Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞUBAT 1998 SAYI620 yamıyor." Okulda öğrcndiği en ncmli ijcylcrdenbiri konuşlak. TelefonherçaldığındaahijyikaldırıyorGüzin. "Alo ben Güzin, ben Gün." Telefondaannesi konuşuarsa, "anne kim arıyor babam ıı? Seni seviyorum baba." 0 artık scvdiği şeylerin imlerini söyleyebiliyor. 'kul arkadaşlarının isimlcri1 ve en çok sevdiği yemekrisırayabiliyor. Güzin' in şu anda tek soruu sık sık ağnlarından dolay ı açkullanıyorolması. Güzin yaşamaktan zevk iıyor besbelli. Güç yaşam oşulları içinde hayatı öğ:nmcye, tadını çıkarmaya ılışıyor. Insanları sevmeyi ğrenmiş.Annesi,Güzin'in aşarmasını şöyle açıklıyor: Insanları sevmek, hayatı .•vmck.BunlanGüzin'ebiz ğrettik. Hayatta kalmasını Î yaşamın üstesindcn gelleyi öğrenmesinı her şeye •vgiyle yaklaşmasına borçı. "Güzin'i ba/cn hayallere Semra Kambur, Yiğit 'in annesi olduğu için mutlu. ılarken görüyorum. Hayal:rini genellikle sofra başınaanlatıyor. Zoranlaşılanbir onuşmayla aktarıyorbunla. Birhayaliniaktarayımsiy. Penceredendışarıyı scy;derken bir kuş görüyor ve endisiyle konuştuğunu haal ediyor. Onunla konuşlak istiyoramakuşlarınkouşamayacağını düşünüyor. ,ma kuşgüzel güzel konuşıayabaşlıyor. Böylecearaırında sıcak bir ilişki kurulyor." Bir kuş olup hastalığımYiğit, psikoiog Mehmet Yıldırım 'dan çok şey öğrenmiş. an dolayı gidemediğim şccusundan biri olan Pascal gerçek bir monire uçarak gitmek istiyorum. Ne kadarrahat goldur. Filmde bir özürlünün yaşama seviniderim? ci gerçek birözürlü tarafındanyansıtılıyor Hangi şehire gitmek istiyorsun? du. Bufilmdekirolüyle 1996yılındaCannes Doğduğum şehire gitmek istiyorum. Film Festivali'nde ödül almıştı. Filmin yö Nerede doğdun? netmeni Jaco Van Dormael gerçek bir monTürkiye'de. ,,v;1; . gola başrol vermesinin nedenlerini şöyle anNeresinde? latıyor: "Pascal ve onun gibi insanlar Adana'ninbirköyünde. da, yakınlaştıkça tekrar kcşfettiGüzin'in hayalleri oradan geğimveiletlhekistediğimbiryaen insanlardan korkan kuşun >ama sevinci var. Son derece avalanmasıyla uçup gidiyor. jjirişken, hesapsız ve stratej i"Güzin'in bu hayalini öğsiz... Bu insanların bizden ;ndiktcn sonra yaztatilleriayn ve üstün bir tarafı var. i Türkiye'de gecirmeye kaOnlar bu evrende en önemli ır vermişler: "Çoğu zaman •jeyinsevgiolduğunubiliyor ihip olduklarımızın kıyvesevgiyipaylaşmakiçinçaıetini bi lmeden y akı p durubalıyorlar". oruz. Çocuklanmizı bızden ldukları için seviyoruz. EtleOnlar rehabilitasyon merne etimiz, kemiklerine kemiğikezlerinde, evlerde, toplumda liz deriz ama bizim dünyaya özüryetişcn nadide çiçekler. Eğitim onigetirdiğimizçocuklarbedenimizlara kendi başlarına yaşama olaen daha çok bizdendirler. Bizlcr Psikoiog Kepenek nağı sağlıyor. Basit bir meslekte îüzin'in iyileşmesi için elimizdeki olanakçalışabildikleri gibi evlenebiliyorlarda. ın kullandık, bu olanakları olmayanlar ne Özel Mehmet Yıldınm Zihinsel Engelliler apacaklardiye her zaman düşünüyorum." ve Rehabilitasyon Merkczi psikologlanndan Ergin Kepenek, bu çocuklar için aile danışOnlar dışandaki hayatın ucunu yakaladi kmanlığı kurumunun çok önemli olduğunu ınndaçalışmayabilebaşlıyorlar. Daha çok belirtiyor: krabalannınişyerlerindeçahşmaolanağını "Özürlü çocuğun ailesi de eğitilmelidir. uluyorlar. Çünkü bir özürlü bizde iki saat kal lyor, ama »ascal'ın başrolü... yirmi iki saatinı aılesinin yanında geçiri"Sekizinci Gün"f ilminin iki başrol oyun BASKENT GUNLERI Bugünler de geçecek MÜŞERREF HEKİMOĞLU nce bir telefon Pembe Köşk'ten. Rebap geliyor, sevdikleriyle özlem dindirecek, cumartesi akşamı yemeğe bekliyorum, diyor Özden Toker, 196O'lı yıllarda yaşadığımız başkent, dost grubumuz, Süreyya geceleri, Alpay, yabancı elçiliklerdeki partiler canlanıyor gözümde. Rebap Kulay Dışişlerinin şık ve güzel kadınlarından biri. Yaşamında değişımler, dönüşümler var sonra. Talat Kulay Los Angeles başkonsolosluğundan aynlınca evlilik sona eriyor. İki kızıyla birilkte yenı bir yaşam başlıyor Amerika'da. Her şey yeniden oluşuyor. Okuyor, yeni bir bilim dalında uzmanlaşıyor, çalışıyor, güç ve onurlu bir savaşla Los Angeles'in öaşarılı kadınlarından biri oluyor Rebap Kulay. Soyadı Ashley şimdi, kocası Irlanda kökenlı zengin bir ışadamı ama evlilikle değil uzun yılların savaşı, birikimiyle oluşuyor mutluluğu. Yabancısı olduğu Amerikan toplumuyla bütünleşiyor. Çalışarak, acı faturalar ödeyerek, umudunu yitirmeyerek aşıyor darboğazlan. Saçları kısacık, saman sarısı olmuş, ölümcül trafik kazalarından sonra geçirdiği ameliyatlaria çizgileri de çok değişmiş ama özünü, içtenliğini koruyor. özlemin tadını da, dostlara kavuşmanın sevıncini de güzel hissediyor. Beş günlük buluşma bize de bir uyarı bence, güzel anılarla parladı belleğimiz. özlem dindi mi bilmem ama günleri, saatleri güzel değerlendirdı, istediği her şeyi yaşadı güzel annekız. Pembe Köşk sofralarında geleneksel yemeklerimiz, pideli iftar sofralan, Kalede taze balıklar, Mustafa Şişman'ın eskı öyküleri, Gülsüm Bilgehan'ın sofrasında nefis mantılar, Beykoz Işkembecisi'nde çorbalar, başlar... Arada müze gezileri, Karum hazineleri, SıtKı Olçar'ın çinileri, Fatoş Özcan ve Şükran Çelebi'nin ELlZl'lerı, bir de Ağır Roman filmi, derken Rebap Kulay'ın Radyo Çocuk Kulübü'ndeki oyunları, şarkıları geliyor gündeme. Vedat Nedim Tör çok desteklıyor küçük şarkıcıyı. Yıllar sonra Los Angeles'in ünlü orkestrasını destekleyen bir derneğin önde bir üyesi oluyor o küçük kız. Kimi zaman gerçeküstü bir romana benziyor yaşamı, oysa her şey gerçek, hayal gücünü de aşıyor. Los Angeles'ten VVashington'a gidelim mi? Değişik adaylar, söylentiler, yorumlar derken sürpriz bir atama gerçekleşiyor VVashington elçiliğine. Lahey Büyükelçimiz Baki llkin gidiyor VVashington'a. Neden sürpriz derseniz, yanıtlamak kolay değil. VVashington için yeterli birikimi yok diyefder, PaKistan'dan sonra Lahey'de iki yılı azımsayanlar var. Başka adaylara öncelik verenler, merkezdeki yıllarda Çankaya Köşkü'nde ya da bakanlık danışmanlığındaki birikimi güzel •' değerlendirdiğını savunanlar da var. Bir de soranlar var, VVashington elçiliği öteki elçiliklerden ayrı düşünülebilir mi? lyi bir dıplomat her yere elçi gidemez mi? Benim şaşkınlığım başka nedenle doğrusu. Diplomatlık mesleğinde tırmanışın doruğu sayılıyor büyükelçilik. Ama uzun süredır doruga varmanın mutluluğunu duyamıyor diplomatlar, dalında açmadan solan çiçekler gibi, bekleyerek geçiyor yıllar, meslek gelenekleri unutuluyor, tepeden atamalar, hizipler içinde yer alarak tepeye yönelenlerle bir umutsuziuk ortamı da oluşuyor. Mesleğe ilgi de azalıyor galiba. Bir meslek iyi örneklerle ilgi toplar, güçlenir değil mi? Dışişleri Bakanlığı sınavına girenler, başarı durumları ıncelemeye değer bir konu bence. Yeni Müsteşar Korkmaz Haktanır'ın bu konulara da duyarhkla eğileceğını umut ediyorum. Son atamalarda kişiler değil, davranış biçimi şaşırtıyor beni, o da diplomatlardan değil politikacılardan kaynaklanıyor galiba. Bir koalisyon hükümetinde yalnız elçılerin değil, birçok atamanın ortaklar arası bir uzlaşmayla gerçekleşmesi beklenır değil mi? Böyle bir olay yok artık. Dahası var, kimi elçiler hayll yıpratılarak göreve gidiyor. Söylentiler, yorumlarla yıpratılan bir diplomat hangi merkeze giderse gitsin rahat görev yapabilir mi acaba? Kimi zaman rastgele bir söz, ayaküstü bir açıklamayla kişiler de, kuruluşlar da hayli yıpranıyor ama yıpratanlar aldırmıyor hiç. Yaşadığımız çelişkiler de kanıtlıyor durmadan. Bakan olmak, başbakan olmak devlet adamı olmaya yetmiyor! Hayli yazıldı, eleştirıldi ama, altını çizmek gerekiyor, Susurluk raporunun açıklanma biçimi, yöntemi de şaşırtıcı değil mi? önceliklerin ölçüsü nedir, kimden kaynaklanıyor karar vermek güç. Dönelim yine elçiler kararnamesine. Bilgin Unan'ın Moskova'dan Lahey'e gitmesine de şaşıranlar var. Ama bu yöntemi başka ülkelerde uyguluyor. örneğin Isveç, eski Ankara elçisi Eric Liljegren yeniden Ankara'ya atanıyor. Başkentliler bilir, başkenti hayli dalgalandıran bir diplomat Liljegren, ilginç gönül serüvenleri var. Nil Kireçtepe ile yaşadığı aşk da dillere özelleştirme Idaresi Başkanı L'ğur Bayar: Başkent partilerinde yeni bir yüz. destan. Alkım Kireçtepe yaşamını yitirince güzel eşi Paris'ten doğru Ankara'ya, Isveç elçievine geldi, bir süre sonra da Liljegren soyadını aldı. Son olarak da Isveç'in VVashington sefiresi oldu. Ama asıl amacı Ankara sefireliği. Emekliliği gelen büyükelÇi Liljegren de sevgili eşinin isteği doğrultusunda bekliyor şimdi. Ankara'da yalnız diplomatik çevrede değil, üniversite ve sanat çevrelerinde çok sevilen büyükelçi Sahlin ve eşi bu olayı dışa vurmadan görevlerlni sürdürüyor, büyük saygı ve hayranlık topluyor. Geçende güzel bir sofrada, soğuk bir Baltık ülkesınin sıcak evsahıplığini sergiledi. Sahlin'ler. özelleştirme Idaresi Başkanı Uğur Bayar da konuklar arasında. İlginç öyküleri ve esprileriyle özel bir katkısı var söyleşilere. Onu dinierken babası Nuri Bayar'ı, anne babası Kemal Aygün'ü görüyorum arkasında. Kuşak değişiyor ama değişmeyen özellikler de var. Elbet bir de mesleğimizin özelliği var. Birkaç kuşağı birden tanıyoruz belli bir zaman diliminde. Pembe Köşk'te Güçlü Toker'in yerinde oturuyor şımdı Uğur Bayar. Özden ve Metin Toker oğulları gibi kucaklıyor onu. Ben de 1950'li, 60'h yıllara dönerek selamlıyorum. Kimler geldi, kimler geçti şu başkentimizden. Elbet bugünküler de geçecek değil mi?^