06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 ŞUBAT 2000. SAY1 726 ğukartpostallanatmayıpsaklamıştı. 1213 yaşlanndayken, o zamanki adıyla Mustafa Hıfzı, güzel genç kız kartpostallarını biriktiriyor. Okul yönetimi ise bunu engellemiyor. 100 senelik kartpostallar, Mustafa Hıfzı 'nın içindeki estetik duygusunun bir ifadesi... 23 Nisan 1920'den itibaren Meclis'te çalışmaya başlıyor memur olarak. Henüz 16 yaşında. Memur oluşundan üç gün sonra onu heyecana boğan bir olay yaşıyor. Meclis Padişah'a bir mektup yazma karan alır. Meclis 'in genel sekreteri de Recep Peker'dir. Daha sonra başbakan olacak olan Recep Peker... MustafaHıfzı'yı çağınr. Velidedeoğlu'nun görevi yazılan temize çekmektir. Meclis' in en küçuk memurudur, en iyi y azıyı y azan da odur. Istanbul' a Vahdettin' e yazılacak mektubu elle kopya edeceksin der ona. Mustafa Hıfzı da Padişaha yazılacak mektubu Arap alfabesiyle güzelce kağıda geçirir. ö n sayfa biter, arka say faya gecer. Ve Genel Sekreter'e götürur verir. Recep Bey şaşınr. Padişaha gidecek mektup sayfanın arkasına yazılır mı? Niye bir başka kâğıda yazmadm, der. O yıllarda bir kâğıdın bile fazladankullanılmasının sıkıntısı vardır. O küçücük çocuk da bunun farkındadır. Mektup yeniden yazılır. Tarih27Nısan 1920'dir. Padişaha mektup yazmış gibi böbür'enir. Mustafa Hıfzı, bir yandan da Ankara Lısesi 'nde öğrenci. Okulda bazı sıkıntılar olduğunu farkedince Milli Eğitim Bakanlığına 12 arkadaşıyla bir dilekçe venyor, fakat bir yanıt gelmiyor. Bunun üzerine Mustafa Hıfzı da o zamanki geleneğe uyarak daha fazla imza toplayıp dilekçeyi Mechs Başkanlığı'nagönderiyor. Bu mektup dadöneminilk Millı Eğitim Bakanı Rıza Nur'un eline geçiyor. BaştaVelidedeoğluolmaküzere ^ ç o cuk bakanlığa çağnlıyor. Çocuklara, Bolşeviklik nedir; sız Bolşevık toplantılanna iştirak ediyor musunuz; ediyorsanız sizin başkanınız kimdir; toplantılar nerededir gibi sorular soruluyor. Üç gün sonra Milli Eğitim Bakanı Rıza Nur okula geliyor. öğrencileri topluyor. Altısını okuldan tard ediyor, altısını da Konya'ya sürgün gönderiyor. 787 nolu Mustafa Hıfzı, Konya'ya sürgün gidiyor. Ancak, Meclis Başkanlığı'nadurumuanlatınca onun cezasını kaldırıyorlar. okul tatilinde gidecekler. Mustafa Hıfzı 16 yaşında olduğu ıçin onu kabul etmiyorlar. Ama sıra arkadaşı Ahıskalı Tahsin' i alıyorlar. Tahsin giderken parmağındaki yüzüğü çıkanp Hıfzı 'ya veriyor. Ahıska'daki anneme verirsin diyor. Üç ay sonra dönüşte arkadaşını bekliyor Mustafa Hıfzı. Ama o gelmiyor, çünkü şehit olmuş. Okul açıhnca göz yaşlarmaboğuluyorlar. Batum Milletvekili, HocaNuri efendiyi buluyor. Bunu arkadaşımın annesine teslim edeceksiniz diyor ve sonra yüzük sahibine ulaşana kadar takip ediyor. Ankara Lisesi 'ni savaş nedeniyle bitiremeyince Trabzon Lisesi'ne gidiyor. Son sınıfta din dersleri hocası, ile çekişiyorlar. Evlenme ile boşanmayı anlatan bir konuyageldikleribirgün hoca bütün açıklığıyla zifafbahsinı anlatıyor. Hocam bu anlatıklannız Kuranda var mıdır diye soruyor, Mustafa Hıfzı, hoca duymuyor. Bunun üzerine masaya vurarak, bir daha sesleniyor kendinden geçmişhocaya. Hocaanlattıklarını yaşıyoradeta. Vardır, diyor. Hayır böyle süfli şeyler Kuranda olmaz, diyor Mustafa Hıfzı. Hoca ona çık dışan deyince de sınıftan çıkmıyor. Bunun üzerine hoca çıkıyor, Mustafa'yımüdüreşikâyetetmeye gidiyor. Müdür, karşı gelmeni anhyorum ama öğrenci olarak çıkmangerekirdi, diyor. Sekizkezcuma günü çıkmama cezası alıyor. 16'stnda Büyük Millet Meclisi'nde memur. Yerli kumaş yasasına Uestek anısu Yerll kumaş glyilmell... Meclis'te biryasaçıkartılacak ve buyasaya göre bütün memurlar ve milletvekilleri yerli kumaştan yapılmış elbise giyecekler. Milletvekilleri yerli kumaşa itiraz ediyorlar, yerli kumaş o kadar fena ki, onunla yapılan elbise ile Meclis'e gelinmez diyorlar. 600 kuruşluk aylığıyla Mustafa Hıfzı taksitle kendisine yerli kumaştan diktirdiği elbisesiyle Meclis'egidipgelmeye başlıyor. Ancak, bukumaşlarzorütü tutuyor. Onun daçaresini buluyor. Pantolonlarını düzgün birbiçimde yatağımn altına koyuyor, ertesi sabah ütülenmiş gibi alıyor. Trabzon'dan sonra Ankara Hukuk Mektebi'ne gidiyor. 1926 yılında da Saime Velidedeoğlu ile evleniyor. 192 8 'de genç Türkıye Cumhuriyeti kadro yapmak istiyor. Dışanya imtihanla burslu öğrenci gönderiyorlar. Hıfzı Veldet bu imtihana giriyor ve birincilikle kazanıyor. Ama bu sefer başka bir sorun ortaya çıkıyor. Dışanya gıdebilmesi içın Adalet Bakanlığı'na bir kefil göstermesi gerekiyor. Millervekili Necip Ali Bey'e gidiyor. O hemen kabul ediyor. Ama Bakanlık bir ticaret erbabı gerekir diye itiraz ediyor. Necip Ali Bey'le birlikte çok sayıdakı tüccar millervekili gezıyorlar. Ama hiçbin kefil olmuyor. Neredeyse hakkını kaybedecek. Başına ağrılar giriyor. Kaldığı pansiyona doğru giderken, herzaman alışveriş ettiği eczaneye uğruyor. Eczacı, Hıfzı Bey cvladım neyın var, diye soruyor. O da derdini anlatıyor "Ben kayıthyım Oda'ya. Getir hemen imzalayayım" diyor. Böylece eczacı SeyfiBey'in ımzasıyla yurtdışma çıkmaya hak kazanıyor. tsviçre'de Neuchatel 'de doktorasını veriyor, sonra Almanya'ya geçiyor, Berlin Hukuk Fakültesi'ndeKiliseHukukuokuyor. Devletten aldığı parayı da kestiriyor. Roma'da Ceza Hukuku Yüksek thtisas Okulu'na devam ediyor. 1934 'te tstanbul Üniversitesi 'ne doçent olarak dönüyor ve devrim tarihi dersleri vermeye başlıyor. "Ankara'dan Konya'ya sürgün, birinkılap hatırası" Milli Eğitim Bakanı Rıza Nur tarafından "Bolşevik" Uan edilen Konya sürgünleri ön strada en sağda oturan M. Hıfzı. olmadan önce askere gidiyor. 36'sında, yaşlı denebilecek bir çağında askerlik y apıyor. 1940'tan 42 'ye kadar Trakya'da Lefeci köyünde adli subay olarak askerliğini yapıyor. Askerden dönüşünde hükümeti eleştiren yazılar yazmayabaşlayınca, nezaman askerliğini yaptın diye uğraşmaya başlıyorlar onunla. Üniversite tarihinde görülmemiş bir şey oluyor. Askerlik Şubesi, Hıfzı Veldet'in askerliğe duhul ve terhis tarihlenni istiyor. Savaşyıllan Savaş büyük hızla ilerliyor... Ankara Liseli gençler de savaşa katılmak istiyorlar. Bunun için kendilerine en yakın cepheye gidip yazıİıyorlar. Ancak, gençler savaşa üçaylık Muammer Aksoy'lu bir anı... Bir gün manevradan dönüyor yorgun argın. Asteğmen! Asteğmen! Burayabak!«" CESEARE FLASCHLEN Onun bir de şairlik tarafı vardı, çevirileri vardır. 1948'de Neuchatel Üniversitesi'nde okurken bahçede bir genç kadın büstü dikkatini çekmişti. 21 yaşında ölen Neuchatel'in kadın şairi Ceseare Flaschlen. Velidedeoğlu her öğlen yemeğe gittiğinde ona da uğruyor. Şairliğe başladığı zamanlarda onun bir şiirini de Türkçeye çeviriyor. Yıllar sonra Neuchatel'e gittiğimizde büstün üstündeki yazılar silinmişti. O da yaldız götürdü yanında ve boşlukları doldurdu. Yanımızdan geçen bir kadın ne yapıyorsunuz, diye sordu. Velidedeoğlu anlatınca şaşkına döndü. Üniversite kütüphanesinin müdiresiymiş. "Ne şairi, dedi Böyle biri mi var ?". Belediye ertesi yıl onun adına bir kitap çıkarttı ve bize de bir adet gönderip teşekkür ettiler. ^ 10Ka«ml938 Atatürk ölünce, lstanbul Üniversitesi Senatosu toplanıyor. Yapılacak törende bir görevlinin konuşması gerekiyor. Bütün profesörler oybirliğiyle genç doçent Hıfzı Veldet'in konuşmasına karar veriyorlar. Hem çok hüzün duyuyor bu görevinden hem de çokonur... 1942 yılında profesöroluyorama profesör Lise yıllannda sayısız güzel genç kız kartpostah dolanırdt ortalıkta, H. V. de biriktirirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle