Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BASKENT M Ü Ş E R R E F GUN L E R İ H E K İ M O Û L U Mor kuslar, uskumrular, kadınlar zden Erdem'in kuşlu önlükleri yeni yılın modası oldu başkentte, beyaz üzerine mor kuşlar. Onlara bakarkcn Orhan Peker'in sözleri çınlıyor kulağımda. "Kuş uçtu" dedi, biraz öfkeli, hayli hüzünlü. Kuş uçtu, evliliği sona erdi, ama sevgi sürdü sanırım. Yaşamı sona ererken sevdiği kuş kânat çırpıyordu başucunda. Aradan kaç yıl geçti, özden Erdem'le buluşunca Orhan'ı da yanımızda hissederiz her zaman. Geçen gün Kızılay'da gördüğü hasta kuşlan anlattı bana. Kafeste iki kuş, birinin kanadı kınk, öteki bitkin. Bir köylü satıyor. Özden Erdem dayanamıyor, eve götürüyor, veterinere götürüyor, iyileşip özgürce uçmalannı istiyor. Derken bir dostluk başlıyor aralannda. Kuşlar neşeyle uçuyor, şarkı söylüyorlar kafeste. Sanınm bahara kadar sürecek bu konukluk, karakışta nereye gidecekler! Başkentte papağan modası var, geçen yıl Cumhurbaşkanı özal ile Senegal'c gidenler renkli papağanlarla döndüler. Tunalı Hilmi'de papağan pazarları kuruldu, sonra da papağan öyküleri başladı. Kimi suskun, kimi şiir söylüyor, küfrediyor! özden Erdem'in yaralı kuşlan papağan öykülerini geride bırakıyor bence. Ürettiği kuşlan da görmenizi dilerim. Kimi tablolarda, kimi örtülerde, mavi kuşlar, mor kuşlar, kimi yalnız, kimi çift, kimi bir sürü, kuşlardan bir bulut oluşturur gibi. Genç kadın yılbaşında da o kuşlarîa selamladı dostlannı. Beyaz bir önlükte kuşlar cıvıldıyor. Mutfakta yemek pişirirken kuşlann konserini dinliyorsunuz! Ben de mutfaksever dostlanma armağan ettim o önlüklerden. önlük modası var şimdi. Dışişleri'nden Sencer özsoy'a da vereceğim. Tatil günlerinı mutfakta geçırerek nostaljik bir tat duyurdu dostlanna. O Soaraz'den eslnlenlyor Uskumru dolmasını sever misiniz? Istanbul'da da unutuldu nerdeyse. Sencer özsoy teyzesinin sofrasından esinleniyor. Ama deneyi Portekiz Cumhurbaşkanı Soarez'den kaynaklanıyor. Portekizli konuğumuz Çırağan Oteli'ndeki Türk restoranında mutfağımızın özelliklerini tadıyor. Listenin başında uskumru dolması var. Sencer özsoy deniz ürünlerindc ustalığı olan bir kişi, balıklann dilinı iyi biliyor, uskumru dolmasını yapmaya karar verip kollan sıvıyor geçen gün. Kolay değil, neredeyse cerrahlık gerekiyor, kılçığı kınlmadan çıkacak, eti boşalacak, boş gövdeye doldurulacak sonra. Baharlı, üzümlü, cevizli bir dolma. Dağlann otları kokuyor ağzınızda, uskumru damağınızda yeşerir gibi. nm ben. Yıllar önce NATO Genel Sekreteri Luns geldi Ankara'ya. Halefoğlu ile Lahey'den dostluklan var. Zehra Halefoğlu bir öğle yemeği verdi evinde. Güney kökenli bir ev sahibesi olduğunu da çiğ köfteyle kanıtladı. Nefis soslarla tatlanan bir çiğ köfte. Genel Sekreter yemeye doyamadı. Dışişleri Bakanımız Hikmet Çetin de güzel yapar çiğ köfteyi. Şimdi yemeye de vakti yok galiba... ORAn'daki ev kurulan sofralar çok geride kaldı. ORAN oksijen cennetiydi vaktinde, başkentin dışında sayılırdı, neredeyse göbeği olacak. Gökdelenlcr yapıldı, yükseldi, genişledi. Dışişleri Sözcüsü Ferhat Ataman ve eşinin evini güç buldum geçen akşam. Oysa vaktiyle her hafta gittiğim bir ev. ORAN'ın miman Şevki Vanlı o evde otururdu, karşısında Akyollar, yukanda Büyükelçi Kâmuran Güriin ve eşi, karşısında Ziya IVIücz/inoğlu ve eşi, Kakl bir doatluk. Ortak Pazar «1911161 dÖMmlnd* Zlya üstte Deni/ Baykal. HafMUazzlnoğlu, «fI v« Müf«rr«f Haklmoftlu Brüks^'d*. ta sonlan bahçede kahvaltı eder, Eymir Gölü'ne yürürdük. Yemek pişirmek sanat kuşkusuz, tüm Çamlann büyümesini hayal ederdik. sanatlar gibi sevgiden kaynaklanıyor. Çamlar da büyüdü, ORAN da büyüdü, Tencereye yüreğinizi de koyacaksınız, o yüzü değişti, ama çöplüğü hiç değişmeyemeği sevdiğiniz kişilere sunacağınızı miş! Vaktiyle Başbakan E^evlt'in oturdüşünerek keyifleneceksiniz. Kimi erduğu dönemde de bakımsızdı, şimdi de. kekler yumurta kırmayı bfceremez, ama Biraz ayıp değil mi? Oysa ne güzel evler kimi erkekler bu sanatta eşleriyle yanşavar kapılann ötesinde. Dışişleri Sözcüsü bilır. örneğin Profesör Doktor Turan Ferhat Ataman ve eşi nerede otursalar Akyol. Kadın sorunlanyla ilgili Devlet evlerine güzel bir hava verirler. Ayşe ABakanımız Türkân Akyol yoğun çalıştaman tanınmış iç mimarlarla boy ölçümalardan mutfağa vakit buluyor mu billebilir. Eski bir evi yenilerken zarif çizgimem, ama Turan Akyol'un reçelleri lcr oluşturuyor. Sofrası aynca güzel. Zikahvaltı sofrasını parlatıyor. Yeni MİT ya Müezzinoğlu ile çok hoş saatler geçirMüsteşan Büyükelçi Sönmez Köksal'ın dık kızının sofrasında. Müezzinoğlu çifda çok iyi reçel kaynattığını biliyor musunu/? Meyvenin gizini iyi biliyor, ateş tiyle 1960'larda başladı dostluğumuz, giderek derinleşti, Planlama dönemi, ten mi hoşlanıyor, güneşten mi, kaç kez Bonn, Brüksel, Ankara derken Antalkaynatmak gerekiyor'? Diplomasi ve ya'ya yerleşti, toprağa döndü Ziya Bey. gastronomi arasında ilişki kuranlar var. Ara sıra buluşunca seviniyoruz. O akKimi zaman reçel kaynatmak, kimi zaşam da Ali Rıza Uzuner ile Müezzinoğman turşu kurmak gcrckir diye espn yalu'nun tnönü'ye dönük anılannı dinlepıyorlar. Kimi zaman da hamur yoğurdik, soframız pembeleşti giderek. Ziya mak galiba! Az daha unutuyordum, bir Bey Planlama Müsteşarlığı döneminde de çif köfteciler var değil mi? Eti tutkuyçok ilginç olaylar yaşıyor tsmet Pala yoğurup tavanlara atıyorlar! Çiğ köfşa'yla. Herkes anılannı yazmalı bence. te deyince Zehra.Halefoğlu'nu hatırla Küçük aynntılar mozaiğin taşlannı daha çok belirliyor. lnönü'nün beş yıllık kalkınma planı ile ilgili çalışmalarda haylı ilginç davranışlan var. Saatlerce süren tartışmalarda kahve ve çay içilmiyor hiç. Planlama Kurulu'nun konuya yakın ilgisini istiyor tnönü. O aynlınca gelsin çaylar, kahveler. Meclis'teki oturumlarda da Paşa yerinden kımıldamazdı hiç. En uzun gecelerde kaloriferler de söner, salon buz kesilirdi, tnönü sırtında paltosu, koltuğunda oturur, tuvalete bile gitmez. Şimdi TV ekranında da boş sıralar göze çarpıyor değil mi? TV ekranında iki kadın başkentlileri çok etkiledi son günlerde. Biri Profesör Nccla Arat, öteki Profesör Doktor Türkân Saylan. Dallannda tepeye varmış iki bilim kadını. Dcğişik uğraşlar içinde. Güzel konuşmalan, iyimser ve gülümser kişilikleriyle ilgi topladılar. tkisini de uzaktan tanıyorum, ama eski dostlar gibi düşünüyorum. Birkaç sözcükle ne güzel mesajlar verdiler, bir savaşı başarmak karannı nasıl yürckli açıkladılar! Türkan Saylan'ı izleyenler Lepra hastalığını eklediler sözcüklerine. Yaşamını bu hastalıkla savaşa adayan bir doktora nasıl destek olacaklannı soruyorlar. Sanınm vakfa uzanarak. Herkes milyonlar bağışlayamaz, ama küçük özveriler birleşerek damlacıklan göl yapabilir. Kimi kadınlar cvlendikten sonra da baba soyadını kullanmak hakkına kavuşmaktan çok hoşlanıyor, kimi kadınlar böyle bir hakkı yadırgıyor neredeyse. Belli, yasal haklannı yaşamlannda hissetmemişler hiç. Elbet bir de kocalar var! Kimi erkekler konuya ters bakıyor, koşullanmışlıktan annamıyorlar. Rahmetli Kuvvct'i anımsıyorum teşekkürle. On dört yıllık evliliğimizde "Başarır" soyadını kullanmadım hiç. Yalnız kimlik kâğıdımda var. Olmazsa ne değişirdi! Mektuplannı bile Hekimoğlu diye yazdı, ama güzel bir evliliğimiz vardı... Güzel bir birlikteliğimiz, evliliği yitirdik, onu yitirmedik. Yakında ölüm yıldönümü var. Kalbim teşekkürle çarpıyor. Onunla evli ya da ayn yaşadığım güzellikleri düşünüyorum, güç günleri yan yana aşmayı, gazete kapatmayı, işsiz kalmayı, sonra yeniden sanlmayı, yeniden savaşmayı... O savaşlar soyadıyla kazanılmıyor değil mi? Güçbirliğiyle, umut ve güven birlığiyle aşılıyor duvarlar. Görevleri, sorumluluklan paylaşarak, yaşama sevincini birlikte yeşerterek. Yoksa evlilik de çağdışı bir olay değil i DEROİ 17O C A K 1993 SAYI 356 Ekranda İki kadın 10 C U M H U R İ Y E T