağmen alt komisyonda FP'li, MHP'li ve ANAP'lı üycler bu açıklama ılc yetinmeyip maddeye " ailenin huzurunu göz önünde tutmak şartıyla" ibaresini eklemişlerdi. Böylece daha önce eşitlik ilkesine aykın düşüyor gerekçesiyle iptal edilen madde bu kez arka kapıdan yeniden içcri alınıyor. ilkbakışta çok makul görünen bu ekleme acaba ne gibi sakıncalar getirebilir? "Ailenin huzuru" hukuk açısından çok muğlak bir kavram. Alman Medeni Kanunu'nda sözü edilen "ailenin çıkarlan" da(Md. 1356)benzer şekilde sakıncalıdır. örneğin son haftalardakamuoyunayansıyan lstanbul'dabirlokantada çalışan kadın personelin zührevi hastalıklar hastanesine muayeneye sevk edilmeleri kimi makamlann "garson" mesleğine ne gözle baktıklannı çok açık biçimde gösteriyor. Bu mesleği ifa eden kadınlar bazı kişilere göre "Ailenin huzurunu ya da çıkarlannı tehlikeye atmaktadırlar ve bu nedenle çalışmamalılar" sonucunavanlabilir. Günümüz Türkiye'sinde özellikle kentlerde yaşayan kadınlann çok küçük bir kısmı iş hayatına atılabiliyor. Yeni çıkan TÜSİAD raporuna göre bunlann oranı sadece % 15.8. Oysa kadın politikalanna ilişkin tüm uluslararası sözleşme ve direktifler kadınlann girişimcılığe ve işgücüne özendirilmesini öneriyor. 1997'de "kadınlann emeği küreselleşmeden, ekonomik krizden ve yeni liberal politikalardan olumsuz yönden etkilenen toplumsal kesimlerde önemli bir kurtancıdır ve kadınlar emekleriyle hanclen için yeni stratejiler geliştirebilmektedirler" (*). Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu bu görüşü aynen benimsiyor. Parlamento üyelerimiz evli kadınlanmıza yeni iş alanları yaratma ve edinmiş olduklan mesleki bilgilerini kullanma konusunda yol açıcı olmalıdırlar. Bu nedenle atacrkil düşünce sistcmınin bir kalıntısısayılanmuğlakölçütleryerineeşlerin tercihine saygı gösterilmeli ve her iki tarafserbestbırakılmalı.HalenTBMM'de değişik partilerin safında yeralan 23 kadın mıllctvekılimizin bu konuda yakın ilgi göstermeleri haklı bir beklentimiz. Aksi takdirde kadınlann siyasal temsilde daha fazla yer edinmeleri gerekir tezi havada kalmışsayılacak. Bir kez daha söyleyelim: Evli Türk kadınlan lütufdeğil hak istemektedirler!^ (*) Yıkjız Ecevit, Küreselleşme, Yapısal Uyum ve Kadın Emeğinin Kullanımında Değişmeler, • Şekerlm, sabah çıkarken gömleğiml ütülemeyl unutmuşsun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle