06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 ŞUBAT 2000. SAYI726 11 18 KEZ FILME ÇEKILEN AZIZE... Jeanne d'Arc öyküsünün neden belli dönemlerde film yapımcılannm ilgisini çektiğini anlamak hiç de güç değiL Bildiğimiz kadanyla, ilki 1899'da olmak üzere, bugüne dek tam 18 Jeanne d'Arc filmi çevrildi. Oysa bugüne dek çevrilen tüm aziz filmleri bile bu kadan bulmuyor. Jeanne d'Arc öyküsüne gösterilen bu ikji insanın soluğunu kesecek, başka çarpıcı konutann olmamastndan kaynaklanmıyor. Elinize azizlerin yaşam öyküterlnl anlatan bir kitap aldığınızda, idamlar, ktyımlar, tansıklar, kahramanlık ve ortaçağ entrikalarıyla dolu bir yığın malzemeyle yüz yüze gelirsmız. Çekicilik, cinsel albeni, serinkanlılık, kan dökme ve acımasızca yapılan haksızlıklar gibi konular söz konusu olduğunda, Jeanne d'Arc öyküsünün çok özel bir konumu var. Luc Besson'un yönettiği son "Jeanne d'Arc" filmi görsel açıdan azizler türünün en gözler kamaştıran bir örneği olmanın yanı sıra, Jeanne'ın insanın kafasını bulandıran kimi yönlerini sorgulaması açısından da bugüne dek çekilenlerin en içtenlikiisi olarak nitelendiriliyor. Söz gelimi, onca insanın ölümüne ve onca kanın dökülmesine neden olan biri nasıl olup da kilise tarafından göklere çıkarılmıştı? Jeanne'ın kendi kendine de sorguladığı gibi, Tann Fransa'nın kurtuluşu için neden bula bula onu seçmiş ve ona böylesi bir lütufta bulunmuştu? Jeanne d'Arc'ın öyküsü Gerard Depardieu'nün burnu gibi beylik bir öykü, ama nedense daha önce çekilen filmlerin hiçbirinde bu tür sorulan sormak kimsenin aklına gelmedi. Carl Dreyer'in 1928 yılında çektiği ve günümüzde de önemini sürdüren "The Passion of Joan of ArcJeanne d'Arc'ın Tutkusu" adlı filmde Jeanne d'Arc herkese mutluluk veren, amacı uğruna acılara katlanıp yaşamını feda eden bir kadın oiarak yansıtılmaktaydı. Filmin 1948 çekiminde kahramanı canlandıran Ingrid Bergman erkeklere karşı savaşan, biraz fazlasıyla dişli, ateşli bir feminist olarak karşımıza çıkarken, Preminger'in Bernard Shaw'un yapıtından uyarlanan 1957 çekiminde ise Jean Seberg onu başından büyük işlere kalkışmış genç bir kız olarak ekrana yansrtıyordu. Bu filmlerin tümü de Katolik dininin yüceliği ve Jeanne'ın dürüstlüğü temeli üzerine kuruluydu. Besson ise senaryoyu büyük ölçüde güncelleştirerek doğuştan edinilmiş doğaüstü güçler ve azizlik gibi niteliklere değinmekten kaçınıyor: Jeanne'a itici bir güç veriyor (belki de gerçekte hiç olmayan kız kardeşi o düzen içinde, onun gözleri önunde tecavüz uğrayıp öldürülüyor). Savaşların insana acı verdiğini vurguluyor; Jeanne'ın tanrısal düş ve sezgilerine öznel ve elle tutulur bir boyut kazandınyor; ve kahramanını yüksekten atan, gözü dönmüş bir partizan olarak yansıtarak herkesin kafasındaki sorulara kesin bir yanrt getirmeye çalışır. Bu tür düşler görmek olsa olsa iki anlama gelebilir: Ya Tanrı size doğaüstü bir güç vermiştir, ya da aklından zoru olan çılgının tekisinizdir. Gelgelelim, Jeanne d'Arc için hangi seçeneğin geçerii olduğunu, onu devinime geçiren şeyin ne olduğunu, ordulann neden onun peşine takıldığını, aklından zoru olup olmadığını hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz. Mille Jovovich'in son derece etkileyici ve inandırıcı oyununa karşın, Besson'un getirdiği yanıtlann pek de doyurucu olduklan söytenemez. Burada sorun Jeanne d'Arc'ın gerçek yaşamöyküsünden kaynaklanıyor olabilir. Jeanne'ın destansı öykusü sonunda çıkmaza giriyor ve tannsal olması gerekirken şiddetli bir öldürme arzusu, ceset yığınlan, ihanetler ve ateşte yakılmayla noktalanıyor. Besson'un filminde Jeanne daha çok kaçak bir otobüsü andınyor ve bir yerlere çarpması epey zaman alıyor. Ingilizce olduğu bir Fransız filmi. Besson bu filmi khnler için yaptı? Herkes için, dolayısıyla da hiç kimse için. Tıpkı JeanJacques Annaud gibi, Besson'un filmleri de tüm dünyanın hoşça vakit geçirme gereksinimini karşılamak üzere tasarlanmış, farktı kültürlerden izier taşıyan kırma fılmler. Geiirinin yüzde 50'sinl dıs pazariardan sağlayan Hollyvvood'da köklerinden uzaklaşıyor. Gelecekte ülkesi olmayan, herhangi bir kültürü tam olarak yansrtmayan, kişiliksiz, yavan filmlerin egemen olması işten değil. Garip olan şu ki, sinema bir zamanlar, Fransa Krallığı'mn veliahtı Vll. Charles krallığını ilan edemez çunkü törenin Rheims Katedrali'nde yapılması gerekir.Ne var ki it Rheims bölgesitngilizkuşatmasıaltındadır. Jeanne, yaklaşık 1012 yaşlanndaykcn St Michael, St. Catherine ve St. Margaret aracılığiyla Tann tarafından gönderildiğine inandığı "sesler" duymaya başlar. Bu sesler, ül. kesini özgürleştirmekve Fransıztahtını în.ı gilizlerdengerialabilmekiçinveliahtayary%,', dım etmesinin onun kutsal misyonu olduğunu söylerler. Saçlannı kesmesini, erkek gibi giyinmesini, silahkuşanmasını isterler. r Jeanne önce veliahtın askeri güçlermi, daha sonra da veliahtı, bu çağnnın doğruluguna inandınr. Bir grup din bilimci tarafından sınava çekilir ve emrine bir ordu verilir. Mayıs 1429'da Arleans savaşında Jeanne Ingilizlere karşı ordusunun mucizevi bir zaferkazanmasını sağlar. Loire boyunca düşmanla savaşmaya devam eder. Onun önderliğindeki ordunun yarattığı korku öylesine büyüktür ki Patay'da Lord Talbot'un ordusuyla karşılaştığında, Kumandan Sir John Fastolfe'dadahilolmaküzerebirçoklngiliz asker savaş alanından kaçar. Fastolfe'un bu korkaklığı daha sonra rütbesinin elinden ahnmasınasebepolur.LordTalbotbölgesini savunmak için yerinde kalsa da savaşı kaybederve 1800askeriyle esirdüşer. Vll. Charles, 17 Temmuz 1429'da Reims Katedrali'nde Fransa kralıolaraktaçgiyer. Taç giyme töreninde, Jeanne, onur konuğu olarakkrahnyanındayerinialır. Daha sonra ona ülkesine yaptığı hizmetlerden öturü soyluluk unvanı verilir. 