Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 p» nukurmuş,.TangoDersi(1997)ikinciuzun filmi. Potterfilminin"gerçekliklekurmacaarasındatehlikelibirbiçimde bıçak sırtında giden" bir film olduğunu söylüyor. Gcrçekten de filmde Sally Potter'ınkendisinimi,yoksaadrSaIly Potter' olan kurmaca bir kişiyi mi görüyoruz? Ama film epey ilginç, bir kadının tutkulannı sergilemesi açısından, hep övülmcye alışmış, kadınlan küçük gören maço bircrkcklcilişkisi açısından dokunaklı bir film. Yönetmen filmi için "karşıtlıklannbirbiriniçekmesi: AngloSaksonkültürüyleLatinAmerikankültürü, erkekilekadın,bakanilebakılan"diyor. Aynca film crkcklc kadın arasındaki güç dengesi, daha doğrusu dengesizüğiyle deilgili.Dolayısıylafilmduygulandıncı.eğlendiriciolduğu kadar çokkatmanlıizlekyapısıyladüşündürücü bir film. Birdesonyıllardasincması gelişmeye başlayanlskoçya'danyenivesert bir film var: Stella'nın Numaralan (1996). Film, küçük yaştababasınıncinselsaldırısına uğrayan, şinıdi de Londra sokaklarında fahişelik yapan bir kadının, bedeni haz ve çıkarlan için kullanıp bir köşeye atılan bir nesnc gibi gören crkeklere karşı durmasını anlatıyor. Bütün başına gelenlere karşınStelladürüst,"masum"olarakçiziliyor.Zatenbu kadar kırılganoluşuda iyi, masum bir insan oluşundan geliyor. Yönetmen Coky Giedroyc ahlaki bir değerlendirme yapmak gibi bir niyeti olmadığını söylüyor ama film Stella'nın görüş açısından anlatıldığından onun dışındaki kişileri bizimyargılamamızayol açıyor. Aslında erkekler için hiç de iç açıcı bir film değil.Çünküerkeklerinhepsi sapık değilsc de zayıf kişilerolarak gösterilmiş. Bu film, yargılayıp ders vererek ucuza kaçabilecekken, düzgün ve akıcı bir yönetimle, ince bir anlatımla olgun bir film olmuş. Festivalde bir de Uzakdoğu'dan bir film var: Sonbahar Ayı. 1957'de Macao'da doğup çocukluğunu Hong Kong'dageçirmişClaraLaw'un 1992'de yaptığıbirfilm. Law, Ingiltere'desinema eğitimi gördükten sonra Hong Kong'a dönerek filmyapmayabaşlamış. Filmleri festivallerdc çeşitli ödüller almış. Daha ilk filmi (Burada Ay DahaToparlak OlurDiyorlarK'hicago'dabirözelödül almış. 1990'dayaptığı ElvedaÇinTorino'da özel ödül almış. Sonbohar Ayı da 1992 Locarno Film Festivali'nde Altın Lcopar ödülünü kazanmış. Film, Çin'e bağlanmasınınarifesinde,geleneklerle çağdaşlık arasında bocalayan Hong Kong'da, birçok zengin gibi ülke dışına göç edecek bir ailenin kızıyla bir Japon turistarasındakiilişkiaracılığıylayakın bir gelecekte artık var olınayacak bir dünyayı anlatıyor. Ciüz fcstivalinde fcnerlerin artık bambuy la kâğıttan değil de plastiktenyapıldığını,mumlarladeğilde ampullerle aydınlatıldıklarını fark eden yönetmenin aklınabu filmi yapmakgelmiş."Benikikültürdeyetis,tirildim"diyor. "Ne tam Çinli ne de gerçek bir Ingilizsayılırım. Ikısinınarasmdakaldım... \ long Kong, kolayca kırılabilecek kristal birtopadönüştü;hergeçengünbiraz daha kimliksizleşmekte ve kültürsüzleşmekte... Kültürümü/. yitip gitmektcyken, çocuklar büyüdüklerinde neyi anımsayabilirler'.'Hıçbirbağı,anısı,diişlerı olmayan çağdaşgöçcbelerden başka neolabilirler?" 2. Kadın Filmleri Festivali'nde ılgiçekici ba^ka filmlerde var. Bütün yıl gördüğünüzfilmlcrdcn daha değisjik bir bakışgörmek ıstıyorsanızbufilmlcn kaçırmayın.^ CUMHURİYET DERGİ Cumhuriyet Bir ekımek bir de PAZARIN PENCERESINDEN Rüzgârsızlık... SELÇUK EREZ E Her günku iki gereksiniminizin koruyucu torbası Cumhuriyet Kitap Kulübü rcyonlannda 24 SAAT NÖBETÇİ KİTAPÇI: 0212 514 01 96 HER İŞLEM BİRTELEFONLA flatun'un Yasalar'ında Atheneus, cahillerden ve eğitilmemişlerden, "Ne okumasını bilirler ne de yüzmesini.." diye söz eder. HercxJot da Selamis Harbinde olup bitenleri anlatırken, "Darius'un oğlu Aryabignes ve Kserkes'in kardeşi ile birçok öndegelen Pers'in ve Med'in boğulup yok olduklarını, Yunanlıların ise yüzme bildikleri için az kayıp verdiklerini" söyler. Denizle, büyük akarsularla içli dışlı yaşayanlar, kara adamlarından farklı şeylerı önemserler: Mesela, sahıllerin sakinleri için yüzme bilmek çok önemlidir. Bu insanlar için rüzgârlar da çok önemlidir.. Mitolojilerinde denlzlerde esen rüzgârlar, bazen de tanrıdırlar. Poyraz, Yunan Mitolojisinde "Kuzey Rüzgârı Tanrısı"dır. Doğu, Batı ve Güney Rüzgârları da onun kardeşlerıdir. İnsanlar, bu rüzgâriann kükremişinden, kızgın ve şiddetli eseninden çok korkarlar. Homeros, Isa'dan bin yıl önce Ege'de Akdenlz'de lodos estiğinde bu korkuyu yansıtan satırları döktürmüştü: "Koca karınlı gemileri Menelaos'un.. Vardılar Maleıa dağlannın sarp kayalıklanna. Orda Zeus, uğursuz bir yol çizdi ona, uğuldayan kasırgalar saldı üstüne. Koca koca dalgalar kabardı dağlar gibi Rüzgârı neden yedı gündür karaya doğru esmiyor?" "Adapa, Güney Rüzgân'nın kanadını kırmıştı da onun için efendim!" "Çabuk onu buraya getirin!" Adapa, rüzgâr kesmesinin hesabını vermek için çağrıldığında ancak Ea'nın yol göstermesiyle, akıl vermesiyle Anu'nun hışmından kurtulur. Anlaşılıyor ki yine bu topraklardaeskiden beri, rüzgâriann şiddetlenip fırtınalar, kasırgalar oluşturması kadar rüzgâriann yokluğu da büyük sıkıntılar yaratır, Tanrıların hesabını sorduklan olumsuzluklardan sayılırdı. Kısa rüzgârsızlıklar, fırtınalardan iyidir, yakıntılara yıkıntılara yol açmazlar ama rüzgârsızlık, uzun sürdüğünde dayanılmaz olur; haftayı bulunca Gılgamış tannlarını ayaklandıran durağanlık, aylan aştığında en kötü fırtınadan beter eder insanları.. Bız, yıllardır bitmez tükenmez gibi görünen böyle bir rüzgârsızlığın içinde tıkanmış, kalmış gibıyiz. Gazetelere bakın, televizyonu açın; bunu görürsünüz: Ecevit, önce "içime sinmiyor" diyen eşine hak verdi, sonra gitti MHP ile diyalog aramalarını sürdürdü.. Baykal ısrar edilırse dönermiş partisinin başına.. Amerika vatandaşı köktendinciler, önce milletvekili olmaya, Meclis'te yobazca gösteriler sergilemeye kalkarlar, bu sökmeyince gider terör uygulayan fraksiyonların toplantılarına katılırlar. Çiller, "Yüce Divan'a gitmem" diyor! Ekonomi çökkün, ticaret durgun, turizm ölü.. Melih Cevdet'in dediği gibi, "Havada kuş yok.. Yaprak kımıldamıyor.. Çın çın ötüyor sessızlik.." Muzaffer llhan Erdost, Oral Çalışlar hapse mahkum oldular... Onlardan önce hapislerde ömür tüketmiş ozanımız Nâzım, yıllar sürmüş olan bu rüzgârsızlığın boğucu havasında arada sırada esen "lodos"ları düşünürdü: "Mevsım bahara yakın / Fırtına, / Lodos / Nasıl şiddetli, / nasıl sıcak esiyor. / Bir yerierde bir cam kırıldı yine / bu gece bu üçüncüsü / Hangi boş koğuşun kapısı açık kalmış / Küt küt nasıl çarpışıyor..." Bakın lodos, Homeros için, Gılgamış'ın Adapa'sı ıçın, Anu ıçın bambaşka, bu toprakların çağdaş şairlerı ıçınse bambaşka anlamlar taşıyor: Nâzım Hikmet için lodos, hapisane gecelerinde boş koğuşların pencerelerini küt küt çarptıran biresintidir.. Bu hep böyle mi sürecek? Bu rüzgârsızlık nereye kadar devam edecek? Yirmıbırınci yüzyılda da şairlerımız, hapislerde böyle lodos şıırlerı yazıp köktendıncılerden "şefaat" mı bekleyecekler? Bu rüzgârsızlık, bu bize yakışmayan, gereğinden fazla sürmüş olan devımsizlik ancak, gıderildiğinde patlayacak fırtınalara göğüs germeyı göze aldığımızda, bu fırtınaların oluşturacağı dalgalar gemileri batırdığında sulara dökulüp yüzmekten korkmadığımızda sona erecektır! ^ 99. DÖNBM F0T9ĞRAF SEMİNERIfRİ BAŞUY9R. 40 YILLIK DENEYİMLİ İFSAK'IN 99. DÖNEM FOTOÖRAF SEMİNERLERİ 08HAZİRAN1999SALI12HAZİRAN1999CUMARTESİ GÜNLERİ BAŞLIYOR. Cumartesi günleri 11.1513.15; Salı günleri 19.1521.15 saatleri arasında yapılacak vc 8 hafta sürecek olan seminerlerde; * Fotoğraf Makinesi * Işık vc Kullanımı * Filtreler ve Yardımcı Araçlar * Kompozisyon * Çekim Teknıklen * Karanlık oda *Fotoğrafçılığın Hvrimi ve Geleceği dersleri işlenecektir. * Seminerler sırasında çekim gezileri ve karanlık oda uygulamaları yapılacaktır. Ayrıntılı bilgi için, 292 42 01 ve 292 18 07 no'lu telefonlardan saat 13.30'dan sonra bilgi alınabilir. Adres: Istiklal Cad. Ayhan Işık Sok. No: 34 K. 2 özverim Apt. BeyogluIstanbul Gortine'nin ucunda sisli enginin içinde çarpar durur kocaman dalgalannı lodos yeli.. Işte sürüldüler ta buraya kadar İnsanlar zor kurtuldular ölumden Gemilerse parça parça oldu kayalara vura vura beş kara burunlu gemi, Mısır'a sürüklendi rüzgâr ve dalgalarla..." Lodos yanı "Güney Rüzgâr"ı, topraklarımızın doğusunda, Dicle ile Fırat arasında, Mezopotamya'da gelişmiş Gılgamış destanında da vardır: Tanrı Ea, Adapa'ya akılı, cömertçe verir ama onu ölümsüz kılmaz; Adapa'yı yeryüzünün koruyucu ruhlarından bırı olarak şekillendirmıştır.. Adapa, bir gün kutsal KarUsakar iskelesinden balık tutmak için yelken açtığında Güney Rüzgârı dehşetle esıp kayığını batınr. O da Güney Rüzgârı'nı beddua edip kırar... ""*"** Denız rüzgârlarının böyle esıp ortahğı darmaduman etmesinden korkulur, gemileri kayalıklara bındirmesı, batırması felaketlerin büyüğüdür ama rüzgâriann, fırtınalaşıp kızgın ve şiddetli esmeleri kadar istenmeyen, çekinilen, korkulan bir halleri vardır: Hiç esmemeleri, tükenip kaybolmaları... Yelkenler bunlarsız şişmez, deniz ve nehir ınsanları bunlar olmadan gidecekleri yerlere varamazlar, mal taşıyamaz, ıstedıklerı kadar balık tutamazlar, çocukları aç kalır. Adapa, avlandığında gemisini batıran Guney Rüzgân'nın kanadını kırıp esmesini engelledığinde Tanrıların yücesi Anu sinirlenip veziri Llabrat'a sorar: "Güney