Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
de çalınıyordu. Çok ecnebi orkestra geliyordu, ö/cllikle ttalyanlar vc Fraası/lar. Onlardan öğrcniyorduk ycniliklcri. Sonra Sevinc I cvs gibi bir yıldı/ çıktı. Hastalık gibi vcrmişti kcndini ca/a. Altın dcvrini yaşıyordu caz". I966'ya kadar ca/ buyük şehırlerde tutunabilmiştı. Ancak Altın mikrofon yanşmasıyla hafıf mü/ik desteklenince ca? belirli kıtlclerin. mckânlann müziği halinc gelmıştı "Pop nıü/ik basit, oysa ca/ı anlamak da, çalmak da /or. Ca/ öyle bir şey ki kiiçüktcn kıılak dolgunluğu istiyor. Emprovi/asyon (dnğaclama) deııen şey öncmli; konscrvatuarda öğretilcmc/, içindcn gelecek. İyi caz çalabilecek çok az müzisyen kaldı Türkiye'de. Ca/ yapan olsa belki sevecek gençler, ama nercde!". Erol Pckcan sö/e giriyor: " Türkiye'de bu işin hiç okulu olmadı. Konscrvatuarlarda eaza merak salaıılar kovuldu. ö l ntcden çabanı 1 ürkiye'de bir ca/ okulu açmak. Akbank'la bu konuda çalışmamız var. Şubatta başlayabilir okul." Laf, LıiMgyan'm Tıırkıyc'de kimleri dınlemekten /evk aldiğına gelıyor. Kımseyı kırmak ıstcmıyor, u/un uzun düşünüyor. "Trompetçilerden Imcl ve Tuna'yı ( ö tenel) severim. Farih (Krkoç) çok egzajerc çalıyor. Piyanistlerdcn Altan (İrtcl) ve Nejat Cendeli'ye laf yok. Davulda KroPun (Pekcan) ritmi sağlam, i^i biliyor. Davııl sürükliı\or mu bcni, o beninı için makbııl. Şiarlalaıılıjja yer yok mü/ikte.1" " I ürkive'de kiınsenin söylcmediği tar/da skeet singing söylcrdi Hırant" dıye anlatıyor Pckcan, " Yani melodi dcğil. Kmprovize yaparsın. Bu beebobçulann itji. Duba duba, cuba duba diye söylerler. Seslerini enstrüman gibi kullanırlar/1 Bir ara cazın neden fa/la dınlenmcdığıni tartışıyoru/ hararetle Lusigyan bunu pek dert etmedığını anlatıyor. "Benim için bir kişi dinlemiş, bin kişi dinlemiş fark ctmıv. Çünkü sürekli kcndim için çaldım. Bir kişi bilc anlasa o bi/c ycriyor, cazcıların egoi/.mi bu. Ancak kimse dinlcmiyor diye dikkatsiz çalmamak gerek, çünkü o bir kişi anlar ve re/.il olursunuz. Bu konuda ilginç bir anım var. »Adana'da çalışıyorduk. Aslında Adana'da alaturka dinlenir ama Amerikalılar olduğundan biz dc mü/ik yapıyorduk. Swing çalıyorduk bir gecc. Baktım karşıdaki masada pala bıyıklı biri ayağıyla ritnı tutuyor, iyi de gidiyor. Demek ki yakalıyor çalınanları. Ca/la hiç alakası olmamasına karşın onu hissediyor.Babam da alatürkacıydı, kcman çalardı. Ama cazı scvme/di. Bcnde de o vakit taş plaklar vardı, Benny Goodman'lar, Dııkc Ellington'lar. Yüksekkaldırım'daki Sahibinin Sesi'nden alırdım. Babam bir gün eve erken geldi. Arms(rong''u dinliyordum, durdu, 'Bu adam bir şeyler sövlemok istiyor, derdi var galiba' dedi. Ltkilenmişti." 60 yıl nefesli saz çalmasına karşın ağzında belirli bir deformasyon olmamış C U M H U R İ Y E T D E R B İ 1 7O C A K On yıldır çalışmıyor Lusigyan. Yıllaroa un*dl«l •makuır klarnatlnl Uç yıl öne* •rm*nl okııkına arma^an «tmia. Lugisyan'ın. Ağır bir bronşit geçirdikten sonra çalmayı bırakmış. Şimdi tek zevki resimleri, 'vorısbak' adını verdiği içkisi. Biz çayımızı içerken o vonsbakını yudumluyor, bir yandan da tarifıni veriyor. Dört parmak votkaya birçay kaşığı pudra şekeri, on damla turunç likörü ekliyor ve portakal suyuyla bardağı dolduruyor. Bazen soda da kanştınyor. Turhan Günay yanm yüzyılı aşan müzik yaşamında neler kazandığını soruyor Lusigyan'a. "Mesleğim hcp müzisyenlikti. Caz /.or iş, hep çalışmak gerekiyordu. Bu hayattan geriye bir plak ve bir kaç bant kaldı maddi olarak. Ama dostluklann, alkışların ve cazın verdiği zevki milyarlara değişmem şüpnesiz." A 3B6 1993 SAYI