Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BASKENT GÜNLERİ MÜŞERREF HEKİMOĞLU Trompetçi Erden Bilgen'in isteğiyle bestelenen bir yapıt. Tyi ki istemiş! Trompetçi de besteci de çok alkışlandı. CSO'nun son konserinde genç kuşak solirftlerin yer alması da güzel bir olay bence. Gençlık Bayramı'na bir selam Ankara Konservatuvan'ndan. Rakısever okurlarıma da bir selam var bu hafta. Büyükelçi Ergun Sav'ın "Rakı SohbetlerTni okudunuz mu? Diplomatlar viskiden başka içki içmez sananlar yanılıyor. Yıllar boyu her kuşaktan diplomat dostlarımla rakı sofralarında ne güzel söyleşiler yaptık. Rahmetli Hasan Işık rakı içmezdi yalnız. Ama ışığı güzel yansırdı rakı söyleşilerine. 1973 seçimlerinden sonra Ankara'ya yerleşince güzel birlıktelığimiz var. Dostlar bir araya gelir, uzun söyleşiler yaparız. Kimi zaman diplomatlar, kimi zaman polıtikacılar ya da sanatçılar. Bir bahar akşamını hatırlıyorum şimdı, Meclıs'ten çıkarken "Bir akşam da siz bizim konuğumuz olun" dedıler, Hasan 'Ş | k ' ı n B u r s a P l a k a ) l arabasıyla Dikmen'e gittik, tepedeki eskı değırmende Dört Mevsim diye bir lokanta var, batan güneşi seyredıyoruz. Pembe bir akşam. Işık, Ismail Hakkı Birler, Necdet Uğur ıle konuşuyoruz. Garson güzel bir sofra donatıyor. O mezelerle rakı içilır ancak. Hasan Işık da bıze katılıyor, ılk kez rakı içiyor ama içmeyi bılmıyor! Kadehı bir yudumda, üstelik susuz boşaltınca gözleri süzülüverdi. Masada kahkahalar. Şımdi hüzünle anımsıyorum. Içkı nedenıyle hastalanan, yaşamını yıtırenler canlanıyor gözümde. Genç yaşta yıtırdığımız değerli diplomat Suat Tuygan. Başkaları da var. Ama içkiseverlık yapısal bir olay mı acaba, o tutku nasıl oluşuyor, bir nedenı olmalı değıl mı? Ergun Sav'ın Rakı Sohbetlerı'nı okurken neler anımsadım! Rakı güzel ıçkı hiç kuşkusuz, ama şarap değil mı? Pekı güzel bir konyağın tadı, Ismet Paşa'nın da çok sevdiği Polonya votkası, ya da Kıev'de rahmetli Abdi Ipekçl'yle içmeye doyamadığımız bıberli votka? Sonra Vera Hikmet'ın sunduğu böğürtlenlı votka? Soğuk bir beyaz şarap, bir kırmızı, başka bir keyif vermez mi damağınıza? Armut rakısını, şeftali rakısını koklamaya doyar mısınız? Andre Gide'ln bir sözünü anımsıyorum, seçmek ötekılerden vazgeçmek, diyor. Tüm içkılerın güzel anıları var belleğimde. Hiçbirınden vazgeçemiyorum. Ilk rakıyı babacığımın elinden içtim. Üniversiteye başladığım zaman, tadını merak edıyordum, bir kadeh doldurup uzattı. Kadınlara yasak değil, şarap ve bira içiyorsan rakı da içersın, dedi. Hakkı Bey rakıcıydı, akşamları bir kadeh içerdı, küçük bir karaf, küçük bir kadeh, rakıyı suyla karıştırmaz ayrı içerdi. Todori'yi, Koça'yu onunla tanıdım, Papazın Bahçesi'nde Ahmet Rasim'in sofrasında uzayan gecelerın öyküsünü de ondan dınledim ilk kez. Bir kitabın sayfalannda nerelere, ne yolculuklar yapılıyor kimi zaman. Ben de yeniden kurdum eski sofraları, içkımızi yudumlayarak uzayan söyleşilerle yüreğim de kulaklarım da yeniden parladı. < ^ Asuman Do«aç Dostlar ve sofralar T ereciye tere satanlan severim. öz gücünü, yüreğinı kanıtlayan bir olay bence. ODTÜ Bilgisayar Kürsüsü'nden Profesör Asuman Doğaç da asistanı Mehmet Altınel ıle birlikte bilgisayar ülkesine tere satıyor! ABD'de Mınnesotta Üniversitesi'nde bir konuşmayla iki buçuk yıllık bir çalışmanın ürününü, yeni bir yazıhmı gündeme getiriyor. Veri sistemine yeni bir dal. TÜBlTAK'ın ODTÜ'de kurduğu ünitede yoğun bir çalışmayla ABD'Iİ ünlü bilgisayar firmalarıyla birlikte katıldı. Seçilenler arasında yer aldı, şimdi sistemi yaymak için girişimler yapılıyor. Asuman Doğaç, ODTÜ'nün parlak öğrencilerinden, sonra güzel birtırmanışı var bilgisayar dalında, geçen yaz da bir yaz okulu düzenledi Kuşadası'nda. Genç ve güzel bir kadın; ilk karşılaşanlar bir bilim kadını olduğunu düşünemez; mini eteği, siyah çoraplarıyla moda dergilerinden fırlamış gibi çarpıcı havası var. Adana'da bir kongre döneminde otelde sinema sanatçısı, ünlü bir şarkıcı sanıp imza isteyenler olmuş! Profesör olduğunu söyleyince şaşırmışlar. Kahkahayı basarak Aaa! Babam çıplak... Anne ve babalar çocuklannın yanında çıplak dolaşmalı mı? Bu sorunun yanıtı kültürlere göre değişiyor. Türk uzmanlar da doğallıktanyana. Ama bu doğallık "tutarlı" olmalı. Çünkü anne ve babanın çelişkisi önce çocuğu yaralıyor. 1MO%ı yıllardan bir anı. BOyOkalçl Hasan İ M t Isık anlatıyor, Heklmotlu dlnliyor. anlattı bir günl Kahkahalan da güzel çınlar dostları arasında. Evinde güzel yemekler verir, güzel dans eder. Herkesi lambadaya çağırır. Kimi zaman da Çaykovski'nın müziğiyle kuğu danslanna. ODTÜ'lü Cemil Arıkan ile Bilkent'ten Mehmet Baray'ın kuğu dansları dıllere destan artık. Geçende bir akşam Nilgün Baray ve Asuman Doğaç'ın birlikte kutladığı doğum günü de Kuğu Gölü'nde sona erdi... Profesör Doğaç bugünlerde dönüyor ABD'den, Kuğu Gölü'nde yeni bir buluşma beklenebilir! Müzik dalında da güzel haberlerim var size. CSO, cumhuriyetimızin 70. yıl konserleri dizisınde yeni yapıtlar dinletti başkentlilere. R. Straus'un Duet Konçertosu ılk kez seslendırildı ülkemizde. Bülent Civelek klarnet, Tahsin Aslan fagot çaldı, yeni bir soluk duyurdular. Bir de dünyada ilk kez seslendırilen yapıt var. Nejat Başeğmezler'in Senfoniyatta'sı. Y atak odanızdasınız. Yeni yeni büyümeye başlayan çocuğunuz kapıyı açıp içeriye giriyor. Çırılçıplaksınız. Çocuğunuzun meraklı bakışları arasında şaşırıp kalıyorsunuz. Kafanızda bir soru, "Şimdi nasıl davranmalıyım?" Bir şeyler örtünmekle, öylece kalmak arasında bocalıyorsunuz. Bir çare de çocuğu odadan uzaklaştırmak. Ağlamalarına t.ulak asmaksızın kapı dışarı atıyorsunuz. Ama kafanızda hâlâ bir soru, "Doğru mu yaptım?" Hemen hemen her anne ve babanın yaşadığı bu çelişkiye uzmanlar değişik yaklaşımlar getiriyor. Guardian gazetesinde yayımlanan bir haberde Yazar Linda Grant, üç yaşındaki oğlunun önünde eşinin çıplak dolaşmasını doğal karşıladığını söylüyor. Genelde yatağa çıplak girdiklerini, sabahları da çocuklann yanlarına geldiğini sözlerine ekleyen Grant, hep birlikte banyo yaptıklannı, hafta sonlan da evde rahat, bol giysiler giydiklerini, giysilerinin vücut hatlarını gizleyip gizlemediğine dikkat etmediklerini anlatıyor. Bu davranışlarının çocukları cinsel yönden bir açmaza sürüklediğine inanmayan Grant, bu konuda sonsuza dek çocuklarıyla rahat etmek istemesine rağmen bir pedagoga başvurmadan da edemiyor. Çünkü, cinsel eğitimin bir mayın tarlasında yürümeye benzediğininfarkında. Pedagog, Penelope Leach, Tjrant'ı uyarıyor, "Çocuklar büyüklerin cinsel organlarının boyutları karşısında kaygıya, hatta korkuya kapılırlar. Üç ve dört yaş. DERGİ 2 9M A Y I S 1 9 9 4 S A Y I 4 2 7 C U M H U R İ Y E T