Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
P A Z A R I N PEIMCERESİNDEIM ç Sevgili kardesim Felicia... S evgili Kardesim Felicia Doring, PK. 5(W TamvvorthAvustralya Geçen yıl adını IYS Mektup Arkadaşları Kulübü'nden almış, sana dört mektup yazmıştım. Bu mektuplanmın cevapsız kalmasını, senin hastalanmana, başından hir felaketin, bir kazanın geçmesine, kısaca elinde olmayan üzücü bir duruma bağlıyor, bu gibi durumlarda iyi bir arkadaşın desteğini asla esirgememcsi gerektiğine inandığımdan sana bu beşinci mektubumu yazıyorum. Adım hatırlarsın Arseven! Soyadımı bilmiyorum... 2449934 ya da 2459933 numaralarına telefon edip isledikleri zamanda istedikleri sayıda çocuk sahibi olabilmelerini sağlayacak aile planlaması yöntcnılerini öğrenecek kadar kültürlü olmayan bir annenin ve babanın çocuğu olarak doğduğumdan, bugün sadece bir sokak kaplumbağasıyım. Bu günah bilıyorum yaşamım boyunca başıma gelmiş ve gclccck olanbütün felaketlerin ana nedenidir, sonuna dek bcni izleyecek, arada sırada rüyalarıma gireccktir. Cinsiyetim? Bundan da emin değilim. Yıllardır içinde yaşadığım ara/iyi bir ucundan diğerine dolaştım durdum... Kendime benzer ikinci bir yaratık (bir su kaplumbağasına bile razıydım) bulamadım ki, onun cinsiyetine ve kendimde ona karşı oluşan tepkilere bakarak dişi mi, erkck mi yoksa başka bir şey mi olduğumu anlayayım! Biliyorunı, yaşadığım ağaçlığın ilkokula konışu duvan dibinde gezerken işiUim: "Tersanelere girilmiş, kalcler zaptedilmiş, hatta iktidara sahip olanlar gaflet vc dalalctc dalmış olsalar bile scn ya da bcn istiklali korumak için çabalamaktan asla gcri kalmamalıyız." Belki de ömrümde böyle kulağa hoş gelen, bir iç ritme, ahenge sahip başka bir slogan duymamış olduğumdan bu ütkeyi sevdim ve bemmsedim ve üçbeş kez sırt üstü düşüp güc durumda kaldığımda bu ilkeler uyannca bitmez tükennıez çabalamalar, kol vc bacak sallamalan sonunda kendimi kurtardım. Şimdi, sınırlanmı zorlama, aşma ve kendime bir eş bulma zamanı geldi. Artık bu ilkclcri, bu amaca ulaşmak için uygulamalıyım. Sınırlanmı bir lapu memuru çizmiş değil; devlet arazisine gecekondu yaptnış bir PTT görevlisinin oluşturduğu hudutlar da değil bunlar.. Asfaltı aşarken ölen kedilerin, köpeklerin ve insanların başına gelenleri bir an için unutabilsem bunu gerçekleştirebileceğim. Bu işi bir nüfus sayımı günü yapabilirim.. Eskidcn büyüklerimiz on yılda bir gelen askeri darbeleri izleyen sokağa çıkma yasaklarını anlata anlata bitiremezlcrdi. O zaman bütün asfaltlar senin olurmuş, istediğin gibi gezer, güneşlenir, istediğin yere korkusuzca girebilirmişsin. şu asfaltı aşar da böyle bir güzelle karşılaşsam ne yaparım, ne söylerim diye düşündüm, hazırlandım. Ama bir gün bu gerçekleşse ne olacak? Benim ölümü göze almam meseleyi halletmeyecek... Çünkü bende kekemelik var! Ciddi bir şekilde kekeliyorum. Heyecanlansam bu çoğalıyor. Düşün: ölüm tehlikesini göze almış, dere tepe aşmış, aç susuz kalmış, hayallerimin kaplumbağasına ulaşmışım... öyle kritik bir an ki, her şey söyleyeceğim ikiüç söze bağlı ve "Artık bu ülkcdc darbcınarbc olmuz" diyenlere bu nedenle çok sinirleniyorum. "^)nemli bir futbol maçı ya da Brezilya filmi oynatılırkcn yollar tcnha olur, o zaman geç" diyen var. Belki de öyle yapanm. Tut ki bir gün canıma tak etti ve ben bu kocaınan asfaltı aşıp karşı taraftaki çalılıklara ulaştım ve far/et ki karşı cinsten beni çeken bir kaplumbağa ile de karşılaştım... Ona söyleyeceğim o kadar çok şey var ki... Bugüne dek sadece yeşil ot yiyip şiir yazdım: Hep bir gün ben "Gakgakgukguk..." deyip duruyorum ama arkası gelmiyor... Şu ana kadar hiçbir kaplumbağa ile karşılaşmadığım halde kekeme olduğumu neredcn bileceğimi sorabilirsin. Haklısın! Ben dc uzun yıllar bunu farketmeden yaşadım. Çünkü sadece kendi kendime ve içimden konuştuğumdan kekclemiyordum. Ama günün birinde asker miğfcrine benzer bir taşa rastladım. İlk bakışta onu kaplumbağa sanmıştım. Sonbahardı, havalar serinlemeye başlamıştı. Kan dolaşımım ağırlaşmıştı, bcynim tam randımanla çalışmı yordu. Anlaşılmaz bir gücün itelemesiyle gittim ve o kayaya tosladım. Kaplumbağalann böyle flört ettiklerini duymuştum. Kaplumbağa sandığım kaya tepki göstermeyince önce solundan, sonra sağından saldırdım... Bunun canlı bir yaratık olmadığının yanında bir şeyin daha farkına vardım. Her toslamam bir ikileme şeklindeydi: tıktık, tıktık... O zaman ilk defa kendi kendime yüksek sesle konuştum... Ağzımdan dökülen ilk söz "Allah, Allah..." oldu. Bu da ikili bir söz grubu oluşturuyordu: Demek ki ben kekemeydim! Kekemelik kolay kolay geçmezmiş: Bunun metaztaz yapmayan, kötü huylu olmayan bir hastalık olduğunu kavrayıp onunla beraber yaşamayı öğrenmeliymişim... Tabii böyle bir uyum gcrcğı de benim asfalt ötesi girişimimi geciktiriyor... Başka ürkütücü ve caydıncı ncdenler de var: Orada böyle düşündüğüm gibi bir kaplumbağa güzeline değil de değişik türden iri mi iri, yırtıcı ve gaddar bir kaplumbağaya rastlarsam; o beni alt edip esir alıp adımı "cum" koyup sonra da geberinceye kadar çalıştınrsa... Alkol yerine limonatayı, kumar yerine okıımayı sevmcmin beni tosbağaların tannsının gözündc kollanmaya, korunmaya değer bir yaratık kılıp kılmadığına emin olmadığımdan korkum büyüyor. O okyanuslar gibi geniş, gün ışıldarken tütsürcesine parlayan, ay ışığı vurduğunda samanyolunu andıran asfaltı aşacağım günü habire crteliyorum. Ertelediğim sonsuz bir mutluluk da olabilir, bir gün gü/elliklerin en yücesine ulaşabileceğimi düşünmek, ikiyüzelli yıllık kısa yaşamım boyunca bana en iyi bir varolma gerekçesi de sağlayabilir. Sana ısrarla yazmamın bir nedeni de uzaklarda yaşayan, başka otlarla beslenen kaplumbağalara danışmanın yaranna inanmamdır. Sevgili Felicia, 2000 yılı olimpiyatları konusunda rakibimiz olmanız, ya da büyükbabanın Çanakkale'de çarpışmış bir Anzak olması gibi ncdenlerJe yazmadığını savunanlar var. Ancak ben bir kaplumbağanın bu çapta kısır bakışlı ve yobaz olabileceğine inanmıyorum! Mektubunun bu kez gecikmemesini diliyorum. Sana ve yakınlanna sağlıklar, esenlikler diler, gözlerinden öperim. Arseven Temmuz Sok. No: 128 Tarabyaİstanbul < DERBİ 26 EYLÛL 1993 SAYI 392 20 C U M H U R İ Y E T