Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D EYLÜL 2000. SAYI 755 azaya duyduğuyürektenbiracı lduğu gerçeği de yadsınamaz. "Film çekmek tıpkı savaşmak ibidir. Üstelik büyük, sert bir îvaştır bu. Sanat ve ticaret araında yapılan amansız bir saaş." Çok doğru bir saptamasıır bu Cameron' un. Bunu ancak ınema dünyası içinde çalışanır ve set deneyimi olan kişiler nlayabilir. "Film çekerken ne azık ki filminizin sanatsal yöünü düşünmekle kalamazsıız." diyor James Cameron ve iddi bir film yönetmenini araba anşçısma benzetiyor: "Viraj»rda kesinlikle frene basmalısıız, yoksa doğrudan doğruya uvara toslarsınız. Bu benim baıma hiç gelmedi ama Titanik' i ekerken doğrusu hafifçe duvaa sürtündüm." Bir aynntı ustasıda olan Caıeron, Titanik'in arasına inceıkle gözünüze zorla sokmadığı 'Film çekmek tıpkı savaşmak gibidir" diyor Cameron. ynntılannı da serpiştirmiş: Roe'unilkvegerçekaşkıJackDawson'atjpalanıyorum açıkçası" diyor Cameron. "Bu ıp benzeyen kız torunu, limonlu çay barda ikilem beni rahatsız etmiyor." ,ı, birinci mevki yemek salonundaki ufak Titanik fîlminde de teknolojiyi ve bilgisaızın annesinin buyruğuyla dik oturması, yar efektlerini insanın dunununu ve karşıeçetesini dikkatlice açması, kucağına ser laştığı çıkmazla baş edebilme özelliğini rıesi vb. gibi. Rose' un annesinin kızıyla ka vurgulamak için fondaki bir öğe olarak balarasında yaptığı konuşma da çok etkiley işanyla kullanmış yönetmen. ibirplandır: "Bizkadımz, fazlabirseçim 'Teknoloji okadaretkileyicibirnoktaya apma olanağımız yok kızım" diyen anne geldi ki, bu durum beni zaman zaman korLuth De Witt Bukater, aile adlannın satışını kutuyor. Cünkü bir filmde artık her şeyi isjzının aracıhğı ile yaparken varsülar düntediğinizce yapabilirsiniz, her yere herkesi asının ikiyüzlü ahlakını da yansıtır. Gemi yerleştirebilirsiniz. Videoda yapılan bir olaıatarken ilk Önce birinci mevki yolculann yın tanıklığına sakın ha inanmayın. Benim ilikalara ahnması ne kadarda çarpıcıdır. bilgisayar efektleri stüdyom Digital Domain'de ise böyle yalanlar olmaz. Oradaki tek 'eknolojlnln ç«kimin« kapılmak Tann her zaman yönetmendir. Bilgisayarlarda orda yönetmenlerin emrindedir, yöTeknoloj inin kötü bir şey olmadığını saiınuyor James Cameron, fakat teknoloj inin netmenler bilgisayarlann değil." diye de teknolojiye yaklaşımını yeniden açıklıyor. .ontrol edilmesinin gerçek bir sorun oldu"Titanic" filmi en pahalı film, teknoloji ;unu belirtiyor. "Titanik kötü tasarlanmış harikası olarak suuflandırmadan önyargısız )irgemideğildi,neyazıkkikötüyönetildi, olarak izlenmeli ve öykünün derinliğine mnun sonucunda da 1500 kişiye çelikten inilmelıydi.Böylccefarklıbirbakışaçısıytirmezaroldu. Teknolojininçekiminckala da değerlendirilebilirdi. Oç saat on beş nlmışbircanlı türüyüz bizler. Yeryüzünde:i her şeyi durduruyoruz, herkes kendi top dakikalık süresıne karşın film sizi insanlanyla, onlann yok oluş ve direnişleriyle ister ağını eksin diyebilecek çok az kişi var. Daistemezbaşroldc olan bir geminin içindekı ma ilerlemek zorundayız, tüm dünyayı doyüzlerle, umutlarla, sevgilerle, kötülükler/urmakiçinyenitohumlarbulmalıyız. Edele, güzelliklerle zamanın nasıl geçtiğini du)iyat ve resimden daha çok sinema temelinyurmadan ünlübirfaciayı anlatıyordu. Bu le teknolojiye dayalı bir iletişim aracıdır. da bir yönetmen için unutulmayacak bir baîcn teknoloji karşıtı içtenlikli düşüncelerinı ifade edebilmek için teknoloj iden yarar şandır...^ 15 PAZARIN PENCERESINDEN Falcıkomünist... SELÇUK EREZ M ilan Kundera, bir yazısmda (The Angels, The Now Yorker, 18.8.1980) 1968'de Çekoslovakya'nın Rusya tarafından işgal edilmesıni izleyen aylarda başına gelenleri anlatır: Işsiz bırakılmıştır, kendisine iş verilmemektedir. Bu sırada çoğu genç birçok dostu Kundera'yı ziyaret etmeye başlarlar; bunlardan bir bölümü, ona "Benim adımı kullanıp makale, oyun vb. yazabiiir, yayımlatabilirsin!" demişler. Bu dostlardan R. olarak andığı bir kız, çok tirajlı bir gençlik dergisinin editörüdür. O sıralarda bütün yayın organları Ruslan öven yazılar yayımlamak zorundadırian bu nedenle, halka rtici gelen birçok yazılar yer almaktadır gazetelerde