29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28KASIM 19W. SAY17I4 kayıkçıCemal.umulsu/luğadüşer. Ailesiylebiıliktebirköşkünbahçesindekikulübede kalmakta, kazandığı para geçimine yetmenıektedir. Bu arada köijkün daha zengin sahibiııin oğlu, bir cinayet işjer. Adanı, oğlu hapse girmesin diyc, Cemal'e kandırıcı bir teklifte bulunur. Eğer bu cinayeti üstlenirse, zengin adam karısına ve çocuklarına en iyi şekildebakacaktır. Yılıııazüüney'in neredeyse bir laytmolif gibi birçok filminde elc aldığı babaoğul çatışması burada da var. Yoksulsandalcıyıllar sonra hapistençıkınca, bu kez yeraltı düny asının adami olan oğluyla karşı karşıya gelmek zorunda kalıyor. Yılmaz Güney 1972'desiyasalnedenlerle hapsc atılmıştı. 1974 afFıyla serbest kalınca, aynı yil en şiirsel filmlerinden "Arkadaş"ı çekti.Fılmdedoğrudanbirbabaçocukilişkisi yoktu, ama genç Melike (M. Demirağ) ve Azem (Y. Güncy) arasındaki dostluk, bu motifin dcğişik birçes.itlemesi sayılır. Azem ve Melike, yıllardırbirbirlerini görmeyen ve şimdi yakınlaşmayı deneyen baba ve kızı çağrıştırır. Genç kıza babaca bir sevgiyle yaklaşan Azem, sanki y ıllardır neden uzaklardaolduğunuaçıklamayaçalışırgibidir. Güney, yine 1974 yılında, hayli dramatik birbabakızilişkisinianlattığı"Endişe"nin çekinılerini tamamlayamadan, cinayetten tutuklandı ve hapse düştü. Şerif Gören' in tamamladığı filmdc,borçlarındankurtulmak isteyen bir pamuk ırgatının, başjık parası karşılığındakızınısevmediğibirinevermekten başka çare bulamayışı konu ediliyordu. Yılmaz Güney hapistesenaryoçalışmalarına devam etti. Bunlardan Zeki ökten'in yönettiği "Sürii"( 1978) ile Şerif Gören'in yönettiği"Yol"gibiikiönemli filmçıktı. Her ikisinde de babalar ve onlarla anlaşamayan veya onlardan ayrı düşen çocuklar vardı. (Şunu da unutmayalim: Yılmaz Güney'in kendisidebirerkekçocuksahibiydi. Yanılmıyorsam 1970'liyıllarınsonunda,parasal desteğiyleçıkmayabaşlayan "Güney" dergisine "Oğluma Hikâyelcr"başlığı altında 'hayatdersleri' veren öyküleryazıyordu. Sonradan bunlar bir kitapta toplandı. Oğlunu bu kadarsevenbiradamınyazdığısenaryolarda babaçocuk iliskisine yer verilmesi çok doğal sayılmalı. Güney, babaolmadan önce yazıp yönettiği filmlerine hiç kuşkusuz kendi geçmişinden bir şeyler katıyordu: Kalabahk ve yoksul köy lü ailesi, yedi çocuğuna birden sevgi gösteremeyen birbaba). "Sürü"deki despot aşiret lideri Hamo (Tuncel Kurtiz) ile büyük oğlu Şivan(Tarık Akan) arasındaki anlaşmazlık, Paolo ve VittorioTaviani kardeşlerin "Babam ve Ustam" (Padre Padrone, 1977) filınlerindeki babaoğul iliskisi kadar umutsuzdur. "Babam ve UstatrTdaki Sardunyali köyliiGavino.babası tarat'ından okuldan alınır, ıssız dağlarda çubunlık yapmaya zorlanır. Askere gitmek onuniçinkurtuluşolur. Konuşmayı,okuma yazmayı öğrenir. Kendisini sürekli geliştirir vesonundadilbilimci yazarGavino Lcdda olur. Film de zaten Ledda'nm kitabının bir uy arlaması.Gavinoyıllar sonra köyüne dönünce,hiçbiı şeyindeğişmediğinigörür. Babaların çocuklannın kaderini belirlediği aynı ezici düzcn, sürüp gitmektedir. "Sürü"nün Şivan'ı, tıpkı Gavinogibibabasına boyun eğer. Döverkcn bile karşı koymaz. Şivan, babasından ancak büyük şehirde kayboluncakurtulur. Gavinogibibirmücadele veripyazarolmasada, feodal ilişkilerindenkopması,umutlubirgelişmedir. "Yol" filminde Tarık Akan, yine feodal ilişkilerin kurbanı olmuş bir genç adamı, Seyit Ali'yioynamıştı. Cinayetten hapisyatan Seyit Ali, Imralı Yarı Açık Cczaevi 'nde, birkaç günlüğüne evlerine gitmesine izin verılen mahkumlardan biridir. Uzun ve zahmetli bir tren yolculuğundan sonra evine gelir. Annesindcn öğrcndiğine göre, karısı geneleve düşmüş, akrabalan tarafından Seyit Ali'nin öldürmesi ıçındağdabirahırdahapistutulmaktadır. Zahmetli bir yolculuktan sonra, karısmın olduğu yere gelir. 1213 yaşındaki oğluyla sessizce bakışlıkları unutulmaz sahne, hem içinde bulundukları çıkmazı, hem de ai lenin yeniden bir araya gelebileeeği umudunu yansıtır. Sonuçta karısını bağışlamaya karar verir,amageçkalmıştır. 'lnfaz' etmeyc götürdüğü karısı donarak ölür. Ama, bu pişmanlık çok öncmlidir. Seyit Ali hapiscezasını tamamladığında oğluyla birliktc büyük şehregidip.yenibirhayatkurabilir. Yılmaz Güney, 1981 'de cezaevinden kaçtıktan sonra, 1983 yılında Fransa'da"Duvar" fi Imini çekti. "Duvar", sinemada cezaevi hayatı üzerine yapı lmış kayda değer filmlerdcn biri oldu. Güney'in anlattığı kasvetli öykü, çocukmahkumlarçevresindegelişir. Büyük mahkumlarla aynı binada tutulan çocuklar her türlü pis işte kullanılır, tecavüze uğrar, dövülür. Filminenctkileyicianlarındanbirinde, Tuncel Kurtiz'in oynadığı iyi kalpli gardiyan, cezaevi kapısını sarsarak "Çocuklara vurmayın!" diye bağırır. Bunu, Güney'in kendi toplumuna bir scslcnişi olarak da görmek mümkün. Çünkü o hiç kuşkusuz huzurlu bir çocukluğun, sevgi dolu birbabanındeğerini çok iyi biliyordu.^ (Eposta: [email protected]) 15 BAŞKENT GÜNLERİ Üç kuşak bir arada MÜŞERREF HEKİMOĞLU nce mimar, sonra bilgisayar dalında uzmanlaşıyor, şimdi Güzel Sanatlar Dekanı. ODTÜ ve Pennsylvania Unıversitelerinın ışığında parlatıyor Bilkent tepelerini. özışığı da soyadından kaynaklanıyor. Prof. Nlmet Özgüç ve Prof. Tahsin Özgüç'ten, kazıları ve kitaplarıyla ikisinin de seçkin yeri var arkeolojl dalında. Bülent Özgüç'ün çocukluğu da kazılarda geçiyor ama mimarlığı meslek seçiyor. Güzel bir seçim, 50. yılını kutlamak için düzenlenen sürpriz yemekte konuklara seslenişi bu seçimin gızemini de açıklıyor bence. Dünyaya, ınsanlara bakışını, açısını, arayışını sade sözcüklerle ama hayli derin, düşünsel ve şiirsel biçimde anlattı. Masanın çevresınde yer alan kişilerin hepsine çiçek atarak cumhuriyet kuşaklarından belli bir kesitin öyküsünü, 50 yılın birikimini herkesle ayn ayrı paylaşarak mutluluğun da resmini çizdi. O resmın arasında Meral Özgüç var. 50 yılın 25 yılında birlikteler. Ozbahçeyi güzel yeşerten, rengini güzel koruyan soylu bir çiçek. Tıp dalında profesör. Hacettepe Üniversitesi'nde Viroloji bölümünde çalışıyor. Bu güzel partiyle bir sürpriz hazırlıyor kocasına. Tüm konukların ayrı konumu var. Güzel dostluklar, acı tatlı anılar nedeniyle buradalar, olayı yaşamaktan mutluluk duyuyorlar. örnegin Osman Doğramacı Paris'ten geliyor çocukluk arkadaşını kucaklamaya. Bir başkası Ankara ABD'nln bir numaralı kadını H. Clinton ve M. Hekimoğlu... Koleji'nden anılarla sesleniyor. takılarla süslü ve glyimli bir kadın oluyor Murat özgüç de üçüncü kuşak masada. ancak, oysa şıklık bir yaşam biçimi, Hilary llk kuşağın dalında, arkeolojl bölümünde Clinton'un onca kadın arasından seçilen okuyor Bilkent Üniversitesi'nde. llknur yüz avukat kadından biri olması rastlantı Özgen de hocası. Ince esprilerle sevgiyle değil, diyorlar. Konuşmasıyla, kucaklıyor, kutluyor babasını. Gözleri davranışlarıyla belli bir kültür birikimini parlıyor, ben de düşünüyorum bu genç sergilediği öne sürülüyor. Deprem kuşak 50 yaşını nasıl kutlayacak acaba? bölgesinde yağmur altındaki davranışları Koşullar değişse de yaşamak güzel bir da çok etkilemiş insanları. Ayrıcalıklı olay, 25'lere, 50'lere de kutlu olsun. davranışlardan kimse hoşlanmıyor çünkü. Vaktiyle başkentimizin güzel kızlarından, Hilary Clinton'un kocasına şemsiye sonra dışişleri ailesinin güzel tutması da çarpıcı bir ayrıntı olarak kadınlarından biri Perihan Fenmen. belırtılıyor. Içtenliğı, doğallığı, dahası Büyükelçi Şefik Fenmen'in eşi. 50 yıla belleklere yerleşen kimi yönetıciler birlikte ulaşamadı, sevgili Peri nedeniyle. Onların eşlerini şemsiye dünyamızdan ayrıldı ama Şefik Fenmen tutarken düşünebiliyor musunuz? Halkla anılarıyla kucakladı onu, dostlarıyla bütünleşemiyor onlar. Çevresine sevgiyle tazeledi 50 yılın birlikteliğini. Evinde yaklaşamıyor, soğuk ve kopuk duruyor, güzel bir kılım partisi düzenledi, çok sıcak bir iletişim kuramıyor. Gülmemeyı değerli seçitiyle güzel bir pencere açtı, de ciddiliğin gereği sanıyor galiba! Clinton kocaman bir bahçede buluşur gibi bir üçlüsu unutulmuş güzelliklerı anımsattı renk şöleni yaşadı konuklar. Solmayan denebilır, bir özlemı de yeşerttı deprem renkleri üreten ellere saygı duydu. Peri'ye bölgesinde. dönuk anılar da o güzel kilımler gibi. Rastlantı değil, belli bir çızgiden uzantı Ölumüne karşın rengini de koruyor, bu. Içtenliğın, doğallığın başka bir gızemi dokusunu da. Özgüç'lerin yemeğinde ODTÜ'den Prof. Feride Acar ve Fatma Yazıcı kardeşler de vardı. Ikisi de mutlu ve çok duygulu. Piraye Teyze anısına düzenlenen tören nedeniyle. Anneleri Sırriye Aybar'ın yakın arkadaşı Piraye Bigat'ı ben de sevgiyle, saygıyla düşünürüm her zaman. Demokrasi tarihimizde adı sanı özel bir kişi. Kadın haklarını, özgürlükleri yaşama geçırmeyı amaçlıyor. 1940'larda Demokrat Parti kurulurken ilk üyelerden biri Ankara'da. Ama belli bir süre sonra düş kırıklığına uğruyor, antidemokratik davranışlara tepki göstererek partiden ilk ayrılanlardan biri oluyor. Inancına, özüne saygı içinde. Milletvekili olmak gibi bir amacı ve hesabı yokl Aradan kaç yıl geçtı, Piraye (Bigat) Cerrahoğlu seçkin ve saygın yerinl koruyor belleklerde. llginç bir rastlantı, o gün DYP Kurultayı vardı Ankara'da! Yorum gerekmiyor değil mi? AGlT'te yaşanan olaylar Cllnton'lar İle ilgili gözlemler ve izlemler de hâlâ gündemde. Kimi dostlarım Hilary Clinton'un sadeliğini vurguluyor, şıklığın, zarifliğın gizemini belirtiyor. Markalı elbiseler, Yılmaz (îiiney, Tuncel Kurtiz'le birlikte bir cezaevigöru'şmesinde. 1970'lerin haji...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle