04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

cak tek güçtiir ve düzenl de değiştirecektir..." Bugün, özellikle "değişen dünya koşulları" içerisinde; yani felsefi ve ekonomik göriiş ve değerlendirmelerini Marks'ın tezlerine dayandıran Sosyalist Sistem'in hızla çözülüp, yerini milliyetçi görüşleri benimseyen birtakım devletlere bıraktığı bir dönemde, her şeye rağmen yadsınmayan ve "yadsınamayan" bir tarihsel gerçek var. O da, "emcğin cvrensel değeri", "insanın doğayı, çevresini ve yaşadığı ortamı değiştirebilme yctisi" gibi kavramların yanı sıra, "özgürlük hakkı", "eşitIik hakkı", "ırk ayrımının kaldırılması", "ırk ayrımının kaldırılması", "sömürgeciliğe son verilmesi", "yabancı tahakkünıünün yok cdilmesi" vb. gibi "hedeflerin" de 20. yüzyıl tarihinde Marksizmle birlikte etkili olması ve hatta "Marks'la birlikte" insanlığın evrensel söylemlerine girmiş olmasıdır. örneğin, 1992 yılı başlarında Wall Strect Jonrnal, Marks'ın 21. yüzyıldaki yerini tartışmaya açtığında, Henry Kyers imzalı yazı şu saptamayı yapıyordu: "Belki de tarihin büyük düşünürlcri arasında en fazla Marx, Frcud ve Einstein, son on yılını yaşayan yüzyılımızın biçimlennıesine yardımcı olmuştur." Aynı tartışmanın "gerekçesi" ise, yine Wall Street Journal'de şöyle vurgulanmıştı: "Heykelleri indiriliyor, ama gölgesi silinmiyor. Marks'ı gözardı etmek olanaksız. Kapitalizmi eleştirisinde, Marx bugünün gündemini biçimlendirdi..." Gerçekten de, bugünün ervensel konuları arasında özellikle "enternasyonal" niteliğiyle öne çıkan "çevre hareketi", dünyanın ve insanlığın esenliğini "ortak geleceğimiz" sloganıyla savunmaya çalışırken, politikalarını ve hedeflerini ağırlıklı olarak "kapitalizmin eleştirisine" dayandırıyor. Dahası, kimi zaman bu eleştirisini öylesine "radikal" önerilere bağlıyor ki, çevreyi savunanlara karşı kapitalistlerin gösterdiklerı "tepkiler", zaman zaman çatışma düzeyine dek tırmanabiliyor. sı" hedeflerinin önünde ciddi sorunlar yarattığı ve bu nedenle "halkın örgütlü kesimlerinin" bu özgürlüğü dizginleyecek yeni bir "demokratik yapılanma" oluşturmalan, Avrupa Konseyi'nin söylemleri arasında önem kazanıyor. Yine, Wall Street Journal'ın yukarda değinilen tartışmasında, Marksizmin bugünkü çevre soaınları açısından önem taşıyan bir değerlendirmesi şöyle özetleniyor: "Marks, kontrolsüz, kuralsız çıkar sağlamanın toplumsal açıdan istenmeyen sonuçlar vereceği uyarısında bulunmuştu. Örneğin Marks, tıpkı bugün Ren Nehri'nin kirliliğinden şikayet edilmcsi gibi, o dönemde Thames Nehri'nin sularının kjrlenmesinden yakınıyordu. Bunu da insanların daha çevre sorunlarını hemen hiç bilmedikleri bir dönemde yapmıştı..." (Cumhuriyet3/2/ 1992) Çevre yağması Bu değerlendirmeyi de gücümüzdeki çevre sorunlarına, hele Türkiye'de yaşanan "çevre yağmasına" bakarak mercek altına alacak olursak, yine ilginç sonuçlara ulaşmamız olası. örneğin, Istanbul'un kentsel değerlerini yok eden bir Park Otel; ya da sahavzalannı, tarım alanlannı ve ormanlarını hızla tahrip eden, kirleten, dahası "öldüren" kaçak yapılaşma; benzer şekilde tarım topraklarında kurulan fabrikalar; Gökova'ya dikilen termik santral; yeşil alanlan işgal ve "imha" eden oteller; Burdur Gölü'nü tehdit eden sanayi bölgesi... ve daha birçok güncel çevre cinayeti, Marks'ın uyardığı "kontrolsüz, kuralsız çıkar sağlamanın toplumsal açıdan istenmeyen sonuçlar verdiği" uygulamalar değil midir?.. öyle görünüyor ki, düşünceleri ve tezleriyle 20. yüzyılın ekonomik ve siyasi dalgalanmalarına damgasını vuran Marks, kendisine "yürekten bağlı olan" sosyalist devletlerin teker teker çökmesine ve "heykellerinin indirilmesine" karşın, insanlığın geleceği için giderek önem kazanan dünya çevre hareketinin temel politikalannda, yine de etkisini ve "uyarıcı misyonunu" sürdürecek. Yine, Dünya Çevre Deklerasyonu'nun maddelerine dönersek, Birleşmiş Milletler'e üye tüm ülkelerin ortak kararlarını oluşturan şu ilkede de, Marks'la başlayan "enternasyonal" düşüncelerinin etkileri yadsınabilir mi? "Çevrenin korunması ve çeliştirilmesi, bütün insanlığın esenliği ve dünyanın ekonomik kalkınması için en önemli unsurdur. Bu, bütün dünya insanlarının acil isteği ve bütün hükümetlerin görevidir." (Deklerasyon'un 2. maddesi.) < Toplumsal denettoı Bu gelişmenın bir başka ilginç göstergesi de, kültür ve doğa değerlerinin korunabilmesi için, yani insanlığın "yaşama ve gelişme kaynaklarının" tüketilmemesi için, birçok uluslararası konferansta artık "kapitalizmin toplum tarafından dizginlenmesi" gerektiğı yönünde kararlarolsagerek. örneğin, 1988 yılında Strasbourg'da düzenlenen ve yine salt Avrupa Konseyi ülkelerinin katıldıklan "kentleşme, demokrasi ve çevre" konularını ele alan konferansta, oybirliğiyle kabul edilen ilC U M H U R İ Y E T D E R O İ 1 0N İ S A N Japonya'da, *anayll«şm«nln yarattıftı çavr* Mrllll&ln* karsı dOz«nl«n«n bir kltia oA't keler arasında şu hüküm de yer alıyor: "Kentsel gelişmede özel sektörün gittikçe artan rolii, demokratik denetimin güçlendirilmesini gerekli kılmaktadır..." Bu karardaki "demokratik denetimin" karşılığı, özel sektör ekonomisin den, yani kapitalizmden etkilenen "toplum kesimlerinin" eliyle sağlanacak bir denetimdir. Yani, Marks'ın eleştirdiği ve kapitalizmin temel dinamiğini oluşturan "bireysel yatırım özgürliiğü"nün, özellikle "demokratikleşme ve çevrenin korunma 1 9 9 4S A Y I 4 2 0 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle