Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 AĞUSTOS 2000. SAYI751 19 oteller, bu turizm çok değerliyse, Türkiye'ye çok gelir sağlıyorsa, hiç hakkımızı aramayalım, otelciler zengin olsun, zeytincilik de yok olsun..." Panelistlerden Mehmet Akiföznal' ın deyimiyle; "tam bir Lamponia'lı gibi konuşan" Kozlulu Mehmet Noyan sözü "otelcilerden" açmışken, yine Mehmet Akif öznal şu serzenişte bulunuyor:" Aslmda bu yol sevdalısı turistik tesis yatınmcılan, öncelikle kendi tesislerini değil, bu yörenin doğasını, tarihini, havasını, suyunu, denizini, yeşilini, gizemini pazarlayarakparakazanıyorlar. Sonra da tüm bu değerleri tahrip edecek yol projesine destek imzalan topluyorlar..." Aynı zamanda GÜMÇED' in Edremit Şubesi Başkanı olan mimar Mehmet Akif öznal, aynı yolun "kaçak" başladığını ve amacının SlT kapsamındaki zeytinliklerin "arsaya" çevrilmesi olduğunu söylediğinde ise toplantıya panelist olarak katı lanlardan Mimarlar Odası Çanakkale Şubesı Başkanı Ünal ömercioğlu, dikkatleri "Çanakkale Köprüsü" projesine çekerek şu katkıda bulunuyor: " Gelibolu Tarihi Milli Parkı'na çevre yollanyla dalacak Çanakkale Köprüsü projesini de öncelikle arsa ve arazi spekülatörleri destekliyorlar. Assos Yolu da o proj edeki niyetin bir devamı. ÇanakkaleTroyaAssosKazDağıgibi korumaalanlanm paylaşacak girişime izin vermeyeceğiz..." İda'nın eteklerinde ve Körfez'e yukardan bakan Kozlu köyündeki bütün bu konuşmalar, toplantıyı organize edenlerden Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi Başkanı S.Çengiz Dikici' nin asl ında "duygusal" bir açılışıylabaşlamıştı. Yöreyigörenher"beynive yüreği olan" kişinin böylesi bir yol projesine onayveremeyeceğinisöylemişti... lerden yine tümünün, şu andaki mevcut asfalt ana yolla olan bağlantılan toprak ve kayalık "patikamsı" yollar şeklinde... Hele Nusratlı'nın sahille hiçbir bağlantısı da yok. Bu nedenle yine mevcut yol, daha da yukarlardaki yoksul dağ köylerinin tek candaman,yaşamkaynağı... KüçükkuyuAyvacık arasındaki "Nusrath rampalannda" sağlısollu sıralanmış derme çatma barakalannda zeytinyağı, zeytin, peynir, sabun vb. gibi yöresel ürünlerini satabilen bu köylüler, eğer aynı yol körelir de yenisi daha aşağılardan ve "sahilden" geçerse, hepten "yolsuz" ve "kısmetsiz" kalacaklar... Yıllardır bu köylere ulaşım yatınmı yapmayan siyasetçilerin, şimdi Assos kıyılanndaki "müstakbel turistik tesislere" hizmet için binlerce zeytin ağacını ve yörenin kültüreldoğal dokusunu tahrip edecek 40 m genişliğindeki bir yeni yola girişmiş olmalannı da yoksul yaşamlannın "son büyük dramı" olarak anımsayacaklar... PAZARIN PENCERESİNDEN Büyük Petro deli miydi? SELÇUK EREZ P Lamponla'nın 'bilge'leri... Muhtarlan gelmese bile, "kendileri" gelen panel katılımcı sı köylüler arasında "iki konuşmacı" da varki toplantıdahazırbulunan herkesin coşkulu alkışlarıy la antik Assos ve Lamponia akademilerinin "fahri profesörleri" unvarunahakkazanıyorlar... Bu iki "bilge"den yaşı 70'e yaklaşan Mustafa Fehmi Zengin Ahmetçe köyü halkı adına konuşuyon " Terkedilmek istenen yolun, terke sebep yeri sadece Hasanobası ile Küçükkuyu arasındaki lOkm'likbölümdür. Burası düzeltilerek yeni yola ihtiyaç kalmaz. Buna rağmen 31 km'lik yeni bir yol yapmak, devlete zarar vermeyecekmi?" Mevcut yoldan 6 km daha uzun olacak bu yeni yol projesini savunanlann devletin zarannı ya da kânnı değil, yeni yol güzergâhındaki arazilerin kazanacağı rantı hesapladıklannı