Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UZUN METRAJLIFİLM SENARYOSU Seçici Kurul Tank Akan, Macit Koper, Onat Kullar, Ziya öztan, Memduh Ün. • NtHAL G. KOLDAŞ / 956 'da tstanbul 'da doğdu. Robert Kolej 7 bitirdikten sonra Mimar Sinan Üniversitesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü 'nden mezun oldu. 1982yıhndan buyana tiyatro ve sinemada dekor, kostüm tasanmı yapıyor. 1984 yılında kurulan Bilsak Tiyatro Atölyesi 'nde oyuncu olarak çalışıyor. Oyun ve roman çevirileri yapıyor. "Ilık Sularda Durduk " adlı bir oyunu yayımlandı. Evli, bir kızı var. förünün Boğaz Köprüsü üzerinde intihar girişimi birer örnek buna. Ebruli îstanbul'un bütün karakterlerinde bir yalnızlık kendini gösteriyor. Neden? Hayatlanmızda hiçbirşeyin karşılığını bulamadığımıza inanıyor Koldaş. Çakışamıyor, teğet geçiyoruz hep. Bu eğitimimizle, ailelerimizden başlayarak kurduğumuz ilişkilerle bağlantılı bir şey. Bütün ilişkilerde anlık bile olsa çakışma yaşanamayışının altında yatansa kısıtlayıcılık. Çok farklı sınıflardan, kültürlerden gelinse de sonuç değişmiyor. Senaryonun bütün kişiliklerinde kendisini anımsatıyorbu... Koldaş'ın yaptığı ise anlamak istediğini anlatmak. Yaşama anlam kazandırmanın çabası bu süreç ve sürecek. İçinde yaşadığımız şu süreci ise "ziyan" süreci olarak görüyor. Hepimiz ziyan oluyoruz. Emeğimiz ve biz. Kendi hazırladığımız bir ziyanı yaşıyoruz, kimimiz ölerek kimimiz de yaşayarak. Senaryosunu gelişmiş bir sinopsis gibi görüyor Koldaş. Üzerinde tekrar tekrar durulması gerekiyor. Sinemanın yapısı açısından, karakterler açısından gerekli bu durulma. Ama yazmaya devam ederse, oyun ya da tiyatro yazarsa teması yine aynı olacak. Bukenti,lstanbul'uyazacak. ^ Nihal Geypan Koldaş: İstanbul, sanat îçin miithiş bir malzeme İ stanbul, ne sanatçıyı, ne düşünürü ne de içinde yaşayanı bir başına bırakıyor. O herkese, her şeye musallat bir kent. Senaryo birincisi Nihal Geyran Koldaş'a birincilik kazandıran senaryo da öyle bir şey işte. "Ebruli tstanbul"un kişilerinde, ilişkilerinde hep kent anlatılıyor. 1982'de, "Üç İstanbul" dizisinde sanat yönetmeni yardımcılığıyla sinemaya atılan Bilsak Tiyatro Atölyesi oyuncularından Koldaş'ın ilk senaryo çalışması bu. Koldaş için tstanbul, geçmişi, bu anı ve yannın bir arada çok yoğun yaşandığı bir kent. Bunun hayatlar üzerindeki müdahalesi ise kaçınılmaz. Üstelik düzenli yaşanılan kentlerden daha etkili. Kişiliğimize, davranışlanmıza vuruyor. Çok komik, ama aynı zamanda çok trajik yaşıyoruz. Tarihi geçmişin mimari olarak da olsa hala insanlarla birlikte yaşaması, geleneksel değerlerin genlere işlemiş durumda sürmesi de etkiliyor Koldaş'ı. öte yandan, neredeyse on iki yıldır, Batının en ileri teknolojisiyle beraber yaşanıyor. "Çok yoksuluz. Çok zenginiz" diyor Koldaş, "mekanda değil zamanda bir yolculuk bu. BeyazıtAksaray tarafına gittiğinizde Ipek Yolu'nda sanıyorsunuz kendinizi. Takas yoluyla ahşveriş yapılıyor Ruslarla Romenlerle. Ömeğin Polonya Pazan. Hetn çok komik, hem çok acılı. Irk kardeşlerimız dediğimiz insanlarla birbirimizi kazıklıyoruz." altın söylencesi var ya" diyor Koldaş," Olmadığı anlaşılmasına rağmen hâlâ milli piyangobiletigibi". Senaryosundaki bütün ilişkilerde ve yaşanılanlarda "yarımlılık ve donukluk" hakim Koldaş'ın. Çok yetenekli ve çok genç bir şarkıcının daha henüz yolun başındayken "tıkanacağını" hissediyorsunuz. Belki o da biliyor. Sahneden inip kitabına gömülmesi de bu yüzden. "Insanı kurban kılan, hepimizi kurban haline dönüştüren bir hayatımız var. Toplumsal düzenimiz bu" diyor Koldaş, "Türkiye'de trafık kazalan cinayet diyorlar ya. Hem onda hem bütün olaylarda biz onlan kuruyor ve yaratıyoruz kurduğumuzbudüzenle." Herkesin kişisel yaşamı, tanımadığımız insanlann dramları bizim hayatımıza dönüşerek giriyor Koldaş'a göre. Senaryoda da işte girmeler ve dönüşmeler hakim. Ona sınır konulamıyor çünkü insanın elinde değil. Başkahramamn tanık olduğu trafık kazası, bir kızın ölümü, fınalde, bindiği taksinin şo E B R U L İ 87. Sahne İ S T A N B U L Makânda değil zamanda yolculuk Geçmiş ve yarına da evet, ama Koldaş'ı en çok etkileyen yaşanılan an. Çünkü dün, onun çocukluğu kadar geçmiş. O ana ilişkin özlem yok. Hayat hızla değişiyor, olumsuz da olsa. Bir sürü zenginlik de getiriyor. Yaşayan herkes için huzursuzluk, karmaşa dolu bir kent İstanbul. Ama sanatla ilgilenen insanlar için de müthiş bir malzeme. Hayat sürerken size de değiyor. lçine girdiğiniz ortamla birlikte siz de bir malzeme oluveriyorsunuz. "Ateşten Günler", "Cahide", "Bahann Bittiği Yer", "Suyun öte Yanı"... Bütün bu fılmler Nihal Geyran Koldaş'ın bakışının, düşüncesinin değdiği fılmler. Konuşmasında yine istanbul'a dönüyor Koldaş. Kentin "karizmatik" bir yapısı olduğunu düşünüyor. Yabancılar için atmosferiyle Doğu'lu sanılıyor, ama burada her şey olabilir, değişebilir. İstanbul, sınırsızlık duygusu veriyor. Müthiş şeyler olabilir bu kentte. Çok güzel ve çok korkunç şeyler de. Gerçi, bir şeyler olmasına da gerek yok. Atmosferi hep bir şeyler olacakmış hissini vermeye yetip de artıyor bile. "Taşı toprağı 10 Muzaffer dershanede, öğrencilerine test vermiş. Onlar masalarına eğilmiş soruları yanıtlıyorlar. Muzaffer masasında oturmuş düşünceli onları seyrediyor. Kızları ve erkekleri tek tek portre portre görüntüler kamera. Darmadağınık saçları, hafif uzamış sakallan, kızların gür saçları, sivilceli yüzlerı, kızarmış yanakları, sıkılmış, enerjik, muzip, çekingen, ama hepsi genç yüzler, gövdeler... Muzaffer pencereden dışarısını seyreder. Ağaçlar yemyeşildır. Erguvanlar koyu pembe. 88. Sahne Karanfil beş altı kişilik bir turist grubu ile bir eskiciantikacı dükkânında. Turistler eski eşyaları inceliyorlar. Eski bir gramofona taş plaklar koyuluyor. Pokstrot. İki kişi dans etmeye başlıyor. Karanfil dükkân sahıbine; K Telefonu kullanabilir miyim? Hacı olduğu belli sakallı dükkan sahibi; DK Elbette buyrun. Şurada. Telefonun yerini gösterirken kıza yavaşça; DK Sizce alıcı mı bunlar? Yoksa bakıcı mı? Karanfil numaraları çevirirken; K Tanımak, tatmak istiyorlar. Ama her şeyin de bir bedeli var tabii, ödeyecekler. Telefonda bekler. Turistlerden biri bulduğu bir tamburu eline geçirmiş çalmaya çalışıyordur. K Ahmet Bey'le görüşmek istiyordum. Telefonda mı? eki beklerim... Karanfil Dershane EsklciDükkânı çevresine bakar. Kapılar, pencere çerçeveleri, camilerden mihrap parçaları, mermer havuz süsleri tıkabasa doldurmuştur dükkanı. Sanki evler duvaıiarı ile sökülüp getirilmiş gibidir buraya. K Uzun sürecek mi? Peki biraz sonra yine ararım... Kapatır. Hacı giyimli dükkan sahibi ile turistlerden biri ile lime lime olmuş dantelli bir giysi üzerinde pazarlık ediyordur. Karanfil onlara doğru yürür; K Durun siz ne kadar istiyorsunuz? 89. Sahne Yaymevl Ahmet telefondadır. Onu salonun öbür ucundan kalabalığın, masalann arasından görüntülerız. Çok ağır yaklaşırız ona. Konuştukları duyulmamaktadır. Ama yüz ifadesınden duyduklarının onu üzdüğünü anlarız. Itiraz eder. Ama karsısındakini ikna edemez. Salona genel bir uğultu hakimdir. Herkes iş çıkışı son hazırlıklannı yapmaktadır. C U M H U R İ Y E T DERGİ 3 T E M M U Z 1 9 9 4 S A Y I 432