1430'daParisyakınındaCompiegne'isavunurken Burgundy tarafından esiraluıır ve Ingilizlere satılır. Bunun üzerine Ingilizler Jeanne' ı, Ruen'de Hıristiyan kilisesine bağlı, bir mahkemeye sevk ederler. Mahkeme Meauvais 'nin tngiliz Piskoposu Pierre Cauchon tarafından yönetilir. Suçlama cadılık ve kâfirliktir. En büyük dayanaklan Jeanne'ın erkekkıyafetleri giymekteki ısrarh tutumudur. Bir kadının erkek giysileri giymesi Tann'ya karşı işlenmiş bir suçtur derler. Giyimini değiştirmemesi kaderini belirler. On dört aylık sorgudan sonra cezası verilir ve 30 Mayıs 1431 'deRouen'inmerkezinde bir kazığa bağh olarak yakılır. On dokuz yaşındadır. Vll. Charles onu kurtarmak için hiçbir girişimde bulunmaz. 1456'da ikinci bir mahkeme kuruldu ve masum olduğu ilan edilerek hakkındaki iddialar geri alındı. Ancak azizliği yüzlerce yıl sonra geldi. Jeanne'a 1920'dePapa 15. Benedict tarafından aziz(St) unvanı verildi... Ortaçağ insarunın hayatı dinsel öğretilerle biçimlenmekteydi. lyi bir Hıristiyan vatandaş, bu öğretiyi bilip, kurallannaharfi harfine uymakla yükümlüydü. Özgürlük ve yaratıcılık, Hıristiyan kültürüne aykınydı. Bu anlayışagöreinsan kul olduğunuakıldançıkarmamalıdır. Doğarken getirdiği günahlardan annmak için tüm zamanını Tann 'ya adamalıdır. Bağışlanmayı hak etmek için yaşantısını kılisenin buyruklanna göre sürdürmelidir. Bedenin tüm isteklerinden vazgeçmeli, ahlak kurallanna uymahdır ve bütün ilgisi öteki dünyaya yönelik olmalıdır. Buradaki hayatını öteki dünyaya göre yaşamalıdır. 2000yılımn ilk Jeanne d'Arc 'ı, MiUa Jmmich... Ingrid Bergman, Jeanne d'Arc'ı çekmesi için Victor Fleming'i bizzat ikna etmişti. ('48) Jeanne hızlı yaşadı, genç öldü ve geriye görünümü hiç de hoş olmayan bir beden bıraktı. Günümüzün tüm yaşamöykülerinde geçerii olan bu formül iyi, hoş da, sonunda, "Dinsel içerikli öykülerde Yazgı, Haksızlık ve Insanlık gibi konulann dışında tek seçenek trajik ölüm müdür" sorusunu gündeme getiriyor. Bir yaşamın filme konu olabilmesı için yainızca bunlar mı gerekiyor? Besson "uluslararası sinemanın" en önde gelen yönetmenlerinden biri. "Jeanne d'Arc" Fransızlara özgü kutsal bir öyküyü konu alan, Amerikalı, Rus ve Fransız oyuncuların rol aldıklan, konuşmalann doğal olarak, evrensel bir yapıya sahipti. Sessiz filmler bir ülkeden başka bir ülkeye gittiklerinde yapılması gereken tek şey başlık kartlarını değiştirmekti. Gerisi insanlara ve sinema tekniğine kalmıştı ki, bu da özünde evrenseldi. Para kazanma hırsıyla gözü dönen film yapımcıları şimdilerde yeniden özlerine dönmeye çalışıyorlar. Besson'un son filmini Dreyer'in eski filmleriyle bir kıyaslayın; ilki yapıtını pazarlamaya çalışırken, ikincisi bizlere hepimizin duymak isteyeceği basit ve zarif bir öyküyü anlatıyor. <4 The Guardian'dan çeviren: RİTA URGAN Cinsel ahlak... Ortaçağ' ın tutucu, katı yaşam biçimi, yeni görüşüretmeyeelverişli değildi. Dolayısıyla kişi yaşama karşı eleştirel tavır takmma hakkına da sahip değildi. Yapılan her şeyin dinşel bir amaca yönelik olması gerekiyordu. Dinsel amaca yönelik olmayan her şey potânsiyel kâf ^r'ik ve cadılık tehlikesi taşıyorau. Dinin önermediğı her şey korkulası ve |j$hdit doluydu. Aslında o dönemde korku$p ve kaçılan her şeyin cinsel ahlakla bir ilişlpsi var gibi görünüyor. O dönemde <•*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle