Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ŞUBAT 2000. SAYI726 Geçen yüzyıl, kendisinden önceki yüzyıllardançokdahafazlahoyrattı. Çünkü geçen yüzyılın ikinci savaşında şiddet siperlerden çok çocuklara ve kadtnlara yönelmişti. Milyonlarca kadın ve çocuk toplama kamplannda, gaz odalannda bu şiddete tanıklık etmişti. Daha sonraki bütün savaşlarda da zaferin nişanı kadının bedenine kazınmak istendi, bütün uluslararası kararlara rağmen tecavüz birsavaş silahı olarak kullanıldı. Sıcak savaşın dışındaki dönemlerde de susturma, sindirme, güçsüz kılma silahı olarak hep elde tutuldu tecavüz, sistemleştirildi. Türkiye bu sistemleştirilmeye 12 Eylül 'den sonra daha yakından tanık oldu. Seksenli yılların ilk yansında başbakanlığa soyunan Türgut Sunalp, siyasi tutuklulara gözaltında şişe kullanılarak tecavüz edildiğine dairkendisine yöneltilen bir soruyu şöyle yanıtladı: "Elimizde taş gibi delikanhlar dururken neden cop kullanalım?" Bir milyona yakın insanın gözal tma ahndığı bu sürecin ardından işkence görenlerkonuşmaya başlandığında cinsel taciz ve tecavüz sözcükler alüna gizlendi. "Sen artık namussuzsun" diyen işkencecinin bildiği, öngördüğü bir suskunluktu bu. Toplumun ortak ahlakının tecavüz edeni değil kendisini suçlayacağını bilenkurban susacaktı. Elektrik verildiğini, filistin askısınaasıldığını, dövüldüğünü söyleyecek ama cinsel tacize uğradığını, kendisine tecavüz edildiğini anlatmayacaktı. ğüne dayanarak verdiği karan Yargıtay, D.'nin yaşının küçük olup olmadığının saptanması için bozdu. Gözaltında tecavüze uğrayan bir başka kadın ise A. G. Z. idi. Yaşadıklannı anlatmakta zorlananZ. psikolojik etküeritaşıyamazboyuta gelince, çıkanldığı duruşmada gözaltında tecavüze uğradığını açıkladı ve suç duyunısunda bulundu. Ancak aradan geçen zaman Z.'nin bu iddiasının fizikscl olarak doğrulanmasına engeldi. Uluslararası kurallar gereği ve bilimin verdiği olanakla durumun psikolojik olarak saptanması mümkündü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'nda yapılan psikolojik muayenede Z'nin tecavüze uğradığı saptandı. Bu Türkiye'de gerçekleştirilen ilk uygulamaydı ve mahkeme raporu kabul ederek, suç duyurusunda bulundu. Bu, Z'ye tecavüz edenlerin yargılanmasının yolunu açtı. Ancak aradan bir yılı aşkın zaman geçmesine rağmen duruşmalara geçilmedi. Yaşamlan olay lann yoğunluğu dört kadın avukatı, Eren Keskin, Fatma Karakaş, Mercan Polat ve Lutta Hermanus 'u "Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi"nde buluşturdu. Proje gözaltında cinsel tacize ve tecavüze uğrayan kadınlara hukuki destek sağlarken yasalarda bu konudaki boşluklara da dikkat çekti. Tecavüzün yasalardaki tanımı bile ne yaşananlarla ne de uluslararası sözleşmelerle örtüşüyordu. Projeye, iki buçuk yıl içinde 106 kadın başvurdu, bunlardan 38'i tecavüze, diğerleri cinsel tacize uğramıştı. Kadınlann 16'sı 18 yaşındanküçüktü. Hamile olanüç kadın çocuğunuyitirmiş, biri ıntiharetmişti. 23 dosya AHlM 'deydi, 44 'ü Türkiye'deki savcılıklardabekliyordu. Gözaltında tecavüz ve cinsel tacize ilişkin birbaşkaoluşum ise çeşitli kadın yapılanmalannı bir araya getirdı: Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Girişim. Taciz ve tecavüzün artık adli ve siyasi ayrımı yapılmaksızın birçok kadın ve erkeğe uygulanan bir işkence olduğundan yolaçıkangirişimın kamuoyunaçağnsında 13 lannı önce arkadaşlanna, sonra mahkemeye anlattılar. A. Z. G. isebutanıklığını "tşkencede bir Tecavüz öyküsü" başlığıyla kitaplaştirdı: " Gözbağımınaltmdansadeceayaklan hayal meyal seçebiliyorum. Ayağa kalkmaktan vazgeçip bacaklanmı toplamaya çalışıyorum. Tekmeyle engelliyorlar. Kollanmı ve bacaklanmı sıkıca tutmaya çalışıyorlar. Çırpınıp kurtulma çabalarım sonuçsuz. Bağırmaya çahşıyorum, sesün çıkmıyor sanki. 'Hayırbunuyapamazsınız, öldürün, parça parçaedin, amadokunmayın. Kirletmeyin, lekelemeyin' diyebağırmak istiyorum. Ama her şey o kadar hızlı geçiyor ki aldımdan, çıldırmaküzereyim. Üzerimde bir ağırlık hissediyorum. Duyduğum acıdan dişlerim bırbirine geçiyor. Karşı koyamıyor, kıpırdayamıyorum, kafamı bile oynatamıyorum. Boğazım bağırmaktan yırhlacakmış gibi. Kendi haykınşlanm, çığlıklanm, sesim bana yabancı geliyor. Kahkaha sesleri ve küfürler kesilmiyor. îğrenç şeyler söylüyorlar. ' Kocan bile böyle becerememiştir' diyor birisi. Üzerimdeki o iğrenç ağırlık işini bitirdiğinde, su nasıl buza dönerse öylece dondum kaldım. Mumya gibi dondum kaldım. ölümü isteyecek gücü bile alıp götürdülerbenden ." M.K., 1998' in eylül ayındagözalüna alındı. DGM'degörülenduruşmasmda yaşadıklannı şöyle anlattı: "... Daha evvel de savunmamı yapmış ancak burada psikolojik nedenlerle gözaltında tecavüze uğradığımı açıklayamamıştım. Şimdi suç duyurusunda bulunuyorum..." K., bu açıklamayı yapmak için bir yıl beklemesini ise şu sözlerle açıkladı: "Kendimle, kendi gericiliklerimle hesaplaşmam, bunlan aşma çabam beni bugüne kadar bekletti..." Onlar şimdi anlatıyor... Geriye kalan, toplumun suçu ahlak kasasından çıkarması, suçu ve suçluyu görmesi... ^ M.K. 'Artık konuşacağım...' Ancak seksenli yılların sonunda cinsel işkencenin giderek yaygınlaşmasının suskunluğun bir sonucu olduğunun farkına vanldı. Ortada bir suç vardı ve bu suçun cezalandınlması ancak anlatmakla mümkündü. Gözaltında tecavüze uğrayan Ş. A. iç hukuk yollan tükendiğinde Avrupa Insan Haklan Komisyonu'na başvurdu. Komisyon Türkiye'yi suçlubuldu. Bir başka kadın, koruculann tecavüzüne uğrayan R. D'in davası ise Dinç' in yaşının kücük olup olmadığı tartışmasındatıkandı. Mahkemeninyaşküçüklü A. G. Z. şu sözlere yer verildi: "Çok sık gerçekleştirilmesine karşın, toplumsal değeryargılannın ve geleneksel ahlak anlayışımn da etkisiylc gizlenen bu saldınyakarşı artık 'geleceği istiyorum' çığlıklan artmış, birçok mağdur kabuğu kırarak kamuoyuna yaşadıklannı aktarmıştır. A.Z., R. D., M. K., G. B., Ş. G... Onlar sırtlannda insanlık yükünü taşıyanlardır..." Gözaltında tecavüze uğrayanlar yaşadık Anadolu yakasına gidecek bir otobüse binecektim. Birisinin bana ismimle seslendiğini duydum, dönüp baktım, bana bir şeyler söylüyordu. Yanıma geldi ve zoıiayarak beni çevre yolunun iç kısmına çekti. Gözlüğümü çıkardı ve dövmeye başladı. Başlangıçta bir kişiydi gördüğüm ama bir ara birilehyle işaretleştiğini fark ettim. Dayak atarken soruyordu, nerelisin, kod ismin ne, hangi örgüte üyesin, sizin başınız kim? Birkaç kez de boğma girişiminde bulundu. Gittikçe artan bir öfkeyle vuruyordu. Tecavüz başladı, sürekli engellemeye çalışıyordum ama o, boğazımı sıkıyordu. öleceğimi hissettim, ondan sonrasını hatırlamıyorum, bayılmışım. Kendim ayılmadım, ayıltıldım. Bana, "Çek git buradan" dedi, "Gitmezsen sabaha kadar bir sürü iş gelir". Gözüm kapanmıştı, sadece ışığı görüyordum. Çamura düşmüşüm, kalktım. Göremediğim için tel örgülerin yanına gitmişim, bana saldıran "Bu tarafa gel" dedi. Caddeye çıktım, yardım istedim ama arabalar durmuyordu. Karşıya geçtim. Biraz kendime gelince yardım istedim. Birileri yardım etti, çantamdan avukatımın telefon numarasını aldılar ve aradılar. Şişli Etfal Hastanesi'ne götürüldüm. Hastanede polisler kimin yaptığını sordular, "Polıs" dedim. Gözüm kapanmıştı, sesim çıkmiyordu. Sonra İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Kürsüsü'ne gittim, oradan tecavüz girişimi diye rapor verdiler. Savcılığa suç duyurusunda bulundum, soruşturma açıldı. Bu hâlâ sürüyor. Teşhis için emniyete gittim, bana hep adli suçlulann fotoğraflarını gösterdiler. Oysa ben polislerin fotoğraflarını görmek istiyordum, çünkü bu bir gasp olayı değildi; yanımda elli milyon vardı, çalınmadı. Tecavüz de değildi, dövmesi ve sorulan bunu gösteriyordu. Tecavüz işkencenin bir parçası olarak, saldınnın sonunda gerçekleşti. Bence bütün bunlar adli olay olmadığını gösteriyor. Belirtiler de bu işin profesyonel bir iş olduğunu kanrthyor, morluklann o kadar çabuk kapanması, boynumda iz olmayışı, ayıltılmam... Ben bugün de bana polislerin fotoğraflannı göstermelerini istiyorum. Fiziksel olarak tedavi gördüm, izler büyük çoğunlukla geçti, ama sesim hâlâ eskisi gibi çıkmıyor. Psikolojik olarak da Türkiye Insan Haklan Vakfı'ndan destek aldım. Insan desteğe ihtiyaç duyuyor, benim en büyük şansım gösterilen duyarlılık oldu. Tek başıma bırakılmadım ama sonuçta hiç bilmediğiniz bir olay. Bana olmaz demıyordum, çünkü çevremizde o kadar çok insan yaşadı ki bunlan... Ama beklediğim bir şey de değildi, insanın başına gelmesi başka... Böyle bir durumda insanın yaşamının paramparça olması, kendine güveninin sarsılması bekleniyor, ama ben buna izin vermedim. Duyarlılık ve hukuksalpsikolojik destek insanı daha güçlü yapıyor. Mücadele vermenin, sessiz kalmamanın beni güçlü kıldığını hissediyorum. Saklayanları anlayabiliyorum, ama bunu gizlemek olayı her gün yeniden yaşamak demek. Daha önce gizlenen her olay, diğerleri için cesaret verdi, ben de her gizleyen kendisinden sonra bu saldınyı yaşayandan sorumludur diye düşündüm. Açıklarken her şeyden önce, bir yenisine o kadar kolay cesaret edemeyeceklerini düşündüm. Bu da çok sarsıcı sonuçlar yaşamamı engelledi. Bu açıklama, bir hesaplaşmaydı da. Kimse böyle bir şey yaşamayı istemez, kimliğinizin en derin yerine kadar sizi yok etmek, sizde her zaman hatıriayacağınız bir şey bırakmak istiyorlar. Toplumun bakış açısıyla da suçlu olan sizsiniz, bu düşünceyle yetiştiriliyorsunuz. Bir insan ne kadar kendini geliştirmiş olursa olsun çocukluğundan gelen aktanmlar var, hesaplaştığınız da işte bu. "Bunun suçlusu ben olamam, bunun suçlusu saldmya uğrayan insan olamaz, bu bir teslim olmaktır" diye düşündüm. "Asıl suç kendini kurtarmak için böylesi bir şeyi gizlemektir"... Ailem için benden çok daha zor tabii. Olayın mağduru onlar yapılmak ısteniyor, çünkü onlar benim başıma bir şey gelmesinden korkuyor. Böyle bir tehdidin varlığını hissetmeleri onlar için çok zor. Ancak ne kadar zor olursa olsun asıl zorluğun saklamak olduğunu düşünüyorum. Sorun birbirimizi yalnızlaştırmakla başlıyor. Bunu çözdüğümüzde, birbirimizi çoğalttığımızda insanın canını yakan pek çok sistem devre dışı kalacak, işkence de tecavüz de ortadan kalkacak...^