Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4OCAK1998. SAYI615 dığı sanılıyor. Dr. Ayan Gülgönen, uzun yıllarboyunca oluşturduğu kolcksiyonla bu alanda seçkinbiryeresahip. Dolayısıyla Dr. Gülgönen'in koleksiyonundan seçilen halılara TİEM koleksiyonundaki halılann da katılmasıyla oluşturulan "1719. Yüzyıl Konya Kapadokya Halıları Sergisi" bu konuda açılan en kapsamlı sergi oluyor. Aynca bilimsel nitelikte birkatalogdahazırlanmış. Dr. Ayan Gülgönen, bu sergi ve katalogla.yıllardırgönülverdiği ve uzmanlaştığı San Zeminli Konya Halılan'nı sanki yenidenhayatadöndürüyor. Halılann sergi için hazırlanmasi çalışmalan bir yıl önce başlamış. Dr. Gülgönen'in belirttiğine göre, halılar önce TİEM'de zedelenmeden ve renklerine zarar verilmeden, titizlikle temizlenmiş ve koruma işlemleri uygulanmış. Dr. Harald Böhmer ve Dr. Rccep Karadağ halılann renk analizlerini yapmışlar, kullanılanboyalan vemalzemeleribelirlemişler. Halılann teknik analizleri ise Niels Ruter tarafından yapılmış. Temizlikten ve teknik analizlerden sonra sergi için halılann onanmınabaslanmış. Daha önceki y 1 larda hal ı1 lann onanlmasında yeniden önrıe veya başka bir hal ı dan yamama gibi yöntemler kullanılırken, artık halılann olduğu gibi korunması yoluna gidiliyor. Kök boya ile boyanmış farklı renkte birbez halınınaltınadikiliyor. Halının yıpranmış ve kopmuş ipleri tek tek, düzgün bir şckilde bu bezin üzerine rutturuluyor. Sergilenecek halılar aşınmış olduğu için onarım işleri çok uzun sürmüş. Uzman bir restoratör, TİEM 'de bir yıl boyuncahalılarıonarmış. Nazan Ölçer, Dr. Ayan Gülgönen'in sergi için gösterdiği çabayı şöyleanlatıyor: "Halılann bir koleksiyon objesi olmak Doğal boyalarla boyanmış beyazyünle dokunmuş. için uygun yere fazlasıyla ihtilılar modern bir resim izlenimi veriyor. Hal ı yaç gösteren hantal yapısı onu daima avantajsızbirdurumasokmuştur. Böylczahmetlar tümüyledoğal boyalarla boyanmışbeyaz li bir yola, ünlü bir cerrahın, Dr. Gülgöyündenyapılmış. Renklereanlı veoldukça nen'in girdiğini görüyoruz. Kendisi konuyu çeşitli. En çok kullanilan renk san. Kırmızı, biruzmanlıkderecesindeinceleyipyayınlamaviveyeşilinengözalıcıtonlannavepatlımış, bununla da yetinmeyerek bu zevki başcan moru, kay ısı yeşili, tabakahverengi gibi kalanylapaylaşmakistemiştir. Bu,neyazık karışık boyama tekniğiyle yapılmış özel ki ülkemizde görmeye alışık olmadığımız rcnklcrcdcrastlanıyor. Renklcrdedokuyabirtavırdır." nınbeğenisinegöredeğişikliklergösteriyor. Dr. Ayan Gülgönen sergiye daha çok müBııhalılannenbelirginözelliklerindenbizeyi gezmek için gelen yabancılann ilgi gösrideşablonlayapılmışolmamalan.yanidoterdiğini belirtiyor. Bu belirlemede bir bukumalarındaki serbestlik. Motiflerdüzgün rukluk da gizli. Ona kalırsa serginin Kondokunmamış, boyutları farklı. Kenarsulaya'yataşınması Avrupa'yagötürülmesinden rında eğriliklcr var. Simctriye fazla dikkat çok daha önemli. Bugün dokuyanlardaküledilmemiş. Motifçerçeveye sığmayınca ketürleri de o halılarla birlikte yok olmuş. Konsilivermiş.Renklerdedefarklılaşmalargöya ve Kapadokya'nın kentleri ve kasabalarülüyor. Örneğin bir halının ortasındaki rında da artık "duvardan duvara half' moda. "TürkmenGülü"motifinemaviylebaşlanBirzamanlarninelerinin dokuduğu halılar mışsonrabirdenkırmi7iyageçilivermiş. Bu onlaradabizler kadar yabancıgelirseşaşır"hatalar" San Zcmınlı KonyaKapadokya mamak gerekiyor. Bu yabancılaşmada çok Halilarf nınenönemlifarklılığınıoluşturuda kusurlu dcğıller. (,'ünkü uluslararası alanyor ve onları daha da fazla resme benzetiyor. da adıneredeyse halının tarihiyle özdeşleşÇok değil kırkelli yıl önce pek bilinmemcsine, Türk halı sanatına en benzersiz eserycn vc dcğcr vcrilmcycn bu halılar bugün leri armağan ctmesinc karşın Konya'da budünya müzclcrinde ve kolcksıyonlannda gıgün eski halı kültürünü bugüne taşıyıp tanıderek daha fazla aranıyor. Çoğu eskidiği vc tacakbirhalı müzesi bile ycîft.^ atıldığı için günümüze çok sınırlı sayıda kal 19 PAZARIN PENCERESINDEN Yılbaşında sadece 'mutluluklar'mı dileyelim? SELÇUK EREZ enı yılınızı kutlar, size mutlu ve başarılı bir 1998 dilerim!" Yenl yıla % birbirimize bu beylik sözleri söyleyerek adım atılması gerektiğini bellemişiz. Ancak, 2000'e bu kadar yaklaşıldığında artık bununla yetinmeyip yılbaşlarını aynı zamanda tüm insanlığın mutluluğu konularında biraz da düşünmenin bir vesilesi olarak algılamak gerektiğine inanmaktayım. Bu yılbaşında ben bunu yapacağım; İnsanlığın mutluluğuna din üzerinde düşünerek katkıda bulunmaya çalışacağım. Bugün bu amaçla din konusunda düşünmenin gereğini duyuyorum. Bizim köktendınciler, tutumlarını savunmak için sıkça, "Bugun dunyada dine dönüş bahis konusudur; bizde de böyle olması doğaldır!" demektedirler. Gerçek tabıı ki böyle değildir: Ingiltere Kilisesi her yıl cemaatinin yüzde ikisini yitirmektedir. 1996'da Ingiltere'de anketlerı önemsenen bir kuruluş olan MORl'nın yapmış olduğu bir araştırma, bu ülkede ınsanların çoğunun Tann'nın varlığına inanmadıklarını yansıtmıştır. Ankete cevap verenlerın sadece % 43'ü, Tann'ya inandığını belirtmiştir. 1997 yılının başında Nature dergisinde yayınlanmış olan bir ıncelemeye göre Amerıkalı bılım adamlarının ancak yüzde kırkı Tann'nın varlığına ve ölümden sonrası yaşamın gerçek olduğuna ınanmakta, yaklaşık yüzde kırkbeşi bunlara ınanmamakta, yüzde onbeşi ise bu konularda kuşku duyduklarını açıklamaktadırlar. Aslında biz, yeryüzünde artmakta olan dine dönüşü değıl, az gelışmış Muslüman ulkelerde. dayanacak başka politik zemin bulunmadıgından politik örgütlenmenin aracı olarak kullanılan, yanı politikaya alet edilip amacmdan saptırılan dının görüntülerinı izlemekteyiz. Buna, gelişmiş ulkelerde insafsız kapitalızme karşı oluşan ama genellikle yetersız kalan din kamuflajlı tepkileri de ekleyebiliriz. Bu durum karşısında hem din bilimcileri, hem de bunların dışında kalan birçok düşünür ne yapılması gerektiğini irdelemeye koyulmuştur. Mesela, bu konularda yazdıkları ile dikkatleri çeken Britanyalı Teolojist Don Cupitt, "After God: The Future of Relıgion" (VVeidenfeld ve Nicholson, 1997) adlı yapıtında şu hususlan öne sürmektedir: "Tanrı, varlığını isbat etmekle hükümlü olduğumuz bir varlıklarüstü oluşum olarak değil, bir ıdeal, yaşamımızı biçimlendirmek için esınleneceğimiz bir odak noktası olarak algılanmalıdır." "ölüm, ötesi olmayan bir sondur; ve din, mezarötesi için değıl, yaşam için yararlanılan bir yol gösterıcı olmalıdır." "Insanlar artık sorunlarına hazırlop cevaplarla tatmın olmamakta, tüm sorunlarının belli bir inanç sistemının tarafları olmakla çözümleneceğine inanamamaktadırlar." Don Cupitt'e göre, aynı itiraz her konuda mutlak gerçeğe vardığını ileri süren blllm anlayışı için de geçerlidir.. Bu teoloji uzmanına göre, "Çözüm, her konunun tartışmaya açık tutulması, yenı metaforlara, yeni değerlendirilmelere, yeni bakış açılarına fırsat ve yer veren bir ortamın yaratılmasıdır." Bu yazara göre, hür olmanın bedeli, ebediyen huzursuz ve tetikte bulunmak zorunluluğu, gerçege varmanın yolu da eleştiriye ve yeniliğe açık olmaktır. Cupitt, Batı'da köktendtnciliğin yayıhşını, teknik gellşmelere ve ekonomlk büyümenin değerler slsteminin en başına yerleştlrlllşine tepki olarak yorumlamakta ancak bu gellşmelere tepki olarak köktendlne sığınmanın yanlış olduğuna Inanmaktadır. "Çözüm zamanda geriye gitmek, esklye sığınmak değildir; üçüncü binde yaşayacaklar, sorunlannı ortaçağ bakış açılanyla gideremezler.. Kendl kendimlze, bilimin, teknolojinin ve dinin yaşamımızda hangi rolleri oynamaları gerektiğini sorarak ve sonuçta bunların ne olacaklarına karar vererek bulmalıyız yolumuzu" demektedir. Cupitt'e göre, "Din gereklidir ama ancak gerçekten bağımsız düşünerek dinsel bir imgeleme ile iyi yaşam koşullarının ve iyi bir toplumun tasarlanması gerçekleşebilir, yaşama, globalleşen piyasa ekonomisinin verdiğinden daha saygıdeğer bir anlam kazandırılabilir." 2000 yılına bu kadar az kala din konusunda düşünürken sadece, yeryüzünde dine ilginin azalması konusunda neler yapılabileceğini mı irdelemeliyiz? Istatistiklerin, anketlerin doğru dürüst yapıldığı ülkelerden dine ilginin azaldığını gösteren rakamlar yansıtmıştık.. Ama başka anketler de var: Bunlar, Amerikan vatandaşlarının dörtte birinden çoğunun cadılara, hemen hemen yarısının ruhlara inandığını gösteriyor.. Birçok ulkede hortlaklara, cınlere inanan milyonlarca ınsanın yaşadığını yansıtan istatıstik olmasa bile çeşitli ıpuçları vardır. Bu ınançlar insanları gerçeklere varmaktan alıkoymuş, sonuçta yaşam düzeylerini yüceltecek bilimsel ilerleme yolunda yürümek yerıne, bu düzeye ölümötesinde varılacağı inancı ile yetinilmesine neden olmuştur. Din, kişisel mutluluk yanında yüksek çaplı sanat eserlerinin ilham kaynağı olmuş, yasaların yapılması, yardımlaşma sistemlerinin ve örgütlerinin, çeşitli eğitim kurumlarının kurulmasını sağlamıştır. Ancak, birçok din kitabında, mesela Incil'de soykırım, ırza geçme, ailelerin kırdırılması ile ilgili yöneltiler yer almamakta mıdır? On Emir, öldürmeyi yalan söylemeyi, hırsızlığı yasaklar, ama ancak bunların sadece ait olunan kabile içinde yapılmasını yasaklar, bunların kabile dışında kalanlara yönelik de yasaklandığının herhangl bir kaydı yoktur. Bütün Haçlı Seferlerl, uzak ve yakın tarihte yapılmış soykırımların en görkemlileri, engizisyonlar, başka dlnden olanların ateşe atılmaları cihatlar, ölüm fetvaları, intihar saldırılarıyla çoluk çocuk günahsız insanların öldürülmesi, hep din uğruna, cennette daha iyi bir yer kapacağına inananlar tarafından gerçekleştirilmemiş midir? (Bk. Pinker, S.: How the Mind Works? W.W. Norton, N.Y. 1997,8.555) Unutulmaması gereken dlnin, büyük çapta iyilik ve güzellik sağlama potansiyeli yanında kötüye kullanmak, toplumu gerikalmışlığa mahkum etmek, insanları bırbirını kırmaya yöneltmek için de kullanılabılecek bir güç oluşturduğudur... öyle ise din sadece dınadamı olanların özellıkle ulkemızde bu konuda dünyada olmuş bitmışler konusunda alabıldiğıne cahıl oldukları halde sadece din kitabımızı ezberledıklerı ıçın ulemadan sayılanların yargılarına terkedilmeyecek kadar ciddiye alınması gerekli bir şeydir. Yılbaşlarını yurdumuzda yaşayan insanların tümünün, gıderek insanlığın yarınkı mutluluğu konularında sadece temenni ile yetınmeyipbıraz da kafa yormamız gerekli bir neden olarak algıhyorsak bunları da düşünmeliyizl^