aklına bile getirmeyecek kadar saf ve yurtsever olan Fehmi Amca, sözlerine şöyle devam ediyor:" Yeni yol yüzündendeniz doldurulacak, sahillerbozulacak. Zeytin ağaçlarını da sadece yol açmak için kesmeyecekler. Bu yolun geçtiği yerlerde yapılacak turistik binalara yer açmak için de kim bilirne kadar zeytinlikkesilccek... Devlete de yazıktır, bizlere de, torunlanmızada..." Sözü bu kez Kozlu köyünden olan bu toplantının ikinci fahri profesörü ilan edilen, yaşı 70'in üzerindeki Mehmet Noyan alıyor. Köylülerininalkışlan arasında başladığı sözlerinde şunlan vurguluyor: "44 senedir yetiştirdiğim zeytinleri yok etmeye kalkıyorlar,iştedemokrasibumudurveadalet mülkün temeli bu mudur?.. Bu 60 tane ağacın yokolması ve 3 dönüm yerin gitmesi, benim ve ailemin yokedilmesi demektir... Bu 'Küreselleşmenln yolu' bu... Nitekim, aynı panele "ulusal ve uluslararası politika" açısından konuyu değerlendirmesi için davet edilen Prof. Dr. Ismail Duman da Cengiz Dikici'nin bu saptamalannın "küreselleşmenin" bir sonucu olduğunu anlattı. Özellikle köylülere seslenerek; "Hiç düşündünüz mü, acabakamulaştırma bedellerini bile size neden peşin ödüyorlar, neden böylesine cömertler?" diye soran Duman, yanıtını verirken de toplantının en önemli "derslerinden" birini sunuyordu: "Hiç kuşkunuz ohnasın ki bu yolu, şu sahildeki birkaç tesis istiyor diye değil, uluslararası sermaye istiyor diye yapmak istiyorlar. Köylüyü susturmak için de peşin parayla baskıyapıyorlar..Eğeryoluengellerseniz, sadece siz kurtulmay acaksınız. Ülkemizin onurunuvebağımsızlığını dakorumuş, savunmuş olacaksınız... Tıpkı dedelerimizin Çumhuriyet'ikurarkenyaptıklangibi..."^ Fahriprofesör unvam alan iki <issos köylüsü: Mehmet Noyan ve M. Fehmi Zengin... opüler tarih dergilerimiz, hatta ortaokul ve lise kitaplarımız Ruslann ve elalemin "büyük" diye belledikleri Rus Çan'na "deli" derler. Eğitimimizde kulianılan tarih kitaplannda, sadece "milli tarihi" aktarıp bizle doğrudan doğruya ilgili görünmeyen olgulan okutmamayı yeğleyenler, ulusal tarihle ilintili bulduklannı bile bize eksik ve yanlış belletmişlerdir: Deli ya da Büyük Petro da bu zırvalığın örneklerinden sadece biridir. Aslmda herhangi bir yabancı ansiklopediyi açsanız, internetteki kaynaklardan birine sorsanız Petro'nun deli değil, büyük olduğunu anlarsınız. Petro Aleksiyeviç neden deli değil de büyüktür? 1672'de doğan Petro, Çar babasının ikinci kansından oian çocuğudur. Babası öldükten bir süre sonra yönetimi, büyük kıskardeşi Sofya üstlenmiş, Petro'yu da Moskova'ya yakın Preobrizhenskoe'ye sürmüştü: Bu sürgün nedeniyle saraya kapatılmış sıradan çar çocuklanna uyguianan eğitim yerine yaşama daha dönük ve daha pratik bir eğitim görebilmiş, özel hocalardan sıradan dersler almış, aynı zamanda marangozluk, demircilik gibi konularda da eğitilmişti. Sürüldüğü yerde "Nemetskaya Sloboda" yani Almanlann yaşadıklan bir bölgenin de var olması, Petro'nun burada oturanlan tanıma fırsatını elde etmesine, böylece başka ülke insan ve yaşam tarzlanna karşı ilgi duymaya başlamasına da yol açmıştı. 1689'da muhafız alayının isyanlanndan birinden yararlanıp Sofya'yı devirip bir manastıra kapattı ve kendisi yönetimi ele aldı. Bu sırada tahtı resmen kardeşiyle paylaşıyordu ama aslmda yöneten Petro'ydu. Bu tarihte Rusya'nın ne Karadeniz'de, ne Hazar'da, ne de Baltık'ta limanlan yoktu. Rusya'nın donanması da yoktu. Önce Osmanhlar'ın himayesinde olan Kırım Tatarianna saldınp Azak Kalesi'ni ele geçirerek Karadeniz'e ulaştı. Sonra Isveçlileri yenip Baltık kıyılannı, Iranlılan mağlup edip Hazar kıyılannı ele geçirdi. 