ve dergilerde... Bunu dengelemek için Kundera'dan bir yıldız falı köşesi istenir. Doğal olarak kendi adını kullanmaması, bir takma adla yazması gerekmektedir. Gazetede çalışanlara, köşeyi hazııiayanın tanınmış bir nükleer fizikçi olduğu ve arkadaşlarının eleştirilerinden kaçınmak için bu işi uydurma bir adla gerçekleştirmeyi seçtiği söylenir. Kundera, bir süre kendi çizmiş olduğu Boğa, Terazi, Ikizler vb. burcu resimlerinin attına o burçta doğanlan o hafta nelerin beklediğini uydurur, yazar. Adı, edebiyat kıtaplarından, hatta telefon rehberinden silinmiş bir yazar olarak yapabileceği tek iş budur. Bir süre sonra, R, gazetenin genel yayın müdürünün kendisinden özel durumunu aydınlatacak bir horoskop hazırlamasını istediğini ıletir. Bu tuhaftır; zira, bulunduğu yere, Ruslar sayesinde gelmiş, hem Prag'da ve hem de Moskova'da Marksizm Leninizm okumuş, sapına kadar komünist olan bu kimsenin böyle fallara filan inanmaması beklenir. bitirdiğinden Paris'e gönderilmiş ve orada teoloji okumuş; üniversiteyi bitirince de papaz olmuş ve mezhebinin oldukça yüksek mertebelerine kadar ulaşmış.. Altmış yaşına vardığında, hayatının çizgisi değişmiş: O güne dek biriktirmiş olduğu paralarla gidip bir mitralyöz ve kasa kasa fişek alıp doğduğu köye gitmiş.. Bir motorlu sandala atlayıp komşu adaya uzanmış ve... o adayı basıp büyük çapta bir soykınmı gerçekleştirmiş. Bunca yıl okutulmuş, dini eğitim görmüş teoloji fakültesi bitirmiş bir din adamı, bu cinayetlerı nasıl işler? Bu sorulan sorarken aklımıza başkaları geliveriyor: Çağdaş bir eğitim görmüş politikaya atladığı günden son yıllara vanncaya dek çağdaşlığı ve ilericiliği ağzından düşürmemiş, sıttin sene Sosyal Demokrat bir partinın başında bulunmuş ve başka bir sosyal demokrat partinin başkanlığını yapmış biri sonunda nasıl bu ülkeyi dinsel kurallara göre yönetmeyi amaç edindiğı güçlü kanıtlarla sergilenen bir takıyyecibaşına arka çıkar? Milan Kundera'dan horoskop ısmarlayan James Cameron suların içinde. Bu kez kameru onun elinde... R, Kundera'ya bu adamın aynı zamanda ınsanları atayan ve işlerinden uzaklaştıran en üst komıtenin üyesi olduğunu da hatırlatarak, bu işin çok gizlı kalmasını dilediğini ve horoskopu için yüz kron ödeyeceğini de bildirir. Kundera, karakterinin inceliklerini, (iyi bilgi topladığı) geçmişi ve geleceği konusunda aynntılı ve on sayfa kaplayan bir horoskop hazırlar. Adam bunu çok sevmiş olacak ki, karşılığında yüz değil, bin kron öder. Bunca eğitim ve koşullandırılmaya rağmen böyle bir komünist, nasıl da fala, horoskopa bu çapta inanabilir? Bu anlatı, babamdan dinlemiş olduğum başka bir olguyu anımsattı bana: Birbirine yakın iki küçük pasifik adasından birinde yaşayan yerliler de, günün birinde kayıklara doluşup komşu adayı basmış ve bulduklannı kılıçtan geçirmişler. Sadece kuçük bir çocuk ormana kaçıp saklandığından kurtulmuş. Bu çocuğu, bir sure sonra adaya uğrayan Fransızlar bulmuşlar, acımış be.raberlerınde yaşadıkları daha büyük bir adaya götürmuşler: Çocuğun çok zeki olduğunu kavrayıp okula yollamışlar. Çocuk sırayla ılkokulu, sonra ortaokulu bitırmiş sonunda onu papaz mektebine yazdırmışlar. Çocuk, papaz mektebini çok iyi bir notla Milan Kundera... Çekoslovakyalı yöneticinin bunca eğitim ve koşullandırılmaya rağmen böyle olmayacak nesnelere inanmaması için ne yapılabilirdi? ömrü boyunca cemaatini doğru yola yöneltmenin ilkelerini öğrenen ve uygulayan adalı papazın eninde sonunda öğrendiklerının tam tersini yapacağı beklenir miydi? Sosyal demokrat bir parti başının sonunda takıyyecı avukatlığına başlayacağı kestirilebilir miydi? Böyle sapmalar nasıl öngörülebilirdi, nasıl engellenirdi? Cevap: Yeterlı ve doğru dürust eğitımdir. Ancak bu sapmaları gosterenlere uygulanan eğitımden bahsedildığı sanılmasın; bahis konusu, halkın, kamunun, hangi eğitımı ne boyutta verirsen ver adam olmayacakları, zamanında tanımalarını sağlayacak doğru dürust bir eğitim gormesidir. Bellı kafa • yapılı kimseleri doğru yola getırecek eğitim ve oğretim yoktur ama halkı, bunları zamanında tanıyabilecek çapta geliştirmenin yolları tabii ki vardır.. O da çağdaş, yeterli bir eğitimden geçer4