Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGt Maurice Bejart, anavatanının tüm tiyatro ve operalar, dininin ise dans olduğunu söylüyor. Japon dövüş sporlanndan etkilenen Bejart, iki cins arasındaki üstünlük savaşmı aptallık olarak değerlendiriyor. Ona göre dünya hem dişi hem de eril. Modern dansın doğrudan doğruya dünyayla ve insanla ilişkisi olduğuna inanıyor... Tutkulann ve olumun ntmı * • nlü filozof Gaston Berger'in oğlu olan Maurice Bejart, 1926'daMarsilya'da dunyaya geldi. Felsefe ve psikoloji eğitimi gördü. Çokrenkli bir kişiliği olan sanatçı resim, heykel ve müzikle de ılgilendi. Yarattığı ve koreografisini üstlendığıbalelennınyanısırabırçoktiyatro ve opera eseri sahneye koydu, film yönetti ve roman yazdı. Yeni ve farklı olanın arayışı içinde olduğunu her fırsatta dile getiren sanatçı, doktorlann, kendisini çokzayıfbulup dans etmesini tavsiye etmeleri üzerine dansa başladı. tlkkez Hyaşındatuttuğubarlanbir dahabırakmadı. Sanatçı 18 yaşında Bejart soyadını alarak sahnelere merhaba dedi. 20 yaşında yaptığı ilkkoreografisiylebüyükbirbaşan kazândı. îlkgösterilerini 1953 ile 1956yıllanarasında Paris'teki "Theatre de l'Etoile"de yaptı. "Theatre de 1' Etoi le Balesi" adını verdiği romantik bale topluluğu daha sonra "Theatre de Paris Balesi" ismini aldı. Ünü ve başansı gün geçtikçe artan koreograf 1987'ye kadar "2O.Yüzyıl Baleleri'"nin yönetimini üstlendi. Daha sonra lsvıçre'ye yerleşen sanatçı •bıırada "Lozan Bejart Balesi"ni kurdu. Sekiz yıldır Lozan'da yaşayan Bejart.... 1950'lerde, yani kendinizi lanse ettiğiniz yıllarda, dans kcndi klasik kalıbından dışarı henüz çıkamamıştı. Ve siz, bu knnuda adeta bir devrim yarattınız, tıpkı sizden önce Nijinski'nin yaptığı gibi; çünkü o da yaptığı hcrşeyi dansı yeniden yaratmak için yapmıştı. Ben, hıçbir zaman birdevrim yaratmak istemedım; amacım sadece uyanışı kolaylaştırmaktı. Benim yaptığım devnm Nıjinski'ninkıgibıestetikbirdevrim değil, sosyal bir devnm oldu. Nijinski, müziğiyle, dekoruyla, oyun tarzıyla tamamcn yepyeni birestetik biçimi ortaya koydu. Ama o, senede en fazla dört ya da beş gösteri sergiliyor, mekân olarak opera sahncleriniseçiyorveyapılan bu gösterilcrin hepsi de sanata meraklı seyircı kitlesine hitap ediyordu. Ben, kendim, gösteri yerlerini ve hitap edilen kitleyi değıştırmek istedim. Beş binkişilik spor salonlarında, bir ay boyunca, çok makul fıyatlarla gösteri yaptım. Dansı Avignon Festival'ne, arcnalara ve popüler mekânlara soktum. Bütün bunlan yaptım çünkü bence dans sadece seçkin kesime hitap etmemeliydı. Hepimiz biliyoruz ki dans evrensel bir dil ve evrensel birleşmenin aracıdır. Dünyanm neresinde olursa olsun, herhangi bir halk dansına baktığınızda ılk hareketin her zaman ele ele tutuşmak olduğunu görürsünüz. Dans, sosyal, dinî, vepolitik bir iletişim aracıdır; halk dans denen bu büyüye katılır: Kalbi küt küt atar, ruhu adeta geni şler, bedeni yanlıp kendinden kurtulmak ister. Evet, dans artık tüm kahplan kırmalıdır,ritimolarak ise tutkulann, içgüdülerin, ölümün ve yeniden doğumunritminibenimsemelidir. Görevi, şifreli ya da son derece simgesel bir mesajı iletmekten çok, kişinin iç dünyasına yönelmek olmalıdır. U Yani getirdiğiniz yenilik anlayışı dansta durgunluğu ve düşünmeyi mi kapsıyor? Bu noktada, bazı doğu öğretilerinden oldukça faydalandım. Babam, Çınce konuşmayı ve yazmayı bıliyordu. Ben bızzat DeszhımaruUsta'ylaZen yaptım. Zen,Batı öğretilerinden oldukça farklı çünkü vücuda, zamana ve mekâna karşı koyan bir davranış dilı kazandınyor. Bir kere, boşluk duygusunun sanıldığı gıbi kötü bir şey olmadığı felsefesındenyola çıkıyor. Hayatı anlamsızlıklardan ve tortulardan anndırmak ve