16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C EPECEV R E O L C A Y A K D E N İ Z Gökceler'de görkemli mağaralar aracahisar köyii yakınlanndaki "Suçıkan"da kaynaklanan sular, aşağılara doğru dökülürkcn gür bir dereye dönüşür. Yörc insanları, belki de yüzlerce yıldır onun gür suları ile, kıyısına kurdukları değirmenleri döndürdükleri için "Değirmenderesi" derler ona. Değirmenderesi, Karucahisur'ın altından Gökçeler'e doğru döne büküle inmcyc başladığmda, yaşlı dağların arasına, belki de milyonlarca yılda oyduğu derin vadiden akar. Çınar ağaçlanyla, hayıtlann mor, mcrsinlerin beyaz, zakkumların pembe çiçekleri ile bc/cli bu cennet kesiti vadinin kenanndaki kayalıklar, sîinki bir duvarcı ustasının çeİcülünden geçmişcesinc dik bir şekilde yükselir. Bu mavi, kızıl kayalıkların böğründe göz göz mağaralar görünür... Uzaktan bakıldığında, diğerlerinden daha yüksekte ve daha irice olanına doğru yöneliyoruz. Güllük Liman Başkanı Yaşar Işıkhan vc arkadaşı kılavuzluğumuzıı yapıyor. Onlara da kılavu/luğu bir Hollandalı tıırist yapmış. Hollandalının bildiği, bizlerin ise yeni keşfedeceğimiz mağaraya doğru tırmandıkça, vadi tabanında yeşilliklerdcn zümrüt yeşile dönüşmüş olanca uysallığı ile ayaklanmızın altına seriliyor. O zaman, haritalarda "Hamzabcy" Çayı olarak geçen bu dereye, "Değirmenderesi" adının daha bir yaraşlığını düşünüyoruz... tşte bunları düşünürken, bir anda kendimizi mağaranın koca ağzı önünde buluveriyorıız. Hiç kimsede yorgunluğun izi kalmıyor. Duyanılma/ bir merak, yorgunluğu alip götürüyor. Fenerler yakılıyor. önce kılavuzlarımız Güllük Liman Başkanı Yaşar Işıkhan ve arkadaşı, o anda bize yetişerek üçüncü gönüllü kılavuzumuz olan Gökçcler Köyü Muhtan Mehmet Parasız, ardında da bizler. Milas Kaymakamı Hayati Soylu, Milah Kültür Merkezi Müdür Vekili Nuray Damlacık, Kütüphane Müdürü Osman Koca, Müzc Miidürü Mehmet (,'akıcı, Miize araştırma görevlisi Nuray Burgaz ve yerel Onder gazetesi sahibi Coşkun Efendioğlu ile birlikte birer birer mağaranın içine süzülüyoruz. Dar girişten sonra içerisi büyükçe bir odaya dönüşüyor. Bu görünüşü ile mağaranın diğer mağaralardan hiçbir farkı yok gibi. Dışarının sıcağına karşı içcrinin nemli serinliği rahallatıyor insanı. Dipte, ancak bir insanın zorlanarak geçmesine izin verccek kadar dar vc uzun bir koridor ilişiyor gözümüze. Birer birer ilerliyoruz. Yol aşağıya doğru iniyor. Bir anda kendimizi, sanki bir köy meydanında K buluyorıız. Sağa, sola, öne arkaya geniş ve yüksek yollar uzayıp gidiyor. Yollar kamyonla, otobüsle gidilebilecck kadar geniş. Fakat elimizdeki ışıklar yolların sonunu göstcrccek kadar yeterli dcğil. İçerideki nem oranı olağanüstii artıyor. Sanki su havada asılı duruyor. Yüzlerce yarasa da ışıklarımızın yollannda ucuşuyor, çevremi/dc dönüyor. Yollardan birine sapıyoruz. Yine geniş bir adaya geliyoruz. Yaklaşık 67 metre yüksekliktcki tavandan 6070 cm. capında bir saıkıt iniyor. Ycrc dcğmesine 2 metreden az kalmış. Tam karşımızdaki görüntü insanı çarpıyor. Sanki Pa392 mukkale'nin travertenlerinden havu/lu, şelaleli bir bölümü alınıp buraya yerleştirilmiş. Yanlarındaki duvarlar da yine Pamukkale'nin kararmadan önceki travertenleri kadar beyaz. Traverlenlerc tırmanıyoruz. Tepede bir başka koridor başlıyor ve gcnişlcyerek aşağılara doğru uzayıp gidiyor, Herkeste daha ilerilere doğru gitmc istcği ve merakı yoğun. Ancak eldcki ışık kaynaklan çok yetersız ve ayrıca dehlizlerde, koridorlarda kaybolma tehlikesi de var. Dönüş başlıyor. Mağaranın orta yerindeki "köy meydam" kadar gcniş olan yere geliyoruz. Bu kez diğer tarafa giden diğerlerinden daha geniş olan yol ilgimizi çekiyor. Yöneliyoruz. Karayolları üzerindeki bir lünel kadar geniş ve yüksek tavanlı yol, ışıklarımızın yettiği yerc kadar uzayıp gidiyor. Ancak keskin bir kükürt kokusu geliyor içeriden. Soluk almak güçleşiyor. Dönüyoruz. Yine aynı yollardan lek sıra halinde geçcrek, yüzlerce, binlerce yarasayı bizden önceki huzurlu ortanılannda bırakarak gün ışığına yeniden "merhaba" diyoruz. Hemen orada, mağaranın kapısında bir kurultay toplanıyor. Konu niağara \a sahıp çıkmak ^c onıı niL'raklılannın ilgısıne suıımak. Milas Kaymakamı llayatı Soylu. bu mağaranın en a/ından "C'cnnct C'chcnnem"' mağaraları kadar güzcl olduğuını söylüyor. Sonra da yöıeye gelcıı tuıisl gruplarının bu mağaraya getirılcbıleceğini, Gökçeler köyüne kadar otomobillerle gelecek olan tııristlenn buradan mağaraya atlarla, cşeklerle, at arabalarıyla götürülebileceğini. köy ekonomisine katkıda bulunulabilcceğini anlatıyor. Ayrıca mağaranın nemli havasmın astımlı hastalaru da iyi geleccğini bclirtiyor. Öneriler öncrileri i/liyor. Fakat bir sorun çıkıyor. Vadiyc yapılacak olan Gökçeler barajının sııları ya bu güzelim nıağarayı da yutarsa? Kaymakam Soylu, Milas'a döndüğünde hemen gerekli araştırmayı yaptıracağını söylüyor. Mağaranın korunulabilmesi için tescillenerek koruma kapsamma alınması görüşü de ağırlık kazanıyor. Dönüşte, yol boyıınca Değirmcnderesi'nin muhteşem vadisine sığınmış bu saklı mağara tek konu oluyor. Herkesteki ortak kanı ise artık Milas'ın da "C'ennelC'ehenncm" mağaralan kadar görkemli bir mağaraya salıip olduğuydu. M 11 C U M H U R İ Y E T OEROİ 2 6 E Y L U L 1993 S A Y I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle