Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sel birçerçeveyebürünmeli.Troçki'nin 'Sürekli Devrim' tezi bugün benim için ihtilal olmadan bir anlam içeriyor. Aydinlar, demokratlar, başka sosyalgruplarçahşabilirler, ancak Rusların yaptığı gibi bu işlerprofesyoncl ihtilalcilerin işi olmayacak. Sosyalizmin bıraktıği boşiuğu, ilerici Islamcılar, laiklergibi toplumsal gruplardoldurmalılar. Dünyadabirelittabakavar.buelittabakayi birarayagetirerek.bunuyapabiliriz. Dünyanınzenginliklerini.dünyanınzengin ülkelerinin eline bırakmak çok yanlış. Bu 7enginliklertümdünyayaait. Ekonomikentegrasyonda eğerbazı ülkeleri dışlarsak, o zaman hiç bir şey yoluna girmeyecek demektir. Eski Yugoslavya'da olanlar veşuanda Kafkasya'da olmakta olanlar korkunç şeyler, umarım bunlardünyanın diğeryerlerinde olmaz. Olmasını da istemiyorum. Fransa'da sosyalizm olduğunudüşünmüyorum. Fransa'da liberalizm var. Türkiye'deki durumubilmiyorum, ama eğer partilersöylediklerinden farklı davranıyorlarsa bu durumda sosyalizmin bir analizi yapılamaz. Sivil toplumun aktif olması ve sivil hayattaki hcr ycrde olması gerekiyor. Geleneksel partilerlebuişolmaz. Yenipolitikaşekilleri,yeni hareket biçimleri ortayaçıkarmak gerekiyor. 1880 'de Konya 'da 3 bin Ermeni vardı. zı kalemle şu yazıy ı yazmışlardı: 'Geriye dö nüşümümkündeğil.' OdönemdeTürkiyeileFransaarasındak bir anlaşma nedeniyle sanırım Ermenileı Fransa'da fabrikalardaçalışacaklardı. Yan onları geri dönmeme şartıyla Fransa'ya gö türüyorlardı. Tabii ki Türkiye'den ayrıldıkla nnda otomatikman Türk vatandaşl ığı haklannıdakaybediyorlardı. Vatansız insanlar ko numunadüşüyorlardı. Benim dileğım bu di yaloglann hem Türkiye'de, hem Ermenis tan'da, hem Diaspora'dadevam etmesi. Di yaloğun meyveleri, sonuçları somutlaştırıl sın.Türkiye'desomutlaştınlsın.Böyleccgeleceğe daha sakin, daha umutlu, daha huzur lubakabiliriz.Karşılıklıjestlerçokönemli Bazanpolitikadaatılanküçükadımlar,dah< büyük adımları doğurur. Başlangıç küçül adımlarla olabi lır, bunun arkasından büyük adımlarmutlakagelecektir. Beni Istanbul'dî ağırlayan herkese çok teşekkür ediyorum TÜYAP, Belge Yayınları'na, Ermeni gazetelerine ve Türk medyasına teşckkür.cdiyorum. Buziyaret beni çok ccsarctlendirdi. Diyalog olanakları açısından bu zıyaret ben çok fazla cesaretlendirdi. Bu rolü oynamay hak ettim mi, doğrusu bilemiyorum. önemli olan bunlann gerçekleşmişolması. Çocukluğumda evimizdc rakı içilirken, sofradc hem Türkçe, hem Ermenice konuşulurdu Bu bana Türkçe olarak söy lenen'' Dostlanrı ortasındayız, güneşin sofrasındayız" tümcesini anımsatıyor. ^ Yozgat'takl saatl Işletellm Anncmlcrin döneminde bir saat kulesi varmış. Öğrendiğime göre bu saat hâlâçalışıyormuş. Bu saat kulesi annemin bir akrabasıtarafındanyapılmış. 