bunlardan doğan boşluklan ışığın ve havanın saydamlığıyla doldurmak, bir dansçı için olduğu kadar, bir koreografm da üstüne titrediği temel kavramlar olsa gerek. Benim asıl amacım, yıkılmış.bölünmüş veparçalanmış Batılı in sanlara dans aracılığıyla, bir huzur ve birlik duygusuaşılamayı başarmak. Aynı zamanda da Japon dövüş sporlanndan esinleniyorsunuz değil mi? Evet. Bu sporlar, evrende yer alan vücudumuzun adeta yeniden işlemesinı sağlıyor. Burada söz konusu olan bir savaş ya da rekabet değil, bu bir iç disiplin olayı; amacı içimizde varolan enerjiyi dışarı çıkartmak. Insan, gidiş ve gelişlerin, yin ve yanglann, süreklı bir kısır döngünün ıçmde yaşayıp gidiyor. Böylece ınsanoğlu, bütün durağan ve aynı zamanda da değişken, en önemlı parçası olan dünyanın birlik ve bütünlüğüne kendini dahil ediyor. Bizler, günlükhayatımızda, bir şey lerin altında ezilip gidıyoruz, işte dans da bunu iletmeye çalışıyor: Bir faaliyette bulunmayı ve dinlenmeyi, bir şeyler kazanmayı ve bir şeyleri elemeyı, patlamayı, sevınci ve ölümü... Bu evrensel düzen ıçinde, insan "tamamlayıcı öğe" olma rolüne sahip. Dansın kutlaması gereken ilk şey işte bu. Bahçedeki ağaca düşen su damlası, yaprağın hayatını değıştınr, yaprak da insanın nefesalmasını sağlayan oksıjen molekülünü... Her şey bırbırine işte böy lebağLıdır. Bız, değışımın ta kendisiyız, her geçcn dakika değişmekteyız. İşte bu yüzden, her dakika ve her yaptığımız işte, ruhun başıboşluğuna ızin vcrmcden varolmak çok öncm taşıyor. En küçük bir yaprak, en küçük bir su tanesı bıle dünyanın dengcsı ıçın çök önemlı. Dans. bu bütünlük hareketiyle özdeşleşmek zorunda. Dini olmayan şeyler ile kutsal şeyler arasındaki iki uç nokta var sizde öyle değil mi? Dinî olmayan diye bir şey yok, her şey kutsal; ısteryemek yıyeyim, uyuyayım, sevışcyim, ıster dans edeyım... Eğer Tanrı, her dakika hepımizin yanında olmasaydı, ona Tann demezdik. Tann, dünyayı uzaktan yöneten sakallı bir adam değildir. O, hepımizin arasında, hepımizin içındedir. işte tüm bu saydıklanm yüzünden; bağnazlık, hoşgörüsüzlük ve dışlama Tanrı'ya bir nevi hakarettir. Tann bırliktir. Bence, yeryüzündeki en büyük dinlerden biri olan Islam dinı bu birlik ve beraberlık ve basitlik duygusuna hitap edıyor. Bu dın, dünyada çok yerleşmiş bir dindir: lbadet sabit ve günlük olduğu gıbi, aynı zamanda da kışinın bireysel inancıyla ilgilidır. Önemli olan, tannsal özümüzü göstermeye ihtiyaç duyduğumuzda, bunu inançla ve saflıkla yapmamızdır, böylece yaptığımi2 işdeğerkazanır. Balc gösterilerinizde sıkça kullandığınız "erdişi" teması, kadınerkekarasında bir aynm yaşanmadan önce varolan u birlik'1 e dalr düşüncelerinizi mi yansıtıyor? Tam olarak öyle. Şu çok açık kı, iki cins arasında sözüm ona varolan üstünlük savaşını kazanmay a çalışmak büyük bir aptallıktır, ve doğaya da aykırıdır. Dünya hem dişi hem erildir. Bir cinsin bır diğerine soykınm yapmayaçalışmasızırdeliliktir. Erkekkadınsız, kadın da erkeksiz bir şey yapamaz. Ezelden bu yana, kadın ve erkek varhğını tek vücutta sürdürüyordu. Zaten bu konu, şairlenn, yazarların ve ressamlann da kafasını hep kurcaladı. H. de Balzac, "Seraphita"adlı csennde zıt kişilerin evlendiklerınden ve zamanla birbirlenyle özdeşleştiklerindcn bahsedi yordu. Yin ve Yang'tnhayatadair "tamamla yıcıhk" ilkeside işte aynenbu. Kadın veerkeğin aynlışı biryaradır; biz bu yarayı sanat aracılığıyla iyileştirmeye çahşıyoruz, Olayın özü birl ık, beraberlik ve özdeşlık duygusunda yatıyor, asla bölünmede değil. Uzakdoğu'dan özellikle de Japonya'dan neden etkilcndiniz? Aslında ben tüm Asya'dan etkıleniyorum. Bu kıta, geçmişimizin köklerinin bulunduğu, Yahudilik, Hıristıyanlık, lslâm, Budızm,