Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12ŞUBAT1995.SAYI464 TOPLUM 15 Aziz Nesin: Bütün dinlerdefanatizm var Aziz Nesin'in konuşmasından bölümler: "Bir ödül almak çok güzel bir şey; bunu herkes ister. ödül almak önemlidir ama, daha önemlisi, ödülü veren kurumun, kişinin kendisi. Kimdır ödül veren? Ben bu ödülü almaktan ayrıca onur duyuyorum, çünkü ödülü kuran, 1989'dan beri veren vakfın kurucusu, yazar olarak bize çok önemli şeyler söylüyor. Türkiye'de Edita Morris'in tamnmasının ilginç bır öyküsü var. Size kısaca anlatmak ıstiyorum. Ülkü Tamer adlı bır şaır arkadaşım var, iyi bir şair; bir Amerikan dergisınde Edita Morris'in 'Vietnam'dan sevgilerle' adlı kitabının öyküsünü okuyor. Çok ilgileniyor, kitabı çevirmek istiyor. Bir yayınevine gidiyor. Yayınevi olur diyor ama, Amerikalılar çok fazla telif hakkı isterler, biz o kadar telif hakkı veremeyiz, ne yapalım diye soruyor. O da diyor ki, biz adamlara yazalım, bize biraz indirim yapstnlar Türkiye olduğu için, fakir ülkedir diye bize biraz iltimas yapsın. Edita Morris'ten yanıt geliyor: Eğer kitap Türkiye'de yayınlanacaksa hiç telif hakkı istemiyorum, diye. Ve 1970 yılında bu kitap, De Yayınlan'ndan 'Vietnam'dan sevgilerle' adıyla çıkıyor. Sonra, çevırmenle yazar arasında ilişki devam ediyor. Ülkü Tamer'i Amerika'ya çağırıyorlar.orada misafir ediyorlar; Ülkü Tamer de onları Türkiye'ye çağırıp uzun süre ağırlıyor. Niçin Edita Morris benim üzerimde çok etki yapmıştır, onu anlatmak istiyorum. Çünkü benim anladığım has yazarlık nitemi var onda. Nedir has yazarlık? Yazar, herhangi bir yazar değil, has yazar, antenleriyle dünyayı kapsayan insandır. Kendi bireysel sorunlarıyla değil, dünyanın sorunlarıyla uğraşan insandır. Antenleriyle bütün dünyayı kapsayan bir yaratıkttr yazar; ya da böyle olması gereken bir yaratıktır. Edita Morris'te bunu görüyoruz. Vietnam'la meşgul, Japonya'yla, Nagasaki'yle, Hiroşima'yla meşgul; dünyanın sorunlarıyla meşgul. Bunun için çok saygın bır yazar. ödülünü aldığım için söylemiyorum. Çok saygın olan yazarlardan birisi." Aziz Nesin, Edita Morris'in Türkiye'de yayımlanan ve yayımlanmayan kitaplarında görülen özelliğı şu sözlerle dile getirdi. "O insanlığı bir beden olarak görüyor. Bir bedende bir diş ağrırsa, o acıyı yalnız dış değil, bütün beden çekiyor. Işte böyle bir insan, böyle bir yazar, böyle bir aydın, Vietnam'ın acısını, Hiroşima'nın acısını kendisinde duyuyor ve böylece dünyadan sorumlu oldugunu gösteriyor. Aynı zamanda yazarların, dünyadan sorumlu olması gerektiğini, yalnız sorumlu değil, suçlu olması gerektiğini bize anlatıyor. Yalnız yazarların değil, bütün aydınların da sorumluluk duyması, suçlu olması gerektiğini bize anlatıyor. Örneğin bugün BosnaHersek'te, Azerbaycan'da, Ermenistan'da savaş varsa, bizim ilgimiz yok diye duymamazlık edemeyiz." Aziz Nesin'in bu ödülün kendisine verileceğinin duyulmasından sonra Türk basınında "Müslüman ve laik Aziz Nesin'e ödül" türü haberler çıktığını anlartı ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Bana günde kırkelli telefon gelmeye başladı. Sen Müslüman değilsin, kandırıyorsun bu vakfı," diye, 'Sen kendini Müslüman diye tanıtıyorsun, oysa sen Müslüman değilsin, seni ihbar edeceğiz.' Bilmiyorum vakıf yönetim kuruluna böyle ihbarlar geldi mi? Doğrusu biraz korktum; şöyle korktum, çünkü ben kimseye kendimi • mi? BosnaHersek savaşını ve Körfez Savaşı'nı göz önüne getirin. Avrupa'nın ve Amerika'nın orada (Körfez'de) her işe karıştığını, BosnaHersek'te ise hiçbir işe karışmadığını görüyoruz. Bu da Hıristiyan fundamentalizmidir. Yahudi fundamentalizminin de Filistin'de nasıl gösterildiğini görüyoruz. Bu her yerde var. Yakın zamanda Hindistan'da Müslümanların camisini Budistler yaktı. Demek ki; Yahudi, Müslüman, Hıristiyan, hepsinin funtamentalistleri vardır ve dünyanın bu yüzden de en büyük, başat sorunu budur. Bana öyle geliyor. Bu beladan kurtulmak gerek. Dinden değil, fundamentalizmden kurtulmak için uğraşmak gerekiyor." Aziz Nesin, inanç özgürlüğünün önemli oldugunu, herkesin kendi inancında kalabilmesinin gerektiğini belirttikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü bu dünya hepimizindir. Birlikte yaşamak zorundayız. Kardeşiz demiyorum. Çünkü üvey kardeş olur, öz kardeş olur, sever birbirini, sevmez. Sevelim, demiyorum. Ama bu dünyada yaşayacağız. Bunun tek yolu, karşılıklı hoşgörü. (...) Dinli, dinsiz; Altah'ı tanıyan, tanımayan her insan birlikte yaşayabilmelidir. Bunu sağlamaya çalışmahyız." Aziz Nesin daha sonra Türkiye'deki durumu anlattı: "Benim ülkem, Türkiye, bugün fundamentalizmin pençesi altındadır. Bu yalnız Türkiye'yi ilgilendiren bir konu değil. Türkiye'ye çok uzak olan Japonya'nın, Isveç'in, Fransa'nın da sorunudur; dünyanın sorunudur. Bana gittiğim yerlerde soruyorlar: Türkiye bu gıdişle bir Suudi Arabistan olur mu? Iran olur mu? Cezayir olur mu? Onlara diyorum ki, hayır, olmaz. Ama, onlar da nasıl birbirleriyle aynı değillerse, biz de ayrı bir fanatik ülke oluruz. Ayrı bir cumhuriyet oluruz; Iran Islam Cumhuriyeti gibi; ya da işte gelecekteki belki bir Cezayir Islam Devleti gibi, ayrı bir devlet, ama, bir Türk devleti ama, Islami bir devlet olma olasılığı var. Bu görülüyor, çünkü bugünkü Türkiye için yirmi yıl önce böyle olacak denseydi, hiçbir aydın, kimse inanmazdı. Inanmadığımız şeyler oluyor bugün ve olacak gibi görünüyor. Bunun karşısında aydınların önlem alması gerekiyor." Aziz Nesin, konuşmasının sonunda, köktendinci tehlike konusunda uluslararası bir konferans düzenlenmesi çağrısını bir kez daha yineledi. Böyle bir konferansın Türkiye'de düzenlenmesinin iyi olacağını, ama, engel çıkarsa başka bir ülkede de yapılabilecegıni söyledi. Türk işçisi kılığına girerek ırkçılığı sergilemifti. tutmasındankaynaklanmaktadır." Giinter VVallrafT, Aziz Nesin"i çagdaş bir Nasrettin Hoca olarak tanımladıktan sonra konuşmasına şöyle devam etti: "Aziz Nesin, tepcden tımaga insan olanların en sonuncularındandır. Insunlıgin bclki de son cvrcsi olan bır dc\ıcde yaşamaktadır. Söz dinle vc çalıs,. Basjka hiçbir seçcnck yok bu aşamada. Yazmak, konuşmak. örnek olmak. bunların hiçbiri gerçek degildir. Adı üzerindekcndisinin: "sen kimsin' anlamına geliyor. Bır soru, onun sürckli olarak başkalarıııa vc kendine sordugu sorııdur." Güntcr \Vallraff, Aziz Nesin'in vakfında 25 çoeugu barındırdıgını, digcr vakıfların tersine, bagıs. kabul etmediginianlattıktan sonra sözlerini sürdürdü: •'Kendisi, gerçek anlamıyla bağımsız bir kişidir. Bir borçtan sözeder. Bu şekildc halkına ödediği bir borçtan. Bunun nedeni, onun da yoksul bir aileden geliyor olmasıdır. Yazarlıgını, düpedüz şansa, bir piyango bilctinc borçludur. Bunu asla unutmaz. Ya boş çekseydi ne olacaktı? 'O zaman herhalde cahil kalacaktım,' diyor, bütün yaşantim bir piyango kazancı üzerine kuruldu. Işte bu nedcnle Nesin, boş çekenleri asla unutmuyor; başı öne egik olarak aglayanlan. Onları asla unutmamamızgerek." Giinter Wallraff, ya/arımızın yoksullugun degil, malmülk sahibi olmanın utanç verici oldugunu yazdıgını anımsattı ve sürekli olarak taraftuttuguhaldehiçbirpartininüyesi olmadıgını dile getirdi. Aziz Nesin'i yaşamın sosyalist yaptıgını. tüm sorumlulugunun, ezilcn ve çalışan *i'' ' j karşı oldugunu söyledi: ' rvziz Nesin, vatan hainligiyle de onurlandmldı. Önceki cumhurbaşkanı Kenan Evren, Nesin'i vediger aydınları, söz verilen demokrasinin gcrçekleşmesini istedikleri için vatan haini olarak ilan etti. Aziz Nesin, bugüne dek Türkiye'deki resmi ödüllendinnelerden kurtulmayı başardı. Yaşayan Türk yazarlardan cn tanınani ve en çok okunanı olan Aziz Nesin'in sözlügünde pes etmek yok. Yaşamı süresince, özel günlerde yüksek sesle okunan klasik bir yazar olmayı başardı. (...) Salman Rüşdü'nün 'Şeytan Ayetleri' adlı romanını Türkçc yayımlamaya kararverdigindenberiölümletehditediliyor. Bizim yasantımızı renklendiren iki mizah ustasının dinci faşistlerce ölümle tehdit edilmelerinin rastlantı olmadtgına inanıyorum. Her çeşit dogmatikler, mutlak gerçegin kendilerinde oldugunu sananlar, en kücük bir özeleijtınden yoksundurlar. Bunlar, korkunç ciddidirler, korkunç ciddi kalacaklardır; kafalarındaki tek şey, katıksız gerçek olarak kabul ettikleri şeylerdir." VVallraff Sivas olayına şöylc degindi:"Yapılan sözde bir yargılama sonucu, suçlulardan çok azı sözde • Müslümanım diye tanıtmadım. Bir yanlış haber çıktı gazetede. Şimdi acaba kendılerini kandırıyor muyum diye korktum... Çünkü nereden anladılar böyle bir Müslüman olduğumu? Şimdi seviniyorum, çünkü bu ödülü gerçekten Müslüman bir arkadaşımla paylaşıyorum. Ben dinsiz bir adamım. Bu ödül, dinsiz bir insanla Müslüman bir insanın paylaştığı noktalar da oldugunu hatırlatıyor." Aziz Nesin, her ülkenin kendi sorunları oldugunu ve ülkeleri ilgilendirdiğini belirttikten sonra, bazı sorunların tüm ülkeleri ilgilendirmiyor, yalnız Müslümanlığı da ilgilendirmiyor. Çünkü böyle bir konu var Islamda fanatizm var, bütün dinlerde var bütün inananlar fanatik değil tabii. Nerede din varsa, orada fanatikler de vardır, fundamentalistler de vardır. Bunların ömekleri de var: Daha yakın zamanda, bir dine mensup 60 kişi toplu intihar etti. Bu fundemantalist bir hareket değil