169798 yılları arasında kimliğini zaman zaman gizleyerek Batı Avrupa'yı dolaştı, görgü ve bilgisini arttırdı: Bu ara, Hollanda'daki bazı doklarda gemi marangozu olarak çalıştı. Ingiltere'deki gemi tezgâhlannı da inceledi, bu ülkenin parlamentosunu, müzelerini, okullarını inceledi. Avrupa'da öğrendiklerini, sonra yurdunda uygulattı: Silah fabrikalan ve gemi tezgâhlan inşa ettirdi. Bu sayede Rusya, 52 gemilik güçlü bir donanmaya sahip oldu. Kendisinin de katıldığı çalışmalar sonunda yeni sllah ve top tasanmlan geliştirip uygulandı. Ordu, çağdaş normlarda yetiştirilen subaylarca yönetilen modern bir orduya dönüştürüldü. Eski Rus takvimini, Avrupalılann kullandıklan takvime dönüştürdü. Slav alfabesini, modernleştirdi. Rus Bilimler Akademisi'ni kurdu. Rus gençlerine burs verip Batı'da çeşitli ülkelerde eğitilmelerini sağladı. llk gazete onun zamanında basıldı. 1703'te Fin Körfezi'ne dökülen Neva Irmağı'nın kenannda St. Petersburg kentini inşa ettirmeye başladı; sonra burasını başkent yaptı. Idari reformlar yaptı: 1708'de Rusya'yı sekiz yönetim bölgesine ayırdı, sonra bu sekizİJÖIgeyi 50 alt birime b ö l d ü f ^ . <u*. • <• 1711 'de Prut Nehri boyunda gerçekleşen TürkRus Savaşı'nda yenildi ve Azak Kalesi yeniden Türklerin eline geçti. 1712'de ikinci eşi Katerina ile evlendi, ilk eşinden olan oğlu Akleksis, Roma Germen Imparatoru'nun yanına sığındı; 1718'de geri geldiğinde bu oğlunu vatan hainliği ile itham ettirip öldürttü. 1721'de kendisine "Imparator" unvanı verildi. 1725'te öldü ve yerine eşi Katerina geçti. Almanca'dan Fransızca'ya çevrilerek 1789'da Strasbourg'da bastırılmış, "Anecdotes originales de Pierre le Grand" başlıklı, M. de Staehlin tarafından kaleme alınmış bir kitapta çeşitli kimselerin bu çar ile ilgili anılan yer alır. Burada Petro'nun deli değil büyük olduğunu yansıtan çok ipucu yer alır Bu kitapta, mesela, Amsterdam'a bir gidişinde, sekreteri Natikin'e uğradığında onun 14 yaşındaki oğlunun resim yaptığını görüp, çizdiklerini beğendiğinden çocuğa altı yıllık burs vererek, Amsterdam'ın en ünlü ressamlarından birinin yanında yetişmesini sağladığı anlatılmaktadır. Sonra Amsterdam'da Rusch adlı ünlü bir anatomistin "Thesaurus anatomicus per Büyük Petro 'nun balmumu kuklasu.. scrinia divisus" adlı atlasını ve doğal yaşam, anatomi bilgilerini yansıtan zengin bir koleksiyonu satın alıp Petersburg'a götürdüğünü öğreniyoruz. Oyleyse? Rus Çan Petro Alekseyeviç, "deli" değildi, "büyük"tü. Bunu düzeltmeliyiz! Önce anlamalıyız: Her sevmediğimize "deli" demek bize hem yakışmaz, hem de bir şey kazandırmaz.. Bugün bize sempatik gelmeyenleri deftere, mesela "Deli Pangalos", "Deli Klerides", "Deli Mandela" diye mi yazmalıyız? Böyle yapsak kendimizden başka kimi yanıltabiliriz? Sonra, Karagöz oyunlanndaki Tuzsuz "deli" Bekir dahil, eskiden bütün "deli" diye bellediklerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Tabii bu ara, sadece "deli" diye yerin dibine batırdıklarımızı değil, gereksiz yere "En Büyük" ilan ettiklerimizi, gözümüzde yüceltip olmadık mevkilere getirdiklerimizi, nereye koyacağımızı bilmediklerimizi de gözden geçirmeliyiz.. Bunlaıia ilgili yargı hatalarımız, "deliler"inkinden az değildir. O konudaki yanılgı ve abartılardan da kurtarmalıyız kendimizi.^