1989 yılında Ermenistan 'daki büyük deprem sırasında Gümrü saat kulcsindeki saat dcprcmin olduğu an durmuş. Annemin Yozgat'taki akrabalarınm yaptığı saatdesanmm 1915'tedurdu. Şimdi bu saati hep birlikte yeniden çalış.tırmamız gcrekiyor. Annem bana kalan bağlardan, evlcrdcn, çeıjmelerden sözedcrdi. Hcp güzel şeylerden bahsederdi. OdöncmdeOsmanh, Ernıenice'ninöğrenilmesinidesteklemezdi ve öğrenilmesi bu nedenle kolay değildi. O yıllardaannemlerErmenice'yigizliceöğrenirlermiş. Küçüklüğümdeailembeni Ermenice öğrenmem için Ermeni kilisesinegönderdiğinde sayımız fazla değildi. Ben de kendimi Yozgat'ta gizlice Ermenice öğrenenlerden birisi gibi hissederdim. 1924 yılında annemler Yozgat'tan lstanbul'a geliyorlar. 1926 yılında ise Fransa'yagcliyorlar. Beni etkileyen şeylerden birisi de annemlerinpasaportlannınüzerineFransızlarkırmı 1900'lüyılların başında Talas'ta bir ErmeniailesL. p+ onun tarafında olanlar. Şimdi Sovyetler Birliği yok. Bu böliinmüşlük yok. Aksi halde emperyalist bir kaos ortamının olması gerek. Bugün bir ekonomik kaos yaşanıyor, bütün ülkeler birbirine borçlu. Bu kaos ortamındançıkmakiçinevrenselbirdemokrasi ortamı oluşturmamızgerekir. Budemokrasi de kültürlerin birbirine saygı duymasiyla olabilirancak. Sovyetler' inyıkılması sonrası evrensel demokrasi ve kültürlerin birliği olanağı dahadaarttı. Ermenistan, Azerbaycan, Karabağ gibi bütün bu sorunlar diyaloglaçözülebilir. Bugün enerji kaynaklarının akışımn sağlanması için bu boru hatlannın pek çok ülkeden geçmesi gerekiyor. Bu nedenle entegrasyonbuanlamdaçokönemli. Sosyalizm, eğer bugün hâlâ sosyalizm diycbiliyorsak, evren IZ BIRAKANLAR... Bugün karşınızda, tarihsel bir rastlantının sonucu yaşayan bir insan bulunmaktadır. Ailem, Yozgat asıllı olup sonuçta "Yozgaf'lıdırlar. Onlar 1924'te Fransa'ya gelmişler, her şeylerini tarih yüzünden, kaybederek. Fakat onlar, yaşamlarını da yitirebilirlerdi. Hiç iz bırakmadan, ortadan yok olabilirlerdi, tıpkı ana tarafından dedemin, tehcire gidip, ölmesi ve yok olması gibi 1915'te. Ancak tarihin yine insanlar tarafından yapıldığını unutmayalım. Dolayısıyla atalarım, yine insanlar... ama başka tür insanlar, sayesinde bu tarihi yaşayabilmış olarak tanındılar. Tüm insanlar aynı şeyi yapamazlar: Merhametsizler, var olduğu gibi, iki türden de bulunur. Böyle insanlar dünyanın her yerinde vardır. Eğer ben; MısakKarnik, Fransa'da Jean Claude (Kebapçıyan) olmuş isem 1942'de gerçi bir başka ülkede de doğabilirdim, hatta Istanbul'da doğmuş olabilirdirn tabii ki doğmuş olmamı her şeyden önce aileme borçluyum, ama hernen arkasından da annemin ve babamın yaşamlarını sürdürebilmiş oldukları için onların borçlu oldukları insanlara da borçluyum. Bu ülkeden, bu coğrafyadan kökleri olan ailelerden olma milyonlarca insandan biriyim, onların yalın bir temsilcisiyim. Size teşekkür etmek istiyorum. Eski'nin insanlarına, cesur insanlara, dostlara, adı bilinmeyen nice insana, aileme ve birçok insanın aile6İne yardım etmiş insanlara teşekkürlerımı sunuyorum. Bunca zamandır Bellek'le uğraştığımdan, Istanbul üzerinde olan ilk deneyimimin anımsanması olanaksız. lstanbul'a ikinci defadır geliyorum. 40 yıl önce, 18 yaşımdayken gelmiştim. Bir vatman benim gibi, aklı havada, hayalcı bir genci tramvay altına almamak için, zamanında durdurmuş ve koltuğundan dışarı fırlayıp, yardımıma koşmuştu. Eğer yaşıyorsa, bundan önce yoksa çocuklarına selamlarımı yolluyorum. Burada Akın Birdal ile birlikte olmaktan çok mutluyum, çünkü onun mucadelesini, insan hakları ve demokrasi çalışmalarını, tüm insanlık adına verilen bir mücadele, bir çalışma olarak kabul ediyorum. Saygıyla, yanında olduğumu belirtmek isterim. Yolumuz devam ederken, MisakKarnik de, Jean Claude da aynı zamanda bir başkasının acısını, üzerlerinde duruyorlardı. örneğin; müstemleke durumunda olan Cezayir halkının duyduğu acıları... Işte bunun içindir ki, 1968'in Mayısı'ndan itibaren, hem vücut hem de fikrimizle, büyük devrimci hareketinin içinde bulduk kendimizi. Fransa'da bugün var olmuş olan birçok değişim ve reformları, bu harekete borçludurlar. Misak isminin, benim Ermenice'de sahip olduğum iki isimden (MisakKarnik) birisi olması ılginçtir. Misak Osmanlıca'da sınır demektir. Misakı Milli yanı sıra ulusal sınırlar ömeğindeki gibi. Tipik bir "karşıasla çekme" (atavizm) örneği sanki, bende kin ve nefret duygularına iten tüm misak'ların yani sınırların karşısındayım. Sonraları bu tip sınırları, bir yayıncı olarak, albümler basarak, hiçe saymak istedim. Museviler, Çıngeneler, Ruslar ve Kafkasya halkları üzerinde kitaplar yayımladım. Onların diasporalarını ve ekinler yolculuğu gerçeklerınden yola çıktım. Umut ediyorum, bir gün de, nıçin olmasın Anadolu 2000 diye bir albüm hazırladım. Herhangı bir ekını, uygarlığı, kendi sınırları ıçerısınde ya da geçmişinde hapsedemezsiniz. Geçmişin arkasında da, kuşatılmış bir şatoda olduğu gibi, bir şeyin sahih olduğunu resmen edilen bir beyanın, arkasında da, saklanamazsınız... Her zaman; vatanseverliğin milliyetçilikten söz etmiyorum komşunu tanımaktan, onun özelliklerine saygı duymaktan, ekinine karşı duyarlı olmaktan, Ibaret olduğuna dair inancım olmuştur. Böylece aynısının da, onun sana karşı yapmasını sağlamış olursunuz. Araştırmalarımız bıze göstermiştir ki, değişik halklar kendilerinin 'dostu' olduklarını söyleyen, yabancılardan hayal kırıklığına uğramışlardır. Hayırl artık... Fransızların, Ingilizlerin, Rusların ve daha birçok yabancı ulusların 'dostu' olduklarını duymak istemiyoruz, şu veya bu halkların, örneğin Ermenilerin. Ancak, Fransızların, Almanların, Italyanların, Ingilizlerin ve Türkiye'de yaşayanların ilk başta her şeyden önce kendı halklarının dostu olmalarını istiyoruz. Kendi halkının dostu olmak da insan haklarına karşı tüm bir saygı, ezilmişlere karşı duyarlı olmak, kendı insanlarına ve komşularına saygılı olmaktan geçıyor.^ (J.C. Kebapçıyan'ın TUYAP Kıtap Fuarı'ndakı konuşmasından)