Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYFT DF.RGİ Sözcüklerin eczacısı... IŞIK KANSU U sun kör kuyusundan çekilen iki karşıtgörüntü... tlkiküçük,basık, karanlık bıroda. Diğcri, sınırsızlık duygusu veren denizde, mavıyi yararakgelenbeyazbirgemi. Ilki, Hanimeli Sokak'takiapartmankatımnodası,galiba... Diğeri,anne vebabaylagidilentatilde Kabataş Lisesi'ninpenceresindengörünen tstanbul Boğazı. Baba Faik Sayron, 1903 doğumlu. Trabzon'un işgalini görmüş. Birinci Dünya Savaşı'ndabirkayıklaAbana'yakaçıyor.Kurtuluş sonrası Trabzon'a dönüyor. fstanbul'a parasız yatılı gıdiyor. Muallim mektcbine. Okul bittikten sonra çeşitli Anadolu kentle rindeöğretmenlikyapıyor. Sıvas, onun içın çokönemli.Ilıkşiirlerinyazan AhmetKutsi Teceriletanışıyor. HattaCahitKülebi'yiyetiştirenöğretmenlerarasında. Sonra verelini Ankara, Gazi Lisesi. Anne Hadiye Sayron, Selanik kökenlı bir ailenin kızı. Balkan Savaşı sonrası, Ege'ye göçüyorlar. Alaşehir, Salihli dcrken Bursa. Dede Hayrettın Bey, emeklı Osmanlı subayı. lşgal sırasında Rum askerleri tarafından dövülmek, onura yedirilemeyen, içe atı lan ince sızı. Apansız ölüm. Babayı çok seven annenin yüreğindc yangın, anneannede yalnızlık. Yine göç. Bu kez durak, ticarct yapan büyük dayının yanı, Istanbul. Anne de, baba gibi parasız yatılıyaveriliyorÇapaKız Muallim Mcktebi. Mezuniyet,Cumhuriyetdevrimı nin eğitim atılımlarına denk. Dış ülkelere burslu öğrenci yollanıyor. Anne, açılan sınavı büyük başanyla kazanıyor ve Ingiliz Edebiyatı okumak üzere lngiltere'ye gidiyor. Türkiye'yedönüşteAnkara'ya.Gazi Liscsi'neatanıyor. Anne ile babanın kesişme noktası, devrimin Ankarası, Gazi Lisesi .Yıl 1936. Avrupa'daNaziçılgınlığı.Babaaskereçağrılıyor. Türkiye'nin ensesinde savaş, mektuplarda özlem. Ercndiz, savaş bulutlan dağı lınca, evliliğinancak lO.yılında Ankara'dadoğuyor. Üstüne çok düşülen, deyim yerindeyse, biraz da pamuklar içinde büyütülen birçocuk olarak. Bilinçli anıları oluştuğunda, babası Atatürk Lisesi'ndematematik, annesiGazi Eği Baba, cızbız köfte sınav kâğıdı okuyor. ^^ v . yapıyor sobada, anne Radyo çalıyor mınl mınl. Bir zamanlann Ankarası... Evlendiğinde kocasına muhtaç olmayacak bir kadın yetiştirmek istemişti ana babası. Ya çocukluk... Sının aşılamayan, ötesine geçilemeyen "süreçti Erendiz \tfvaj bulutlanmn dağıldığıyılduıı\«ı<# , < Idı \r pumuUaı • : hııyütüldü. Erendiz Atasü için. tim'de Ingilizceöğretmeni. 1951 'de, Hanımeli Sokak'taki o dar, basık ve karanlık odalı apartman dairesinden Bahçelievler'etaşınıyorlar: 15. Sokak, 33 numara. Bahçe içinde tek katlı biröğretmen kooperatifi. Bahçelidediğinzaman,o günlerdesınırsızbozkırınortasındaalçakgönüllü evlerden oluşan bir semt. Tarla ortasına serpiştirilmişkırmızıkiremitlinoktacıklarbelki de. Yol filan hak getire. Baba, az uğraşmadı orada, gül fidan lan, kiraz ağaçlan ve zerdalilerle. Velhasıldingin.birlikteyaşamaktanmutlulukduyulanbirev. Erendiz, üstüne titrenilen, ama şımartılmayan bir çocuk. Tam tersine anne biraz otoriter: "Çok hastalanıyordum. Ikide birde ateşim çıkıyordu. Çok şişman ve sağlıkh gibi duruyordum, ama biraz fazla korumacılıktan dolayı hastalanıyordumbelkide. Baskıcıbirev değildı hiç. A^ın sevilenbir çocuk olmanın verdiği iç rahatlığını duyuyordum hep. Aman aman sokağa çıkayım da, oynayayım filan istediğimi hatırlamıyorum. Başka bahçelere bırakmazdı annem, komşu çocuklar gelir, bizim bahçede oynardık." UlubatiıHasantlkokulu,dahagıcırgıcıro zamanlar. Donuk, soğuk bir sonbahargünü. Erendiz, ılkokulabaşlayacak. Anne ile GültenTeyzeönlüğünügiydirdiler,kolalıyakasınıtaktılar. Adettendi.okulabaşlayançocuga kırmızı topraktan yapılmış bir ibrik armağan edilir, evden çıkarken su dökülürdü. Bunların hepsi iyiydi, hoştu da, ne gereği vardı onca kalabalığın ortasındaki sevimsiz yalnızlığın? Hem.çocuksu algılayıştadünya kadar değil miydi minnacık Bahçelievler... Neyse ki, bu duyguy u çabuk aştı. Oyuncaklarçokazizbırakmıştıbelleğinde. Ama bir Göksun vardı. Hani birara Almanya'dan ithal bcbeklcrgelmişti. Şimdilerin Barbilerine oranla çok iri ve hantaldılar da, çok güzel mavi gözleri vardı. Ondan almışlardı.GültenTeyzedebirelbisedikmişti ona, adını vcrmek de Erendiz'e düşmüştü. Göksun kucağında, telefonu açıyor, düs.sel arkadaşlarla konuşuyordu. Arkadaşların adlanuyduruk: Erdegülay, Zerdegülay... Baba toprağına doğru çıkı lan dcniz yolculukları, çocukluk bilincine kazınan en önemli serüvenlerdi. BabaanneTrabzon'da otururdu. Esas adı Rabia'ydı, ama Nebiye diyorlardı ona. Soğuksutepesinc doğru kıvrıla kıvrıla giden yoldaki ahşap, yarı çiftlik evi, yan küçük konak onundu. Evin önündekitütünlükmarabayaverilirdi.Babaannenin sessiz dinlendiği cumbadan, azman eğreltı otlan ileyabaniböğürtlenlerisırtlamış tepelerin ardında hırçın, grilacivert Karadeniz görünürdü. Acıh.ama acılaşmamışbirkadındı babaanne. Beş oğlundan üçünü yitirmişti. Birini Sarıkamış'ta, birini cihan harbindc, birini zatürreeden. Adlan Hasan, Hüseyin, Rıfat. Bir tek amca kalmıştı hayatta: Yıkılan bir dönemin insanı, Ayakkabı Ustası Hayri. Tahsil yapamamış, dünya harbine katılmış.bereketsağdönmüştü. Babaanne, karaincirağaçları, Hayri Amca'nın tutkal kokan küçük ayakkabıcı dükkânı. Trabzon. Ne kaldı geriye? Ahşapev, tütünlük, cumba, cumbada babaannenin yorgun, ama gülümseyen yüzü... Yok! Temeli kaldırım taşlarına yapışmış apartman ve düşlerin kırıklığı kaldı bir. Anlasjilan savaşı, gencecikyitenamcalar değil, Lazmüteahhitler ka/anmıs,... 1950Milerin Ankarası çok soğuk yapardı. Bahçeli'de müthiş kartutardı Anne ile bir örnek ıtfaiyeci çizmcleri vardı. Anneninkilerbüyük, Hrendi/'inkinlerküçük. Üstüste birkaç çorap, sonra çızme. Evde, orta odada soba yanardı, 4 odayı birdenısıtan. Kapı.pencere altlannda,estirmcsin diye kum torbalan. Baba, cızbı/ köflc yapıyor sobada, anne sı